 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/19-257
K: 2001/285
T: 21.3.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İKTİSADİ DEVLET TEŞEKKÜLÜ
- İDARİ İŞLEM
- ÖZEL HUKUK İLİŞKİSİ
ÖZET: İdarenin özel hukuk hükümlerine tabi bir işleminden sözedilebilmesi ancak ortada özel hukuk alanına giren yazılı bir sözleşmenin bulunması halinde mümkün olup, idarenin sözleşme aşamasına kadar tesis ettiği, tek taraflı tasarrufları idari işlem niteliğindedir.
(818 s. BK. m. 1,16)
Taraflar arasındaki "sözleşmenin yerine getirilmesi ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 1. Ticaret Mahkemesi'nce görevsizliğe dair verilen 10.6.1999 gün ve 1998/973 E. 1999/339 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 10.3.2000 gün ve 1999/8118 E. 2000/1930 K. sayılı Hamiyle; (... dava dilekçesinde davalı idarenin açtığı ihale sonunda yaptıkları teklifin uygun görülerek sözleşme imzalamaya davet edildiklerini ancak daha sonra bilgisayarda fiyat hesabında hata yapıldığı ileri sürülerek tekliflerinin sıralama dışı bırakıldığını belirtip bu nedenle sözleşme uyarınca satış işleminin yapılması veya bu hususta menfi ve müspet zararlarının tazminini istemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece taraflar arasında sözleşmenin oluşup oluşmadığı belirlenip, davacının talebi yönünden bir karar verilmesi gerekirken, talep dışına çıkılarak sözleşme aşamasına kadar ki dönemde uyuşmazlığın hallinin idari yargının görevine girdiğinden bahisle yazılı şekilde yargı yolu yönünden görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Mahkemece verilen, davaya bakma görevinin idari yargıya ait bulunduğu gerekçesine dayalı görevsizlik kararı, Yüksek Özel Dairece yukarıda belirtilen gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkeme, kamu kurumu niteliğindeki davalının, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla tesis ettiği idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetleme görevinin idari yargıya ait bulunduğu; ihale şartnamesine göre, taraflar arasında yapılacak sözleşmenin yazılı olması gerektiği, henüz yazılı sözleşme yapılmadan, davalı kurumun ihaleyi iptal ettiği, yazılı sözleşme yapılmadığına göre, uyuşmazlığın sözleşme öncesi aşamaya ilişkin olduğu, bu durumda ise davaya bakma görevinin idari yargıya ait bulunduğu gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir.
233 sayılı KHK hükümleri uyarınca kurulan Toprak Mahsulleri Ofisi (T.M.O) Tüzel Kişiliğe sahip, özerk, sorumluluğu sermayesi ile sınırlı, amaç ve yürüteceği kamu hizmetlerine ilişkin faaliyet konuları 11.12.1984 tarih ve 18802 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statü ile belirlenmiş bir iktisadi Devlet teşekkülüdür.
Anılan Kurumun, Kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla tesis ettiği idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetlemek görevinin idari yargıya ait bulunduğu, salt özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların ise Adli Yargıda çözüleceği çok açıktır.
Somut olayda, davalı idare T.M.O. nce mısır satışı konusunda yapılan ihaleye katılan davacı şirketin fiyat teklifinin uygun görüldüğü ve 24.8.1998 günlü yazıyla, tebligattan itibaren 5 iş gönü içerisinde firma yetkilisinin gerekli teminatlarla birlikte sözleşme imzalamak üzere müracaatının istenildiği; firma yetkilisinin süresi içerisinde müracaat etmesine rağmen, fiyat tekliflerinin değerlendirilmesi sırasında bilgisayardan kaynaklanan bir hatanın bulunduğu belirtilmek suretiyle yazılı sözleşme yapılmadığı, bilahare, yeniden yapılan değerlendirme sonucunda, davacıya, teklifinin düşük olduğu gerekçesiyle sıralama dışı kaldığına ilişkin 25.8.1998 günlü yazılı bildirimin yapıldığı ve yeni değerlendirme çerçevesinde ihale konusu malın başkasına satıldığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, çözülmesi gereken sorun, "davet edilmesine rağmen davacı şirket yetkilisiyle sözleşme yapılmaması ve sonuçta ihale konusu malın başkasına satılması" şeklinde ortaya çıkan bu tasarrufun, bir "idari işlem niteliğinde olup olmadığıdır.
Bu noktada, idari işlem kavramı konusunda açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır. Öğretide idari işlem, idari organ ve makamların idare alanındaki irade açıklamaları olarak tanımlanmakta ve Devlet ile diğer kamu tüzel kişiliklerinin idari işlev konusunda yaptığı her işlem, esas itibariyle idari işlem olarak kabul edilmektedir (Bkz. Lütfü Duran, İdare Hukuku Ders Notları, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1982; sayfa: 385). İdari işlem, idarenin tek taraflı irade açıklaması ile sonuç doğuran ve ve doğrudan uygulanabilir nitelikte bir tasarruftur (Bkz. Kazım Yenice-Yüksel Esin, İdari Yargılama Usulü, Ansan Matbaacılık A.Ş.; Ankara 1983, sayfa:12 ayrıca A. Şeref Gözübüyük-Turgut Tan, idare Hukuku, C: 1, Turhan Kitabevi, Ankara 1998, sayfa: 314).
Görüldüğü üzere, idari işlemin başat niteliği tek taraflı bir irade beyanıyla hukuksal sonuç doğurması; karşı tarafın irade açıklamasını gerektirmeme-sidir. O halde, idarenin yaptığı bir tasarruf bu nitelikte ise, ortada bir idari işlemin bulunduğu kabul edilmelidir.
Ancak, idarenin yaptığı her işlem hukuksal nitelikçe bir idari işlem değildir. İdarenin özel hukuk hükümlerine tabi olarak, örneğin kira, satım gibi konularda işlemler yapması da mümkündür. Burada vurgulanması gereken yön şudur: idarenin bu gibi işlemlerinin özel hukuk hükümlerine tabi olabilmesi için, idare, özel hukuk alanına giren bir sözleşme yapmış olmalıdır. Eş söyleyişle, önceki aşamalarda gerçekleşen işlemler idari nitelikte olsa bile, ortada, bir karşı tarafın katılımıyla oluşmuş ve özel hukuk alanında sonuçlar doğuran bir işlem; bir sözleşme varsa, artık bir idari işlemden söz edilemez. Bu saptamanın doğal sonucu olarak da, henüz taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulmamış olduğu bir aşamadaki, idarenin tek taraflı ve hukuksal sonuç doğurmaya elverişli beyanının (tasarrufunun) bir idari işlem niteliğinde olacağı açıktır.
Dava konusu uyuşmazlık, davalı idarenin mısır satımına ilişkin olarak yaptığı ihaleden kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlığın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı çözüleceği sorusunun cevaplandırılabilmesi için, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin kurulmuş olup olmadığının açıklıkla belirlenmesi gerekmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, Borçlar Kanunu'nun 1. maddesine göre, tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun şekilde rızalarını bildirmeleriyte sözleşme tamam olur. Ne var ki, somut olayda ihale şartnamesinin 4 ve 5. maddelerinde, ihale üzerinde kalan kişi veya firmanın tebligattan itibaren 5 iş günü içerisinde sözleşme imzalamak zorunda bulunduğu açıklanmıştır. Her ne kadar davalı kurum, hukuki statüsü itibariyle 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmadığı için anılan Kanunun, kural olarak tüm ihalelerin sözleşmeye bağlanması zorunluluğunu düzenleyen 53. maddesinin olayda uygulama yeri yok ise de, az yukarıda değinilen ve sözleşmenin geçerli olarak kurulmasını yazılı olması koşuluna bağlayan şartname hükmünün, Borçlar Kanununun 16. maddesi anlamında, tarafların kararlaştırdıkları bir şekli ifade ettiği yadsınamaz. Anılan hükümce, sözleşme kararlaştırılan şekilde yapılmadıkça, taraflar onunla bağlı olmaz. Hal böyle olunca, somut olayda Borçlar Kanunu'nun 1. maddesi hükmünün uygulama yeri yoktur. Başka bir söyleyişle, hukuk aleminde geçerli olarak doğmuş ve taraflarını bağlayacak bir sözleşmenin varlığından söz edilebilmesi, ancak ortada yazılı bir sözleşmenin bulunması halinde mümkündür. Taraflar arasında az yukarıda açıklanan olaylardan sonra bir yazılı sözleşme düzenlenmediğinde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. O nedenle uyuşmazlığın, idarece sözleşme aşamasından daha önce yapılan bir idari işlemden kaynaklandığından kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Esasen, idarenin yürüttüğü kamu hizmetiyle ilgili olarak, idari usul ve esaslara uygun şekilde yaptığı bir ihalede, sözleşme aşamasına kadar tesis ettiği işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu, kökleşmiş yargı kararlarında da kabul edilmiştir (Bkz. Uyuşmazlık Mahkemesinin 3.2.1997 gün ve 1997/4-3 sayılı; 2.3.1987 gün ve 1987/2-7 sayılı; Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 23.2.1998 gün ve 1998/243-640 sayılı; Danıştay 10. Dairesinin 9.6.1988 gün ve 1986/469-1988/1048' sayılı; 29.9.1993 gün ve 1992/4234-1993/3493 sayılı kararlan). Nihayet bu kabul sözleşme öncesindeki aşamalarda tesis edilen idari işlemlerin iptali istemiyle açılacak davaların idari yargıda görüleceği; adli yargının bir idari işlemin hukuka uygunluğunu denetleme görev ve yetkisine sahip bulunmadığı kuralına da uygundur. Mahkemenin direnme kararı açıklanan nedenlerle doğru olup onanmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ve 1.160.000 lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 21.3.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kendi Ana Statüsünün 3. maddesine göre özel hukuk hükümlerine tabi bir iktisadi Devlet Teşekkülü olan TMO'nin bu alana giren bir satış sözleşmesinin kurulmasından önceki dönemde icaba davet ve icab işlemlerinin idare hukuku hükümlerine tabi olduğunun benimsenmesini gerektirecek bir yasal dayanak bulunmadığından (Yargıtay HGK. 21.2.2001 gün 2001/11-120 E. 2001/180 K. sayılı kararı da aynı yöndedir). Aksi yöndeki yerel mahkeme kararının bozulması düşüncesinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 21.3.2001