 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/2-44
K: 2001/468
T: 30.5.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- NAFAKA DAVALARINDA KESİNLİK SINIRI ( Aylık Tutarın Esas Alınacağı - Sınırın Altındaki Kararların Kesin Olup Temyiz Edilemeyeceği )
- TEMYİZ EDİLEMEYECEK KARARLAR ( Nafaka Davalarında Kesinlik Sınırı - Sınırın Altındaki Kararların Kesin Olması )
- KESİN KARARLAR ( Hükmedilen Nafakanın Kesinlik Sınırı Altında Kalması )
1086/m.427/2
743/m.144
DAVA : Taraflar arasındaki nafakanın artırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırıkkale Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 3.4.2000 gün ve 1999/473 - 2000/142 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 15.9.2000 gün ve 2000/9434-10444 sayılı ilamı;
( ...1 - Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre sair temyiz itirazları yersizdir.
2. Medeni Kanunun 144. maddesi uyarınca hükme bağlanan yoksulluk nafakasının artırılabilmesi için davacının yoksulluğunun devam etmekte olması gerekir. Dava dilekçesinde davacının adresi gösterilmemiştir. Vekaletnamede Gündoğdu Mahallesi Kayabal Sokak No: 18'de oturduğu yazılıdır. Davacı vekili 29.12.1999 tarihli ara kararı uyarınca verdiği dilekçede de davacının aynı adreste oturduğunu bildirdiği halde 8.2.2000 tarihli zabıta tahkikatında o adreste bulunmadığından mali durumunun belirlenemediği yazılıdır. Davacı vekilinin 1.11.1999 tarihli dilekçe ile bildirdiği tüm deliller toplanmıştır. Bunlar davacı Sevim'in yoksulluğunun devam ettiğini ve ihtiyaçlarının arttığını kabule elverişli değildir. Şu halde Sevim'in yoksulluk nafakasının artırılması talebinin ispat edilmediğinden reddi gerektiğinin düşünülmemesi doğru bulunmamıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, tarafların 1998 yılında verilen kararla boşandıklarını, boşanma kararında, müşterek iki çocuğun velayetinin davacı anneye verilip, her biri için aylık 7.500.000 TL. iştirak nafakasına ve ayrıca davacı için aylık 10.000.000 TL. yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davalının aylık gelirinin 300.000.000 TL. olduğunu, 1997 yılındaki ekonomik duruma göre bağlanmış olan nafaka miktarlarının günün şartlarına uymadığını ileri sürerek, davacı için hükmedilen yoksulluk nafakasının aylık 40.000.000 TL.ye, iştirak nafakalarının da her bir çocuk için ayıık 35.000.000 TL.ye çıkarılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalının gelirinin ileri sürülen miktarda olmadığını, istenilen nafaka tutarlarının fahiş bulunduğunu, davalının sonradan başkasıyla evlendiğini, bakmakla yükümlü olduğu ailesinin bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, iştirak nafakası miktarının her bir çocuk yönünden aylık 20.000.000 TL.ye; yoksulluk nafakasının da aylık 30.000.000 TL.ye yükseltilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine yönelik olarak verilen karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.
Özel Dairece iştirak nafakasına ilişkin temyiz itirazları reddedilmekle, yerel mahkeme kararının buna ilişkin kısmı kesinleşmiş; böylece direnme kararı, sadece yoksulluk nafakası yönünden tesis edilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, davadaki yoksulluk nafakasına ilişkin istek, aylık 10.000.000 TL. tutarındaki bu nafakanın 40.000.000 TL.ye çıkarılmasıdır. Mahkemece bu istek kısmen kabul edilip, yoksulluk nafakasının aylık 30.000.000 TL.ye çıkarılmasına karar verilmiş, böylece isteğin 20.000.000 TL.lik bölümü hüküm altına alınmıştır.
Görülmekte olan dava 3.4.2000 tarihinde açılmıştır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 20.6.1996 tarih ve 4146 sayılı Kanun ile değişik 427/2. fıkrası hükmü uyarınca, 1.1.2000 tarihinden sonra açılan ve miktarı 40.000.000 TL.yi geçmeyen alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir. Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.5.1997 gün ve 1997/2-32-422 sayılı kararın belirtildiği üzere, nafaka davalarında kesinlik sınırı belirlenirken, nafakanın aylık tutarı esas alınmalıdır. Somut olayda, yoksulluk nafakası yönünden mahkemece hüküm altına alınan aylık artış tutarı 20.000.000 TL. olup, bu miktar, açıklanan kesinlik sınırının altında kalmaktadır. Bu durumda, mahkeme hükmü, anılan Yasa Kuralı çerçevesinde kesindir; temyiz edilemez. Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin ( REDDİNE ) oybirliğiyle karar verildi.