Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/21-105
K: 2001/139
T: 14.2.2001

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • YURT DIŞINDA ÇALIŞANLARIN YAŞLILIK AYLIĞININ BAĞLANMA KOŞULLARI
  • BORÇLANMA BEDELİNİN İADESİ
  • FAİZ ALACAĞI
ÖZET: 506 sayılı Yasanın 60. maddesinde öngörülen yaşlılık aylığından yararlanma koşulları, 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde de yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına aynen uygulanmış; sadece "iş bu ayrılma koşulu"; yurt dışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye'ye dönüş biçiminde belirlenmiştir.
Öyleyse; bu durumda; yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş koşulu gerçekleşmezse, yaşlılık aylığının bağlanmaması, kesin dönüş tarihine kadar işlemin askıya alınması, istek halinde yatırılan borçlanma bedelinin iadesidir. Bağlanması halinde aylığın kesilmesi, ve ödenen aylıkların geri alınmasıdır.
Hal böyle olunca; kurumun, borçlanma bedelini iade etmesi durumunda da davacı tarafından saklı tutulan faiz alacağının isteme hakkının doğduğunun kabulü gerekir.
(818 s. BK. m. 113)
(506 s. SSK. m. 60, 63)
(3201 s. ÇTHK. m. 1, 2, 3, 4, 5)
Taraflar arasındaki "faiz alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara 9. iş Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 19/4/2000 gün ve 21-271 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 12/6/2000 gün ve 3841-4743 sayılı ilamı ile; ("... Dava, 3201 sayılı Yasa gereğince yapılan borçlanma nedeniyle kuruma ödenen primlerin, borçlanmanın kurumca iptali üzerine geri verilmesi ve faiz istemine ilişkindir. Davacının borçlanma ile ilgili işleminin kurumca iptal edildiği ve bu iptal nedeniyle davacının borçlanma karşılığı bulunan primlerini geri aldığı ve geri alma sırasında faiz hakkında BK. 113. maddesi gereğince ihtirazi kayıt dermeyanında bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, davacının borçlanmanın geçersiz sayılması nedeniyle borçlanma bedelinin iadesi durumunda, davacının faiz isteyip istemeyeceğine ilişkindir. Kuşkusuz, asıl alacağın iadesi durumunda faiz hakkının saklı tutulması halinde alacağa bağlı faizinde davacı yönünden isteme hakkının doğduğu ve bu faizin ödenen ve ödenmeyen kesimlerin hesaplanarak buna göre faiz miktarının davacıya ödenmesi gerektiği tartışmasızdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, 3201 sayılı Yasaya göre, yurt dışı hizmetlerini borçlanan ve buna bağlı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının uzun sayılabilecek bir süre sonra; yaşlılık aylığından yararlanma koşullarından biri olan yurda kesin dönüş koşulunun bulunmadığının anlaşılması üzerine, Kurumca; gerek borçlanma ve gerekse yaşlılık aylığının iptaliyle, borçlanma sırasında Kuruma döviz karşılığı ödenen Türk Parasının davacıya iade edilmek istenmesi halinde, bu bedele faiz uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
Mahkeme; borçlanma bedelinin, ne kadar süre geçerse geçsin iade edilmek istendiği tarihe kadar ki dönem için faize hükmedilmeyeceğine karar vermiş, Özel Daire ise, faiz kurumuna ilişkin esaslar çerçevesinde, davacının faiz isteme hakkı olduğunu kabul etmiştir.
Dosya içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, taraflar arasında uyuşmazlık, temelde, yaşlılık sigortasından faydalanmak isteyen 3201 sayılı yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının borçlanma veya yaşlılık aylığı koşullarından "yurda kesin dönüş koşulunun" bulunmadığının sonradan anlaşılması halinde, Kurumca uygulanacak işlem ve yaptırımlara ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle; öncelikle, belirtilen koşul noksanlığının saptanması durumunda; Kurum hak ve yetkilerinin, gerek 3201 sayılı gerekse temel Yasa niteliğinde bulunan 506 sayılı Yasa açısından ortaya koymak yararlı olacaktır.
