Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2000/21-979
K. 2000/1079
T. 28.06.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "menfi tesbit ve takibin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27/05/1999 gün ve 1998/633-E.- 1999/147 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 04/10/1999 gün ve 1999/5404-6509 sayılı ilamı ile; ( ...Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı işveren şirketin; Libya'daki işyerlerinde çalıştırdığı Türk Uyruklu sigortalıları için uzun vadeli sigorta kolları yönünden, S.S.Kurumunun 1986-1997 dönemi %24.5 oranına tamamlamak üzere, tahakkuk ettirdiği ek primler ile buna bağlı gecikme zamlarından sorumlu olup olamayacağı konusuna ilişkindir. Mahkeme; Kurum yönünden olumlu sonuca ulaşmış ve davacı işverenin sorumluluğunu kabul etmiş ise de bu sonuç bütünüyle usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten; Libya'da çalışan Türk uyruklu işçilerin tabi olacakları sosyal güvenlik kuralları, 09/01/1985 günlü 3148 sayılı Yasa ile onaylanıp yürürlüğe konulan, Türk-Libya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ile sözleşmenin uygulanmasına ilişkin aynı yıl imzalanan İdari Andlaşma hükümlerinde gösterilmiştir. Buna göre; kısa süreli sigorta kolları yönünden işin yapıldığı ülke mevzuatının uygulanması öngörülürken diğer sigorta primleri yönünden, ana ülke sisteminin uygulanacağı kabul edilmiş ve bu primlerin Türkiye'ye transferi hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, prim oranları ve bunların transferleri konusunda işverenlerle kurum arasında uzun süre anlaşmazlık çıkmış, gerek Kurum, gerekse Dışişleri Bakanlığı yetkilileri konu hakkında açıklama yapmak ve soruna açıklık getirme zorunluluğu duymuşlardır. 23/09/1992 günlü 16/56 sayılı genelgesi ile Kurum; prim oranlarını, 01/06/1991 tarihine kadar %5.1, bu tarihten sonra %8.5 oranında uygulanmasını kabul etmiş, 26/04/1993 günlü 16/61 sayılı genelgesinde ise ilk uygulamasından dönerek, bu kere %24.5 prim oranına geçmiştir. Ancak, bu uygulamasında itirazla karşılaşan Kurum; tekrar ilk genelgesini yürürlüğe koymuştur. 04/05/1995 günlü, 1457 sayılı Türk Libya Karma Ekonomik Komisyon Protokolü ve buna bağlı 14/03/19-96 gün 952 sayılı kararla, Libya'da geçerli olanlar üzerinden prim alınmaması öngörülmüş, Libya Hükümetinin ülkesinde, kendi yasal kuralları dışında uygulamalara müsaade etmediği vurgulanmıştır.
Bu arada; sorunun yasaya intikali üzere, gerek Yargıtay gerekse; Danıştay konu hakkında içtihatlarını ortaya koymuşlardır. Danıştay dava daireleri genel kurulu; 17/10/1997 günlü 527 sayılı kararı ile; Sosyal Sigortalar Kurumunun uzun vadeli sigorta kolları prim oranlarına yönelik, genelgesi nedeniyle, sözü edilen prim oranlarının, %24.5 nispetinde; Türkiye'de kabul edilen oranlarda olması gerektiğini kabul etmiştir. Yargıtay ise, muhtelif kararlarında; Libya'da işgören, Türk işverenlerinin, Türk sigortalıları yönünden; ana ülke sisteminin esas olduğunu öngörmüş; özellikle Türk, Libya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ile buna bağlı idari anlaşmanın bu şekilde anlaşılması gerektiğini vurgulamış, normlar hiyerarşisi gereği, Sosyal Sigortalar Kurumu yönetim kurulunun aksine bir sistemi kararlaştıramayacağı giderek, Karma Komisyon Protokolüne dayanılarak Sosyal Güvenlik normlarının gözardı edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Yargısal yönde ortaya çıkan bu gerçek üzerine, Kurum yönetim Kurulu bu kere yeni karar alarak, 03/09/1997 günlü 16/147 sayılı genelgesi ile, Türkiye'deki sistemin aynen Libya'da çalışan Türk sigortalılar yönünden uygulanması gerektiği belirlenmiştir. Bu arada Kurum bir yandan 4247 sayılı Yasa gereği eski sistemden prim ve gecikme zamlarını tahsil ederken, diğer taraftan; %24.5 oranına göre, primlerin ve gecikme zamlarının tamamlanmasını kararlaştırmış, işveren hakkında yeniden yasal takibe geçmiştir. Kurumun; 1985 yılı, Türk-Libya Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin akdinden sonraki dönem için; uzun vadeli sigorta kolları için, %24.5 prim oranına göre işlem yapması, yukarıda gösterildiği üzere yerindedir. Bu yöne ilişkin Mahkemenin kabulü de doğrudur.
Ancak; 1985 yılından itibaren, tahakkuk, ettirilen %24.5 oranı özerinden gecikme zammı alınması usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Gerçekten, gecikme zammı temelde, Kurumun alacağını, zamanında alamamasından dolayı uğradığı zararı gidermek amacıyla öngörülen bir medeni ceza, veya gecikme tazminatı niteliğinde bir yükümlülüktür. Bu yönde bir sonuca ulaşılırken, tarafların eylem ve iradeleri birlikte gözönünde tutulmalı ve değerlendirilmelidir.
Yukarıda gösterildiği üzere; prim oranlan üzerinde, baştan beri Kurum da tereddüt etmiş, uzun süre, Libya Mevzuatı gereği bu primleri transfer ve ödenmesini istemekle işvereni yanıltmıştır. En son 4247 sayılı Yasa uygulaması yönünden dahi aynı uygulamasını sürdürmüştür. Şu duruma göre; Kurumun, işvereni yanıltan eylem ve işlemlerini gözardı ederek medeni ceza ve gecikme tazminat türündeki bir yükümlülüğü yıllar öncesinden ve tam oran üzerinden istemek evrensel nitelikli, Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan, iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. Gecikme zamları da ancak, Kurumun 1992 tarihli ilk genelgesinde belirlendiği prim oranlarından hüküm altına alınmalı ve buna göre hesaplama yapılmalıdır. Bu arada, 4247 sayılı Yasa kurallarının da, işveren yönünden uygulandığı dikkate alınarak, %5,1 ve %8,5 oranlan üzerinde gecikme zamlarının tahsil edilip edilmediği Kurumdan saptanmalı ve buna göre sonuca gitmek gerekirken, %24,5 prim oranına göre bulanan miktardan gecikme zamlarına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hükme etkili itirazların Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 04/10/1999 gün ve 1999/5404-6509 sayılı ilamında ayrı ayrı ele alınıp cevaplandırılmış bulunmasına ve özellikle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 28/06/2000 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Libya Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan 13/09/1984 tarihli sosyal güvenlik sözleşmesinin 2. ve müteakip maddelerinde, maktu yardımlar ve aylıkların primlerinin tamamının Türk mevduatına tabi bulunacağı kabul edilmiş olup bu primlerin karşılığının %24.5 olması gerektiği 506 sayılı yasanın 73 ve devamı maddelerinde yazılı bulunmaktadır.
Davalı kurum, 01/09/1985 tarihi itibariyle prim oranının %5,1 ve 01/06/1991 tarihi itibariyle de %8.5 olması gerektiğini genelgeleri ile belirtmesine karşılık 26/04/1993 tarihli genelgesi ile prim oranının %24,5 olması gerektiğini bildirmesine rağmen 10/06/1994 tarihli genelge ile %8.5 oranının uygulanacağını belirttiği ve en son olarak 03/09/1997 tarihli genelge ile yeniden %24,5 oranının uygulanmasını kabul etmiştir.
Davalı kurum evvelce 1986/6-1991/12 dönemi için verilmiş bulunan bildirgelerin primlendirilmesinin eski genelgelere göre yapıldığını tesbit etmesi sebebiyle %24.5 oranından farklarını yeniden primlendirerek fark prim borcu çıkarmıştır. Kurum ayrıca bunun 30/03/1998 tarihine kadar işlemiş gecikme zammını istemiş olup, işveren prim borcunun aslını aynen ödemiş olup, gecikme zammına itiraz etmiştir.
Mahkeme davacının isteğini red etmiş olup, özel daire, "...prim oranlan üzerinde, baştan beri kurumda tereddüt etmiş, uzun süre Libya mevzuatı gereği bu primlerin transfer ve ödenmesini istemekle işvereni yanıltmıştır..." gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuştur.
Sosyal Sigortalar Kurumunun işvereni yanılttığı iddiasının yasal bir geçerliliği bulunmamaktadır. Çünkü sözleşme 3148 sayılı yasa ile 18/01/1985 de onaylanmış ve yasa hükmü haline gelmiştir.
Sözleşme ve yasa ve sosyal güvenlik sözleşmesi esaslarının uygulanması ile ilgili anlaşma hükümlerine göre "akit taraflardan birinin vatandaşı olup, diğer akit taraf topraklarında iş üstlenen kuruluş ve şirketlerin çalıştırdıktan daimi işçilerin sigorta aylıkların ve maktu yardımlara ilişkin sigorta primlerinin işçi ve işveren payları işverenler tarafından ana ülkenin mevzuatına göre ana ülkenin ilgili kurumuna transfer edilir..." denilmektedir. Ana ülke olan Türkiye'nin mevzuatına göre sigorta prim %24.5 olup, belirtilen yasa hükümlerinin bilinmediği, bilinemeyeceği ileri sürülemez.
Sosyal Sigortalar Kurumunun karar organı" yönetim kurulu"dur. Kurum Genel Müdürünün ve kurulunun yasalarca belirlenmiş prim oranlarından vazgeçmek yetkileri yoktur. Kurum yetkililerinin hatalı karar ve uygulamaları kurumu bağlamaz. Davalı kurum yönetim kurulu ve genel müdürlüğün kararlaştırıp genelge haline getirdiği prim oranının ne olacağı konusundaki belirlemeler yanlış ve yasalar ile sözleşmelere aykırıdır. Buna karşılık işverenin yasaları bilmemesinin ve yanlış -yorumlamanın mazeret sayılamayacağı ve yasal yükümlülüğü ortadan kaldıramayacağı da tartışmasızdır. Yasa ve sözleşme hükümleri o kadar açıktır ki kurum yöneticilerinin yasa hükümlerini çiğnemeleri işverenin yanıltılması anlamına gelmez. İşveren baştan beri primin sözleşme ve yasalara göre %24,5 olması gerektiğini bilmektedir. Esasında bu davada da bu yöne ilişkin bir itirazı bulunmamaktadır. Bütün bu anlatımlar karşısında, davacı işverenin yasaları bilme kanuni sorumluluğu ve özellikle primlendirme oranını bilme durumunda bulunmasına ve kurum temsilcilerinin aldıkları hatalı ve geçersiz kararların davacı işverene bir hak sağlamayacağı gerçekleri karşısında kurumun tahakkuk ettirdiği gecikme zammının işverence ödenmesi gerektiği şeklindeki örnek nitelikteki mahkeme kararının onanması görüşündeyim. 28/06/2000
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini