Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2000/10-987
K : 2000/973
T : 7.6.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "rücuan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6.iş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 2S.9.I999 gün ve 99/87 E.- 99/1499 K. sayılı kararın incelenmesi davacı kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10 Hukuk Dairesi'nin 30.11.1999 gün ve 99/5518- 8681 K. sayılı ilamıyla; (...Dava Bağ-Kur tarım sigortalısı bulunan Sebahattin Y...'un ölümü üzerine hak sahiplerine 2926 sayılı Kanun gereğince bağlanan gelirlerin peşin değerinin üçüncü kişilerden tahsili istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı 2926 sayılı Kanunun 47. maddesidir. Mahkemece artış gelirlerinin 1479 sayılı Yasanın 63.maddesine göre istenilemeyeceğine dayanarak 2926 sayılı Yasanın 47.maddesi uyarınca Bağ-Kur'un rücu davası reddedilmiştir. 1479 sayılı Yasanın 63.maddesinde 3396 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gereğince Bağ-Kur rücu alacağı yapılan yardımların ilk peşin değeri ite sınırlıdır. Davanın yasal dayanağını teşkil eden 2926 sayılı Yasanın 47.maddesinde ise, ilk peşin değere ilişkin bir sınırlama olmadığı gibi 3396 sayılı Kanunun 2926 sayılı Kanundan sonra yürürlüğe girmesine rağmen 1479 sayılı Kanunun 63.maddesine uygun biçimde 2926 sayılı Yasanın 47.maddesinde değişiklik yapılmadığı gibi, bu madde hükmü saklı tutularak aynen muhafaza edilmiştir. Bu dunumda Bağ-Kur tarım sigortalıları ile bunların hak sahiplerine yapılan yardımların üçüncü kişilerin sorumluluğunda artık ilk peşin değer sınırlamasından söz edilemez. Davacı Kurum bu çevrede zamanaşımı süresi dahilinde ve tavanla sınırlı biçimde ilk peşin değerler yanında artışları da isteyebilir.
Buna göre mahkemece yapılacak iş, ilk davada Bağ-Kur tarım sigortalısı Sebahattin Y...'un kesinleşen 4/8 kusuruna göre hak sahipleri tarafından açılıp davalılar aleyhine kesinleşen davada tavan zarar hesabı incelemesi yapılıp yapılmadığının tespiti gelir durumu gözönüne alınarak alınmış, yeterli ve dosya kapsamına uygun bir rapor mevcutsa bu raporun, böyle bir rapor mevcut değilse hak sahiplerinin tavan zararlarını belirleyecek bir rapor alındıktan sonra delilleri bu çevrede değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, Davalı Bağ-Kur'un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN  : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, 2926 Sayılı Tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 47'nci maddesi uyarınca, Bağ-Kur'un, 3'ncü kişinin suç sayılır hareketi sonucu bu kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir durumun doğması halinde 3'ncü kişiden yapılan yardımının ilk peşin değerini mi yoksa yardımlardaki artışı da isleyebilip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Şu haliyle, davanın yasal dayanağı sözü edilen 2926 Sayılı yasa'nın 47'nci maddesidir. Bağ-Kur'un anılan maddeye dayanarak rücu hakkını kullanabilmesi için 37ncü kişinin suç sayılır hareketinin
gerçekleşmiş olması ve sigortalıya kanunda" sayılan yardımların yapılması gerekir. Olayda davalının suç sayılır hareketi ile Bağ-Kurlunun öldüğü ve hak sahiplerine aylık bağlandığı, davacının Bağ-Kurluya bağlanan ilk peşin değerli aylık ile sonradan aylıklardaki artışın peşin değerini rücuan davalıdan istediği mahkemece ilk peşin değerli aylığa hükmedildiği, aylıklardaki artışa ilişkin talebin reddine karar verildiği görülmektedir. Bilindiği gibi Bağ-Kur yürürlükteki kat sayıyı uygulamak suretiyle sigortalıya aylık bağlamakta, müteakip senelerde Bütçe Kanunu ile saptanan katsayıya göre daha önce bağlanan aylıkları arttırmaktadır. Bağ-Kur'un bağlanan ilk aylığın peşin değerini isteyebileceği çekişmesizdir. Uyuşmazlık kanunla aylıklarda yapılan artışın peşin değerinin istenilebilip istenilemeyeceği konusu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Hemen belirtelim ki, artışların rücu yolu ile istenebilmesi için yasanın özü ve sözünün böyle bir yoruma uygun olması gerekir. Oysa 47'nci maddede aynen "...Kurumun, sigortalı veya hak sahiplerine bu kanunda belirtilen gerekli yardımları yapar... 3'ncü kişilere rücu eder" hükmü yer almakta olup artışların istenebileceğine dair her hangi bir hükme yer verilmemiştir. Aksinin kabul edilmesi halinde tazmin sorumlusunun devamlı olarak yıllarca dava tehdidi altında bırakılmasına üstünlük tanınır ki, böyle bir yorum hukukun evrensel kurallarına aykırı düşeceği gibi yasa koyucunun bu şekilde hukuka aykırı sonuç doğuracak biçimde "norm" koyması düşünülemez. O halde madde konular amacına uygun olarak yorumlandığında artışların istenemeyeceği sonucuna ulaşılacağında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Bozma kararında açıkça belli olmamakla birlikte, Özel Dairenin 506 Sayılı Yasa'nın 26'ncı maddesinde kabul edilen halefiyet ilkesinden esinlenerek artışların istenebileceği sonucuna vardığı anlaşılmaktadır. Oysa 26'ncı maddenin düzenleniş biçimi ile 47'nci maddenin düzenleniş biçimi birbirinden tamamen farklıdır. 26'ncı maddede "...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere Kurumca işverene ödettirilir", hükmü yer almıştır. Bu hüküm gerek 1.7.1994 tarih ve 1992/3 Esas, 1994/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında, gerekse Yargıtay uygulanmasında halefiyet olarak vurgulanmış ise de, ancak ne 47.maddede ne de 2926 Sayılı Kanunda bu tür rücu davalarının "halefiyet" esasına göre açılabileceğine dair her hangi bir hüküm bulunmadığı gibi "halefiydi çağrıştıracak başka ter hükme de rastlanılmamaktadır.
Öbür yandan diğer Bağ-Kur sigortalılarının Sosyal Sigorta haklan 1479 Sayılı "Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nda düzenlenmiş olup bağlı oldukları Sosyal Güvenlik Kuruluşu "Bağ-Kur"dur. 2926 Sayılı Yasaya tabi olan sigortalıların bağlı oldukları kuruluş da Bağ-Kur'dur. 1479 Sayılı Kanunun 63'ncü maddesinde, yapılan yardımların ilk peşin değerinin istenilebileceği dolayısıyla artışların istenemeyeceği hükme bağlanmıştır. Maddenin ilk metninde böyle bir hüküm yok iken 3165 Sayılı Yasa ile az önce işaret edilen değişiklik getirilmiştir. 63.maddede dahi 506 Sayılı Yasa'nın 26'ncı maddesine koşut her hangi bir hüküm bulunmamaktadır. Tersine yapılan yardımların ilk peşin değerinin istenebileceği öngörülmüş olmakla halefiyet ilkesinden uzaklaştırmıştır. Şayet Yasa koyucu halefiyet esasını benimsemiş olsaydı, 63'ncü maddede veya diğer maddelerde Bağ-Kur'un rücu hakkının halefiyete dayandığını açıkça belirtmesi gerekirdi. Nitekim, Medeni Kanunumuzda, Türk Ticaret Kanununda halefiyete dayanan hukuki düzenlemeler özellikle gösterilmiştir. Dahası asıl temel Kanun olan 1479 Sayılı Kanunda artışların istenemeyeceği hükmü getirilmiş iken 1479 Sayılı Kanuna nazaran özel nitelikteki 2926 Sayılı Yasa'dan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde artışların istenebileceğini kabul etmek çelişki teşkil eder ki, Yasa koyuncunun böyle bir çelişkiyi amaçlamış olması düşünülemez. Kaldı ki, bu yön amaçlansaydı 47'nci maddede açıkça belirtme yapılırdı. Esasen çelişkili davranış içine girmeyi mazur gösterecek makul ve hukuki bir nedende bulunmamaktadır.
Deyim yerindeyse 2926 Sayılı Kanun 1479 Sayılı Kanun'un şemsiyesi altındadır. Temel Kanun'da artışlar istenemediğine göre daha özel nitelikteki 2926 Sayılı Yasa gereğince de artışların talep edilememesi hukukun mantık ve yorum kuralına uygun düşeceği kuşkusuzdur.
Açıklanan bu nedenle usul ve kanuna uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunun değiştiren 3165 sayılı Kanun gereğince kurumdan harç alınmasına gerek olmadığına, 7.6.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Uyuşmazlık konusu olan husus Bağ-Kur'un Tarım Bağ-kur sigortalılarına bağladığı ölüm aylıklarında katsayı artışı nedeniyle yapılan ödemelerin zararlandırıcı sigorta olayına neden olanlardan halefiyet yoluyla istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
2926 sayılı Kanunun 47.maddesi, kanunda sayılan yardımların tutarı için Kurumun 3.kişilere rücu edebileceğini belirtmiştir. Bu düzenlemede yasa koyucu ilk peşin değer sınırlandırması getirmediğine göre maddenin açık ifadesine dayalı lafzi yorumla, ilerde meydana gelecek artışların da Kurumca istenebileceği sonucuna varılması gerekir.
Sayın çoğunluk, Kurumun rücu alacağının 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi hükmünü kıyasan uygulayarak ilk peşin değer ile sınırlı olacağını kabul etmiş ise de kıyas yoluyla varılan bu sonuç kanımca yorum ve kıyas ilkelerine aykırı düşmektedir.
Zira yorum iki kısımdır:
1-Açıklayıcı yorum: Yasa metnindeki amacı açıklayan yorumdur.
2-Genişletici yorum: Kanun koyucunun maksadını keşifte yasa hükmünü genişleten ve tamamlayan yorumdur. Buna tamamlayıcı yorum da denir.
Kıyas yoluyla yapılan yorum ise genişletici yorumun bir çeşididir. Hemen belirtelim ki, kıyas sınırlandırma ve ortadan kaldırma için değil, genişletme için uygulanmalıdır.
1479 sayılı Kanun'un 63.maddesindeki sınırlandırmayı kıyas yoluyla ve yasanın rücu hakkı sahibi olan Kuruma bahsettiği bu hakkı daraltıcı bir şekilde 2926 sayılı Kanunun 47.maddesi için de uygulamak yukarıda açıklandığı üzere yorum ve kıyas kurallarına aykırıdır.
Yasanın açık olan hükümlerini yoruma tabi tutarak kanun koyucunun söylemediği bir kuralı yorum yoluyla söyletmek doğru değildir.
2926 sayılı Kanunun 47.maddesi Tarım Bağ-Kurlular için uygulanan bir maddedir. Olayımızda ölen kişinin Tarım Bağ-Kur'lu olduğu ise açıktır. Böyle olunca davanın yasal dayanağı 47.maddedir. Bu madde ise artışların istenemeyeceğine dair sınırlandırıcı bir hüküm getirmemiştir. Kaldı ki, kıyas yoluyla başvurulan 1479 Kanunun 63.maddesi 20.6.1987 gün ve 3396 sayılı Kanunla değiştirilerek ilk peşin değer sınırlandırması getirilmiştir. Yasa koyucu eğer istese idi 47.madde için de böyle bir sınırlandırma getirebilirdi.
Bu nedenle sonradan meydana gelen artışların istenemeyeceğine dair yere! mahkeme kararının 10.Hukuk Dairesi bozma karan doğrultusunda, açıklanan yasa hükmüne aykırı olduğu ve bu nedenle bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini