Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/21-627
K: 2001/659
T. 3.10.2001

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • ÇATIŞAN SİGORTALILIK ( Hangi Kurumdaki Çalışmanın Esas Alınacağı )
  • BİR KİMSENİN FARKLI SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARINDAKİ SİGORTALILIĞI ( Hangisinin Esas Alınacağı )
  • ÇİFTE SİGORTALILIK ( Hangi Kurumdaki Çalışmanın Esas Alınacağı )
 
1479/m.24
506/m.3
 
DAVA : Taraflar arasındaki "tespit ve iptal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 21/12/2000 gün ve 1999/291 E. 2000/652 K." sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 08/02/2001 gün ve 2001/215 E. 2001/843 K. sayılı ilamiyle; ( ...Mahkemece davacının 1985 ila 1995 yılları arası Bağ-Kurlu olduğu ve 01/07/1999 tarihinden itibaren SSK'dan yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmişse de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, davacının 1969 ila 1985 yıllan arası SSK kapsamında çalıştığı ancak 1985 yılından itibaren SSK'nu terk ederek Bağ-Kur kapsamında sigortalı olarak çalışmalarını sürdürdüğü ve dosya içerisindeki vergi kayıtları ile ticaret odası kayıtlarında görüldüğü üzere, davacının kendi adına bağımsız çalışmasını 1999 yılına kadar devam ettirdiği ve kazanç sağladığı anlaşılmaktadır. Şu duruma göre, davacının 1985 yılından itibaren başlayan Bağ-Kurluluğunun kesintisiz devam ettiği sabit olmakla SSK'dan maaş bağlanması mümkün bulunmamaktadır. Mahkemenin belirtilen maddi ve hukuksal olguları dikkate almaksızın hüküm oluşturması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan davacının belirtilen dönemde ara ara SSK'lılığı da bulunmakta ise de bir kimsenin aynı anda iki sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunması yasal sisteme uygun düşmemektedir. Mahkemenin bu yönü dahi gözetmemesi keza usul ve yasaya aykırıdır.. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER : 1 - Davalı S.S.K. vekili.
2 - Davalı Bağ-Kur vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, 11/01/1969 - 20/09/1985 arasında S.S.K. sigortalısı, 20/09/1985 - 05/01/1995 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 05/01/1995 - 03/05/1999 tarihleri arasındaki S.S.K. sigortalılığının kabulü ile 01/07/1999 tarihinden itibaren S.S.K.'dan yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini talep etmiştir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkeme önceki kararda direnmiştir.
Davacı, 11/01/1969 - 20/09/1985 tarihleri arasında S.S.K. sigortalısı olup, 20/09/1985 tarihinde S.S.K. sigortalılığını terk ederek 20/09/1985 tarihinde İnşaat ve Mühendislik faaliyetinden dolayı vergi mükellefi olduğundan bu tarihten itibaren 1479 sayılı Yasanın 24/I-a maddesi gereğince Bağ-Kur kapsamına alınmıştır. Davacı bu işten dolayı oluşan vergi kaydını 31/12/1992 tarihinde sildirdikten sonra ( S.S.K. sigortalısı olmadan önce ) 13/02/1993 tarihinde Peksoylu İnşaat Limited Şirketini kurarak şirket ortağı olmuştur. Bu nedenle 1479 sayılı Yasanın 24/I-d. Maddesi gereğince tekrar Bağ-Kur sigortalılığı kapsamına girmiştir. Davacı, bu kez limited şirket ortaklığından dolayı Bağ-Kur kaydı devam ederken 05/01/1995 tarihinde S.S.K. kapsamında sigortalı çalışmaya başlamış ve S.S.K.'dan yaşlılık aylığı talep etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bir kimsenin bir sosyal güvenlik kurumunda önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığı döneminde başka bir sosyal güvenlik kurumuna tabi çalışmaya başlaması halinde, yani "çatışan sigortalılık durumunda" hangi kurumdaki çalışmasının esas alınacağı noktasında toplanmaktadır.
"Çatışan sigortalılık sorununu" gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp, sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına, geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet aktine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin L ( f ) bendinde "Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların" ( K ) bendinde "herhangi bir işverene hizmet aktiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının I ve II. fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır.
Yukarıda açıkça belirtilen nedenlerden dolayı Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak davacının 20/09/1985 tarihinde başlayıp kesintisiz devam eden Bağ-Kur sigortalılığına geçerlik tanınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine görüşle Bağ-Kurlu olduğu dönem içinde 05/01/1995 tarihinde başlayan S.S.K. sigortalılığına geçerlik tanınmak suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03/10/2001 gününde yapılan ikinci görüşmede, bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacının, 1995 yılından önce sırasıyla Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur sigortalısı olduğu, 1995-1999 yılları arasında da zorunlu Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı olarak tüm primlerini ödediği uyuşmazlık konusu değildir.
1995 tarihinden önceki son sigortalılığı, limited şirket ortaklığına dayanan Bağ-Kur sigortalılığıdır. Davacının limited şirket ortaklığı devam etmekle beraber 1995-1999 tarihleri arasında, geçen çalışma iddiası başka bir limited şirketin işyerinde geçmiştir.
Bilindiği gibi Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 2. maddesine göre bir kimse hizmet aküne dayanarak çalışmış ise Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı sayılır. Keza 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu'nun 24. maddesi uyarınca limited şirket ortakları Bağ-Kur sigortalısıdır. Davada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, limited şirket ortaklığı devam eden bir kimsenin kendisinin ortak olduğu limited şirkette değil de bir başka limited şirkete ait işyerinde hizmet aktine göre çalışmış ise Bağ-Kur sigortalılığına mı yoksa Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalılığına mı değer verilebileceği meselesidir. Somut olayda, davacı şayet tüm mesaisini diğer bir limited şirketin işyerinde harcamış ve çalışmanın niteliği hizmet aktine dayanıyorsa Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı sayılmalıdır. Şayet fiili çalışma, Sosyal Sigortalar Kanununa tabi bir işte geçmiş ve davacının, hissedar olduğu şirketle İlişkisi sadece hissedar olmaktan ibaret ise Sosyal Sigorta Hukuku'nun temel ilkeleri gereği fiili çalışmaya değer verilmelidir. Kaldı ki davacının, iddia ettiği çalışmaları gerçek ise Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödemiş olduğu dört yıllık primi yok saymanın hak ve nesafet ve de adalet kurallarıyla bağdaşmazlığı açık-seçik ortadadır.
Somut olayda, mahkemenin, fiili çalışmayı araştırıp değerlendirmemesi hatalı ise de Yüksek 21. Hukuk Dairesi'nin açıklanan konu üzerinde durmaksızın davanın tümden reddedilmesi gerektiğine ilişkin bozma kararını benimsemek de mümkün değildir. Bize göre yapılacak iş, fiili çalışmanın gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırıp incelemek, çalışmanın hizmet akdi niteliğini taşıyıp taşımadığını, irdelemek, şayet davacının çalışmalarının ağır basan yönünün, iddia etmiş olduğu şirkette geçtiği sonucuna varıldığı taktirde şimdiki gibi davanın kabulüne, aksi taktirde bozmada öne sürülen nedenlerle reddine karar vermekten ibarettir.
Daha önceki yıllarda devam eden Yargıtay uygulaması bozma kararında öne sürülen görüş doğrultusunda iken, uzunca bir süreden beri eski görüş isabetli olarak terk edilmiştir. Gerek 10. Hukuk Dairesi, gerek 21. Hukuk Dairesi ve gerekse Hukuk Genel Kurulu'nun geçerli olan görüşü, baskın çalışmanın hangi kurumda geçtiğinin saptanması gerektiği yönündedir. Yargıtay'ın son uygulamasına göre, bir kimsenin ağır basan çalışması Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi bir işte geçmişse Sosyal Sigortalar Kurumu Sigortalısı, Bağ-Kur'da geçmiş ise Bağ-Kur sigortalısı sayılmaktadır. Sayın çoğunluğun görüşü, Yargıtayımızın son yıllarda yerleşmiş ve oturmuş görüşüne aykırıdır.
Yargıtay'ı bu son görüşe sevkeden neden şudur: Ülkemizde, sigortalı işçilerin bir kesiminin ikinci bir iş yaptıkları bilinen gerçeklerdendir. Örneğin, sigortalı, ticari bir araba alarak arabayı başka sürücünün aracılığıyla çalıştırmaktadır. Bu arada araçtan elde etmiş olduğu gelirini vergi dairesine ödemektedir. Ayrıca vergi dairesine tescil edildiği için Bağ-Kur'a da tescili yapılmaktadır. Bu kişi, ticari aracını bir başka kişi aracılığı ile çalıştırdığı için, kendisi, örneğin, bir kamu kuruluşuna sigortalı işçi olarak girip tüm gün orada çalışmaktadır. Yerine göre bu kimse, 10-15 yıl prim ödemiş olmasına karşın aylık bağlama isteminde bulunduğunda Kurum kişinin Bağ-Kur sigortalısı sayıldığını öne sürerek istemin reddine karar vermektedir. Böyle olunca da şayet iptal edilen süre uzunsa kişi ya sosyal güvenlik hakkını yitirmekte ya da Bağ-Kur'a altından kalkamayacağı prim ve gecikme zammı ödemek zorunda bırakılmaktadır. Tüm bu nedenlerle, sayın çoğunluğun özel daire gibi kesin bozma görüşüne katılamıyoruz. Kararın yukarıda açıklandığı üzere araştırmaya sevk suretiyle bozulması gerektiği görüşündeyiz.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini