Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2001/9-385
K : 2001/403
T : 25.4.2001

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "sendika aidatı alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 7/6/2000 gün ve 1999/1722-2000/486 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 30/11/2000 gün ve 2000/12557-17916 sayılı ilamı ile; (...Davacı sendika 2821 ve 2822 sayılı kanunlar ve 13.5.1999 tarihinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin 8. maddesi uyarınca ödenmesi gereken bir kısım üyelerinin sendika aidatlarını ücretlerinden kesmemesi ve sendikaya gönderilmemesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklan saklı kalınarak 100.000.000 TL.nin faiziyle birlikte işverenden tahsilini istemiş ve istek mahkemece aynen kabul edilmiştir.
Davalı kararı temyiz ederek Kurum Sağlık tesislerinde kadro karşılıksız sözleşmeli olarak istihdam edilen dava konusu kişilerin işçi sayılamayacaklarından sendika aidatlarının ücretlerinden kesilemeyeceği sendikaya ödenmesinin söz konusu edilemeyeceğinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden ve özellikle sözleşmeli personel ile istihdam eden SSK arasındaki başlığında "hizmet sözleşmesi" sözcüklerine de yer verilen ancak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlilerinden olduğu belirtilen davacı sendika üyelerinin 1. maddede 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48/A, 4,5,6 ve 7. fıkralarında belirtilen şartlan taşıması, 65 yaşını doldurduğu tarihte sözleşmesinin kendiliğinden sona ereceği, 5. maddede işçilerin aksine ücretinin peşin olarak ödeneceği 6. maddesinde memurlarda olduğu gibi izin sürelerinin belirlendiği, 8. maddede çalışma saat ve sürelerinin Bakanlar Kurulunca Devlet Memurları için tesbit edilenlere göre belirleneceği, 12. maddesinde sözleşmeli personelin kesintisiz 3 gün veya yılda 10 gün göreve gelmediğinde sözleşmesinin feshedileceği, 15. maddede sözleşmenin uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların idari mahkemelerce çözümleneceği hususlarına yer verilmesiyle tarafların aralarındaki ilişkinin hizmet akdine dayanmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Gerçekten, SSK hastanelerinde konusu bir kamu hizmeti olan sağlık işleri için idarenin kamu gücüne dayanan yetkilerini kullanılabilmesi ve tek yanlı hareket yetkisine sahip olması bu sözleşmeyi özel hukuk sözleşmelerinden ayırmakta olup sözleşmenin bu esaslara uygun olarak yapıldığı ortadadır.
Bu durumda davacı sendikanın hizmet akdi ilişkisi içinde bulunmayan sözleşmeli personeli üye olarak kabul etmesi ve sendika üye aidatlarını davalı kurumdan istemesinin yasal dayanağı bulunmadığından davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı Sendikaya üye olan kişilerin işçi sıfatını taşıyıp taşımadıkları yönündedir.
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu,  Kuruma ait hastanelerde çalıştırılan ve kendilerinin hizmet akdiyle çalışdıklarını ileri süren kişilerle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumunun 123. maddesine göre sözleşme imzaladığını ve dolayısıyla bu kişilerin sözleşmeli personel, sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileri olduklarını ileri sürmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4.maddesinin (A) bendinde kamu hizmetlerinin; memurlar, sözleşme personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürüleceği, aynı maddenin (B) bendinde ise sözleşmeli personel; kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan zemini ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlisi olarak tarif edilmiştir.
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu, çalıştırdığı kişilerin bu yasa maddesinde tarifi yapılan sözleşmeli personel kavramı içinde yer alamıyacağının bilinciyle bu kişilerle Sosyal Sigortalar Kanununun 123.maddesine göre sözleşme yapıldığını ileri sürmektedir. Gerçekten bu kişiler sürekli sağlık hizmetlerinde çalıştırılmaktadırlar. Sözleşmeli personel ancak özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde çalıştırılabilirler. Çalıştırılan kişiler özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına sahip kişilerde değillerdir. Yine bu kişiler için Kurumca Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığından görüş alınarak Bakanlar Kurulu kararı da alınmamıştır. Ayrıca sözleşmeli personel istihdamına olanak verilen meslek gruplarında yasa koyucu zorunlu haller koşulunu getirmiştir. Statüleri anlaşmazlığa neden olan kişilerin sözleşmeli personel olarak çalıştırılmaların da zorunlu bir nedende bulunmamaktadır. Bütün bu anlatımlar karşısında, bu kişilerin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu açısından sözleşmeli personel olarak vasıflandırılmalarına yasal olanak bulunmamaktadır.
Davalı Kurum Sosyal Sigortalar Kanununun 123.maddesinden hareketle sözleşme yaptığını ileri sürmektedir. Sosyal Sigortalar Kanununun 123.maddesinde "...Kurum, gerekli gördüğü yerlerde hastane, eczane, hekim, eczacı ve ebelerle ve diğer gerçek veya tüzel kişilerle sözleşmeler yapmaya yetkilidir..." denilmektedir. Maddenin bu hükmüyle her yerde sabit sağlık tesisi ve müessese kuramayan Kurumun o yerde ki serbest çalışan sağlık elamanları ve müesseselerle anlaşabilmesi ve sigortalılarına sağlık hizmeti verebilmesi için bu yasa maddesi kabul edilmiştir. Ancak hukuki statüleri tartışma konusu yapılan sağlık elemanları Kurumun yataklı tedavi kurumlarında sürekli olarak çalıştırılan kişiler olmaları nedeniyle bu kişilerle yapılan sözleşmelerin Sosyal Sigortalar Kanununun 123.maddesine göre yapıldıklarının kabulüne de olanak yoktur.
Davalı Kurum bu kişilerin memur olduklarını da ileri sürmemişdir. 657 sayılı Yasanın 4.maddesinin (D) bendinde; (A), (B), (C) fıkralarında belirtilenler dışında kalan kişilerin işçi oldukları öngörülmektedir. Davalı Kurum, çalışanların memur ve sözleşmeli personel olmadıklarını ve sürekli işlerde çalıştırıldıklarını savunmaktadır. Bu durumda yasal statüleri Sosyal Sigortalar Kurumunun 123.maddesine girmeyen kişiler 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 4.maddesinin (A), (B) ve (C) fıkralarında tarifleri yapılan personel tanımları içinde yer alamıyacaklarından yaptıkları kamu hizmetini işçi olarak yürüttüklerinin kabulü gerekmektedir. Taraflar arasında mevcut sözleşmenin hukuki niteliğinin de irdelenmesi gerekir.
Sözleşmenin başlangıcında bunun bir hizmet sözleşmesi olduğu bildirilmektedir. Sözleşmeli personel sıfatının kazanılmasında yukarıda açıklandığı gibi zorunlu ve istisnai durumun mevcut olması, Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca çalıştırılmasına karar verilmesi gibi koşullar tamamlanmadan yapılan sözleşmeyi gerçek anlamda bir hizmet sözleşmesi olarak kabul etmek gerekir. Ayrıca özel koşullara bağlı olarak yapılması gereken idari sözleşmenin bu koşulları taşımaması halinde taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin hizmet sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerekir. Sözleşmede taraflar yapılacak iş ve verilecek ücret konusunda anlaşmışlardır. Bir hizmet sözleşmesine dayanarak herhangi bir işde çalışanlara işçi denildiğine göre, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin de işçi işveren ilişkisi olarak kabulü gerekir. Sosyal Sigortalar Kurumu bu ilişkiyi tek taraflı olarak ortadan kaldıramaz.
Bu şekilde çalışan kişilerin hizmet akdiyle çalışdıkları belirlendiğine ve hizmet akdiyle çalışan kişilerde işçi sıfatını taşıdıklarından, 2821 sayılı Sendikalar yasası çerçevesinde sendikaya üye olma halleri bulunduğundan, üye oldukları sendikanın işveren kuruluştan sendika aidadı talep etme hakkı bulunmaktadır. Mahkemenin, Özel Dairenin çalışan kişilerin sözleşmeli personel olduklarının kabulü gerekir şeklindeki bozma kararına yönelik direnmesi yerindedir. Ancak Özel Daire tarafından aidat alacağı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yönde değerlendirme yapılması için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ : Mahkemenin dava konusu kişilerin hizmet akti ile çalıştıkları gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin direnme kararı yerinde olup, aidat alacağı yönünden inceleme yapılması için dosyanın 9.Hukuk Dairesine, gönderilmesine, 25/4/2001 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı sendikanın 2821 sayılı sendikalar kanununun 61. maddesi ve Toplu İş Sözleşmesinin 8. maddesine göre, davalı kurumdan sendika üyelik aidatlarını istiyebilmesi için, ilgili kişilerin hizmet akdine dayalı olarak çalıştıklarının açıklığa kavuşturulması gerekir.
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumunun kendisine ait hastane ve sağlık tesislerinde hizmet akdine dayalı olarak çalıştırmakta olduğu personelden ayrı olarak sağlık hizmetlerini daha iyi yürütebilmek maksadıyla, Sosyal Sigortalar Kanununun 123. maddesinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak ihtiyaç duyduğu yerlerde bazı kişileri sözleşmeli personel statüsünde çalıştırma olanağı da mevcuttur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B. maddesi, Sözleşmeli Personelin; zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde çalıştırılan bir kamu hizmeti personeli olduğu belirtilmiştir. Dava dosyasındaki yazı ve belgelerden dava konusu kişilerin, ebe, laborant, röntgen teknisyeni, anastezi teknisyeni gibi özel meslek bilgi ve ihtisas gerektiren kişiler oldukları davalı kurumun bu kişilerle geçici (bir yıllık) belirli süreli sözleşmeleri yaptığı anlaşılmaktadır. Dosyada örnekleri bulunan sözleşmelerin  1.  maddesinde,  bu kişilerin  657 sayılı  Devlet Memurları Kanununun 48.  maddesinin (A) bendinin 4.5.6. ve 7. fıkralarında  belirtilen, devlet memurlarının işe alınmasındaki genel şartlan taşıması gerektiğini ve aynı maddenin ikinci fıkrasında da 65 yaşını bitirmiş personelin sözleşmeli olarak çalıştırılamıyacağını belirtmiştir. Halbuki 1475 sayılı İş Kanununda işçilerin işe alınmalarında ve hizmet akitlerinin sona erdirilmelerinde böyle şartlan olmayıp, çok farklı hükümlere yer verilmiştir. Sözleşmenin 5. maddesinde; işçilerin aksine bu kişilerin ücretlerinin peşin olarak ödeneceği, 6. maddesinde; memurlarda olduğu gibi izin sürelerinin belirlendiği; 8.maddesinde; bu sözleşmeli personelin Bakanlar Kurulunca memurlar için tesbit edilen çalışma saatlerinin aynen uygulanacağı kararlaştırılmak suretiyle İş Kanununun 61. ve devamı maddelerinde işçiler için uygulanan çalışma saat ve sürelerinden ayrılmıştır. 15. maddede ise; bu sözleşmenin tatbikatından doğacak anlaşmazlıklar için tarafların İdari Mahkemelerin yetkilerini kabul ettikleri hükme bağlanmıştır. Dosya içine örnek olarak konulan altı adet sözleşmede;  bu kişilerin işe giriş tarihleri, sözleşmelerin başlangıç tarihlerinden kısa bir süre önce gösterilmiş olması sözleşmelerin geçersizliği için yeterli bir neden sayılamaz, bu husus ilgili kişilerin hemen sonra sözleşmeli personel yapıldığını göstermektedir. Sözleşmenin 9. maddesin de; ilgilinin 506 sayılı kanunun sağlık yardımlarından faydalanacağı belirtilmişse de, bu maddenin sözleşmenin gene! vasfını   değiştirmiyeceği   gibi,   ilgili   kişinin   kurumun   sağlık   imkanlarından   yararlanması   için   yardım maksadıyla konulduğu düşünülmelidir. Sözleşmenin başlangıç kısmında ise aynen "sözleşmeli personel, sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmıyan kamu hizmeti görevlileridir" demek suretiyle, bu personellerin işçi olmadığını hükme bağlamıştır.
Bütün bu anlatımlara göre bir kamu kuruluşu olan davalı Sosyal Sigortalar Kurumunun, konusu kamu hizmeti olan sağlık işlerinde konunun kendisine verdiği yetkileri kullanmak suretiyle ve tek yanlı hareket gücüne sahip olarak mezkur sözleşmelerle dava konusu kişileri sözleşmeli personel olarak çalıştırdığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular karşısında, bilgi ve belgelere dayanmıyan afaki iddialara itibar edilemiyeceğinden bahis konusu sözleşmelerin geçersiz olduğuna dair görüşe de katılmak mümkün değildir. Bu durumda dava konusu ilgili kişilerin 1475 sayılı İş Kanununun 1. maddesinde belirtilen manada işçi sıfatını taşımadıklarından sözleşmeli personel statüsünde çalıştıkları sonucuna vardığımızdan Yüce Genel Kurulun çoğunluk kararına katılmıyoruz.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Vakıflar] ğåìîíò ïîäñâåòêè íîóòáóêà 
  • 01.07.2025 23:23
  • [Veraset İlamı] ïîèñêîâîå ïğîäâèæåíèå èíòåğíåò 
  • 01.07.2025 23:23
  • [Evlat Edinme] ìàñòåğ ïî çàïğàâêå êàğòğèäæåé 
  • 01.07.2025 23:21
  • [Mal Paylaşımı davaları] mp3 
  • 01.07.2025 12:42
  • Zihinsel Engelli İçin Velayet mi Vasilik mi? Yaşı 22 
  • 29.06.2025 16:49


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini