 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/2-1108
K: 2001/1107
T: 05.12.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Alanya Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 14.4.2000 gün ve 666-288 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 9.1.2001 gün ve 13602-174 sayılı ilamı ile; (... 2. tanık listesindeki kişilerin sözlerine dayanılarak boşanmaya karar verilemez (HUMK.274/son) Tanık Şükrü'nün sözünü ettiği telefondaki kadının da davalı olduğu konusunda da delil yoktur.
Medeni Kanunun 134/1-2 . maddesi uyarınca; Boşanma karan verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı boşanma isteğine ilişkindir.
Davacı koca 1930, davalı kadın 1964 doğumlu olup, 22.6.1998 tarihinde evlenmişlerdir. Bu evlilikten çocukları olmayıp, her ikisinin de önceki evliliklerinden çocukları bulunmaktadır. Dosyaya yansıyan beyanlarına göre her ikisi de mantık evliliği yapmış, kendilerine bakacak birisinin varlığı isteğiyle biraraya .gelmişlerdir. Evliliklerinin "ilk haftasında davalı kadının evini terkettiği, üçüncü ayında da eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
"Davacı, evlendikleri günden, beri anlaşamadıklarını,aralarında çok fazla yaş farkı bulunduğunu, hukuken kurulan evliliğin, fiilen hiçbir zaman kurulamadığını, davalının kendisine küfredip, kötü davrandığını, çok serbest birisi olan davalının başka erkeklerle düşüp kalktığını, ifadeyle evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı kadın ise, tarafları birbirlerine .bakmak için yaş farkını bilerek evlendiklerini,ancak davacının davalıyı bürosunda ikamete zorlayıp, ayrı bir ev temin etmediğini, alkol alışkanlığı olduğunu,anlaşmazlığın bu nedenlerle çıktığını, diğer iddiaları kesinlikle kabul etmediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının her :ki tanık listesindeki tanık beyanları esas alınarak, yaş farkının evliliğin yürümesine taraflar ve toplum açısından engel olduğu, evlilik birliğinin bar ortamında alkol ve eğlencenin tesiri ile kurulduğunu,erkekler tarafından davalının ilk aranacak kadın olarak akla geldiği, taraflar arasına güvensizlik girdiği, kadının davranışlarının buna neden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire; ikinci tanık listesindeki kişilerin sözlerine dayanılarak boşanma kararı verilemeyeceği, tanık Şükrü'nün beyanında geçen kadının davalı olduğu konusunda delil bulunmadığı , diğer beyanların da evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabule yeterli olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuş,mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davalı vekili temyiz etmektedir.
Öncelikle;Özel dairenin ikinci tanık listesindeki tanık beyanlarının esas alınamayacağına ilişen bozma sebebi yerinde olup HUMK.nun 274. maddesinin açık hükmü karşısında ikinci liste verilmesi ve bu listedeki tanıkların dinlenip, beyanlarının karara dayanak alınması usul ve yasaya uygun değildir.
Ne var ki ikinci listedeki tanık beyanları hükme esas alınmasa dahi diğer tanıkların beyanlarından tarafların evliliğin başından beri sağlıklı bir birliktelik kuramadıkları,kadının rahat davranışları nedeniyle aralarına güvensizlik girdiği, kadının bu davranışları sonucu evlilikten beklenen sadakat ve güven duygusunun taraflar arasında gerçekleşmediği, 'davacının da alkol alışkanlığı nedeniyle evlilik birliğine gereği gibi sahip çıkamadığı, söylentilere engel olamadığı, sonuçta kamu düzeni açısından korunmaya değer bir evlilik birliğinin tararlar arasında söz konusu olmadığı ve temelinden sarsıldığı anlaşılmış olup,mahkemenin boşanmaya ilişkin kararı usul ve yasaya uygun olduğundan yerinde ise de bozma sebebine göre incelenmeyen davalı vekilinin yoksulluk nafakasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olduğundan,nafakaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 5.12.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.