Gerçekten, 3201 sayılı Yasa, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Yasa ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Anayurt Türkiye'de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye'de çalışıp, belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk Vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
Bu tür bir sistem sonucu; 3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle 506 sayılı Yasada öngörülen yaşlılık sigortası kapsamına girmek isteyen Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları ile yurt içinde çalışıp 506 sayılı Yasa kapsamında bulunan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları zorunlu bir farklılık dışında birbirine koşut hale getirilmiştir. Şöyle ki; 506 sayılı Yasanın 60. maddesinde öngörülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak belirlenen; "yaş", "sigortalılık süresi", "prim ödeme gün sayısı", "işten ayrılma" ve "yazılı istekte bulunmak" koşulları 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde de aynen kabul edilmiş, sadece; Türkiye'de çalışanların "işten ayrılma koşulu" burada; "yurt dışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye'ye dönüş" biçiminde belirlenmiştir. Şu duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu; yurt içinde çalışan sigortalılar için; aradığı; işten ayrılma koşulunu yurt dışında çalışanlar içinde yurda dönüş koşulu olarak araması ve işlemleri buna göre yürütüp tamamlaması zorunludur.
İşte, görülmekte olan davada uyuşmazlık bu koşul ile doğrudan ilgili olduğundan az yukarda anlatılan hukuki gerçeklerin açıklanması gerekli görülmüştür. Bu bakımdan 3201 sayılı Yasa uyarınca; yaptığı borçlanma karşılığı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının, belirtilen "yurda dönüş" şartının gerçekleşmediği veya daha sonraki bir tarihte gerçekleştiğinin anlaşılması halinde kurumun bu kişiye karşı ne tür işlem yapması gerektiğinin saptanması kaçınılmazdır. Bu bağlamda hemen belirtelim ki, 3201 sayılı Yasa sistemi, yaşlılık aylığından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş koşulunu 1985 yılında getirmesine karşılık, yakın tarihe kadar, bu koşul Yargıtay uygulamasında, katı biçimde kabul edilmemiş; yurda kesin dönüş yapmadığı anlaşılan ve yurt dışı ilişkilerinin bir süre daha devam ettiği hallerde, bu kişilerin borçlanmalarının iptali ile, Kurumun yaşlılık aylıklarını kesme işlemlerine geçerlilik tanınmamıştır. Ancak bu konunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine gelmesiyle uygulama tersine dönmüş ve yurt dışında çalışanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi yönünden, yurda kesin dönüş koşulunun varlığı zorunlu görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/10/1997 gün, 1997/10-588 E., 857 K. sayılı ve 22/4/1999 günlü, 1999/21-284 E., 300 K. sayılı ve daha sonra aynı doğrultudaki kararlar).
Ne varki, sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararlarında; yaşlılık sigortasından yararlanma yönünden yurda kesin dönüş koşulunun varlığının aranmasına karşın, bu koşulun yokluğu halinde, yapılması gereken Kurum işlemlerinin ne doğrultuda olması gerektiği yönünden davayla doğrudan ilgilisi bulunmaması nedeni ile bir hukuki tavır alınmamıştır.
Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 sayılı Yasa, 6. madde (B) fıkrası, sistemi doğrudan olmasa bile, dolaylı biçimde ortaya koymuş, yurt dışında kesin dönüş yapılmasına ve kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmasına karşın, yurt dışında çakmak isteyenler yönünden Kurumca yapılması gereken işlemleri belirlemiştir. Buna göre; yurt dışından kesin dönüş yapan bir kimsenin yeniden yurt dışında çalışması halinde; çalıştığı süre kadar yaşlılık aylığı kesilecek bu kişinin yurda dönüşünde; isterse çalıştığı süre kadar borçlanmak suretiyle; yaşlılık aylığı oran ve miktarı artırılacak, isterse, eski aylık olduğu gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece denilebilirki, 3201 sayılı Yasa sisteminde yeniden yurt dışında çalışma söz konusu olduğunda, yaşlılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte ve sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu olarak, yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediği anlaşılırsa, yapılacak işlem; veya uygulanacak yaptırım; yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin dönüş tarihine kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istek olduğunda yatırılan borçlanma bedelini iadesidir. Yaşlılık aylığı bağlanmış olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınmasıdır.
Nitekim; 506 sayılı Yasa sisteminde, yurt içinde çalışanlar için uygulanan yaptırımda belirtilen şekilde olmaktadır. Yargıtay uygulamasında kabul edildiği üzere, yurt içinde çalışan bir sigortalının, yaşlılık aylığından yararlanmak için Kuruma başvurduğunda, işten ayrılma koşulu gerçekleşmemişse, bu kişiye yaşlılık aylığı bağlanmamakta veya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, bu koşulun yokluğu anlaşıldığında; aylıklar kesilmekte ve ödenenler geri alınmaktadır. Bunun ötesinde; 506 sayılı Yasanın 3279 sayılı Yasa ile değişik 63. maddesinde kabul edildiği biçimde; yaşlılık aylığı alanlar, Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeme koşuluyla; yaşlılık aylıklarının kesilmeden çalışmalarını sürdürebilmektedirler. En önemlisi "işten ayrılma" veya "yurt dışından dönüş" koşulunun yokluğu, kişinin sosyal güvenlik haklarının büsbütün ortadan kaldırıcı bir neden olarak, yasalarda öngörülmemiş, sadece; aylığın başlatılmaması veya bağlanan aylığın kesilmesi biçimde yaptırıma bağlanmıştır.
Buna karşın; görülmekte olan bu davada olduğu gibi 3201 sayılı Yasa yönünden de, Kurumun bu tür durumlarda uyguladığı hukuki statü ne Anayasal Sosyal Güvenlik İlkeleri nede Yasaların öngördüğü Sosyal Sigortalar sistemi ile bağdaşır durumdadır. Gerçekte de belirtilen koşulların yerine getirilmediğinin saptandığı durumlarda; Kurumun uygulanması ile;
a) Kişinin borçlanması ve buna bağlı yaşlılık sigortası iptal edilmekte, kişi Türk Sosyal Sigortalar sisteminden dışlanmakta,
b) İptal tarihine kadar ödenen yaşlılık aylıkları faizi ile geri alınmakta,
c) Borçlanma tarihindeki Kur üzerinden ödenen Türk Parası, dövizdeki artışlar dikkate alınmadan yıllar öncesi değerden iade edilmekte,
d) İade edilmek istenen bedele faiz dahi uygulanmamakta,
e) Kişinin yasadaki hak düşürücü süreyi kaybedip etmediği dikkate alınmamakta,
f) Ayrıca kişinin, yurt dışındaki Sosyal Sigortalar Kurumundan primlerini alıp almadığı ve oradaki sosyal güvenlik kuruluşlarından haklarını kaybedip etmedikleri gözetilmemekte, kısaca kişi, sosyal güvencesiz bir şekilde ortada bırakılmaktadır. Böyle bir uygulama ise hiçbir yönden hukuksal kabul edilemez ve yasalarca korunamaz.
Az yukarda açıklanan yasal sistem ve yöntemlerin ışığında belirtelim ki; Kurum temelde sözü edilen aylık kesme dışındaki tüm işlemleri yapmaması Sosyal Güvenlik Hukuk Kaidelerinin bir gereğidir. Hal böyle olunca Kurumun evleviyetle faizi ödemesi zorunluluğunun kabulünde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
O nedenle Yerel mahkemece; bozmaya uyulması yerine hukuki tanım ve dayanaklarda yanlış değerlendirme yapılması sonucu direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Mahkeme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.2.2001 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini