 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 2000/21-1333
Karar no: 2000/1594
Tarih: 1.11.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
506/m.10,26
818/m.55,100
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 14/06/1999 gün ve 1998/423 E. 1999/233 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 05/10/1999 gün ve 1999/5467-6573 sayılı ilamiyle; ( ....1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre,davacıların tüm davalıların aşağıdaki bendin dışında kalan sair itirazlarının reddine.
2-Dava, iş kazası sonucu ölen Yusuf İmamoğlu'nun hak sahiplerinin uğramış olduğu maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Olay günü Yusuf İmamoğlu Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Samsun İl Müdürlüğüne ait 55 EN 348 plakalı araç ile Samsun-Bafra istikametine doğru seyir halinde iken aniden yola çıkan kız çocuğuna çarpmamak için aracı sağ bankete kaptırıp direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ile köprüden filit çayına düşmek suretiyle boğularak vefat etmiştir. Olayda ölen Yusuf İmamoğlu'nun %25, 3. kişi kız çocuğunun %75 oranında kusurlu oldukları uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık olayın oluşunda %75 oranında üçüncü kişinin, %25 sigortalının kusurlu bulunması durumunda istihdam eden sıfatı ile davalı idarenin tazminattan sorumlu tutulup, tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, 27/03/1957 gün, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere istihdam edenin sorumluluğu için kendisinin veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk "özen ve gözetim ödevinin" objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan "kusura" dayanmayan bir sorumluluktur. Zararın hizmet sırasında çalıştırılanın eylemi sonucunda meydana gelmesi yeterlidir. Başka bir anlatımla kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olması sorumluluk için yeterli olmayıp, eylemle zarar arasındaki uygun neden-sonuç bağının işçinin ya da üçüncü kişinin tam kusuru ile kesilmemiş olması da zorunludur.
Somut olayda, zararlandırıcı olayda üçüncü kişinin %75 ve hak sahiplerinin miras bırakanı Yusuf İmamoğlu'nun %25 kusurlu olduğu açık-seçiktir. Hal böyle olunca, zararlandırıcı olay üçüncü kişi ve hak sahiplerinin miras bırakanının kusurlu davranışı sonucu oluştuğuna göre,nedensellik bağının kesildiği ve özellikle işverenin hak sahiplerinin miras bırakanının kusurundan sorumlu tutulamayacağı giderek yukarıda sözü geçen İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak istihdam eden davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ve özellikle, anılan İçtihadı Birleştirme Kararına yanlış anlam verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara, temyiz dilekçesinde iteri sürülen hükme etkili itirazların Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 05/10/1999 gün ve 1999/5467-6573 sayılı ilamında ayrı ayrı ele alınıp cevaplandırılmış bulunmasına ve özellikle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 01/11/2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.