 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2001/15-402
K: 2001/459
T: 30.5.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- SÖZLEŞMENİN UYARLANMASI - EMPREVİZYON ( Götürü Bedelle Yapılan Eser Sözleşmesi-Uyarlamanın Şartları )
- ESER SÖZLEŞMESİ ( Kararlaştırılan Götürü Ücretin Artırılması Şartları-Uyarlama Davası )
- GÖTÜRÜ ÜCRET ( Eser Sözleşmesi-Uyarlama Davası )
- BASİRETLİ İŞ ADAMI ( Götürü Ücretle Eser Sözleşmesi Yapan Yüklenicinin Ücretin Artırılması İçin Hakimin Müdahalesini İsteyip İsteyemeyeceği )
- YÜKLENİCİNİN TEMERRÜDE DÜŞMEMESİ ( Götürü Ücretin Artırılmasını /Uyarlama/ İsteyebilmesi İçin )
- KISA SÜRELİ ESER SÖZLEŞMESİ ( Yüklenicinin Götürü Ücretin Artırılmasını İsteyip İsteyemeyeceği )
743/m.2
818/m.365
DAVA : Taraflar arasındaki "eser sözleşmesine dayalı fazla ödemenin iadesi, götürü bedelin uyarlanması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 05/11/1998 gün ve 1995/200-1998/663 sayılı kararın incelenmesi davacı-karşı davalı Kenan Mercan vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 27/10/2000 gün ve 1999/2951-2000/284 sayılı ilamı ile; ( ...Dava, eser sözleşmesi nedeniyle fazla ödemenin iadesi ve karşı dava ise, götürü bedelin BK.nun 365/11. maddesi uyarınca uyarlanması istemlerine ilişkindir. Davalı ve karşı davacı yüklenici TTK.na göre tacir olup, kendi işinde basiretli iş adamı gibi davranmak zorundadır. Davalı yüklenicinin üstlendiği iş, fabrika binası inşaatı olup, bedeli 1.100.000.000 TL olarak götürüdür. BK.nun 365. maddesi uyarınca götürü pazarlık yapılmış ise, yüklenici o şeyi kararlaştırılan fiyata yapmaya mecburdur. Yapılacak şey, tahmin edilen miktardan fazla emek ve masrafı mucip olsa dahi yüklenici bedelin artırılmasını isteyemez. Tacir olan yüklenicinin işi üstlendikten sonra gerekli ihrazatı yapıp, inşaata başlaması kendisinden beklenen bir yükümlülüktür. BK.nun 365. maddesinin 2. fıkrası uyarınca götürü bedelin yükseltilebilmesi için, işin uzun süreli olması ve işe devamın yüklenici için son derece zorlaşması gerekir. Somut olayda sözleşme süresi 5 ay olup, kısa sürelidir, işin yapılacağı yıl ve aylar itibariyle enflasyonun yüksek olduğunu bilebilecek durumda olan yüklenicinin, sözleşmedeki götürü bedeli buna göre ayarlaması gerekirdi. Bu itibarla, olayda BK.nun 365/II. maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden, karşı davanın reddi ile esas davanın kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı-karşı davalı Kenan Mercan vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi ( Ahde Vefa.. Pacta Sunt Servanda ) yanında sözleşme serbestisi ilkesi kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre kişiler, özel hukuk alanında özel ve tüzel kişilerle olan ilişkilerini, var olan hukuk düzeni içinde kalmak koşuluyla diledikleri tipte sözleşme yapmak hak ve özgürlüğüne sahiptirler. Bu olanak, Borçlar Kanununda öngörülen ( Sözleşme Serbestisi ) ilkesinin bir sonucudur ve bu hak ve irade özerkliği Anayasa tarafından teminat altına alınmıştır.
O halde kişiler sözleşme serbestisi ilkesine göre kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tiplerinden ayrı karma veya nevi şahsına münhasır sözleşmeler yapmak ve bunların koşullarını buyurucu ve yasak koyan hukuk kurallarını ahlak ve adaba aykırı olmamak koşuluyla serbestçe kararlaştırabilirler. Ahde vefa ilkesine göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet olunmalıdır. Sözleşmeye bağlılık kuralı hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde edimler arasında mevcut olan denge, ekonomik şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak boyutta bozulabilir, işte edimler arasındaki dengeyi aşırı derece bozan harp, ülkeyi
sarsan ekonomik krizler, enflasyon grafiğindeki olağanüstü yükselmeler, şok devalüasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi gibi hallerde sözleşmeye bağlılık ilkesi ile sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki meydana gelir ve artık sözleşmeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif iyiniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Bu adaletsiz sonuçları bertaraf etmek için, bugün İsviçre-Türk Hukukunda çoğunlukla dayanılan esas, dürüstlük kuralı uyarınca çözüm bulunmasıdır, işte edimler arasındaki dengenin, olağanüstü değişmeler yönünden alt üst olması, borcun ifasını güçleştirmesi ve belki de imkansız hale getirmesi durumunda "işlem temelinin çökmesi" gündeme gelir. Bu gibi hallerde emprevizyon veya clausula rebus sic stantibus kavramı çerçevesinde kurulmuş olan bir sözleşmede değişikliklerin yapılması, hakimin sözleşmeye müdahalesi istenebilecektir. Öğreti ve uygulamada akdi uyarlama benimsenmiştir. Nitekim BK. 365/2. maddesi beklenmeyen hal kuramından söz etmektedir.
Öğreti ve uygulamada ani edimli sözleşmeler dışında ilke olarak sürekli borç ilişkilerinde yukarıda yazılı kuralların uygulanacağı kabul edilmektedir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya baktığımızda, taraflar arasında fabrika ve idari binanın anahtar teslimi suretiyle davalı tarafından götürü bedel karşılığında 01/02/1994 ile 30/06/1994 tarihleri arasında yapılıp anahtar teslimi suretiyle davacı iş sahibine teslimi konusunda tarafların anlaştığı uyuşmazlık konusu bulunmamaktadır. Davacı tarafından 30/06/1994 tarihinden 4,5 ay sonra yapılan tesbitte götürü işin %85'nin tamamlandığı anlaşılmaktadır. Davalı da 26/04/1995 tarihli cevap dilekçesinde de inşaatın % 85'ini gerçekleştirdiğini ve davacıdan 1.100.000.000 TL. aldığını, oysa gerçekleştirdiği % 85 inşaat için 1.310.000.000 TL. harcadığını kabul etmektedir. Davalı bu dava ile birleştirilen 1995/328 esas sayılı dosyada 1.100.000.000 TL. iş yerine 1.610.000.000 TL.lık harcama yaptığını ileri sürmekte ise de, asıl davadaki cevap dilekçesindeki ikrarı ile bağlı bulunmaktadır. Koşulları yazılı sözleşme ile tesbit edilen bir binayı muayyen zaman içerisinde belli bir götürü bedel karşılığı yapıp teslim etmeyi kabul eden yüklenici, bu bedel karşılığında binayı yapmak zorundadır. Yukarıda açıklandığı gibi, sözleşmede kararlaştırılan bedel ile davalı-birleştirilen davanın davacının harcamaları arasında işlem temelini çökertecek derecede aşırı bir fark bulunmadığı görülmüştür.
Kısa süreli olan bu sözleşmede borcun ifasının imkansız hale geldiğinden de söz edilemez. Basiretli bir tacir, kısa süreli bu borç ilişkisinde gerekli önlemleri almak suretiyle ekonomik güçlüğü pekala aşabilir. Bu durumda sözleşmeye hakimin müdahalesinin kabulü hakkaniyet ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı düşer.
Öte yandan yüklenicinin uyarlama istemesi için davadan önce temerrüde düşmemesi gerekir. Oysa sözleşme süresi içinde davalı edimini yerine getirmemiş inşaatın ancak % 85'ini yapabilmiştir. O halde temerrüde düşen borçlu, uyarlama talep hakkını yitirmiş olur.
Ayrıca uyarlama davası, 4 Nisan 1994 kararlarından l yılı aşkın zaman geçtikten sonra açılmıştır. Bu durumda davalı-birleştirilen davanın davacısı bir yıl önceki olağanüstü koşullardan söz ederek sözleşmenin uyarlanması talebini ileri sürmesi MK. 2. maddesindeki iyiniyet kurallarına da aykırı bulunmaktadır.
Bu gerekçelerle özel daire bozma ilamına uyulması gerekirken eski kararda direnilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenle karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı-karşı davalı Kenan Mercan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30/05/2001 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.