 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2001/14-18
K : 2001/98
T : 07.02.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MÜDAHALENİN MENİ
- KİŞİSEL HAKKA DAYALI ELATMANIN ÖNLENMESİ
- SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ
- KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ
ÖZETİ : Satış vaadi sözleşmeleri kesin satış değil, bir vaadi içerir ve niteliği gereği vaad alana bir takım haklar sağlar. Bu sözleşmenin niteliğinden doğan bir yaptırım gücü bulunmaktadır.
Birden çok satış vadi sözleşmesi varsa, geçersiz yada münferih olmadıkça eski tarihli sözleşmeye değer verilir.
Satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh verilmesi MK.919/2.md. gereğince sadece, taşınmaz üzerinde sonradan temellükte bulunan haksahiplerine karşı ileri sürülebilir.
Satışı vaad edenin önceden taşınmazın maliki olması zorunluluğu yoktur.
İlk satış vaadi ile satıcı arsa sahiplerinden alacağını davacıya temlik ettiğine göre artık 2.defa temlik edebileceği bir hakkı yoktur.
Taraflar arasındaki "müdahalenin meni" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziosmanpaşa Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24/12/1998 gün ve 1998/253-1261 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 28/6/1999 gün ve 1999/3618-4795 sayılı ilamı ile; (...Dava, satış vaadi sözleşmesi nedeniyle kişisel hakka dayalı elatmanın önlenmesi isteminden ibarettir.
Davacı, 22/5/1996 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile 1743 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılmakta olan binada dava konusu daireyi dava dışı yüklenici Nihat İnanımdan satın aldığını, inşaat devam ederken ve henüz tamamlanmadan davalıların söz konusu daireyi haksız yere işgal ettiklerini ileri sürerek elatmalarının önlenmesini istemiş, davalılar da aynı daireyi yükleniciden satış vaadi sözleşmesi ile satın aldıkları için, burada oturduklarını, davacının sırf satış vaadi sözleşmesine ve bundan doğan kişisel hakkına dayanarak bu davayı açma hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddini istemişler, mahkeme davanın reddine karar vermiş, hükmü davacı temyize getirmiştir.
Satış vaadi sözleşmeleri adından da anlaşılacağı üzere kesin satışı değil, bir vaadi içerir ve niteliği gereği vaad alana bir takım haklar sağladığı da bir gerçektir. Nitekim bu sözleşmenin niteliğinden doğan bir yaptırım gücü bulunmaktadır.
Bir taşınmazın birden çok kişilere satışının vaad olunması halinde geçersiz olmadıkça veya münfesih hale gelmedikçe eski tarihli sözleşmeye değer verilir. Satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilmiş olması Medeni Kanunun 919/2 maddesi gereğince sadece taşınmaz üzerinde sonradan temellükte bulunan hak sahiplerine karşı dermeyan olunabilir. Davacı Taliye'ye yapılan satış vaadi sözleşmesinin tarihi 22.5.1996 dır. Davalılardan Şakir Engin B...'a yapılan satış vaadi sözleşmesi ise 29.1.1997 tarihlidir. Her iki sözleşmede de satışa konu bağımsız bölümün alıcılara teslim edilmediği açıktır.
Satış vaadi sözleşmesi düzenlenirken, satış vaadinde bulunan kimsenin sözleşme yapıldığı tarihte taşınmazın kayden maliki olması zorunluluğu yoktur. Eldeki davada da, satış vaadinde bulunan dava dışı yüklenicidir ve yine dava dışı arsa sahipleri ile yapmış olduğu kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince inşaatı tamamlayarak hak edeceği bağımsız bölüme ilişkin alacağını satış vaadi sözleşmesi ile temlik etmiştir. Davacı lehine yapılan ilk satış vaadi ile yüklenici arsa sahiplerinden alacağını davacıya temlik ettiğine göre, artık ikinci defa temlik edebileceği bir hakkının kalmadığının da düşünülmesi gerekir.
Şu hali ile, davacı Taliye'ye yapılan satsa değer vermek gerekirken,aksine görüş ve düşünce ile davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 07.02.2001 gününde, oyçokluğu ile kara verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı taşınmaza zilyet değildir. Kayıt .maliki durumunda bulunmamaktadır. Tutunduğu satın vaadi sözleşmesi tapuya şerh verilmemiştir. Bu durum karşısında davacının dayandığı akdin tarafı olmayan davalıya karşı ileri sürülebilecek üstün bir hakkı bulunmamaktadır. Taşınmaz üzerinde davacının bir hakkı doğmamıştır. Hal böyle olunca, yerinde görülmeyen davanın reddine ilişkin mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesi ile çoğunluk görüşüne katılmıyorum.