 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 2000/13-794
Karar no: 2000/833
Tarih: 26.4.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- HİLE ( Ahlaka Aykırı Şekilde Kazanç Temin Eden Bir Kulübe Fazla Kazanç Elde Edeceği Şeklinde Aldatılarak Üye Olmak )
- CEZA MAHKEMESİ KARARI ( Mahkumiyet Kararının Hukuk Davasına Etkisi )
- AHLAKA AYKIRI BİR MAKSADIN ELDE EDİLMESİ İÇİN VERİLEN ŞEYİN İADESİ ( Hile Etkisiyle Verilmesi Durumu )
- DOLANDIRICILIK ( Ceza Mahkemesi Mahkumiyet Kararının Hukuk Davasına Etkisi )
818/m.53,65,504
1086/m.76
765/m.503
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 20.5.1999 gün ve 1998/659 E-1999/401 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 5.10.1999 gün ve 1999/5959- 6672 saylılı ilamiyle; ( ...Davacılar, davalı tarafından düzenlenen bazı toplantılara katılarak kazanç yolu ile para kazanacakları vaadi ile kandırılıp her birinden 2450 DM. alınmasına karşın herhangi bir kazançları olmadığını, dolandırıldıklarını ileri sürerek vermiş oldukları 4900 DM.nin tahsilini istemişlerdir.
Davalı, davacıların T. Uluslararası Matematiksel Kazanç Sistemine girip gayelerinin kendilerinden önceki şahıslar gibi sisteme yeni üyeler kazandırarak para kazanmak olduğunu, sisteme girerken ödenen parasında hile olduğunu savunarak haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, Uluslararası Matematiksel Kazanç Sistemi Başvurusu ile dava konusu ettikleri bedeli geri talep etmemek koşuluna bağlı olarak sisteme hibe etmişler, ne kadar çok kişiyi kandırıp sisteme dahil edersek o kadar çok para kazanırız gayesi ile de T. İnternational'a katılmışlardır.
Uluslararası Matematiksel Kazanç Sisteminin gayeside sisteme katılanların, bu sisteme ne kadar kişi dahil ederlerse o nisbette kazanç sağlayacakları esasına dayalı olmasıdır. Başlangıçta bu sisteme Başbakanlık Hazine Müşterşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü tarafından 4.12.1996 tarihinde izin verilmişken sonradan 1.9.1997 tarihinde birden çok kişiden usulsüz ve yetkisiz para toplanmış olması nedeniyle verilen iznin iptal edildiği görülmüştür. Böylece güttüğü gayenin ahlaka ve adaba aykırı, kanunun suç sayıp yasaklandığı faaliyetlerden olduğu kumar mahiyetinde bulunduğu anlaşılmıştır. Davacıların da böyle bir sisteme dahil olmaları başkalarını yanıltıp daha çok kazanç sağlama amacına yönelik olması nedeniyle kumar niteliğinde olduğu gibi ahlaka ve adaba da aykırıdır. Davacıların bu işlemleri sosyal hayatta güven ve devamlılık sağlamayacağı gibi kamuoyu tarafından benimseneceği de düşünülemez.
Öyle olduğu için ahlaka aykırı bir maksadın elde edilmesi için verilen bir şeyin geri alınması mümkün değildir. Kaldı ki davacılar, bu parayı geri almamak koşulu ile sisteme hibe etmişlerdi.
Bu itibarla BK.nın 504 ve 65.maddeleri gereğince para verilmiş olsa dahi borç oluşmayacak ve geri alınmasını gerektirmiyeceğinden davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırır olup bozmayı gerektirir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Bir davada öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirmesini yapmak ve uygulanacak Yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir ( H.U.M.K. md. 76 ). Sav savunma ve toplanan deliller karşısında öncelikle uyuşmazlığın BK.nunun 53.maddesi açısından değerlendirmeye alınması kaçınılmazdır. Somut anlatımla "Uluslararası Bilgi İşlem ve Matematiksel Kazanç Sistemleri Ticaret Danışmanlık Hizmetleri" adı ile kurulan sistemin kurucuları hakkında Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 1998/6-280 E, 1998/359 K. sayılı ve 24.11.1998 günlü kararının uyuşmazlığa etkisi yönünden BK.nun 53.maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi ve hukuki tesbitin yapılması zorunludur.
Bunun için, anılan Ceza Genel Kurul Kararında kesin olgu olarak kabul edilen yönelin aynen alınmasında yarar vardır.
Somut olay yukarıda değinilen hususlar ışığında ele alınıp değerlendirildiğinde; H. K.'ın T. Uluslararası Bilgi İşlem ve Matematiksel Kazanç Sistemleri Ticaret Danışmanlık Hizmetleri." adı ile sistemi kurup, para toplamak ve organizasyonda görev alacak kişileri saptadığı, kurucu olarak kendisine T. ve Türkiye Direktörü payesini verdiği, lüks yerlerde yemekli ve müzikli toplantılar düzenlediği toplantıya katılanların kendi araçlarıyla toplantıya katılmarı ve toplantıdan hemen sonra yine araçlarıyla kimse ile görüşmeden ayrılmalarının sağlandığı, yapılan konuşmalarla 26 ülkede organize oldukları, iflas etmelerinin söz konusu olmayacağı şeklinde telkinde bulunulduğu, üyelere gizlilik anlaşması imzalatıldığı, kabul başvurusunda uluslararası bir yapılandırma içinde olduklarını gösterecek şekilde DATA ADMİNİSTRATION SERVİCES DAS AG Merkezi Tug-İsviçre tarafından yönetilen T. İNTERNATIONAL" başlığı kullandıkları, gizlilik anlaşması ile organizasyon hakkında kişilerin bilgilendirilmeleri engellenip, konuşulanların gizli kalmasının sağlandığı, konuşmacılara çeşitli matematiksel işlemlere üye olduklarında çok para kazanacakları yönünde telkin ve açıklamalarda bulunduğu, kendi servetlerinden örnekler verilerek bu sistemin çok kazançlı bir sistem olduğu düşüncesini katılanların zihninde oluşturulduğu, üye olmaya karar verilenlere helen form imzalatılarak alkışlarla, t....lı olduğu belirtilerek tebrik edildiği ve kendisine lider ünvanı verildiği, tahsil edilen paraların T..... Direktör sistem müdrüü, sistem müdür yardımcısı, sistem danışmanı, sistem yöneticisi, lider ve data arasında paylaştırıldığı, bu şeklide katılımcının inceleme ve araştırma eğiliminin etkisiz hale getirildiği, bu organizasyon içinde H.K.'ın T. ve direktör, F. B.'ın İstanbul sistem müdürü, A. H.' İzmir sistem müdürü, S.'ın sistem müdür yardımcısı, L., R. ve T.'in data adına toplantılara katılıp bu kuruluş adına faaliyet yürüttükleri, üye kayıtlarını tuttukları ve kuryelik yaptıkları; bu sanıkların eylem birliği içerisinde hile ve desiselerle mağdurların fikri faaliyetlerini etkiledikleri, onlarda psikolojik bir körlük yarattıkları, matematiksel işlem ve tablolarla üyelerde hatalı bir inanç meydana getirdikleri, çok para kazanılacağı vaadi, yüksek volümlü müzik, devamlı alkışlarla katılımcıların sağlıklı düşünme yeteneğinin ortadan kaldırıldığı, oluşan hatalı inanç ve kanaatin devamının sağlandığı, belirtilen sanıkların, toplantıya katılmalarının üye olunmasına kadar ki, zaman içerisinde ustaca hazırlanmış mizansen ve yalanlarla mağdurları kandırdıkları, kullanılan hile ve desisenin mağdurları bulundukları subjektif durum nazara alındığından kandırıcı nitelikte olduğu, sanıkların gerçek durumu açıklamaldıkları zira, sistem gereği zincirin halkaları genişledikçe üye temin etmenin zorlaşacağı, belli bir müddet sonra üye teminin imkansız hale geleceği ve sistemin bu aşamada çökeceği, son üye olanların bu işleyiş içerisinde para kazanma olanağının bulunmadığı, bu durumun bilinçli olarak gizlendiği, bu eylemler nedeniyle mağdurlar zarara uğratılarak sanıkların haksız kazanç elde ettikleri, bir kısım mağdurların başlangıçta ödedikleri katılım bedelinin daha sonra kendilerinin de üye bulmak suretiyle zararlarının giderilmiş olmasının sanıkları açısından oluşan suçu ortadan kaldırmayacağı bu şekilde sanıkların eylemlerinin hukuki boyuttan çıkıp cezai sorumluluğu gerektiren dolandırıcılık suçu niteliğini aldığı anlaşılmıştır.
Çok açık biçimde görüldüğü üzere; Kesinleşen bu ceza hükmü ile davalının dolandırıcılık suçundan mahkumiyeti, fiilin "hukuka aykırılığı" ve "illiyet bağının varlığı; diğer bir anlatımla sözleşmenin hilenin etkisi ile yapılmış olduğu saptanmıştır. Şu durum karşısında maddi olgu konusundaki Ceza Mahkemesinin kabulü Hukuk Hakimini bağlayacağında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır ( BK.Md.53 ).
Anılan Yargıtay Ceza Genel Kurul Kararında da vurgulandığı şekilde, T.C.K. 503.maddesinde bir kişiyi, kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler yaparak hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına haksız menfaat sağlamak dolandırıcılık suçunu oluşturacağı hükme bağlanmıştır.
Bu suçun oluşabilmesi için:
1- Hile ve desise yapılması,
2- Hile ve desisenin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte olması,
3- Mağdurun veya başkasının zararına kendisi veya başkasına haksız yarar sağlanması koşullarının gerçekleşmesi aranır.
Hile bir işlem yapmak için bir kimsenin iradesinden yanlış bir kararın doğmasına ve bu kararın aksiyon haline gelmesine sebep olma halidir. Az yukarıda açıklanan maddi olgu ve hukuki belirlemelerin ışığında BK.nun 53.maddesi hükmünce, Ceza Mahkemesi Kararlarının hukuk hakimini bağlayıcılığı esasları gözden kaçırılmayarak sonuca kavuşulduğunda;
Taraflar arasında kurulan, "T. Uluslararası Matematiksel Kazanç Sistemi Kabul Başvurusu" başlıklı sözleşmenin davalının davacıyı hileye düşürerek ve hileli davranışları sonucu düzenlenmesini sağladığının kabulü gerekir. Hemen bu bağlamda belirtelim ki; BK.65.maddesi hükmüne göre haksız veya ahlaka aykırı bir maksat istihsali verilen şeyin istirdadının mümkün olmayacağını benimseyen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1999/13-990 E, 1999/956 Karar sayılı ve 17.11.1999 günlü kararına konu teşkil eden davanın; davalısı bu davada olduğu gibi sistemin kurucu ve yöneticileri değildir. Sistem yöneticileri dışında; diğer bir ifade ile sistem zincirinin alt halkalarında bulunan kişilere karşı açılmış en önemlisi bu konumdaki kişiler arasında gelişen somut olayın kendine özgü durumu ve delilleri değerlendirilerek karar oluşturulmuştur. Dahası haklarında bağlayıcı bir ceza kararı da bulunmamaktadır.
O nedenle anılan Hukuk Genel Kurulunun 17.11.1999 günlü kararı hukuken bağlantılı ve etkili bir emsal niteliğinde kabul edilemez. Açıklanan nedenler altında yerel mahkemenin direnme kararı usule ve yasaya uygundur onanmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 26.4.2000 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.