Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2001/1-7
K : 2001/314
T : 21.03.2001

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • TAPU İPTALİ
  • TESCİL ELATMANIN ÖNLENMESİ YOLSUZ TESCİL
 
Taraflar arasındaki "tapu iptali, tescil, elatmanın önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli Asliye 5.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24/3/1998 gün ve 1995/1275-1998/282 sayılı kararın incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 5/10/1999 gün ve 1999/8306-9338 sayılı ilamıyle; (...Davacı Müflis K... (Tekstil Sanayi A.Ş.temsilcisi) 1979-1983 yılları dönemindeki ekonomik sorunlar nedeniyle şirketin iflası sonucunda iflas masası kurulduğunu, tek mal varlığı olan 1548 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davalılardan Serkis ve Hantyan'a bir yıl içerisinde taksitle ödenmesi koşuluyla yok pahasına satıldığını, buna rağmen iflas masası memurlarının görevlerini kötüye kullanmaları sonucu sürenin üç yıla uzatıldığını, bunun üzerine açılan ihalenin feshi davasının karar düzeltme aşamasında bulunduğu sırada;"davanın reddine ilişkin hükmün Yargıtay 19.Hukuk Dairesi tarafından onandığı" yolunda şerh verilerek 10.1.1995 tarihinde 7 milyar bedelle diğer davalı ATK adlı şirkete satıldığını ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu parselin kendi taşınmazına bitişik olduğunu şirketin de işi genişletme ihtiyacı bulunduğundan satın alındığını savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, toplanan deliller ve dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmaz ile davalı parselinin bitişik olduğu, emlak vergisine esas alınan değerin 10 milyar lira gösterildiği, keşif sonucu düzenlenen raporda ise 6.824.520.000 lira değer saptandığı, Ağır Ceza Mahkemesinde iflas masası memurlarının yargılanması sırasında da 16 milyar değer biçildiği, davalı ATK şirketinin 65 milyar lira civarında, tamir, tadilat ile ek tesisler yaptırdığı anlaşılmış, davalı tanıktan savunma doğrultusunda beyanda bulunmuşlardır.
Hemen belirtmek gerekirki, ihalenin feshi davasında verilen red kararının karar düzeltme aşamasında 19.Hukuk Dairesi tarafından "davanın kabulü gerektiği" biçimindeki bozması üzerine davanın kabul edilmesi sonucunda ilk ele yapılan temliki işlemin hukuki dayanaktan yoksun hale gelip yolsuz tescil durumuna girdiği kuşkusuzdur. Ne varki , uyuşmazlık ikinci ele (davalı ATK şirketine) yapılan temlikin Medeni Kanunun 931.maddesinin koruyuculuğu altında bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği gibi, hukukumuzda,diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 901 ve 902, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 931.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır, işte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip,taşınmaz mal edinen kişinin iyiniyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nün 931.maddesinde aynen "tapu sicilindeki kayda hüsnüniyetle istinat ederek mülkiyet veya diğer bir ayni hakkı iktisap eden kişinin bu iktisabı muteber olur" şeklinde yer almış aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 932.maddede başka bir ifade ile tekrarlanmıştır. Söz konusu maddeye göre tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkansız olan kişinin iktisabı geçerlidir.
Ne varki; tapulu taşımazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu. sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyiniyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima gözönünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının defi değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/13 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca, davalı şirketin şerh konulmadan önce bu yere talip olup olmadığı davalı şirketin taraflar arasındaki çekişmeden ve devam eden dava hakkında bilgisi bulunup bulunmadığının gözetilmesi, yanların iyiniyet-kötüniyet konusunda gösterecekleri tüm delillerin toplanması, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi, hastl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ve aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER:Bir kısım davalılar vekilleri (Harutyan S... , ATK ve Serkis G..... Vekilleri)
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Müflis Şirkete ait makinalar, hammaddeler ile dava konusu taşınmazın iflas idaresince 7.7.1988 tarihinde davalılardan Serkis G... ve Harutyan S...'na yarı yarıya ve bedeli bir sene içerisinde ödenmek üzere taksitle satıldığı, 1.1.1994 tarihinde adlarına tescil edildiği, davacı tarafından bu işlem aleyhine açılan ihalenin feshi davasının İstanbul -9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/543 esas, 1993/564 karar sayılı ilamı ile reddedilip verilen kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesince onandığı ve onama kararının tapu kaydının beyanlar hanesine şerh verildiği, bu şerhten sonra 10.1.1995 tarihinde 7.000.000.000 TL bedelle öteki davalı A.T.K.Atilla T... ve Kardeşleri Tekstil Sanayi A.Ş.ne temlik edildiği müflis şirketin karar düzeltme yoluna başvurması üzerine bu kez alıcıların taksit borçlarını öngörülen bir senelik sürede ödemedikleri iflas idaresinin alıcılara yeni süre verme yetkilerinin bulunmadığı gerekçe gösterilerek yerel mahkeme kararının bozulduğu, bozmaya uyularak satışın iptaline karar verildiği, verilen kararın derecattan geçerek kesinleştiği, müflis şirketin iflas masasını da hasım göstermek suretiyle eldeki iptal ye tescil davasını açtığı, getirtilen ilgili dosyalar, toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile sabittir.
Öte yandan İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.9.1995 tarih, 1998/245 esas, 1995/138 sayılı dosyasında davacı, davalılar Serkis ve Harutyan dahil tüm sanıkların beraatlerine karar verildiği, bilirkişilerce dava konusu taşınmazın 1988 tarihinde değerinin 820.000.000 lira 1994 tarihinde 16.000.000.000 lira olarak tesbit edildiği, İstanbul 7. İcra Hakimliğinin 1993/1236-1267 sayılı kararında ise iflas idare memurluğu kararının iptali isteminin reddedildiği, İstanbul 7. İcra hakimliğinin 11.6.1993 tarih, 1993/549-779 sayılı ihalenin feshi davasının ise fesat delili gösterilmediği gerekçesi ile retle sonuçlandığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle, davalı şirket vekilinin müflis şirketin iptal ve tescil davası açamıyacağı yönündeki usule ilişkin savunması üzerinde durmakta zorunluluk vardır, hemen belirtmek gerekirki, bir kimse iflas etmekle medeni haklardan yararlanma ve medeni hakları kullanma ehliyetini yitirmez. İflas masasına girmeyen hakları ve mallan üzerindeki tasarruf ehliyeti ise. Hiçbir kısıtlamaya tabi değildir. Ancak, iflasın açılması ile müflisin masaya giren mal ve haklar üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmıştır. Bu kısıtlamanın amacıda müflisin masa mevcudunu azaltıcı nitelikteki tasarruflarına engel olmaktır. Bu nedenle iflas masası ile ilgili davalarda taraf müflis değil iflas masasıdır. Bu davalarda ..müflisin davacı ve davalı olma sıfatı bulunmadığından dava iflas masası adına veya iflas masasına karşı açılmalıdır.
Nevarki, somut olayda müflis, iflas masasınca yapılan ihaleyi açtığı dava ile fesh ettirip iflas idaresini de hasım gösterip eldeki tapu iptal ve tescil davasını açmıştır. İptal ve tescile karar verildiği takdirde taşınmaz masaya dahil olacak müflisin borçlarının tasfiyesinde kullanılacaktır. Bu itibarla müflisin davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu açıktır.
Ayrıca bu dava masa mevcudunu azaltmayıp kazanılması halinde masa mevcudunu çoğaltacağından iflas müessesesinin ilke ve amacına aykırı bir yönü de bulunmamaktadır. Gerçekte de Müflisin borçlan tamamen tasfiye edilmiş, iflas masası kapanmış ise davalının bu davayı açmak hakkının bulunduğu da tartışmasızdır. Hal böyle olunca İflas masasının davada yer alması, olayın açıklanan oluş biçimi ve özelliği göz önünde bulundurulduğunda, müflisin iptal ve tescil davasını açmakta aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim, iflas idaresi bu davaya karşı koymadığı gibi gerek 19. Hukuk, gerekse I. Hukuk Daireleri davacının sıfatına ilişkin değinilen itirazı üzerinde durulmayarak açılan davalar esas yönünden incelemeye tabi tutulmuştur.
Davanın esasına gelince; ilk ele yapılan temliki işlemin, ihalenin feshi ve satışın iptali hakkındaki kararın kesinleşmesi ile hukuki dayanaktan yoksun hale gelip yolsuz tescil durumuna girdiği kuşkusuzdur. Ancak ikinci el konumunda bulunan son kayıt maliki davalı şirketin, bitişik taşınmaz maliki olmasına karşın, taşınmazı tapu kaydındaki onama şerhini görerek almıştır. Oysa, bir onama kararının tapuya şerh verilmesi usulen olağan dışı bir işlemdir. Bunun yanında; alınan- para müflisin borçlarına dağıtılmış, davalı şirket dava konusu taşınmaz üzerinde 65 milyar civarında oldukça büyük para harcayarak tamir, tadilat ve ek tesisler yapmıştır. İhalenin feshi sebebi ise davalıların bizzat ihaleye fesat karıştırmaları değil, kararlaştırılan bir yıllık borç ödeme süresinde borcun tamamının ödenmeyerek bu sürenin taraflarca üç yıla çıkarılmasıdır. Yerel Mahkemece belirlenen tüm bu olguları birbirine bağlayacak ve açıklayacak nitelikte bir araştırma yapılmadığı gibi dinlenen tanıklardan da değinilen hususlar sorulmamıştır. Oysa Özel Daire bozma kararında açıkça belirtildiği üzere sübjektif iyi niyet gibi bir iç sorunun isbatında tüm deliller eksiksiz toplanmalı, doğru olarak değerlendirilmeli, belirlenen olguların ve bulguların birbirleri ile ilgileri mantıksal açıdan tahlil ve münakaşa edilerek sonuca ulaştırılmalıdır. Bu tür davalarda yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşım ile iyi niyetin veya kötü niyetin doğru olarak tespitine olanak yoktur.
O nedenle onama kararının tapuya kimin tarafından şerh verildiğinin, şerh verilme amacının ne olduğunun, ikinci el durumundaki davalı şirketin dava konusu taşınmazı gerçekten bu onama şerhine güvenerek mi yoksa ihalenin feshi davasının henüz sona ermediğini, verilen kararın kesinleşmediğini, karar düzeltme aşamasının bulunduğunu bilerek mi aldığının .araştırılması, bu hususların özellikle dinlenen veya dinlenecek olan tanıklardan sorulması, davalı şirketin çekişmeli taşınmazı aldıktan sonra büyük masraflar yapma nedeni ve olguları üzerinde durulması ve değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ : Bir kısım davalılar (Harutyan S.... , Serkis G... ve A.T.K. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harçlarının geri verilmesine, 21.03.2001 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini