 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:2000/4-59
K:2000/72
T:09.02.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
* HİZMET KUSURU
* YARGI YOLU UYUŞMAZLIĞI
Karar Özeti:Devlet Demir Yollarının işlettiği araç itibariyle üstün geçiş hakkı bulunduğu ve hemzemin geçitteki düzenlemenin onun tarafından yapılması gerekir. Ancak belirleme biçimi uyuşmazlığın yargı yolu bakımından çözüm yerini belirtmeye etkili değildir. Yani her kamu hizmeti yapan kurumun hizmet kusurunun bulunması durumunda bundan doğacak uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümleneceği sonucunu doğurmaz. Kamu kurumuna ait bir nitelik taşıyıp hizmet kullanan kamu görevlisinin eylemi idari bir nitelik taşıyıp hizmet kusurunu oluşturabilir. Ancak bu tür uyuşmazlıkların Adli Yargıda çözümleneceği 2918 sayılı KTK md.106'da açıkça ifade edilmiştir. KTK'nun karayollarında meydana gelen olaylarda uygulanacağı belirlendikten sonra karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık alanlar ile park, bahçe, akaryakıt servis istasyonları gibi yerler ile birlikte ve özellikle karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Demiryolu geçidi (hem zemin geçit) tanımı da verilmiş karayolu ile demir yolunun kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçit olduğu ifade edilmiştir. Hemzemin geçit karayolu ile tren yolunun kesiştiği bir geçit olarak o kesimin veya o noktanın DDY'na ait olduğu sonucunu doğurmayacağı gibi o noktada meydana gelen eylemin karayolu dışında oluştuğu sonucunu da doğurmaz. Hukuka aykırı eylemin 2918 Sayılı KTK kapsamında yer alan karayolu üzerinde meydana geldiği kabul edilmeli ve uyuşmazlığın çözüm yerinin aynı yasa gereğince adli yargıda sonuçlandırılması gerektiği sonucuna varılmalıdır. Zararlandırıcı eylemin meydana geldiği yerin dışında davalı idarenin bu yere bariyer yapmadığı olgusunun öne çıkarılarak yerin değil, alınması gereken önlemlerin yargı yerinin belirlenmesine dayanak yapılması doğru bir yaklaşım değildir.
KARAR
Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara Asliye 17.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 23/3/1999 gün ve 1998/573-99/141 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 8/7/1999 gün ve 1999/5448-6705 sayılı ilamı ile; (...Davacılar, davalının hukuka aykırı davranmak suretiyle kendilerine zarar verdiğini belirterek, zararın ödetilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın idari yargı yerinde bakılması gerektiği belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir.
Dosyadaki kanıtlara göre davaya konu edilen zarar doğuran eylemin, Devlet Demir Yollarının, karayolu ile kesiştiği hemzemin geçit (Demiryolu geçidi) olarak isimlendirilen noktada meydana geldiği tartışmasızdır. Tartışmalı olan yön böyle bir noktada oluşan kaza sonucu doğan hukuki uyuşmazlığın adli yargı yerinde mi, yoksa idari yargı yerinde mi çözümleneceğidir.
Yerel mahkeme, Uyuşmazlık Mahkemesinin 22/2/1999 gün ve 1998/70 esas, 1999/3 karar sayılı ilamını esas almak suretiyle uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği gerekçesi ile davayı yargı yolu bakımından reddetmiştir. Uyuşmazlık mahkemesinin gerekçesinde, üstün yolun Devlet Demir Yolu olduğu, bu bakımdan da hemzemin geçidin düzenlenmesinin adı geçen kuruluşa ait bulunduğu, bu sorumluluğu yerine getirmemekle hizmet kusuru işlediği hususu yer almaktadır. Gerçekten Devlet Demir Yolunun işlettiği araç itibariyle üstün geçiş hakkı bulunduğu ve hemzemin geçitteki düzenlemenin onun tarafından yapılması gerektiği biçimindeki düşünceye katılmaktayız. Ne var ki belirleme biçimi, uyuşmazlığın yargı yolu bakımından çözüm yerini belirtmeye etkili değildir. Diğer bir anlatımla, her kamu hizmeti yapan kurumun hizmet kusurunun bulunması durumunda bundan doğacak uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümleneceği sonucunu doğurmaz. Kamu kurumuna ait bir aracı kullanan kamu görevlisinin eylemi ve idari bir nitelik taşıyıp hizmet kusurunu oluşturabilir. Ancak, bu tür uyuşmazlıkların adli yargı yerinde çözümleneceği 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının l06.maddesinde açıkça ifade edilmiştir.
Bu bakımdan, davaya konu olan olaya, 2918 sayılı Yasa hükümleri çevresinde çözüm getirilmesi gerekmektedir.
Anılan yasanın 2.maddesinde hiçbir ayrık dunun gösterilmeden kanunun Karayollarında meydana gelen trafik olaylarında uygulanacağı belirtildikten başka, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüştür. Bu bağlamda, karayolu dışında ki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe akaryakıt servis istasyonları gibi yerler ile birlikte ve özellikle karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Yine aynı yasanın 3.maddesinde yasanın uygulanmasında göz önünde tutulması gereken tanımlar içinde "Demiryolu geçidi" (hemzemin geçit) tanımı da verilmiş ve bunun karayolu ile demiryolunun kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçit olduğu ifade edilmiştir.
Açıklanan şu yasal düzenleme itibariyle, karayolu üzerinde meydana gelen eylemlerden doğan olayların yarattığı uyuşmazlıkların çözüm yirmin adli yargı olacağı yasanın düzenleniş biçiminden açıkça anlaşılmaktadır. Hemzemin geçit karayolu ile tren yolunun kesiştiği bir geçit olarak, o kesimin veya o noktanın Devlet Demir Yoluna ait olduğu sonucunu doğurmayacağı gibi, o noktada meydana gelen eylemin karayolu dışında oluştuğu sonucunu da doğurmaz. Bu bakımdan hukuka aykırı eylemin 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası kapsamında yer alan karayolu üzerinde meydana geldiği kabul edilmeli ve uyuşmazlığın çözüm yerinin aynı yasa gereğince adli yargı da sonuçlandırılması gerektiği sonucuna varılmalıdır.
Kaldı ki, dairemizin kuruluşundan bu yana, bu tür uyuşmazlıklar adli yargı yerinde bakılıp çözümlenmiştir. Yeni ve değişik bir yasal düzenleme olmadan bu güne kadar istikrarlı biçimde yürüyen bir uygulamanın değiştirilmesi hukuki istikran ortadan kaldırır.
Açıklanan nedenlerle uyuşmazlığın Karayolları Trafik Yasasındaki hükümler uyarınca çözümlenmesi gerektiği, anılan yasanın kapsamındaki eylemlerden doğan uyuşmazlıkların çözüm yerinin de adliye mahkemeleri olduğu düşünülerek işin esasına bakılarak varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmek gerekirken yazılı gerekçe ile yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hükme etkili itirazların Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 8/7/1999 gün ve 1999/5448-6705 sayılı ilamında ayrı ayrı ele alınıp cevaplandırılmış bulunmasına ve özellikle uyuşmazlığın çözümünde, zararlandırıcı eylemin meydana geldiği yerin dışında davalı idarenin bu yere bariyer yapmadığı olgusunun öne çıkarılarak yerin değil, alınması gereken önlemlerin yargı yerinin belirlenmesine dayanak yapılması doğru bir yaklaşım olarak kabul edilemez. Böyle bir olgu ancak kusurun belirlenmesinde önem taşır. O nedenle Özel Dairenin bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme karan bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 9/2/2000 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, demiryolu ile karayolunun kesiştiği nokta olan hemzemin geçitte oluşan kazaya davalı TCDD işletmesinin, hemzemin geçitte bariyer koymaması ve diğer teknolojik önlemleri almamasının da neden olduğunu ileri sürerek, sırf bu nedenle davalı idareden maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu'nun idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırını düzenleyen 2/1-b maddesi hükmü uyarınca, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan doğruya muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari yargı yerinde çözümleneceği hükme bağlanmıştır. Yukarıda özetlenen davacı iddiası da davalı idarenin hizmet kusuruna dayalı bulunduğuna göre, bu davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi zorunlu bulunmaktadır.
Nitekim, dava dosyası içerisindeki, Uyuşmazlık Mahkemesinin 22/2/1999 gün ve 1998/63 Esas, 1999/1 Karar sayı ile aynı gün ve 1998/70 Esas, 1999/3 karar sayılı emsal olaylara ilişkin kararlan da bu yöndedir.
O halde, yukarıda açıklanan ilkelere uygun olarak mahkemece verilen görev yönünden dava dilekçesinin reddine ilişkin kararın onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunlukça verilen bozma kararına katılmıyorum.