 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E :2000/2-166
Karar no: 2000/177
Tarih: 8.3.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
VASİYETNAMENİN YAPILDIĞI YERİN BELİRLENMESİ (Şekil Ve Geçerlilik Koşulları)
VASİYETNAMENİN İPTALİ
Karar Özeti: El yazısı ile düzenlenen vasiyetnamede düzenleme yerinin bulunması geçerlilik şartıdır. Düzenlenme yeri açıkça belirlenmemiş olsa bile, vasiyetnamenin içeriğinden anlaşılması halinde vasiyetin yan delillerle geçerli olacağı kabul edilebilir. Bu bağıtta düzenleme yeni vasiyetname dışında bir delille, ad ve imza bulunsa bile tanıkla kanıtlanamaz. Sonuç olarak; vasiyetname şekil ve geçerlilik koşulundan yoksun olması nedeniyle iptaline karar verilebilir.
(743 s. MK. m. 485, 489,490)
Taraflar arasındaki "vasiyetnamenin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Ankara Asliye 17. Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 10.12.1998 gün ve 1997/806 E. 1998/765 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.3.1999 gün ve 1999/1184 E. 1999/2780K. sayılı ilamı ile; (... Medeni Kanunun 485. maddesi ve bunu yorumlayan 27.2.1952 gün 7/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı gereği el yazısı ile vasiyetin yapıldığı yerin belirtilmesi vasiyetnamenin geçerlilik koşuludur. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.12.1994 gün 1994/674-888 sayılı kararla bu kuralı yumuşatmış, düzenleme yeri açıkça belirtilmemiş olmakla beraber vasiyetnamenin içeriğinden anlaşılması halinde de vasiyetin geçerli olacağını kararlaştırmıştır.
Somut olayda; el yazısı ile vasiyetnamenin nerede düzenlendiği belirtilmediği gibi, içeriğinden de düzenleme yerinin tesbiti mümkün değildir. Vasiyetnamenin düzenleme yeri vasiyetname dışında bir delille özellikle vasiyetnamede adı ve imzası bulunsa bile tanıkla kanıtlanamaz.
Bu durumda, vasiyetnamede düzenleme yeri bulunmamakla geçerlilik koşulundan yoksundur. Vasiyetnamenin şekil ve geçerlilik koşulundan yoksun olması nedeniyle iptali gerekirken davanın reddi doğru bulunmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, el yazısı ile düzenlenen vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir. (MK. 500 md)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin bozma kararında da açıklandığı üzere Medeni Kanunun 485. maddesinde düzenlenen el yazısı ile vasiyetnamede, düzenleme yerinin bulunması geçerlilik şartıdır (MK. 485 md. BK. 11. md). Bu yön 27.2.1952 tarihli 7/2 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında da kesinlikle açıklanmıştır. Anılan Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararından sonraki süreç içinde "vasiyetname düzenleme yerinin vasiyetname içeriğinden yararlanılarak yorum yolu ile de tesbit edilebileceği" kabul edilmiş, bu uygulama yargısal kararlarda devamlılık kazanmıştır (Y.H.G.K. nun 19.2.1992 tarihli 91/2-519-69 sayılı, 28.12.1994 tarihli 94/2-674-888 sayılı kararları).
Vasiyetnamenin murisin el yazısı ile düzenlendiği belirlenmiştir. Vasiyetnamede düzenleme yeri yoktur ve yazılı olduğu kağıdın sol alt köşesi, metne riayet etmeyecek şekilde yırtılmıştır.
Vasiyetname Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesine tevdi edilmiş, 1997/ 103 E. Sayılı dosya ile açılmış (MK. 535 md.) ve saklanmıştır.
Aksine bir iddia ortaya atılıp İspat edilmediğine göre, söz konusu vasiyetnamenin yazılı olduğu kağıdın sol alt köşesinin muris tarafında yırtıldığını, mirasın açıldığı anda (MK. 517 md) o biçimde olduğunu kabul zorunludur.
Yırtık olan bu sol alt köşede vasiyetnamenin düzenleme yerinin veya buna delalet eden bir yazının bulunduğu bir an için kabul edilse bile, bu hal munisin vasiyetten rücu (MK. 489, 490 md.) ettiğini göstereceğinden yalnızca bu sebeple dahi davanın kabulü gerekmektedir.
Mahkeme, taraf tanıklarını dinlemiş, bunların beyanları ile vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte murisin Ankara'da oturduğunu, Ankara dışına çıkmadığının belirlendiğini kabul ederek davayı red etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda istikrarla kabul edildiği üzere vasiyetname içeriğinde yer alan yan delillerle vasiyetnamenin düzenlendiği yer belli ise, artık bu vasiyetnamede düzenleme yerinin bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Ancak bu belirleme vasiyetname dışındaki delillerle belirlenmeyi kapsamaz. Aksi hal Yargıtay Kanununun 45/5. maddesi ile Yargıtay'ı ve tüm mahkemeleri bağlayıcı nitelikte olan 27.2.1952 tarihli 7/2 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı dikkate alınmaması sonucunu doğurur.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 19.2.1992 tarihli 91/2-519 sayılı kararında incelenen olayda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi "tanıklar dinlenmeden" eksik tahkikatle karar verilmesini bozma sebebi yapmasına genel kurul katılmamıştır. Yargıtay'ın kararlarında sözünü ettiği "yan delillerin" vasiyetname dışı, tanık ve sair deliller olduğunu var sayıp tanık beyanına göre karar vermek sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararına açıkça aykırı olur.
İptali istenen vasiyetnamenin düzenleme yerinin vasiyetname içeriği yan delille de belirlenmesi mümkün olmadığı anlaşılmakla, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S o n u ç: Davacılar Hüseyin ve Serpil vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 8.3.2000 gününde, oybirliği ile karar verildi.