Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2000/1-11
K : 2000/32
T : 26.1.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki men-i müdahale-ecrimisil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Erzurum 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 22.10.1998 gün ve 1998/416 E:396 K.sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 8.2.1999  gün ve 1999/491-778 sayılı  ilamıyle; (...Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre. davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davacı idare vekilinin temyizine gelince; Bilindiği üzere vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son vermek amacıyla Tabii Afetlerden Zarar Gören taşınmazların Afet öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam etmekte olan Kira Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Ek bir Geçici Madde  Eklenmesine Dair 433 l sayılı Kanun 23.1.1998 tarihinde kabul edilip 27.1.1998 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu kanunun 2.maddesiyle 6570 sayılı gayrimenkul kiraları hakkındaki kanuna eklenerek geçici 6. Maddenin birinci fıkrasında "Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mulhak vakıflara ait gayrimenküllere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer "'hükmü getirilmek suretiyle mevcut kira sözleşmelerine son verilir. Bu açık hükümden anlatılacağı üzere kira sözleşmelerinin belirtilen tarihte sona ermesi hiç bir tarat işlemine veya her hangi bir koşula bağlı tutulmamıştır, esasen kanun koyucunun amacı devam eden kıra sözleşmelerini ortadan kaldırmak, tarafların anlaşmaları halinde yeni kira sözleşmelerinin yapılmasını sağlamaktan ibarettir.
Maddenin  daha  sonraki   fıkralarında ise yeniden yapılacak kira sözleşmelerinin nasıl yapılması gerektiği ve yapılma sureleri açıklanmış ayrıca  kanun  yereyi  kira  sözleşmeleri  son  bulan kiracılara idarece önerilen  koşulları  ve kira bedelini kabul ettikleri takdirde yeni kira, sözleşmeleri yapmaları için öncelik hakkı tanınmış, öngörülen koşullarda ve sürede  yeni  kira  sözleşmesi  yapmayan  kiracıların  da ne şekilde tahliye edilecekleri hükme bağlanmıştır.
O halde geçici  6.maddenin   birinci  fıkrası  hükmüyle  kira, sözleşmeleri  son  bulan  kiracıların, sonra yelen fıkralarda belirtilen sürede ve koşullarda yeni kira sözleşmeleri yapmamaları halinde haksız elatan (fuzuli şagil) durumuna düşeceklerinde kuşku yoktur. Daha açık bir anlatımla 4331 sayılı Kanunun yürürlüye girdiği 27.1.1998 tarihinden
İtibaren üç ay içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü mütevellilerince raiç yada emsal  bedellere uygun olarak yeni kira bedeli ve koşulları tesbit edilip kendilerine tebliğ edilmesine karşın üç ayı takip eden otuz gün içerisinde kira sözleşmesi yapmayan eski kiracıların önceki kira sözleşmelerine dayanarak hak iddia edemiyecekleri açıktır.
Ne varki, 4331 sayılı kanun Anayasa Mahkemesinin 20.5.1998 tarih 1998/10 esas 1998/18 karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş; aynı zamanda iptal  kararının resmi gazetede yayınlanacağı güne kadar (1998/3-2 karar sayısı ile)  yürürlüğünün  durdurulmasına  karar  verilmiş;  bu  karar 20.5.1998  iptal kararı ile 12.12.1998 tarihli  resmi  gazetede yayımlanarak infaz edilebilir hale gelmiştir.
Hemen  belirtmek  gerekirki,  iptal  edilen  kanuna  yöre oluşan kazanılmış  hakların  korunması;  buna  bağlı  olarak  hukuka ve Devlete güvenin sağlanması, hukuk devletinin en önemli amaçlarından olan huzurlu ve istikrarlı bir ortamın yaratılması için Anayasa'nın 153/5. maddesi ile iptal kararlarının geriye  yürüyemiyeceği  kuralı  kabul  edilmiştir.
Nitekim  değinilen  bu  kural  (keyfi tasarrufları ve haksız kazançları önlemek;  adalet  ilkesini gerçekleştirmek gibi bazı istisnalar dışında) tüm Yüksek Mahkemelerce aynen kabul edilerek uygulana gelmektedir.
Yine uygulamada ve doktrinde; devanı eden uyuşmazlıklar ve tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kuralın derhal yürürlüğe girme (L.efet immediat dela loi novelle) niteliği nedeniyle uygulanacağı görüşü benimsenmiş olmakla yukarıda değinilen  6.maddenin birinci fıkrası hükmü vakıf taşınmazlara ait kira sözleşmelerini 27.4.1998 tarihinde sona erdirip işlevini tamamlamış ve hukuki sonucunu doğurmuştur. Bu itibarla belirtilen tarihden sonra devam eden bir hukuki münasebetin (kira ilişkisinin; veya taraflar arasındaki çekişmenin varlığı kabul edilemez. Bunun yanında kira sözleşmeleri, bir taraf işlemini veya koşulu gerektirmeksizin kanun gereği sona erdiklerinden önceki sözleşmeler hakkında mahkemelere başvurma olanağı da bulunmamaktadır. 4331 sayılı kanunun 6.maddesinin 2 ve 3 . fıkralarında öngörülen sureler ve açılacak davalar ise tamamen yeni yapılacak kira sözleşmelerine ilişkin olduğundan son bulan kıra sözleşmelerine ait bir uyuşmazlık olarak değerlendirilemez.
Açıklanan ilkeler gözetildiğinde iptal kararının geriye yürümesini zorunlu kılan bir nedenden söz etme olanağı yoktur. Aksinin kabulü Anayasa'nın 153/5. maddesine ve kazanılmış hak kuralına ters düşen bir sonuç ortaya çıkarır.
Somut  olayda  davalıya yöntemine uygun biçimde gerekli tebligat, yapılmış  davalı  suresi  içerisinde yeni bir kira sözleşmesi yapmayarak taşınmazda haksız elatan (işgalci) durumuna düşmüştür.
Hal  böyle  olunca  elatmanın  önlenmesine  de  karar verilmesi, gerekirken,   buna   yönelik   isteğin   reddedilmesi   isabetsizdir...) gerekçesiyle  bozularak  dosya  yerine  geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz  edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
Vakıf yoluyla meydana getirilen ata yadigarı mimari eserleri korumak onarılarak  Türk Kültürünün gelecek  nesillere  intikalini sağlamak  vakıf  malları  ekonomik  şekilde  işletmek görevini yüklenen Vakıflar  Genel  Müdürlüğü  ile  mülhak  vakıfların  bütçe  gelirlerinin
tamamına yakını  vakıf   taşınmazların  kiralanması ile elde edilen kira gelirlerinin oluşturduğu ne var ki uzun süreli sözleşmeler günün değişen ekonomik   şartları,  yargı organlarından  zamanında  istenilen  artışa ilişkin karar alınmaması, ısıtma aydınlatma, işçi ücretleri gibi zorunlu giderlerdeki  artışlar  sonucu  vakit   taşınmazların  kiralarının  zaman
içerisinde  çok  düşük  seviyede  kaldığı  hatta birçok iç yerinde gelir gideri karşılıyamadığı, gerekçesiyle vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son   vermek  amacıyla  tabii  afetlerden  zarar  gören  taşınmazların afet öncesi kiracılarına kiracılık hakkı tanınması ve devam etmekte olan kira sözleşmelerinin sona erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul kiraları hakkında kanuna ek Bir Geçici madde eklemesine dair 4331 sayılı kanun 23.1.1998 tarihinde kabul edilip 27.1.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu Kanunun 2.maddesiyle 6570 sayılı Gayrimenkul kiraları Hakkındaki Kanuna eklenen geçici 6.maddesinin birinci fıkrasında Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mulhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer hükmü getirilmiştir.
Maddenin daha sonraki fıkralarında ise yeni yapılacak kira sözleşmesi için vakıflar genel müdürlüğü ve mutevellilerin yapacağı işlemler yeni kira sözleşmesinin koşulları ve süresi, eski kiracının yeniden kira sözleşmesi yapmaması halinde tahliyesi bildirilen yeni kira bedeli hakkında mahkemeye başvurma yolları hükme bağlanmıştır.
4331 sayılı Kanun ile 6570 sayılı Kanuna Eklenen Geçici 6.maddenin birinci fıkrasının açık hükmüne göre mazbut ve mulhak vakıflara ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmeleri kanunun yürürlüğe girdiği 27.1.1998 tarihinden üç ay sonra yani 27.4.1999 tarihinde son bulmaktadır. Aynı maddenin üçüncü fıkrası ise Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mutevellilerce bildirilen kira bedeli ve koşullarını kabul eden eski kiracıya yeni kira sözleşmesi yapmak üzere üç ayı takip eden otuz günlük başka bir süre tanınmış, kira sözleşmesi sona ermesine karşın önceki kiracıyı bu otuz günlük sürenin son bulduğu 27.5.1998 tarihine kadar fuzuli şagil saymayarak mecuru kullanmasına izin vermiştir.
4331 sayılı Yasanın Anayasaya aykırı olduğu iddiası ile açılan dava üzerine Anayasa Mahkemesince 20.5.1998 tarih 1998/10 esas 1998/3-2 sayılı kararla yürürlüğü durdurma aynı tarih 1998/10 esas 1998/18 sayılı karar ile de kanunun iptaline karar verilmiş yürürlüğünün durdurma kararı 23.5.1998 iptal kararı ise 12.12.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak bağlıyıcı nitelik kazanmıştır.
Yargıtay  özel  Dairesi ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; 4331  sayılı Yasanın  geçici 6'ncı maddesi anlamında eski kira sözleşmelerinin  ne  zaman  son bulmuş sayılacağının tayin ve tesbitinde toplanmaktadır.  Bu  konuda  4331  sayılı  Yasa  ile  getirilen  geçici 6.maddenin birinci fıkracının hükmü açık olup yukarıda değinildiği üzere eski  kira  sözleşmelerine bu fıkra hükmüyle 27.4.1998 tarihi itibariyle son verilmiştir. Yasanın sonraki fıkraları ve üçüncü fıkradaki üç ayı takip eden  otuz  günlük  süre,  yapılacak  yeni  kira  sözleşmelerine ilişkindir. Esasen kanun koyucunun amacı da eski kira sözleşmelerine son vermek raicine uygun kira  bedeli  ile  yeni  kira  sözleşmelerinin yapılmasını  sağlamaktır.  Nitekim madde metninden de açıkça izlenildiği üzere eski kira sözleşmelerinin sona ermesi, yasada öngörülen "Aylık
Süre" dışında   hiçbir  ön koşula, yapılmadı istenilen hiçbir işlem veya irade izharına bağlı  tutulmamıştır.  O  nedenle salt yasanın yürürlük tarihinden itibaren üç ayın  geçmesiyle  eski kira  sözleşmelerinin doğrudan muhfesih olacağının kabulü gerekir.
Bu açıklamalardan sonra, Anayasa Mahkemesi Kararlarından iptal hükmünün  geriye  yürüme  (extunç)  etkisinin  hukuki  kapsam  ve  alanı üzerinde durulmasında yarar vardır.
Öncelikle  belirtelim  ki,  Hukuk  Genel Kurulu bu konuyu, somut olayın  zorunlulukla sunduğu "kazanılmış haklar" çerçevesinde ve sınırlı bir düzeyde  tartışmış ve  tahlil  etmiştir.  Yine  işaret  edelimki, kazanılmış hakların  varlığı   halinde  iptal kararlarının  geriye
yürümeyeceği ilkesi kurulda oybirliği ile kabul edilmiştir.
Gerçekte de, Anayasal yargıda idari yargıdaki iptal kararının (extunç) geriye yürüme etkisi ilke olarak kabul edilmemiş ve iptal edilen kuralın baştan beri geçersiz duruma geldiği esası benimsenmemiştir. Diğer  bir anlatımla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının geri yürümezliği kuralına öncelik tanınmıştır. (Anayasa Mad.153)
Anayasanın 153/V  maddesine  bakıldığında, iptal kararının geri ; yürümeyeceği ilkesine, yasa  koyucu tarafından bir istisna tanınmadığı kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın görülmektedir.
Ne varki, bu anayasal hükmün salt faizi yorumla uygulanması, zaman zaman hakkaniyet  nesafet, eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı sonuçlar yaratabilir (Bkz.N.Bilge anayasa mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği sorunu, Ankara Baro Dergisi 1990/3, sh.332) o nedenle Anayasanın 153/V maddesinin istisnalarının varlığı öğretide ve yargıda gündeme getirilmiş ve tartışılmıştır.
Türk Anayasal sisteminde benimsenen iptal kararının geriye yürümezliği kuralının getiriliş amacı Devlete güven duygularını sarsmamak Devlet yaşamında kargaşaya neden olmamak, toplum huzurunun sarsılmamasını saylamak olarak özetlenebilir.
Esasen bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde. tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların (kazanılmış haklar) korunması hukuk devletinin gereğidir.
O nedenle hukuksal ve maddi alanda etkisini göstermiş hukuk kaideleri uyarınca tamamlanmış ve sonuçlarını doğurmuş bulunan kazanılmış haklara Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün geri yürümeyeceğinin kabulü kaçınılmazdır.
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır.
Kazanılmış  hakları  ortadan  kaldırıcı  nitelikte sonuçlara yol açan   yorumlar. Anayasanın  (2)  nci  maddesinde  açıklanan  "Türkiye Cumhuriyeti  sosyal bir hukuk devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi   toplumsal   kararlılığı,  hukuksal  güvenceyi  ortadan  kaldırır,
belirsizlik ortamımı neden olur ve kabul edilemez.
Ayrıca; 4331 sayılı Yasanın yayım tarihi olan 27.1.1998  tarihinden başlayan ve aynı yasanın 6/1.maddesinde öngörülen 3 aylık süre 27.4.1998 tarihinde sona ermekte ve bu tarihte taraflar arasındaki kira sözleşmesinin sona ereceği ifade edilmektedir.
Kural olarak; taraflar arasındaki kira sözleşmesi bu tarihte yasal koşullara uygun olarak işlevlerini tamamlamış ve hukuki, sonuç ve hükümlerini hasıl etmişse davanın tarafları yönünden objektif statüden sübjektif statüye geçerek kişiye ait bir nitelik kazanmış olur. Buna göre; Anayasa  Mahkemesinin iptal kararı ve yürürlüğün durdurulması kararı davacı vakıflar idaresi yararına kazanmış hakkın vücut bulmasından sonra devreye girmişse geriye etkili biçimde hukuki sonuç doğurmayacağının kabul edilmesi gerekir.
Ne varki somut olayda davalı kiracı 3 aylık yasal süre dolmadan 13.4.1998 tarihinde kira tespit davası açmıştır. Bu durumda davacı Vakıflar idaresi lehine kazanılmış hakkın varlığından sözedilemez.
Yerel mahkemenin direnme gerekçeleri yerinde bulunmamışsa da sonucu itibariyle doğru bulunmuş olup yukarıda açıklanan gerekçeyle onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı (710.000) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına 26.1.2000 gününde, sonucunda oybirliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı idarenin davadaki talebinin dayandığı 4331 sayılı Tabi afetlerden zarar gören Vakıf Taşınmazların afet öncesi kiracılarına kiracılık hakkı tanınması ve devam etmekte olan kira sözleşmelerinin sona erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı gayri menkul kiraları hakkında kanuna bir ek ve bir geçici madde eklenmesine dair kanunun 2.maddesiyle 6570 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 6.maddesidir.
Anılan Yasa hükmü 27.1.1998 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş ancak, Anayasa Mahkemesinin 20.5.1998 gün ve 1998/10-18 sayılı kararı ile Anayasa aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Mahkeme söz konusu kararıyla ayrıca; yasanın uygulanmasından doğacak ve sonradan giderilmesi olanaksız durumların ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalması için iptal kararının resmi gazete'de yayınlanacağı güne kadar maddenin yürürlüğünün durdurulmasına hükmetmiştir.
İptal edilen geçici 6.maddenin birinci fıkrasında davacı idarenin mazbut ve mülhak vakıflarına ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerinin yasanın yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona ereceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında da, bu süre içerisinde idare ve vakıf mütevellileri taralından belirlenecek yeni kira bedeli ve şartlarının kiracıya tebliğ olunacağı hükmü getirilmiştir, bu koşulları kabul eden kiracılarla (üç ayı takibeden otuz gün içinde yeniden kira sözleşmesi kurulması imkanı da üçüncü fıkra ile sağlanmıştır.
İdare taralından belirlenen kira bedeline karşı süresi içinde dava açılması halinde, verilen karar kesinleşinceye kadar idarece saptanan yeni k i r a bedeli üzerinden ödemeye devam olunacağı beşinci fıkra ile öngörülmüş; mahkeme kararının kesinleşmesinden başlayarak otuz gün içinde, mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni kira sözleşmesi yapmaya hakkı bulunduğu da yedinci fıkrada düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelere göre yasa ile öngörülen temel amacın davacı idarenin mazbut ve mulhak vakıflarına ait taşınmazlarına ilişkin kira sözleşmelerinin yasada belirlenen koşullara göre özellikle kira bedeli bakımından yenilenmesi olduğu kuşkusuzdur.
Geçici 6.madde bir bütün halinde incelendiğinde; bir yandan yasa , ile  tayin edilen üç aylık sürenin geçmesi halinde önceki kıra sözleşmelerinin sona ereceği hükmüne yer verilmişken diğer taraftan idarece bildirilen kira bedelinin kabulü halinde yasada sözü edilen üç ayı takiben otuz gün içinde yeni bir kira sözleşmesi yapılacağı; kira bedel ine karşı suresi içinde bu sürenin ne olduğu açık olmamakla birlikte otuz günlük sure olduğu sonucuna varılmaktadır dava açılması halinde mahkemece verilen kararın kesinleşmesine kadar idarece tesbit edilen kira bedelinin ödenmesine devam edileceği ve kesinleşmeden, başlayarak otuz gün içinde de mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni sözleşme yapına hakkı bulunduğu ifade edilmektedir.
Şu hale göre geçici 6.maddenin 1.fıkrasında kira sözleşmelerinin yasanın yürürlük tarihi olan 27.1.1998 den üç ay sonra 27.4.1998 tarihinde sona ereceği belirtilmesine rağmen diğer fıkralar hükümlerine göre kira ilişkisinin çekişmesiz hallerde 27.5.1998 çekişmeli durumlarda ise mahkemece verilecek kararın kesinleşmesinden itibaren otuz gün sonrasına kadar devam edeceği sonucuna varılmaktadır. Öyle ise 27.4.1998 tarihi itibariyle kira akdinin sona erdiği ve kiracının bu tarihte haksız işgalci durumuna düştüğü söylenemez.
Durum bu iken, söz konusu yasa Anayasa Mahkemesince 20.6.1998 tarihinde Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş aynı tarihte de yürürlüğün durdurulmasına karar verilmiştir. Yani kiralayan kiracı ilişkilinin devamına olanak tanınan otuz günlük sürenin dolma tarihi olan , 27.5.1998 gününden önce yasa hükmünü yitirmiş, uygulama olanağı ortadan kalkmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulması hükmüne kadarki süreç içerisinde, iptal edilmiş olsa dahi bu yasada ön görülen kurallar gereği oluşan yeni statülerin yeni kira sözleşmesinin yapılması,  kiralananın  boşaltılması  vs.gibi)  korunacağı muhakkaktır.
Anayasanın 153. maddesi yer olan "iptal   kararlarının  geriye yürümezliği"  ilkesi  ile "kazanılmış hak" kuralı aksine düşünce tarzına engeldir.
Bir hukuk kuralının yürürlüyü sırasında, bu kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması hukuk devletinin gereğidir. Tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi onlar üzerinde hukuki sonuçlar doğurmaması kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder.
Bu bakış açısı ile somut olay yönünden iptal edilen yay a hükmü geriyi hır hak kazanılması bunun korunmaya değer olduğunun ileri sürülebilmesi için, öncelikle, Anayasaya aykırı dahi olsa dahi anlamda bir kurallar bütününün ayakta olması gerekir. Oysa, Anayasa Mahkemesi 20.5.1998 tarihinde hem yasayı iptal etmiş, hem de yürürlüğün durdurulması karar vermiş, yürürlüğün durdurulması kararı da, 23.5.1998 günü yayınlanmıştır. Bu tarih Vakıflar idaresi ile kiracı arasında yeni şartlarla kira ilişkisinin devamına olanak tanınan, bir aylık sürenin içine rastlamaktadır. Böylece yarım kalmış bir düzenleme ile hak kazanılmasına olanak verilemez. Korunmaya değer kesin olarak edinilmiş bir haktan söz edilemez.
Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam öden hukuki durumlara yeni düzenleyici  kuralın  (olayımızda iptal hükmü) derhal yürürlüye girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır (Hukuk Genel  Kurulu 153.madde 1987/2-860,1988/232). Diğer taraftan anayasanın 153.maddesi ile  Anayasa  Mahkemesinin  kuruluşu .ve yargılama usulleri
hakkındaki  2949 sayılı Kanunun 53.maddesinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye  yürüyemiyeceğini belirtilmişse de, bu hükmün iptal kararlarının  çekişme  haline  getirilmemiş  işlemlere etkili olmayacağı manasında  Anlaşılması  gerektiği  diğer  bir  anlatımla  bu hükümlerin kazanılmış subjektif hakların korunması amacına yönelik bulunduğu henüz oluşmamış  veya çekişme  halinde getirilmiş olaylara teşmil edilemiyeceği muhakkaktır. (Anayasa  Mahkemesinin 8.12.1967 gün ve 1961/59-1967/1095 19.12.1989 gün ve 1989/14-1989/49 kararları).
Ayrıca; bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda bu statüye bağlı öznel (subjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısı ile bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasanın bağlayıcılığı Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasanın üstünlüğü ilkesi, Anayasa'ya aykırı bir kuralın aykırılığın saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasına kesinlikle önler. İptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı belirtilen anlam çerçevesinde geçerlidir. 'anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 gün ve 1989/11-1989/48 sayılı kararı).
Hukuk  Genel  Kurulunun  önüne yelen bu işte davacının. Vakıflar idaresince  belirlenip kendisine bildirilen kira bedeline itiraz ederek, geçici  6.maddenin 5.fıkrası  hükmü  uyarınca  tesbit davası açtığı, bu davanın  halen  derdest  bulunduğu  anlaşılmaktadır.  Sayın  çoğunluk bu davadan  bahisle,  davacı  yararına kazanılmış bir hakkın bulunmadığı ve  kiracının  kiralananda  haksız  işgalci  olmadığı  gerekçesi  ile  yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği sonucuna varmıştır.
Yüksek Genel Kurul tarafından çoğunlukla benimsenen bu gerekçeye katılma  olanağı  yoktur. Zira Anayasa'ya aykırılığı 20.5.1998 tarihinde saptanarak  iptal edilen bir yasa hükmünün,  aradan iki seneye yakın bir süre geçmesine rağmen uygulanır olduğunu kabul ederek, davalının taşınmazda oturmasının yasal dayanağı olarak kabulü, Anayasa'nın 153/3 ve 153/son maddesini uygun bir düşünce tarzı olamaz. Yukarıda da değinildiği üzere, anayasaya aykırılığı saptanmış bir kuralın, iptal hükmünden sonra, şu veya bu şekilde, şunun veya bunun yararına uygulama alanı bulması, hak doğurması düşünülemez.
Hal böşle olunca anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulmasına dair kararının verildiği 20.5.1998 gününe kadar oluşan tamamlanmamış (iptal edilmeseydi 27.5.1998 gününe kadar tamamlanma olanağı gözetilerek) hukuki durumlara iptal edilen yasa hükümlerinin uygulanamıyacağı, dolayısı ile kiracı konumundaki davalının haksız fuzuli işgalci durumuna düşmeyeceği görüşündeyim. Yerel Mahkeme kararının bu gerekçelerle doğru olduğu ve onanması gerekçesi düşüncesiyle sayın çoğunluk kararına katılmıyorum.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini