 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2001/14-940
K : 2001/709
T : 10.10.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "geçit hakkı "tesisi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya Asliye 4.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27/12/19-99 gün ve 1998/1176-1999/1387 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 25/9/2000 gün ve 2000/4465-5399 sayılı ilamı ile; (...Dava, geçit hakkı tesisi isteğine ilişkindir. Dava dilekçesinde götürülen değer itibariyle önce sulh hukuk mahkemesinde açılan davada mahkemece belirlenen değere davalı tarafın bir itirazı olmayıp, belirlenen bu değer itibariyle mahkemece asliye hukuk mahkemesi görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. Belirtildiği gibi, davalı tarafın sulh hukuk mahkemesince kesren belirlenen değere herhangi bir itirazı söz konusu olmayıp, aksine davacı taraf orada da bedelin fahiş olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemenin bu yönü gözönünde tutmadan yeniden ve daha yüksek bir bedel belirleyerek davacı tarafın HUMK.nun 163.maddesine uygun olmayan mehiller içerisinde bu bedeli yatırmaya zorlanması ve menle riayet edilmediğinden bahisle davanın reddi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, geçit hakkı tesisi isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 290 parselin anayolla bağlantısının bulunmadığını ileri sürmüş, araç gidiş gelişlerine uygun olacak şekilde 718 ve 485 parsellerden geçit hakkı tesis edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan Hatice Korkmaz, davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece 17/11/1999 tarihli oturumda "...bilirkişi raporuyla belirlenen; davalılardan Hatice Korkmaz yönünden 1.350.000.000 TL. Mustafa U.... yönünden 1.512.500.000 TL. taşınmaz bedelinin bu kişiler adına ve kabzına imkan verecek biçimde 20 günlük kesin süre içerisinde mahkeme veznesine depo etmelerine..." şeklinde ara karan verilmiş, 27/12/1999 tarihli oturumda, davacı tarafın verilen kesin süre içerisinde yol geçit hakkı bedelini mahkeme veznesine depo etmediği hususu zapta geçirilerek HUMK.nun 163 ve 414/2.maddeleri gereğince "usulen" kanıtlanamamış sayılan davanın reddine karar verilmiştir.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazıların! kanun bizzat belirlerken, bir kısmını, işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK.nun 159.maddesinde de açık"hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakini tarafından azaltılıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı yasanın 163.maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakimin tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonraca tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanmamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen isler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamasının sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır.
Somut olayda geçit hakkı bedeli yönünden davacıya verilen kesin süre, HUMK.nun 163.madde ile yargısal uygulamada öngörülen şartları taşımamaktadır. Verilen sürenin başlangıcı belirlenmemiş, bedelin kesin süre içerisinde yatırılmamasının sonuçlan açıkça anlatılmamıştır.
O halde verilen süre bir sonuç doğurmaz ve hakkı düşürücü bir süre olarak kabul edilemez.
Hal böyle olunca, yukarda açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel
Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi; gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 10.10.2001 gününde, oybirliği ile karar verildi.