Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2000/13-51
K : 2000/54
T : 2.2.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Elazığ 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.9.1998 gün ve 1997/585 E.1998/631 K.sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 3.5.1999 gün ve 1999/1659-3463 sayılı ilamı ile (...Davacı, davalıların miras bırakanı Zeki Ç... adına tapuda kayıtlı arsa üzerinde dava dışı yüklenici Sebahattin  S... tarafından yapılan binadan 18.10.1991 tarihli sözleşme ile bir daire satın aldığını inşaatın yapımı sırasında yüklenicinin olduğunu inşaatın az bir bölümünün eksik kaldığını arsa sahiplerine düşen üç dairenin davalılar tarafından teslim alındığını yüklenici ile yaptığı sözleşme gereğince "alacağın temliki" hükümlerine göre yüklenicinin halefi olarak kendisine verilen dairenin 1997 Bayındırlık birim fiyatlarına göre değerinin saptanmasını fazla hakları saklı kalmak kaydıyla 1.500.000.000 TL. alacağın reeskont faiziyle davalılardan ödetilmesini istemiş ek dava ile de her iki davada toplam 2.176.926.118 TL.nın davalılardan ödetilmesini istemiştir.
Davalılar davacıyla aralarında hukuki bir borç ilişkisi ve akit bulunmadığını, daire bedelinin muteahidin mirasçılarından istenmesi gerektiğini, davacı tarafça açılan tescile icbar davasının reddedildiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 2.049.462.170.TL.nın dava tarihlerinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan ödetilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının, dava dışı muteahhit Sebahattin S...'den harici sözleşme ile bir daire satın aldığı tarafların kabulündedir. Dava dışı muteahhit ile arsa sahipleri arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince muteahhidin payına düşen daireyi harici sözleşme ile davacıya devretmesi alacağın temliki niteliğinde bulunduğu ve yazılı da yapıldığı için geçerlidir. Ne varki bu sözleşme tarafları bulunan davacı alıcı ile dava dışı müteahhidi bağlar. Değişik bir anlatımla davacı, bu sözleşmeden doğan haklarını davalı arsa sahiplerinden isteyemez. Kaldı ki, daha önce açtığı  tescil davası da reddedildiğine göre ortada bir kesin hüküm varlığından sözedilmesi gerekir. O halde, mahkemece bu yön gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle isteğin kabul edilmiş olması bozmayı gerektirir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDENLER : Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara temyiz dilekçesinde ileri sürülen hükme etkili itirazların Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 3.5.1999 gün ve 1659-3463 sayılı ilamında ayrı ayrı ele alınıp cevaplandırılmış bulunmasına ve özellikle davada salt "İFA MENFAATİNİN" diğer bir deyimle "Dairenin gerçek değerinin" istenmiş bulunmasına oysa davacının ancak açacağı başka bir davada istemin kendine özgü hukuki niteliğinde gözetilmek suretiyle en önemlisi davanın yasal şartlarının oluşması ve kanıtlanması durumunda;
1983/3 E.1998/1 K.sayılı ve 25.1.1984 günlü Yargıtay Tevhid İçtihat ilkelerine ve BK.169. 371 ve MK.2.hükümlerine dayanarak talepte bulunabileceğine göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 2.2.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, davalıların miras bırakanı ile dava dışı yüklenici arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak, yüklenici ile yaptığı sözleşme uyarınca yükleniciye isabet eden bağımsız bölüme bağlantılı hak satın aldığını ve bedelini ödediğini ancak yüklenicinin inşaatı tamamlayamadan olduğunu bu nedenle kat karşılığı inşaat sözleşmesinin münfesih olduğunu ileri sürerek yükleniciye yaptığı ödemeler karşılığı temlike konu bağımsız bölümün saptanacak bedelinin davalılardan tahsiline hükmedilmesini istemiştir.
