 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2001/2-276
K : 2001/289
T : 28.03.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- YAYIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
- MANEVİ TAZMİNAT
Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 7.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16/11/1999 gün ve 1999/525-854 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 24/4/2000 gün ve 2000/3115-3851 sayılı Hamiyle; (...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Dava, yayın yoluyla kişilik hakkına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin aynen kabulüne karar verilmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nısfetle hüküm vereceği Medeni Kanun'un 4.maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu edilen yayında kullanılan sözcükler ve yukardaki ilkeler gözetildiğinde hükmolunan manevi tazminat miktarı çok fazladır. Daha az miktarda manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
3-Borçlar Kanunu'nun 49.maddesinde hakimin tazminatın ödenmesi yerine diğer bir yaptırıma veya ilave bir yaptırımı öngören bir karar verilebileceği gibi, saldırıyı kınayan bir hüküm de kurabileceği öngörülmüştür. Medeni Kanunun 4.maddesinde ise yasanın takdir hakkı tanıdığı durumlarda hakimin somut olaydaki olguları gözeterek hak ve adalete göre karar vereceği düzenlenmiştir.
Açıklanan şu düzenlemeye göre hakimin davaya konu olan uyuşmazlıkların çözümünde,
belirlenecek yaptırımın türünü serbestçe takdir edebileceği, ancak bu yaptırımın somut olay itibariyle hak ve adalete de uygun olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Davaya konu olayda mahkemece manevi tazminata hükmolunmakla davalıların hukuka aykırı eylemlerinin sabit olduğu belirlenmiş, böylece .hem hukuka aykırılık saptanmakla hem de tazminata hükmedilmekle davacının manevi yönden tatmin duygusu sağlanmış bulunmaktadır. Bu itibarla mahkemenin tazminat yanında ayrıca yayına da karar vermiş olması uygun görülmemiştir. O halde karar bu yönden de bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hukuksal nitelikçe M K, 24. maddesi gereğince korunan kişilik hakkına saldırı nedeniyle B.K.49.maddesinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Öncelikle belirtelim ki; B.K.49.maddesinde "şahsiyet hakkı hukuka aykırı şekilde tecavüze uğrayan kişi" sözleriyle bireyin kişiliğe ilişkin olan hakları, diğer bir ifade ile kişisel varlığı amaçlamıştır. Kişisel haklar, bireyin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü oluşturur. Yine, bu hak, bireyin doğumu ile kazandığı ve kişiliğine çok sıkıca bağlı bir haktır. Hayat, beden ve ruhtamlığı; vicdan, din, düşünce ve ekonomik çalışma özgürlüğü, şeref, haysiyet ve itibar, ün, ad, sır ve resim hakları bireyin doğrudan kişisel haklarıdır. Şeref ve haysiyet, toplumun gerekli saydığı ahlaki nitelik ve kriterlere sahip olması nedeni ile kişiye verilen değer yargılarıdır.
Kişinin onuru, şeref ve saygınlığı onun yaşadığı toplum içindeki tüm manevi değerlerinden oluşur.
O nedenle denilebilir ki, herkesin içinde yaşadığı toplumda ve ilişkiler kurduğu çevrelerde kişisel bir onuru, şerefi ve saygınlığı mevcuttur.
Somut olay bağlamında vurgulayalım ki, kişiyi küçük düşürmek, yanlış tanıtmak, gülünç yada zor duruma sokmak manevi değerleri zedeleyen, hukuka aykırı davranışlardır.
Yerel mahkeme davalılardan D... Yayın Holding Anonim Şirketine ait H... Gazetesinde diğer davalı M.Emin Ç...'ın "Şeytan Aldı Götürdü" başlıklı köşe yazısının bir çok yerlerinde "İ Nokta Melih" şeklinde vurgulanan sözlerin, davacı hakkında "ibne" anlamını çağrıştırdığı ve bu anlamda anılan yazarın nitelendirmede bulunduğu kabul edilmiştir. Temyiz incelemesinde Özel Dairede yerel mahkemenin bu Hukuka aykırı olguya ilişkin hükmün bu bölümünü onaylamak suretiyle benimsediği görülmüştür. Hal böyle olunca az yukarda açıklandığı üzere davacının kişisel haklarına saldırının hukuka aykırılık olgusunun "ibne" tanıtımından kaynaklandığında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Şu durum karşısında; hukuka aykırı sözün bizatihi ağırlığı, yayının içeriği, davacının toplumsal konumu, sıfatı, işgal ettiği makam, yanların sosyal ve ekonomik durumları, yargılamada toplanan deliller çerçevesinde değerlendirildiğinde, yerel mahkemenin hükmettiği 3 milyar manevi tazminatın hak ve nısfet kurallarına uygun olduğu, Hakimin takdirinde usule ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna kavuşulmuş, direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz, ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 28.03.2001 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.