 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2000/11-745
K : 2000/734
T : 05.04.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "rücuen tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 8.12.1998 gün ve 1997/831, 1998/1023 sayılı kararın incelenmesi Davalı sigorta şirketi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 6.5.1999 gün ve 1999/1549-3662 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, müvekkili şirkete kasko sigortalı aracın davalıların malik, sürücü ve sigortacısı olduğu araç ile çarpışması sonucu hasarlandığını ileri sürerek sigortalısına ödenen tazminatın davalılardan tahsilini dava etmiştir.
Davalı B... Sigorta A.Ş. vekili, poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduklarını savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davalıların olayda 5/8 oranında kusurlu bulundukları gerekçesiyle, davalı M. Ali yönünden davanın vazgeçme nedeniyle reddine, 77.000.000 lira tazminatın 3.4.1997 tarihinden itibaren reeskont faizi ile diğer davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı B... Sigorta A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
1-Davalı B... Sigorta A.Ş. vekili, davacı sigortalısının müvekkili lehine ibraname verdiğini bu nedenle 3. Kişiye poliçe limitinin tümünün ödendiğini ileri sürerek, Polatlı 2. Noterliğinin düzenlediği 22.4.1997 tarih 3322 sayılı ibranameyi sunduğundan bu savunma üzerinde durularak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan incelemeye dayalı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
2-Bozma sebep ve şekline göre mümeyyiz davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı B... Sigorta A.Ş. Vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, TTK. 1301 maddesinden kaynaklanan kasko sigorta rücu davasıdır.
TTK.nün 1301 maddesine göre sigortacının yasal halefiyet nedeniyle 3 kişi aleyhine rücu davası açabilmesi için sadece sigortalısına sigorta bedelini ödemesi yeterli olmayıp, ayrıca sigorta ettiren kimsenin vaki zarardan dolayı üçüncü şahsı dava hakkı mevcut olması gerekir. Çünkü sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra TKK. 1301.maddesindeki yasal halefiyet hükmünden yararlanarak hukuken sigorta ettiren kimsenin yerine geçer. Bu suretle sigorta ettirenin aynı zarardan iki defa tazminat almasına olanak verilmemiş olur. Esasen, yasa koyucu halefiyet ilkesiyle, sigorta ettirenin sigorta aracılığı ile zenginleşmesine de engel olmak istemiş ve bu nedenle de TTK 1301/2 maddesindeki müeyyideye yer verilmiştir. TTK.nün 1301/2 ye göre sigorta ettiren sigortacıya intikal eden haklarını ihlal edecek bir hal
ve harekette bulunursa sigortacıya karşı sorumlu olur. Burada söz konusu hak (dava) hakkıdır. Nitekim sigorta ettiren, sigortacıdan sigorta tazminat bedelini aldıktan sonra, zarara neden olan 3 kişiyi, veya onun Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısını ibra etmiş ise veya o kişi aleyhine dava açması durumunda sigortacının rücu hakkı tamamen kullanamaz hale gelir. Bu durumda dava hakkı bir anlamda dava şartıdır. Dava konusu olayda, dava dışı sigorta ettirenin davacı sigorta şirketinden sigorta tazminat bedelini aldıktan sonra davalı Mali Sorumluluk Sigortacısına da ibraname verdiği ve bu ibranamenin yargılama aşamasında mahkemeye sunulmadığı temyiz aşamasında temyiz dilekçesine eklenerek Yargıtay'a verildiği anlaşılmaktadır.
HUMK.nun 188 cümle 2 de "hakimin resen nazarı dikkate alması" kanunen iktiza eden hususlar" , deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden 'gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir. (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 1990 l cilt sh 900 vd. Prof. Dr. Sami Üstündağ Medeni Yargılama Hukuku Cilt MI-İst-1997 sh. 280, 871). O halde dava hakkının varlığının veya düşmüş bulunmasının incelenmesi, doğrudan hakime verilmiş ödevlerden olduğundan, Yargıtay dahi önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının tamam olup olmadığını, kendiliğinden gözetebilir.
Davanın hukuksal niteliği ve somut olayın özelliği gereği az yukarıda açıklananlardan ayrı borçlu temyiz aşamasında dava konusu borcu söndüren nitelikte bir belge (makbuz) vermişse bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Diğer bir anlatımla yargılama aşaması henüz tamamlanmamış böyle durumda borcu itfa eden belgenin değerlendirilmeye alınmalıdır. Gerçekte de, yargılamada davayı inkar eden davalının davayı inkara yönelik savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapar. O nedenle davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddia aksine delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Hal böyle olunca, temyiz aşamasında sunulan borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz
edilemeyeceğinin (HUMK. Md. 202/11,111) kabulü zorunludur.
Mahkemece hukuki değerlendirmede hataya düşülerek yazılı şekilde direnme kararı verilmesi
usule ve yasaya aykırıdır, bozma nedenidir.
SONUÇ : Davalı Sigorta Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 5.4.2000 .gününde, oyçokluğu ile karar verildi.