Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2002/15-286
K : 2002/454
T : 29.05.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "cebri tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.12.1998 gün ve 1995/1007-1998/1510 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 13.04.2000 gün ve 1999/5105-2000/1792 sayılı ilamı ile; (" Verilen hükmün bozulması üzerine yapılan karar düzeltme istemi sonucu 29.06.1995 gün ve 3620-4030 sayılı Dairemiz kararında binanın sözleşme veya projeye uygun hale getirilmesi mümkün olmayan bölümlerinden arsa sahibi yararına değer farkına hükmedilmek suretiyle birlikte ifa öngörülmüştür. Dosyada bulunan 12.09.1994 günlü tutanakla İmar Müdürlüğü yetkililerince saptanan aksaklıklar giderildiğinde de binaya oturma izni verilebileceği belirtilmiştir. Bu tutanakta bilirkişilerin sözleşmeye aykırı görüp, ancak binanın yıkılması ile giderilebilecek kat alçaklığı gibi hususlara yer verilmiş değildir. Bu haliyle kamu düzeninde olan İmar. Yasalarına aykırılıkların giderilmesi için yükleniciye önel verilmesi Belediye yetkililerince sayılan ve oturma izni verilmesine engel hususların gidenime olanağının tanınması sözleşmeye aykırı yapılanlar hakkında ise yukarıda değinildiği gibi değer farkının nazara alınması suretiyle çekişme giderilmelidir. Bu çözüm bozma ve karar düzeltme isteminin reddine dair karara uyulmakla usulü kazanılmış hak doğmuş olması nedeniyle zorunludur. Hal böyle iken eserin tamamlanmasından sonra kabulü mümkün olmayan sözleşmenin feshi iradesinden bahisle yazılı biçimde hükme varılması yerinde olmadığından kararın bozulması gerekir.") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı cebri tescil isteğine ilişkindir.
Taraflar arasında 29.08.1991 tarihli "kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi" düzenlenmiş, 13.05.1992 tarihli ek ve tadil sözleşmesiyle ilk sözleşme değişikliğe uğratılmıştır. Sözleşmenin konusu mülkiyeti davalı arsa Ve iş sahibine ait 3309 parsel üzerinde yapılacak bina inşaatıdır.
13.05.1992 tarihli ek sözleşmenin 2. maddesinde";(Sözleşmeye uygun hareket edilip inşaat yapıldığı takdirde, kaba inşaat bitip çatının kapatılmasından sonra arsa payının devri yapılacaktır. 1. katta 2, 2. katta 2 normal daire ile son katta 2 dubleks dairenin arsa payının devri müteahhide yapılacaktır. Diğer daireler arsa sahibine aittir.) denilmiştir.
Davacı yüklenici bu madde gereğince kaba inşaatı yaptığını ve çatıyı da kapattığını ileri sürerek sözleşmede öngörülen arsa payını ve buna tekabül eden dairelerin adına tescilini istemiştir.
Davalı arsa sahibi ise davacının edimini yerine getirmediğini, inşaatın kabasının bitmediğini, inşaatta ayıplı işler bulunduğunu, imar mevzuatına aykırılık nedeniyle oturma izni dahi alamadığını, inşaat yıkılmadan, bu aykırılıkların giderilmesine olanak bulunmadığının yaptırdığı tespitler sonucu anlaşıldığını ve ayrıca 29.08.1991 tarihli ilk sözleşmede öngörülen kefalet koşulunun da yerine getirilmediğini, bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece tespite göre inşaatın kabasının bitmediği ve onaylı projeye aykırı iş yapıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı vekilince temyizi üzerine öze! dairece; inceleme eksiği nedeniyle araştırmaya yönelik olarak bozulmuştur.
Davalı arsa ve iş sahibinin karar düzeltme istemi ise; "Temyiz ilamında belirtilen gerektirici nedenler karşısında ve özellikle yükleniciye sözleme gereği 6 daire dışında zemindeki dükkanın 270 m2 yapılması ve bu dükkana ruhsat alınması ile ek sözleşmenin 3, maddesinde açıklanan hususlar yerine getirildiğinde ayrıca arsa sahibine ait ikinci kattaki arka dairenin müteahhide verileceğinin kararlaştırılmış olmasına,, paylaşımın bozma gereği yapılacak inceleme sonucunda gerçekleşeceğine, sözleşme ve projeye uygun hale getirilmesi mümkün olmayan yerlerle ilgili olarak arsa sahibinin zararının belirlenerek bunun kendisine ödenmesi şartıyla yani birlikte ifa suretiyle iptal ve tescil kararı verilebileceğinin tabii bulunmasına göre karar düzeltme isteğinin usulün 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uymadığı" gerekçesiyle reddedilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan inceleme sonucunda; "...binanın projesine uygun hale getirilebilmesi için yapının yıkılıp yeni baştan temel ve taşıyıcı sistem ve çatı katının yeniden inşa edilmesinin gerektiği, esasen davanın devamı sırasında da davalının davacının sözleşmeye uygun olarak inşaatı ikmal edip , iskan alamamış olması nedeniyle sözleşmeyi feshedip, bu fesih ihbarının da 10.12.1998 tarihinde muhataba tebliğ edilmiş olduğu," Gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Özel dairece;"mahkemenin ilk hükmünün bozulması üzerine yapılan karar düzeltme istemi sonucu 29.06.1995 gün ve 3620-4030 sayılı Daire kararında binanın sözleşme veya projeye uygun hale
birlikte ifa öngörüldüğü..., bozma ve karar düzeltme isteminin reddine dair karara uyulmakla usulü kazanılmış hak doğmuş olması nedeniyle kamu düzeninden olan imar Yasalarına aykırılıkların giderilmesi için yükleniciye önel verilmesi, Belediye yetkililerince sayılan ve oturma izni verilmesine engel hususların giderilme olanağının tanınması sözleşmeye aykırı yapılanlar hakkında ise yukarıda değinildiği gibi değer farkının nazara alınması suretiyle çekişmenin giderilmesinin zorunlu olduğu, eserin tamamlanmasından sonra kabulü mümkün olmayan sözleşmenin feshi iradesinden bahisle davanın reddinin yerinde olmadığı" Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme;önceki gerekçelerini tekrar yanında "...bozma ilamında belirtilen birlikte ifa kuralının uygulanamayacağı, esasen hükmüne uyulan bozma ilamının eksik incelemeye dayandığı, yapılan inceleme sonucunda davacının meydana getirdiği eserin iskan raporu alınması mümkün olmayan hukuken ayıplı bir eser olup, davalının bu eseri kabule zorlanamayacağı,... nitekim davalının da davanın devamı sırasında sözleşmeyi feshettiği" Gerekçesiyle önceki kararında direnmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık; bu inşaatın kabasının sözleşmeye uygun olarak bitirilip bitirilmediği ve imar mevzuatı ile onaylı projeye uygun olup olmadığı konularında olup; Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık ise; Dairenin araştırmaya.yönelik bozma kararı yanında, karar düzeltme istemi sonucu verilen "binanın sözleşme veya projeye uygun hale getirilmesi mümkün olmayan bölümlerinden arsa sahibi yararına değer, farkına hükmedilmek suretiyle birlikte ifa öngörülmesi karşısında, bozma ve karar düzeltme isteminin reddine" dair 29.06.1995 gün ve 3620-4030 sayılı red kararına da uyulmakla usulü kazanılmış hak doğup doğmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmelidir ki ; 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar. Bu hukuki aşama "usulü
kazanılmış hak" olarak adlandırılır. Bu hukuki kurum mahkemeye; hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar ve istenilenler kapsamında işlem yapmak ve hüküm kurmak zorunluluğunu getirir. Uzun yıllardan beri Yargıtay'ın kökleşmiş,sapma göstermeyen uygulamaları ve öğretide benimsenen usulü kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı vazgeçilmez ana temellerinden biridir.
Bu hukuki kuralın iki istisnası bulunmaktadır. Bunlar görevle ilgili yeni bir yasal düzenleme yapılması veya davada uygulanması imkanı olan yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkmış olmasıdır. Ne var ki bu iki istisna, usulü kazanılmış hakkın hukuka uygun biçimde gerçekleşmesi halinde sonradan gelişen haller karşısında nasıl aşılacağı noktasında gündeme gelmektedir. Usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak hususlar ise Yargıtay uygulaması ve öğretide de kabul edildiği üzere kamu düzenine ilişkin kurallara aykırı gerekçeler taşıyan ya da maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulması halidir.
