 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/21-1030
K: 2001/1077
T: 28.11.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TİCARİ İŞLETMENİN DEVRİNDE DEVREDEN VE DEVRALANIN İŞLETMENİN BORÇLARINDAN MÜTESELSİL SORUMLULUĞU ( İktisadi Devlet Teşekkülü Tarafından Devredilen İşletmede Çalışan İşçinin İş Kazası Nedeniyle Tazminat Talebi )
- MÜTESELSİL SORUMLULUK ( İktisadi Devlet Teşekkülüne Bağlı İşletmede Çalışan Kişinin İş Kazasında Ölümü Nedeniyle Açılan Davada İşletmeyi Devreden İDT ile Devralan Kurumun )
- İKTİSADİ DEVLET TEŞEKKÜLÜNE BAĞLI İŞLETMEDE GEÇİRİLEN İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( İşletmenin Devredilmiş Olması Halinde İDT'nin Sorumluluğu )
- İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Devredilen İDT'ye Ait İşletmede Çalışan İşçinin Mirasçılarınca Açılan Davada Ticari İşletmeyi Devredenin Müteselsil Sorumluluğu )
818/m.179,180
KHK-233/m./2,38
DAVA : Taraflar arasındaki "maddi-manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. İş Mahkemesince davanın husumetten reddine dair verilen 20.3.2001 gün ve 2000/1714 E.-2001/126 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 24.5.2001 gün ve 2001/3566 E.- 4084 K. sayılı ilamı ile; ( ...Dairemizin 5.4.2001 gün ve 2001/2496-2623 karar sayılı ilamı ile onama kararı verilmiş ise de yapılan incelemede bu kararın maddi yanılgıya dayalı olduğu ve davalı işverenin olay tarihine göre doğru gösterildiği ancak özelleştirme tarihinde yanılgıya düşülerek davalı TKİ'nin olay tarihinde işveren sıfatını kaybettiği ve işyerini devrettiği düşüncesi ile mahkeme kararının onandığı görülmüştür.
Oysa, Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre maddi yanılgılara dayalı kararların düzeltilmesinin mümkün bulunduğu ve bu yönde taraflar yönünden usulü kazanılmış hak kuralının uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Dava konusu olayda, olay tarihine göre işveren konusunda maddi yanılgı bulunmakla yanılgıya dayalı onama kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.
İşin esasına gelince;olay tarihinde işverenin davalı TKİ Kurumu olduğu henüz özelleştirme faaliyetinin belirtilen tarihte gerçekleşmediği, işyerine fiilen elkoyma tarihinin 1.7.2000 tarihi olduğu oysa, olayın 5.4.2000 tarihinde meydana geldiği böylece davalının işveren olarak sorumluluğunun irdelenmesi gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır. Mahkemenin belirtilen maddi ve hukuksal olguları dikkate almaması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece yapılacak işlem, olay tarihi itibariyle davalı yönünden ve dava ile ilgili tüm kanıtları toplamak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER : Davacılar vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacılar vekili, 24.11.2000 tarihli dilekçe ile, davacıların miras bırakanının davalı Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ ) Genel Müdürlüğüne bağlı Çayırhan Linyit İşletmesinde çalışırken 5.4.2000 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu öldüğünü beyanla maddi ve manevi tazminatın ödetilmesini istemiştir.
Davalı Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ ) Genel Müdürlüğü vekili, davalının 233 sayılı "Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" hükümlerine bağlı İktisadi Devlet Teşekkülü olduğunu, kazanın olduğu Çayırhan Linyitleri İşletmesinin Türkiye Elektrik Üretim, İletim A.Ş. ( TEAŞ ) Genel Müdürlüğüne bağlanmasına ilişkin Yüksek Planlama Kurulu kararı doğrultusunda TEAŞ Genel Müdürlüğü ile TKİ Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen protokol ile Orta Anadolu Linyitleri İşletmesi Bölge müdürlüğünün tüm personeli, varlıkları hak ve vecibeleri ile TEAŞ Genel müdürlüğüne 1.7.2000 tarihi itibariyle ( davadan önce ) devredildiğini beyanla husumet nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin, davadan önce işyerinin davalı tarafından 1.7.2000 tarihinde tüm aktifi ve pasifi ile birlikte TEAŞ Genel Müdürlüğüne devredildiği gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine dair verdiği karar Özel Dairece önce onanmış, karar düzeltmede yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkeme önceki kararda direnmiştir.
İktisadi Devlet Teşekkülleri 233 sayılı KHK.'de saklı tutulan hususlar dışında "Özel Hukuk hükümlerine" tabidirler. ( 233 sayılı KHK. md. 4/2 ) Ne var ki, 233 sayılı KHK. teşebbüs, müessese ve diğer birimlerin tasviye ve devrini düzenlemiş, fakat sorumluluk yönünden özel bir hüküm getirmemiştir. ( Md.38/1 ) Hemen belirtilmelidir ki, 233 sayılı KHK. 4/2 hükmünde düzenlenen "Özel Hukuk Kurallarının Uygulanması Kuralı yanında İktisadi Devlet Teşekküllerinin taraf olduğu devir, dönüşüm ve benzeri intikal hallerinde BK.179-180 hükmünün uygulanması yargı inançları ve öğretide benimsenmiştir. ) ( Bkz. Karayalçın Sistemler ve Hukuk açısından Büyük İşletme Ankara 1985 sh.68, Ticaret Hukuku I, Giriş-Ticari İşletme Ankara 1968 sh.57 vd; Sabih Arkan Ticari İşletme Hukuku Ankara 1993 sh.114 vd ).Bu durum karşısında İktisadi Devlet Teşekküllerinin taraf olduğu devir, birleştirme ve diğer intikal hallerinde BK.179-180 hükümleri uyarınca "devre konu pasifler yönünden" sorumluluğun doğacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur. BK. md. 179-180 hükümleri buyurucu nitelikte olduğundan sorumluluk kaydı, sözleşme, devir statüsü veya idari bir tasarrufla hiçbir şekilde etkisiz ve uygulama dışı bırakılamaz. Bunun tamamen etkisiz bırakılması veya sınırlandırılması ancak bir yasayla mümkündür.
Gerçekten, BK. 179 ncu madde içinde "müteselsil bir borç" vardır. Devir alan şirket devir eden şirketin borçlarından ötürü sorumlu olduğu gibi iki yıl müddetle evvelki borçlu ( devreden ) dahi, yenisi ( devralan ) ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Borçlar Kanunun müteselsil borçlara ilişkin 1. maddesine göre teselsülün kanun hükmünden doğduğu hallerde kamu düzeni sözkonusu olacağından tarafların iradeleriyle teselsülün ortadan kaldırılması hükümsüzdür. ( Dr. H. Öser/W. Schöenenberger Borçlar Hukuku Ankara 1950 sh.905-906 ) O nedenle bu müteselsil borç kanun hükmünden ( BK. 179 dan ) doğduğundan; teselsülden kaynaklanan sorumluluğun dışlanması geçersizdir ve hukuki sonuç doğurmaz. Burada belirtilen sorumluluğun zamanı "Devir anıdır". Devrin fiilen gerçekleştiği tarihte doğmuş ve nedeni vücut bulmuş borçlar bu sorumluluğun kapsamında kalmaktadır. İşletmenin devirden önceki borcunun nakli kural olarak alacaklıya karşı hüküm ifade etmesi BK. 173 ve 174 maddeleri gereğince alacaklının onamına bağlı ise de 179. madde bu kurala bir istisna getirmiş alacaklının rızasına gerek görülmeksizin borcun "devir alana intikal ettiği kabul edilmiştir.
Müteselsil borcun özelliği alacaklının müteselsil borçlulardan hepsinden veya birinden alacağın tamamını veya bir kısmını istemekte serbest oluşudur. ( A.Von Tuhr, Borçlar Hukuku, İstanbul 1953, s 845 vd ) Sözü edilen hukuki esaslara göre eski ve yeni borçlunun müteselsil sorumluluğu iki yıllık bir devre için kabul edilmiş olup, bu iki yıl ( muaccel borçlar için ) devrin, alacaklının ihbarı yada gazetelerde ilan tarihinden itibaren başlar.
Açıklanan bu yasal kurallar somut olayımıza uygulandığında; davacıların miras bırakanı TKİ. Genel Müdürlüğüne bağlı Çayırhan Linyit İşletmesinde çalışırken 5.4.2000 tarihinde iş kazası sonucu ölmüş, Çayırhan Linyit İşletmesi 1.7.2000 tarihinde aktif ve pasifleri ile birlikte TEAŞ Genel Müdürlüğüne devrolmuş, dava 24.11.2000 tarihinde TKİ. Genel Müdürlüğü aleyhine açılmıştır.
Hal böyle olunca, ortada BK. 179 ncu maddesi hükmüne göre müteselsil bir borcun varlığı sözkonusudur. Devreden TKİ. Genel Müdürlüğü, devralan TEAŞ Genel Müdürlüğü ile birlikte devirden itibaren iki yıl sürede müteselsilen sorumludur.
Bu durumda, mahkemece olay tarihinde işverenin TKİ. Genel Müdürlüğü olduğu, tüzel kişiliğinin tamamen ortadan kalkmayıp sadece bir işletmesinin devredildiği, davanın iki yıllık süre içinde açıldığı, davacının müteselsil borçlulardan biri veya diğeri aleyhine dava açmakta serbest olduğu gözetilerek davalının işveren olarak sorumluluğunun irdelenmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 28.11.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.