 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2001/4-561
K : 2001/571
T : 04.07.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TESPİT
- VAKIF ÜYESİ OLDUĞUNUN TESPİTİ
- GÖREVSİZLİK
ÖZETİ : Bu kuruluşlar, başta dernekler kanunu olmak üzere genel hükümlere göre kurulan ve faaliyetlerini deva ettirilen mensupları ile ilişkilerinin düzenlenmesinde de genel hükümlerin uygulandığı kuruluşlardır.
Davalı kuruluş ile üyeleri arasında çıkacak uyuşmazlıklara 506 sayılı yasa hükümleri uygulanmaz.
Mahkemelerin görevi yasa ile belirlenmiş alınan maddelerde davaya iş mahkemesinde bakılacağına dair bir kural bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki "tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 4.Hukuk mahkemesince davada İş Mahkemesinin görevsizliğine dair verilen 30.12.1999 gün ve 1999/389 E- 911 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 12.7.2000 gün ve 2000/6866-6870 sayılı ilamı ile; (...Davacı davalı vakıf aleyhine açtığı bu davada dava tarihinden geçerli olmak üzere vakfın üyesi ve vakıftan emeklilik hakkına sahip bulunduğunun tesbitini istemiştir.
Yerel mahkemece, davaya iş mahkemesinde bakılacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü ve görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda gözönünde tutulması gereken 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 134.maddesinin bir gereği olarak bu yasanın uygulamasından doğan davalara iş mahkemesinde bakılacağı hüküm altına alınmıştır üzerinde durulması gereken husus, davalı vakfın statüsü gereği vakıftan yararlananlarla vakıf arasında çıkacak uyuşmazlıkların 506 sayılı Kanundan doğup doğmadığı noktasında toplanmaktadır. Konunun açıklığa kavuşması için anılan yasanın 128.maddesi ile geçici 20.maddesi hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Yasanın 128.maddesinde sözü geçen sandıkların kurulmuş olanlarının faaliyetlerine devam edebileceği ve bu tür sandıkların yeniden kurulabilecekleri belirtilmiş bulunmaktadır. Bu sandıkların faaliyetlerinin işverenin sigorta bakımından mükellefiyetlerini engellemiyeceği de maddenin ikinci bendinde belirtilmiştir. Geçici 20.maddede ise ; adı geçen kuruluşların bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç 6 ay içinde statülerinde belli değişiklikleri yaptıkları takdirde, bu teşekküllerin ve sandıkların personeli, işbu kanun uygulamasında sigortalı sayılmazlar denilmektedir.
Sosyal Sigortalar Kanununun esas düzenleme amacı,hizmet sözleşmesine göre çalışanları eksiksiz sosyal güvencede yararlandırmaktadır. Yasanın yürürlüğünden sonra kendi amacı doğrultusunda faaliyet gösterecek kuruluşların yeniden kurulmasına izin vermemiş, ancak;daha önce kurulmuş olan bu birer müessese haline gelmiş kuruluşların statülerini bu maddede öngörüldüğü biçimde düzenleme yapmaları durumunda onların çalışmalarına izin verileceği öngörülmüştür. Bu şekilde faaliyetlerine izin verilen kuruluşlardan yararlananların sigortalı sayılmayacakları da maddede belirtilmiş bulunmaktadır. Önemle üzerinde durulması gereken nokta, gerek 128.maddede gerekse geçici 20.maddede sözü geçen kuruluşların varlık nedeninin ve yapılarının 506 sayılı Yasa ile düzenlenmemiş oluşlarıdır. Hatta bu kuruluşların 505 sayılı Kanundan öncede var olduklarıdır. Bu kuruluşlar başta Dernekler Kanunu olmak üzere genel hükümlerine göre kurulan ve; faaliyetlerini devam ettiren mensupları ile ilişkilerinin düzenlenmesinde de genel hükümlerin uygulandığı kuruluşlardır. Bundan dolayıdır ki, davalı kuruluş ile üyeleri arasında çıkacak uyuşmazlıklara ve özellikle somut olaydaki durumlarda olduğu gibi, 506 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması düşünülemez. 506 sayılı Yasa 128.madde ile yeni bir müessese Kurmamış kurulmuş olan müessesenin yaşamasına olanak sağlamıştır. Geçici 20.madde ile de yine yeni müessese Kurulmamış, Kurulmuş ve faaliyetini devam ettirmekte olan müesseselerin üyelerinin sigortalı sayılmayacaklar, belirlemiştir. Sırf bu belirlemelerin bu kanunda yapılmış olmasın; bu müesseselerin bu kanunla kurulmuş müesseseler durumuna getirilmesi sonucunu doğurmaz. Bu müesseselerin birer sosyal güvenlik kuruluşları olmaları, bunlara üyeleri arasında çıkan uyuşmazlıkların İs Mahkemelerinde görülmesi sonucunu doğurmaz.
Mahkemelerin görevi yasa ile belirlenir. Anılan maddelerde davaya iş mahkemesinde bakılacağına dair bir kural bulunmamaktadır. Bu nedenle uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerekir. Mahkemenin davaya iş mahkemesinde bakılacağı gerekçesi ile görevsizlik kararı vermesi bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Vakıf vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre. Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararca direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Vakıf vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının çeri verilmesine, 04.07.2001 gününde, oybirliği ile karar verildi.