 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2001/4-118
K : 2001/115
T : 14.02.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MANEVİ TAZMİNAT
- BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 26.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/12/1999 gün ve 1998/610-818 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 13/6/2000 gün ve 2000/2754-5826 sayılı ilamı ile; (....Davacı, davalı olarak gösterilen yayında yer alan ve "Başsavcının görüşleri" başlıklı yazıda "Son sözü yakında Yargıtay 8.Ceza Dairesi söyleyecek; İşin ilginç yanı şimdi bazı çevreler tarafından söylentiler çıkarılmış durumda, bunu en yetkili ağızlardan' bile duyuyoruz. Tayyip'e verilen cezanın bozulması için bazı Yargıtay mensuplarına 5 milyon Dolar rüşvet dağıtılmış! "Biz buna güler geçeriz." Ayrıca "Erdoğan'ı affedin" başlıklı yazıda ise, "Yargıtay müthiş kulis faaliyetine sahne olmaya başladı...Yargıtay "Erdoğan'ı affedin lobisi tarafından ablukaya alındı. Bu lobinin Yargıtay'daki faaliyetleri bütün hızıyla sürerken, başkent kulislerine, dosyayı görüşecek 8.Ceza Dairesinin 5 Üyesinden 2'sinin kararın bozulması" eğilimine girdikleri iddiası yayıldı. Yargı çevrelerine yakın kaynaklar...Dava dosyası Yargıta/a ilk geldiğinde, dairedeki eğilim, 4 üye onanması, l üye ise bozulması yönündeydi. Ancak bir süre sonra kararın bozulması yönünde eğilim gösteren üye sayısı 2'ye yükseldi" biçimindedir.
Davacı bu sözler nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia etmiştir. Bu yayın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının yargılanıp aldığı bir cezanın, davacının da görev yaptığı Yargıtay 8.Ceza .Dairesinde temyiz incelemesinin yapılacağı günlerde yapılmıştır. Aynı yönde diğer görsel ve yazılı basında da gündeme gelmiştir, Sanığın kişiliği ve konumu, bu yargı kararının toplumun birçok ve özellikle siyasi .kesiminde öne çıkarılmasına neden teşkil etmiştir. Kararın sonuçları da olayın gündemdeki önemini artırmıştır. Yine kararın düşünce suçundan dolayı verilmiş olması da tüm kamuoyunu yakından' ilgilendirmiştir. İşte bundan dolayıdır ki, sanık hakkında verilen kararın kamuyu yakından ilgilendirmesinin bir sonucu olarak gerek görsel ve gerekse yazılı yayın organlarından yer almasına neden teşkil etmiştir. İşte bu ilgi nedeniyle yayın organları tahminlerde bulunmak, kararın sonuçlarını değerlendirmek gereğini de duymuşlardır. Bunun sonucu olarak kararı veren mahkeme ve temyiz incelemesini yapacak olan daire ile ilgili açıklama ve değerlendirmeler yapılmıştır. Böyle tahmin ve değerlendirme yapılması, Basın Yasasının 30.maddesine aykırılık teşkil edip etmediği tartışılır ise de, bu aykırılık ancak anılan madde kapsamında değerlendirilebilir. Yoksa salt bu yüzden davacının kişilik değerlerine saldırı oluşacağı sonucu doğmaz. Tüm bu açıklamadan dolayı olayın yasal sınırları içinde kalınmak suretiyle açıklanmasında kamu yaran bulunduğu tartışmasızdır. Olayın güncelliği kadar, yayınlanmasında kamu yararının varlığı bir olgu olarak kabul edilebilir. Sorun, davaya konu edilen yayında, amacın aşılıp aşılmadığı, diğer bir anlatımla yazının özü ile görünüşteki yayın biçiminin, yayın nedeninin yayın sınırlan içinde kalıp kalmadığıdır.
Bunun için yazıların değerlendirilmesinde zorunluluk vardır. 5/9/1998 gününde yayınlanan ve "Başsavcının görüşleri" başlıklı yazı; bütünü ile okunduğunda, yargının etkinliği verilen, kararın hukuka uygunluğu anlatılmakta, buna karşın yargı için çıkarılan ve yukarıda yazılı olan davaya konu edilen söz ve değerlendirmelerin gerçeği yansıtmadığı, bunlara gülüp geçileceği ifade edilmiştir. Yazı tümü ile okunduğunda normal ve orta düzeydeki bir okuyucunun bunun dışında bir sonuç çıkarması düşünülemez.
Davaya konu edilen ve 6/9/1998 günlü'"Erdoğan'ı affedin" başlıklı haberde ise, sanık hakkında verilen kararın, Yargıtay'da bozulması için, iş adamı politikacı ve hukukçuların bu kararın bozulması için
Yargıtay'da kulis yaptıkları, bu davranıştan Yargıtay üyelerinin sıkıntıya düştüğü belirtilmiş ve bu bağlamda, kararın buna karşın onanacağı, ancak bir veya iki üyenin onamaya karşı olduğunun söylendiği de yazılmıştır. Hatta, temyiz incelemesini yapacak daire başkanının da açıklamasında, lobi ve baskıdan etkilenmeyeceklerini hukuk kurallarının gereği ne ise onun yapılacağının yazıldığı görülmektedir. Yazının başlığı, içeriği içeriğindeki değerlendirmeler bütün ile gözönünde tutulduğunda, lobinin ve baskının, tüm Yargıtay içinde yürütüldüğü, davacının görev yaptığı dairede değil genel bir lobi ve baskının bulunduğu anlatılmaktadır. Hatta yazının bitirildiği bölümde, daire başkanının yaptığı değerlendirme ile, dışardan
gelecek baskılardan etkilenmiyecekleri belirtilmek suretiyle baskının Yargıtay'a yönelik bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Açıklanan tüm bu hususlar ve dosya içindeki diğer kanıtlar gözetildiğinde yayında özle biçim
arasındaki denge korunarak yayın yapıldığı, bunun sonucu olarak da, davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı, basının böyle bir yayından dolayı, sorumluluğu yoluna gidilmesinde, basının var olma nedeninin toplum açısından zararlı sonuçlar doğuracağı düşüncesi ve gerekçesi ile davanın reddedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile yazılı biçimde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle basının kamusal görevi toplum yararları ile doğrudan veya dolaylı ilgili tüm olaylar hakkında halkı objektif kurallar içinde kalarak en önemlisi gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlanmak olduğunda duraksamaya yer olmamalıdır.
Basının haber verme fonksiyonunu yerine getirirken kullanacağı hakkın, özel hukuk alanında sınırı; gerçeklik, Kamu yaran ve Toplumsal ilgi, güncellik, Konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile çizilmiş ve belirlenmiştir. Hemen belirtelim ki bu koşullardan biri dahi bulunmazsa, yayın hukuka aykırı duruma düşer ve üstün görülüp korunamaz.
Bu bağlamda ilkin değinelim ki; Basın yoluyla şeref ve haysiyet veya özel yaşamı ihlal eden kamu yararı amacına ilişkin bir olay açıklamasının hukuka uygunluk yönünden değerlendirilmesi için gerçeğe uygun olması kaçınılmazdır.
Diğer bir anlatımla, şeref ve haysiyet veya özel yaşama (kişilik haklarına) saldırı niteliğindeki
gerçek dışı olayların açıklanması hiçbir zaman hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz. Tamamen gerçek dışı yayınlar daima hukuka aykırı olduğundan, ayrı; ne düşünce nede basın özgürlüğü ile bağdaştırmak mümkün değildir. Dahası Kamu yararından söz edilemez. O nedenle bir yayının içerik ve kapsam bakımından değerlendirilmesi ve uygun bir araç olup olmadığının saptanmasında öncelikle gerçeğe uygun olup olmadığının araştırılıp tesbit edilmesi zorunludur. Yayının gerçeğe uygunluğunu kanıtlama yükümü (Beyyine Külfeti) yayından sorumlu bulunanlara düşer. Bazı hallerde, yayında bulunan kişi, açıklamanın gerçekliğini kesin olmayan sözlerle de öne sürebilir. Bu durumlarda daha çok yayının
gerçek dışı da olabileceğini belirten veya ima eden ifadelere ağırlık verilir. Örneğin; Dava konusu somut olaydaki yazıda görüldüğü üzere; "Tayyi'be verilen cezanın bozulması için bazı Yargıtay mensuplarına 5 milyon dolar rüşvet dağıtıldığı" belirtildikten sonra "biz buna güler geçeriz" şeklinde kullanılan ifade de izlendiği gibi, Hemen belirtmek önemlidir ki; yayının bu şekil ve yöntemle açıklanmasında da hukuka aykırılığın varlığında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Bu aşamada, "biz buna güler geçeriz" sözleri ancak yayında bulunanların kusurunun oranını belirlemede ancak bir unsur olarak değerlendirilebilir.
Öte yandan; üstü kapalıda olsa, yayının davacıya amaçlandığının anlaşılması durumunda davacının Aktif Husumet ehliyetine (matufiyet) sahip olduğunun kabulü gerekir.
Az yukarda açıklanan hukuk kuralları ve dayanakları ışığında; yargılama da toplanan tüm delil ve veriler tahlil ve değerlendirilmiş sonuçta yayının gerçek dışı olduğu, tüm unsurları ile hukuka aykırılık oluşturduğu sonucuna kavuşulmuştur. O nedenle yerel mahkemenin direnme kararı usule ve yasaya uygundur, onanmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı (13.500.000) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 14.02.2001 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.