 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2000/10-710
K : 2000/242
T : 29.03.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "rücuan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Anraka 4.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.09.1999 gün ve 1999/1232-1457 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 15.11.1999 gün ve 1999/8075-8165 sayılı ilamı ile (...Kabulün geçerli olabilmesi için, mahkeme tarafından kabul edilmesine gerek yok ise de mahkemenin davalının bu beyanının gerçekten davayı kabul niteliğinde olup olmadığını ve Kanunun öngördüğü şekilde yapılıp yapılmadığını araştırması gerekir. (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu madde 93)
Maddi olayda davalının kabul beyanının içeren dilekçenin varlığı hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmemiş ayrıca davacı tarafça mahkemeye ibraz edilememiştir. Davalı da yargılama sırasında davayı kabul ettiğine dair bir beyanda bulunmamıştır.
Kaldı ki mahkeme dışı kabul ile dava kendiliğinden son bulmaz. Davacının böyle bir kabulün varlığını ispat etmesi gerekir. Bu nedenle ortada geçerli bir kabul beyanı mevcut değildir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olguları gözeterek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabule karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz, edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davalının davayı mahkeme dışı kabulünün geçerli olup olmadığı, ayrıca davayı kabul dilekçesinden dönebilip dönemiyeceği noktasındadır.
Davalı, ilk celsede, kendisine asaleten çocuklarına velayeten mahkemeye verdiği beyanında; "Ben her ne kadar 6/5/1999 tarihinde açılan davayı kabul etmişsem de ödeme gücüm yoktur. Bu nedenle
kabulümden vazgeçiyorum. Ben daha önce olaya neden olan taraftan, dava yoluyla bir miktar tazminat
aldım." demiştir. Hemen söylemek gerekirse davalının davayı kabul ettiğine dair herhangi bir dilekçesinin
olup olmadığı bütün aramalara rağmen bulunamamıştır.
Bilindiği gibi, davayı kabul ve davadan feragat, başka hiçbir araştırma ve incelemeye gerek kalmaksızın davayı sonuçlandıran usuli işlemlerdendir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 93'ncü ,' maddesi hükmüne göre, feragat ve kabul beyanı dilekçe ile veya yargılama aşamasında sözlü olarak yapılır. Öle yandan feragat ve kabul beyanının kayıtsız ve şartsız yapılmış olması gerekir. Somut olayda davalının yöntemince öne sürülmüş herhangi bir kabul beyanı yoktur. O itibarla mahkemece, kabul nedeniyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Kaldı ki davalı, davayı kabul etmediğini ilk celsede ifade etmiştir.
Dilekçeyle davanın kabul edildiği iddiasına gelince; yukarıda değinildiği gibi bütün aramalara
rağmen, gerek kalemde gerekse davacı yanında böyle bir kabul dilekçesi bulunamamıştır. Özellikle lehine
olmasına karşın davacı da sözü edilen dilekçeyi mahkemeye verememiştir. Oysa dilekçeyle yapılan kabul
beyanına itibar edilebilmesi için dilekçenin içeriğinin bilinmesi ve ele geçirilmiş olması gerekir. Bu
durumda, davanın dilekçeyle kabul edildiği iddiasına da usul hukuku açısından değer verilemez.
Geçerli bir kabul beyanı olmadığına göre, işin esasına girilmesi, tarafların gösterecekleri delillerin toplanıp incelenmesi, keza mahkemece lüzum görülen araştırmanın yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Her ne kadar ikinci bozma sebebi olarak davanın reddedilmesi gerektiğine işaret edilmişse de bozma kararının bu kesimi doğru değildir. Ancak bozma kararının 6 ncı paragrafında, davalının kabul beyanına itibar edilemiyeceği açıkça vurgulanmış bulunmaktadır. Gerçekten az önce açıklanan nedenlerle
bozma kararının bu kesimi doğru olduğundan Özel Dairenin davanın reddedilmesi gerekliğine ilişkin
karan maddi bir hatadan kaynaklandığı açıktır. O nedenle işin esasına girilerek varılacak sonuç uyarınca
karar verilmesi gerekirken önceki kararda drirenilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 29.3.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.