 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:2000/4-136
K:2000/101
T:16.02.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* MANEVİ TAZMİNAT
* MAHKEME KARARLARI - HÜKÜM FIKRASI
* TEFHİM
Karar Özeti:Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HUMK.nun 388.md. belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Kararın tefhimi en az 388.md.de belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisi yukarıdaki kurallara aykırıdır. Kısa kararda, hüküm fıkrası oluşturulmadan "önceki kararda direnilmesine" denilmekle yetinilemez.
Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 01.12.1998 gün ve 1997/641 E-1998/803 K. sayılı Kararın incelenmesi davacı vekili tararından istenilmesi üzerine,Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 17.06.1999 gün ve 1999/4541-5813 sayılı ilamıyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda diretilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu' nca anlaşıldıktan incelenerek direnme Kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra
gereği görüşüldü :
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388 . maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK.nun 389 . maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK.nun 381. maddesi (kararın tevhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur), bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir . Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, Hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz . Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Öte yandan Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.1991 gün 323/391 sayılı ve 10.09.1991 gün 281-415 sayılı ve 25.09.1991 gün 355-440 sayılı kararları).
Ceza Genel Kurulu'nca da C.U.M.K. nün benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268.maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesıne denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir (Ceza Genel Kurulunun 02.02.1976 gün 22-25 sayılı kararı
Somut olayda da aslolan kısa kararda, hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki kararda direnilmesine denilmekle yetinilmiştir.
O itibarla mahkemece HUMK.nun 388.maddesinin açık hükmü
gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, l6.02.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.