Somut olayda; mahkemece verilen ilk karar önce araştırmaya yönelik olarak bozulmuştur. Ancak Özel Daire, davalının karar düzeltme talebi üzerine esasa ilişkin gerekçe ekleyerek bu talebi reddetmiştir. Bu gerekçenin düzeltilmesi yönünde talepte bulunması yasa! olarak olanaklı bulunmayan davalı taraf önceki kararda direnilmesini istemiş, mahkemece araştırmaya yönelik gerekçe taşıyan bozma ilamına uyulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan inceleme ve araştırma sonucu alınan raporlar kapsamına, davalı iş sahibi ile yüklenicinin karşılıklı ihtarlarının içeriğine, belediye tutanak ve yazılarıyla, yapılan tespitlere göre; dava konusu inşaatın onaylı projesine uygun inşa edilmediği ve imar mevzuatına da aykırı olduğu, yıkılmadan eksiklerin giderilmesi olanağı bulunmadığı, anlaşılmıştır.
Yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki, İmar Kanunu ile ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, mahkemeleri, kişileri ve tüm resmi mercileri bağlayıcı niteliktedir. Hükmüne uyulan bozma ilamında da bu husus araştırmaya sevk gerekçelerinden birisi olarak yer almıştır. Mahkemece bozma ilamına uyulmakla usulü kazanılmış hak gerçekleşmiştir. Ancak bu hak yukarıda da açıklandığı üzere araştırma ve incelemenin bozma kararında gösterilen hukuki esaslar çerçevesinde yapılması yönündendir. Nitekim mahkeme bozmaya uygun olarak incelemesini yapıp, karara ulaşmış, usulü kazanılmış hakkın varlığını bu yönüyle gözetmiştir. Bozma ilamında yer almayan karar düzeltme gerekçesini ise inceleme ve araştırmasıyla vardığı sonuç gerektirmediğinden değerlendirmemiş, direnme kararında da bu gerekçenin usulü kazanılmış hakkın varlığına yol açmayacağını belirtmiştir.
Burada asıl üzerinde durulması gereken husus; dairenin, direnmeye konu bozma ilamında vurgulandığı gibi "karar düzeltme aşamasında eklenen gerekçenin" usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olup olmayacağıdır.
Konu ayrıntısıyla ele alındığında görülecektir ki ; Özel dairenin araştırmaya yönelik bozma ilamına karşı davacı taraf gerekçe yönünden, zarar düzeltme talebinde bulunmamış, davalı iş sahibi araştırmanın hükme yeterli olduğu, mahkeme kararının onanması gerektiğini ifadeyle karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Davalı tarafın bu istemi üzerine Özel Daire yukarıda açıklanan şekilde bozma nedenleriyle çelişki oluşturacak ve karar düzeltme isteyenin aleyhine sonuç doğuracak şekilde "sözleşme ve projeye uygun hale getirilmesi mümkün olmayan yerlerle ilgili olarak arsa sahibinin zararının belirlenerek bunun kendisine ödenmesi şartıyla yani birlikte ifa suretiyle iptal ve tescil kararı verilebileceğinin tabii bulunmasına göre" gerekçesiyle istemi reddetmiştir. Bu gerekçenin kabulü ve karar düzeltme isteyenin aleyhine sonuç doğurması açıkça varlığı anlaşılan maddi hata nedeniyle hukuken olanaklı değildir. Bozmaya uyulmakla bozma kapsamı dışında olan ve araştırmaya yönelik bozmaya esasa ilişkin olması nedeniyle çelişki oluşturan karar düzeltmenin reddine ilişkin ilamdaki gerekçeye, de uyulduğu ve usulü kazanılmış hakkın doğduğu düşünülemez.
Şu durumda; hem özel dairece karar düzeltme istemi reddedilirken eklenen gerekçenin talep edenin sıfatına göre maddi hataya dayanması, hem de kamu düzenine ilişkin bulunan imar mevzuatına aykırı eserin varlığı karşısında davacı yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleştiğinden söz edilemez.
Başka bir anlatımla; eserin yükleniciye tescil talep etme hakkı verecek şekilde sözleşmeye ve imar yasasına uygun olarak tamamlanmadığı, temelden itibaren varolan eksiklerin ise yıkılmadan tamamlanamayacağının dosya kapsamı ile anlaşılması , bunun kamu düzenine de ilişkin bulunması karşısında, hukuken ayıplı olan eserdeki bu aykırılıkların ne şekilde olursa olsun yüklenici yararına sonuç doğuracağının kabulüne olanak yoktur. Dolayısıyla karar düzeltme reddedilirken ortaya konulan birlikte ifa suretiyle de iptal ve tescil kararı verilmesinin tabii bulunması gibi bir olgu somut olay açısından söz konusu değildir.
Açıklanan nedenlerle ; usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle alınmasına 29.05.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Evlat Edinme] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hakkında 
  • 04.05.2025 15:37
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini