Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/17-968
K: 2001/815
T: 7.11.2001

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Mirasın Taksiminden Sonra Zapta Karşı Garanti Mükellefiyeti Nedeniyle Mirasçıların Birbirlerine Karşı Sorumlu Olması )
  • MİRASIN TAKSİMİ ( Taksimden Sonra Mirasçılar Arasında Garanti Mükellefiyeti Olması )
  • GARANTİ MÜKELLEFİYETİ ( Mirasın Taksiminden Sonra Mirasçılar Arasında Garanti Mükellefiyeti Olması )
  • ZAPTA KARŞI GARANTİ MÜKELLEFİYETİ ( Mirasçıların Birbirlerine Karşı Sorumlu Olması )
 
743/m.614
 
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bahçe Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 13.4.2000 gün ve 1999/55 E. - 2000/59 K. sayılı karann incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 20.11.2000 gün ve 2000/5344-5260 sayılı ilamı ile ( ...Davacılar tapu kaydına ve kadastro öncesi sebebe dayanarak genel kadastro ve hükümle davalılar adına oluşan 85, 94, 95 parsel sayılı taşınmazlara ait tapu kaydının iptal ve tescili isteğiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların taksimen davalılara isabet ettiği, Hazine ile davacı ve davalılar arasında daha önce görülen dava sonunda dava dışı 96, 97,98 nolu parsellerin orman niteliği ile Hazine adına tesciline dair verilen ve kesinleşen kararın işbu dava için de kesin delil oluşturacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş -ise de varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Dava konusu parsellerle dava dışı 86, 96, 97 ve 98 nolu parsellerin davacı ve davalıların kök miras bırakanı 1937 yılında ölen Koca oğlu Mehmet'ten kaldığı, Mehmet'in ölümünü takiben yapılan taksimde 97 ve 98 nolu parsellerin oğlu Halil'e 85, 86, 94, 95 ve 96 nolu parsellerin de davacı ve davalılann babası olan diğer oğlu Ali'ye, Ali'nin ölümünden sonra yapılan taksimde de 85 ve 94 nolu parsellerin Kemal, Sait ve Şevket'e 95 nolu parselin harici satışları ile Kemal oğlu Mehmet'e, 96 nolu parselin ise davacılar Ayşe, Safıye ve Fahriye ile Ahmet'e isabet ettiği toplanan ve doğru olarak değerlendirilen delillerle saptanmış olup bu yönler uyuşmazlık konusu olmadığı gibi mahkemenin kabulü de bu yoldadır. Uyuşmazlık, daha önce yapılan taksimin bozulup bozulmadığı yönünde toplanmaktadır. Taksim bir sözleşme olup, tarafların karşılıklı rızalarının ve iradelerinin birleşmesiyle vücut bulur ise de, davacılara isabet eden 96 nolu parsel hakkında Hazinenin açmış olduğu davanın kabulüne ve taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilip, verilen kararın da kesinleşmiş olması karşısında yapılan taksimin bozulacağında ve bunun sonucu olarak davacılann tapudan gelen ve kendilerine miras yoluyla intikal eden paylarının adlarına tescilini isteyebileceklerinde duraksamamak gerekir. Hazine tarafından davacılar ve davalılar aleyhinde açılan dava sonunda verilen ve kesinleşen karar, işbu davada davacıların haklarını ortadan kaldırmaz. Başka bir anlatımla söz konusu kararın davacılar yönünden kesin delil teşkil etmesine ya da kesin hüküm oluşmasına olanak yoktur. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular karşısında davacıların payları ile sınırlı olmak üzere davanın kabulüne karar vermek gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere reddi yoluna gidilmiş olması doğru değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Taraflar, müşterek murisden gelen taşınmazları paylaşmışlar, kadastro tespiti sırasında kullandıkları yerler adlarına tespit edilmiştir. Kadastro Mahkemesinde, Hazine tarafından orman iddiasıyla tüm mirasçılar hasım gösterilerek açılan dava sonunda davacılara isabet eden yer, ormana bırakılmış; davacılar, yapılan taksimle kendilerine düşen taşınmazı kaybetmişlerdir.
Davacılar, işbu davayla, taksimle diğer mirasçılara isabet eden taşınmazlarda miras payları oranında paydaş olmak istemişler; yerel mahkemece kadastro mahkemesine açılan davanın kesin delil teşkil ettiğinden söz edilerek davanının reddine karar verilmiştir.
Miras taksiminin sonucu olarak, tereke mallarının miras ortaklığından tek bir mirascıya geçişi muamelesi, genel olarak, satış muamelesine dayanan mülkiyetin nakline benzetilmektedir. Roma Hukukunda olduğu gibi, Fransız MK. ( mad. 984 vd. ). Alman MK. ( mad. 757, 2042 fık.2 ) İsviçre ve Türk MK.'ları satış akdinde satıcı ile müşteri arasındaki ilişkiye uygun olarak, mirasın taksiminden sonra mirasçılar arasında belirli bir garanti mükellefıyeti kabul ve tanzim etmektedirler.
MK.'nun 614. maddesi, bu konuda maddi mallar ( eşya ) ile maddi olmayan malları ( alacak ve haklan ) ayırdetmektedir. Maddenin birinci fıkrasında, maddi mallara ilişkin mirasçılar arasındaki garanti mükellefıyeti hakkında, alım satım akdinin zapta ve maddi ayıplara karşı garanti hükümlerine atıf yapılmıştır. Alacaklar hakkında ise BK.'nun alacağın temliki konusunda tanzim etmiş olduğu garanti mükellefıyetinin uygulanma alanı, MK. mad. 614 fık. 2. hükmü ile daha da genişletilmektedir.
Mirasçıların bu mükellefıyetleri kanundan doğmaktadır. MK. mad. 614 fık. 1 ve fık. 2. hükümleri, tamamlayıcı hukuk kurallarıdır. Mirasçılar yapacakları anlaşma ile bunun aksini kararlaştırabilirler, kanuni garanti mükellefıyetini sınırlayabilirler veya tamamen ortadan kaldırabilirler. ( Yarg. Hukuk Genel Kurulu 21.2.1990, 575/99 YKD. 1990, sayı 5, S. 634-635 ).
MK. 614 mad. fık. 1.'de "taksimden sonra mirasçılar her birinin hissesine düşen mallar için, satış hükümleri gereğince, yekdiğerinin zaminidirler" denmektedir. Burada söz konusu olan yalnız maddi mallardır yani eşyadır.
Şu halde, mirasçının miras hissesine giren tereke eşyası hakkında diğer mirasçıların garanti mükellefıyetleri konusunda, kanunumuz, BK.'nun alım satım hükümlerine atıf yapmıştır. Burada iki çeşit garanti mükellefıyeti vardır. Birincisi zapta ( hukuki ayıplara ) karşı garanti mükellefıyetidir. İkincisi de eşyadaki maddi ayıplara karşı garantidir.
a ) Zapta karşı garanti mükellefiyeti:
Roma Hukukundan gelen "zapt" kavramı satılan ve müşteriye teslim olunan maldaki hukuki ayıbı ifade eder. Alım satım akdinde olduğu gibi, mirasın taksimi sebebiyle mirasçıya verilen tereke eşyasında da hukuki ayıplar bulunabilir.
Konumuz bakımından zapttan maksat, mirasın taksimi sonunda mirasçının, hissesine düşen tereke eşyasını daha üstün bir hak ileri süren üçüncü bir şahsa bırakmak zorunda kalmasıdır.
Zapta karşı kanuni garanti mükellefıyetleri sebebiyle, diğer mirasçı veya mirasçılar, zapta uğrayan mirasçıya karşı mesuldürler. Onun zararını tazmine mükelleftirler. b ) Maddi ayıplara karşı garanti mükellefiyeti:
Mirasın taksimi sonunda mirasçının miras hissesine isabet eden tereke eşyasının bir takım maddi ayıpları bulunması halinde de, diğer mirasçıların kanuni garanti mükellefıyetleri ve bu sebeple sorumlulukları vardır.
c ) Alacaklara ilişkin kefalet mükellefıyeti:
Mirasçının hissesine bir tereke alacağı tahsis olunduğu taktirde, mirasın taksiminde bu alacak o mirasçıya temlik olunur. MK. 614 mad, 2 fık. uyarınca mirasçıların hissesine düşen tereke alacakları konusunda diğer mirasçılar, alacağın varlığını garanti ile mükellef bulunduklan gibi, ayrıca borçlunun ödeme kabiliyeti bakımından da birbirlerine karşı kanunen adi kefil durumundadırlar. Burada kanunumuzun ifadesine göre garanti mükellefıyeti değil, adi kefalet borcu vardır. ( Bkz. Prof. Dr. Zahit İmre; Prof. Dr. Hasan Erman Miras Hukuku 1995 baskı sf. 509-511 ).
Açıklanan genel ilkelerle, somut olayda, taksimle davacıya düşen 96 parsel hakkında Hazinenin açmış olduğu davanın kabulüne ve taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi olgusu karşısında taksimin artık geçerliliğinin kalmadığı, bozulduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacıların temyiz itirazlarının kabulüyle, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 7.11.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini