 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/21-451
K: 2001/469
T: 30.5.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- HİZMET TESPİTİ ( İşe Giriş Bildirgesi ve Bordrolar-Yazılı Belgeler Karşısında Tanık Beyanına İtibar Edilmeyeceği )
- İŞE GİRİŞ BİLDİRGESİ VE BORDROLAR ( Hizmet Tespiti-Hizmetin Kesintili mi Kesintisiz mi Olduğu-Aksinin Eşdeğer Belgelerle İspat Edilmesi Gereği )
- İSPAT ( Hizmet Tespiti-İşe Giriş Bildirgesi ve Bordrolar )
- TANIK BEYANI ( Yazılı Belgelerin Varlığı Halinde İtibar Edilmeyeceği-İşe Giriş Bildirgesi ve Bordrolar-Hizmet Tespiti )
506/m2.
DAVA : Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin iş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/03/2000 gün ve 1999/795-2000/141 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13/11/2000 gün ve 2000/7136-7831 sayılı ilamı ile , ( ...Davacı, davalıya ait işyerinde hizmet aktine dayalı olarak sürekli çalıştığının tesbitini istemiştir, istek, tanık sözlerine dayanılarak hüküm altına alınmıştır.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgesine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan ise giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Yapılacak iş, davacının tesbitini istediği sürelerle ilgili olarak bildirge ve bordrolardan davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolarda geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan bordrolardaki süreler yönünden de işverenin bordrolarda kayıtlı tanıklar saptanarak, bu tanıkların bilgilerine başvurmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştır.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekilleri
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere ve özellikle davanın nitelikçe Kamu düzenine ilişkin olmasına çalışma olgusunun gerçek olup-olmadığının re'sen ve yöntemince saptanması gerekmesine, gerek Özel Daire ve gerekse Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında işyerindeki çalışmanın kesintili geçtiğinin belirlenmesi durumunda bu husustaki karinenin aksinin eş değerdeki belgelerle kanıtlanmasının zorunlu bulunmasına göre; ( HGK. 10/06/1998 gün 1998/21-474 E, 1998/406 K, 01/04/1998 gün 1998/21-248 E, 1998/264 K., 27/01/1999 gün 1999/10-14 E, 1999/2 K., 11/02/1998 gün, 1998/21-8 E, 1998/88 K. ve 08/11/2000 gün E.2000/21-1318 K.1649, 23/05/2001 gün,2001/21-409 E. ve 2001/425 K. sayılı kararları ) Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire
bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının davalılara iadesine, 30/05/2001 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca benimsenen 21. Hukuk dairesinin 13/11/2000 gün 2000/7176-7831 sayılı kararında "...yapılacak iş, davacının tesbitini istediği sürelerle ilgili olarak bildirge ve bordrolardan davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolarda geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzası olmayan bordrolardaki süreler yönünden de işverenin bordrolarda kayıtlı tanıkların bilgilerine başvurmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir." Gerekçesi ile karar bozulmuş, bozma kararı üzerine mahalli mahkemece verilen kararda "...Bu çalışma, tanık anlatımı sigorta dosyası ile doğrulanmıştır. Davalı işverene işyeri dosyası ile ücret bordrosu, dönem bordrosunu mahkememize göndermesi için tebligat gönderilmiştir, işyeri tebligatı almıştır. Parçası dosyadadır. Fakat istenen belgeler mahkememize gönderilmemiştir. Dosya içine ücret bordroları davalılarca gönderilmediği için Yargıtay'ın belirttiği hususlar incelenememiştir" gerekçesi ile önceki kararda ısrar etmiştir.
Davalı işverenler mahkemece yapılan meşruhatlı tebligata rağmen işyeri kayıtlarını ve ücret bordrolarını sunmadıklarına göre mahalli mahkeme mevcut delillerle karar vermek durumundadır. Zira işverenin davranışından işçi aleyhine sonuca gitmek mümkün değildir.
Dosyadaki delillerde davanın kabulü için yeterlidir. Dosyada mevcut sigorta pirim tahakkuk cetvellerinde davacının çalıştığını iddia ettiği yılların bazı dönemlerinde işverenlerce prim bordrosu verilmediği anlaşılmaktadır. Prim bordrosu verilmeyen aylarda işverenin yasaya uygun bordro düzenlenmesi de beklenemez. Zira kaçak işçi çalıştırmanın delillerinin işverence düzenlenip mahkemeye ibraz edilmesi de işin doğasına aykırıdır. Prim bildirgesi verilen fakat eksik çalışma süresi bildirilen aylarla ilgili dosyaya işçi tarafından sunulan ve işverenin imzasını taşıyan sağlık belgelerinde ise açıklanan aylarda davacının otuzar gün çalıştığı yazılıdır. İşverenin imzasını taşıyan bu sağlık belgeleri dinlenen tanık beyanlarını doğrulamaktadır. Kuruma verilen prim bildirgeleri işçilerce imzalanmadığından davacı aleyhine delil olarak kullanılamaz.
Mahalli mahkemece yapılan işlemlere HUMK.na verilen kararda dosya içeriğine uygun düştüğünden onanması görüşündeyiz. Bu nedenlerle Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunun bozma kararına katılamıyoruz.
KARŞI OY YAZISI
Dava, davacı sigortalının, davalılara ait işyerinde 1.2.1985-20/10/1998 döneminde sürekli çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davacının 1.7.1985-30.6.1988, 1.1.1995-20/10/1998 tarihleri arasında davalı şirket, 1.7.1988-31/12/1994 tarihleri arasında ise davalı Hakan Sak işyerinde kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Hizmet tespiti davalarında; sigortalının, tespite konu dönem dahilinde müteaddit işe giriş bildirgelerinin varlığı; içeriğindeki sigortalı imzasının sigortalı tarafından kabul edilmesi ya da inkar edilip de aidiyetinin yaptırılacak ehil bilirkişi incelemesi ile saptanması ve manevi baskı altında imzalandığının sigortalı tarafından iddia ve ispat edilmemesi halinde; sigortalının işyerindeki çalışmalarının sürekli olmayıp kesintili geçtiğinin karinesi ise do, bu karinenin aksinin her zaman için eş değerde belgelerle kanıtlanması mümkündür.
Somut olayda; davacının 1.7.1985 tarihinde şirket işyerinde işe başlamasından sonra işten çıkış tarihi 30.4.1986 olarak gösterilmiş ve tekrar 01/11/1986 tarihinde işe girişine dair giriş bildirgesi verilmiş ise de; çıkış bildirgeleri sigortalı imzasını içermediğinden davacı için bağlayıcı olamayacağı gibi işyerine tekrar girişe dair işe giriş bildirgesi içeriğinin aksi de eş değer delil olan 08/10/1986 günlü vizite kağıdı ile kanıtlanmıştır. Yine davalılardan Hakan Sak'ın işveren şirketin ortaklarından olması, Hakan Sak işyerinde işe başlama tarihinin şirket işyerinden ayrılışı takip etmesi, ve Hakan Sak işyerinde işe başlanmasından sonra çıkışın verilmemiş bulunmasına ilişkin olgular gözetildiğinde; davacının, davalılara ait işyerinde 1.7.1985-20/10/1998 döneminde kesintili olarak çalışmadığı sürekli biçimde çalıştığı açıktır. Nitekim bu hususu, davacı tanıkları teyit ettikleri gibi bu dönemde davalı işverenlere ait işyerinden düzenlenerek Kurum'a intikal etmiş çok sayıda vizite kağıdı ya da sağlık belgesi mevcuttur.
Davacının ay içinde Kurum'a kısmen bildirilen çalışma sürelerine ilişkin istem yönünden ise; Mahkemece sigortalının çalışmalarına ait işyeri kayıtları, bu kapsamda ücret bordrolarının gönderilmesi istenmesine rağmen bu belgelerin davalı işverenlerce ibraz edilmemesi giderek davalı işverenlerin savunmalarını kanıtlayıcı işyeri kayıtlarının varlığı durumunda bunları mahkemeye sunmamalarının hayatın olağan akışına ters düşeceği olgusu karşısında artık davacının imzasını içeren ücret bordrosu gibi işyeri kayıtları üzerinden irdeleme yapılmasının fiilen mümkün bulunmaması itibariyle yargılama aşamasında dinlenen ve işyerinde aynı dönemde davacı ile birlikte çalıştıkları hususu taraflarca itiraza uğramayan davacı tanıklarının anlatımlarına itibar edilerek davacının ay içinde Kuruma kısmen bildirilen sürelerde de otuz gün çalıştığının kabulü gerekir.
Kaldı ki; 25.8.1999 tarih ve 4447 Sayılı Kanunla, 1.1.2000'den geçerli olmak üzere 506 Sayılı Kanun madde 79'a eklenen fıkra hükmüne göre de; "sigortalıların otuz günden az çalıştığını gösteren bilgi ve belgelerin Kuruma verilmemesi veya verilen bilgi ve belgelerin Kurumca geçerli sayılmaması halinde, otuz günden az bildirilen sürelere ait primler Kurum'ca re'sen tahakkuk ettirilerek 80. madde hükümlerine göre tahsil olunur" ki; yasa koyucu anılan hüküm ile ay içinde Kuruma kısmi bildirimde bulunulması halinde çalışmanın ay içinde kısmi değil otuz gün olduğu konusunda kanuni karını getirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemenin kabul kararı doğru olup, sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.