 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 2000/2-959
Karar no: 2000/972
Tarih: 7.6.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAZMİNAT DAVASI
- MÜSBET (Olumlu) - MENFİ (Olumsuz) ZARAR
- AKTİ İLİŞKİDEN KAYNAKLANAN SORUMLULUK
Karar Özeti: Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı; akü ilişkinin sonuç doğuracağı inancı ile davacının yaptığı tüm ödeme ve masraflardan (menfi zarar) ve sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden dolayı uğranılan zararlardan (müsbet zarar) davalı sorumludur. Davalı, sorumluluğu azaltacak veya kaldıracak bir olguyu da kanıtlayamamıştır.
Ayrıca zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı taktirde, hakim, zararın mahiyetine ve tarafların mali durumuna göre uygun ve davacının malvarlığında husule gelen azalmanın etkisini gidereceğinden, akün konusu olan mal veya hizmetin dava tarihindeki sürüm değeri uzman bilirkişi aracılığı ile saptanmalı, hayatın olağan akışı ve yaşam deneyimleri içinde değerlendirilmeli sonuçta uygun tazminata hükmedilmelidir.
(818 s. BK. m. 42, 43/1, 98/2)
(1086 s. HUMK. m. 293, 76)
(743 s. MK. m. 4,152)
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Pendik 1. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 21.4.1998 gün ve 1997/332 E-1998/207 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 29.9.1998 gün ve 1998/7426-10017 sayılı ilamı ile; (...Karı koca, kendilerine daha iyi bir gelecek hazırlama bakımından aralarında akti bir ilişki kurmuşlardır. Malın edinme sebebi budur. Kadın katkısını eşine bağışlamış değildir. Koca aldığı katkıyı para olarak iade edeceği düşüncesi içine de girmemiştir. İlişkinin temelinde kadının taşınmazdan katkısı oranında yararlanacağı esası mevcuttur. Evlilik devam ettikçe yararlanmada devam edecektir. O halde, kocanın iade borcu iade anındaki duruma göre belirlenecektir. Haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk hükümleri kıyas suretiyle akte aykırı davranılması halinde de uygulanacaktır (BK. m. 98/2). Bu da alacaklarının müsbet ve menfi zararını içerir.
Toplanan delillerden kadının 1968'de sattığı daireden elde edilen parayı, kendisine intikal eden miras payını ve ayrıca bozdurulan ziynetlerinin bedelini davalıya verdiği ve kocanın da bu paralan davaya konu edilen taşınmaza sarfettiği anlaşılmaktadır. Kadının bu katkısının Medeni Kanunun 152. ve 190. maddeleri çerçevesinde olduğu da ileri sürülüp isbatlanamamıştır. Mahkemece yapılacak iş, dava konusu taşınmaza davacının yapmış olduğu katkıyı ve bunun oranını tesbit etmek dava tarihinde taşınmazın değerini bulmak ve katkı oranına kadar talebi de dikkate alarak tahsile karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı davalı ile evlilik birliğinin devam ettiği zaman dilimi içinde, muhtelif tarihlerde davalıya verdiği katkı paralarıyla müşterek mal edinmek ve kendilerine daha iyi bir gelecek hazırlamak amacıyla dava konusu taşınmazların alındığını ancak, tapu kayıtlarının davalı adına tescil edildiğini öne sürerek bu kıymetlerin dava tarihindeki değeri 5.000.000.000.- TL.sının faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Dosyadaki delil ve belgelerden, davacının 1968 de sattığı daireden elde edilen para ile kendisine intikal eden miras payını ve ayrıca bozdurulan ziynetlerin bedelini davalıya verdiği ve koçanında bu paraları dava konusu taşınmazların alımına katarak mal edindiği açıktır.
Bir davada dayanılan maddi olguların hukuki nitelendirmesini yapmak, uygulanacak Yasa maddelerini bulmak ve uygulamak doğrudan Hakimin görevidir (HUMK. md. 76) gerçekten; 7.10.1953 tarih 7/8 sayılı Yargıtay İçti-hadi Birleştirme Kararında kabul edildiği üzere, aralarında mevcut olduğu iddia edilen Akti bir münasebete müsteniden, tapuda malik sıfatıyla mukayyet bulunan bir şahıstan, sicildeki kaydın namına tashihini isteyen kimsenin, MK.nun 634. maddesine uygun şekilde, davalı ile beyinlerinde inikad etmiş muteber bir akte istinat etmesi lazımdır. Böyle bir akdin in'ikad etmediği davacının beyanından anlaşıldıktan sonra... davanın hukuki sebepten mahrum bulunması bakımından "ayın" isteği dinlenemez. Ancak, bu bağlamda, belirtmek önemlidir ki; söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde açıklandığı gibi eşler aralarında akdi bir ilişkinin bulunduğunu tanıkla ispat olanağına sahiptirler (HUMK. md. 293).
Bu akdi ilişkiye aykırı davranılmış olmasından kaynaklanan tazminat istenmesini önleyen bir Yasa hükmü yoktur. Bu durumda, dava hukuksal nitelikçe; davacı eşin parasal değerleri vermesinde, dava konusu taşınmazların kocası adına alınmasına katkıda bulunmaktan ziyade, bu taşınmazlarda "Birlikte Malik olma"nın amaçlandığı, tarafların bu irade biçimi ile akti kurduklarının kabulü gerekir. Hal böyle olunca davalının, anılan anlaşmaya aykırı davranması sonucu taşınmazları kendi üzerine alan davalıdan tazminat isteyebileceğinde kuşku ve duraksamaya yer yoktur.
Görülüyor ki, birlikte satın alma borcu yükümün de bulunan davalı, kural olarak her kusurdan sorumludur. Bu sorumluluk somut olayın özelliğine göre, çok veya az tesbit edilebilir. Burada, haksız fiillerden kaynaklanan sorumluluğa ilişkin hükümler, akte aykırı davranışlara da uygulanmak suretiyle davalının sorumluluk kapsamını belirlemek gerekir. Öyleki, söz konusu akti ilişkinin sonuç doğuracağı inancı ile davacının yaptığı tüm ödeme ve masraflardan (menfi zarar) ve sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden dolayı uğranılan zararlardan (müsbet zarar) davalı sorumludur. Davalı, sorumluluğunu azaltacak veya kaldıracak bir olguyu kanıtlayamamıştır.
Belirtmek önemlidir ki, tarafların özel durumu, davacının davasının olumlu ve olumsuz zararının belirgin bir şekilde ortaya konulmasına olanak sağlamamaktadır. O nedenle "zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde, hakim, halin mütad cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevfikan tayin eder" (BK. md.42) unutulmamalıdır ki, alacaklı mamelekindeki eksilmeyi telafi anlamında olan tazminatı belirlemek Hakime ait bir görevdir.
Diğer bir anlatımla; "Hakim, hal ve mevki'nin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eder" (BK. md. 43/1) yine hakim, hal icaplarını tartmak, yani zararın mahiyetine ve tarafların mali durumlarına göre en elverişli ve uygun görünen tazmin şeklini seçmek ile mükelleftir. Bu yasal yollar ışığında, tazminat takdir ve tayin edilirken gözden kaçırılmaması gereken en önemli nokta, davacının mal varlığında, husule gelen azalmanın etkisinin giderilmesi olmasında asla duraksanamaz.
Kuşkusuz; hakim, tazminatı para olarak belirlerken aktin ifa edilmesi halinde, davacının malvarlığında husule getireceği artma ile aktin, yerine getirilmemesinden kaynaklanan hali bilmek zorundadır. Öyleyse, aktin konusu olan mal veya hizmetin dava tarihindeki sürüm değeri uzman bilirkişi aracılığı ile saptanmalı, sonrada, tüm olayın kendine özgü olguları, hayatın olağan akışı ve yaşam deneyimleri içinde değerlendirilmeli, sonuçta uygun tazminata hükmedilmelidir (MK. md. 4) (Bkz. aynı doğrultuda verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun. 1994/2-47 E, 1994/564 K. Sayılı 28.9.1994 T. Yargıtay Kararlar Dergisi Cilt 20, Sayı 12, Aralık 1994, Hukuk Genel Kurulu 1996/2-498 E, 1996/595 K. Sayılı 18.9.1996 T. ve Hukuk Genel Kurulu 1999/2-56 E; 1999/40 K. sayılı 3.2.1999 tarihli kararları). Mahkemece davanın hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 7.6.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, evlilik birliği sırasında eşin (kadının) parasal katkılarıyla edinilen taşınmaz mallar dolayısıyla (boşanma sonunda) katkı değerinin ödetilmesine ilişkindir.
Bu nitelikte dava, BK.nun 61 ve izleyen maddelerinin kaynaklarınca çözümlenmelidir.
Yüce çoğunluk, özellikle BK.nun 98/2. maddesine dayanarak olaya sözleşme hükümlerinin uygulanacağını belirtmektedir ki, sözleşme koşulları somut olayda yoktur. Sözleşme olmadığına göre menfi zarardan da söz edilmesinin doğru olmadığı görüşündeyiz.
Bu bakımdan yerel mahkeme kararı, Dairenin çoğunluk gerekçesiyle değil belirttiğimiz gerekçeyle bozulmalıdır.
Erbay TAVLAN C. ilhan GÜNAY
19. H.D. Üyesi 9. H.D. Üyesi