Dosya kapsamından davalılar miras bırakan ile dava dışı yüklenici arasında Elazığ 1.Noterliğince onaylı 24.1.1990 tarihli kat karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği davacının bu sözleşmeye dayanarak yükleniciden 18.10.1991 tarihini taşıyan sözleşme ile inşa edilen taşınmazdan bağımsız bölüme bağlantılı hak temellük ettiği bu temliknameye dayanarak açtığı hükmen tescil davasının redle sonuçlandığı inşaat sözleşmesinin devamı sırasında ve inşaat tamamlanmadan yüklenicinin olduğu mirasçılarının da mirasını reddettiği anlaşılmaktadır.
Tartışmasız bu olgular gözetilerek yerel mahkemece dava kısmen kabul edilmiş yüksek Özel Daire ise, kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve buna bağlı temlikin geçerli olduğunu ne varki sözleşmelerin tarafları bakımından hüküm ifade edeceğini davacının arsa sahiplerinden hak talebinde bulunamıyacağını diğer taraftan açılan ve reddolunan tescil davasının da kesin hüküm teşkil edeceğini gerekçe yaparak, davanın reddi gerektiği düşüncesiyle yerel mahkeme kararını bozmuş. Yüksek Hukuk Genel Kuruluda özel daire kararını çoğunlukla benimsemiştir.
Öncelikle. davacı tarafından, davalılar aleyhine hükmen tescil isteği ile açılıp, redle sonuçlanarak kesinleşen kararın eldeki dava bakımından kesin hüküm oluşturduğu yolundaki kabule katılma olanağı bulunamamıştır, bilindiği üzere, HUMK.nun 237.maddesi anlamında kesiti hükmün varlığından sözedilebilmesi için davalarda taraf, konu ve sebep birliğinin mevcudiyeti gereklidir. Oysa önceki dava ayna yönelik tescil ,istemini içerirken, eldeki dava kişisel hak niteliğini taşıyan sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan tazminat taleplidir. bu bakımdan her iki davada sebep birliğinin bulunduğu söylenemez.
Diğer  taraftan, temelde akitlerin yalnızca tarafları bakımından bağlayıcı  olup,  onlar  hakkında  hukuki  sonuç  doğuracağı bilinen bir kuraldır.  Kat  karşılığı inşaat  sözleşmeleri.  Satış eser nitelikleri itibariyle karma; arsa sahibinin, yükleniciye henüz karcı edimini yerine getirmeden kendisine geçirilmiş veya geçirilmesi vaadedilmiş hakları veya bunların bir kısmını üçüncü kişiye devretme yetkisi verdiği hallerde de birleşik sözleşme niteliğindedir. Bu nitelikte kat karşılıyı inşaat sözleşmesi yapan arsa sahibi de yükleniciye devrettiği, hakkın
üçüncü  kişiye  devredilebileceğini  bilen  kimsedir.  Buna  baştan rıza göstermemiş, icazet vermiştir.
Hal  böyle  olunca,  artık  arsa  sahibi  ile yüklenici arasında düzenlenen akdin,  iki taraflı olma özelliğini kaybettiği, yükleniciden hak  temellük eden üçüncü kişileri de kapsayan çok taraflı bir akit niteliğine büründüğünün kabulü gerekir. Böyle bir akdi ilişkide de, akde dahil olan üçüncü kişileri yok sayarak çözüm üretilemez. Daire ve onu benimseyen Hukuk Genel Kurul kararında ifade edildiği üzere, çok taraflı ilişkinin reddiyle. akitlerin isteklerini yekdiğerine karşı ileri sürmesi gerektiği düşüncesi kabul edilemez.
Eldeki davada, arsa sahibi ile yüklenici arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinin (kurucu sözleşme) ile yüklenici ve davacı arasında düzenlenen temlike dair (katılım sözleşmesi) sözleşmenin hukuka uygun ve geçerliliği tartışmasızdır. Bu husus Daire bozma kararında da vurgulanmıştır. Hu durumda; davalının, akde konu taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile yapımı öngörülen binada, kendisine temlik edilen hakka bağlantılı daire satın almayı amaçladığı muhakkaktır. Ayıca, davacının, yükleniciden temellük ettiği hakkın, yükleniciye yapacağı emek ve masraf karşılığı devredildiğini bildiği de açıktır. Ne var ki, bu hak, yükleniciye, arsa sahibince ve onlar arasında düzenlenen. karşılıklı uygun iradeleri ile devredilen kısımdan aktarılmıştır. Bu durumda yüklenici üzerindeki hakkın illetsiz ve sebepsiz olduğu söylenemiyeceği gibi davacının, yükleniciden hak temellük ettiği sırada, yüklenici ile arsa sahibi arasındaki kar karşılığı inşaat sözleşmesi de ayaktadır. Öyle ise davacı da sebebi belli, yolsuzluktan ari bir hak iktisap etmiştir.
Yüklenicinin ölümü ile ifa imkansızlığının ortaya çıktığı, inşaatın yarım kaldığı somut olayda, arsa sahibinin davacıya karsı sorumluluğunun dayanağı kuşkusuz yüklenici ile yaptığı kat karşılığı eser  sözleşmesi  ve bu sözleşme ile verdiği temlik yetkisidir. Muhakkak ki,  sözleşme ve yetki bulunmasaydı, davacının, hak edinmesi olanaksızdı; davacının yüklenici ile yaptığı temliknamenin davacıya hak sağlaması ve bunu arsa sahibinden talebi mümkün görülmezde, Ne varki, değinilen sözleşmeler zincirinin mevcudiyeti davacının zararı ile onay arasında sebep sonuç ilişkisinin varlığını ortaya koymaktadır. Burada arsa sahibinin sorumluluğu da sebep sorumluluğudur. Bu sorumlulukta ise kusur şartı aranmaz; kusurun yerine özen borcunun eksikliği geçer. Gerek arsa sahibi gerekse yükleniciden hak alan davacı içinde aynı derecede düşünülmesi gereken özen borcunun yerine getirilmesindeki eksiklik ise sorumluluğu ortadan kaldırmayıp Borzlar Kanunun 44.maddesi gereğince tazminattan indirimi gerektirir.
Diğer taraftan, eksik dahi olsa yapılan inşaat Medeni Kanunun 648.maddesi gereğince arzın mütemmim cuz'ü olur. Yine Medeni Kanunun 649.maddesi hükmü gereği yapılan (enbiye) kal olunmadığı takdirde arsa sahibi, inşaat malzemesine karşılık hakkaniyete uygun bir  tazminat vermekte yükümlüdür. Bu yükümlülüğü yükleniciye olduğu kadar, ondan hak temellük edene karşı da mevcuttur. Aksi halde, eldeki davada çarpıcı bir şekilde görüldüğü gibi arsa sahibi nedeni olmayan bir şekilde zenginleşecektir. Böyle bir zenginleşmenin de hukuken izahı yoktur.
Bu gün uygulamada; kat karşılığı inşaat sözleşmesine ve bundan kaynaklanan temliki işlemlere dayalı çekişmelerde, tam ifa, yani yüklenicinin edimini tam olarak yerine getirmesi gerektiği ön şartı çoğunlukla kabul edilegelmektedir. Bu kabulde yükleniciden hak devralan kimsenin onun halefi olduğu yüklenicinin haketmediği şeyi başkasına temlik edemiyeceği düşüncesi egemendir. Ancak Borçlar Kanununun 162 ve takibeden maddelerinde kısmi temliki yasaklayan bir hüküm bulunmadığı gibi yukardan beri açıklanmasına çalışılan görüşler doğrultusunda çekişmeli hale gelen işlerde kısmi ifanın kabul edilmesinin hakkaniyet ve adalet ilkelerine daha uygun olacağı düşüncesindeyim.
Açıkladığım nedenlerden ötürü, Özel Daire ve onu benimseyen Hukuk Genel Kurulunun bozma kararlarına katılmıyorum.
Ayrıca akde konu yapının yüklenici tarafından gerçekleştirilme oranı belirlenmek keza yüklenicinin temlik edebileceği hak miktarı saptanmak yapılan ödemeden arsa sahibinin üzerinde kalması gereken bölüm ayrılmak gerektiğinde Borçlar Kanununun 44.maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle davacı zararına hükmetmek gerekirken, bu kıstasları gözetmeyen yerel mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerektiği inancındayım.
 
 
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini