 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 2000/10-1608
Karar no: 2000/1592
Tarih: 1.11.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "rücuan tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kırıkhan Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.2.1999 gün ve E.97/166- K. 99/22 sayılı kararın incelemesi davacı SSK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 24.5.1999 gün ve E.99/3377, K. 99/3480 sayılı ilamiyle; ( ...Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar, esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa son oturumda tefhim edilen kısa kararın gerekçeli karara aykırı olduğu zaptın ve kararın incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Zira kısa kararda avukatlık parası ile mahkeme masraflarına hükmedilmediği halde gerekçeli kararda bu konuda hüküm kurulmuştur. Öte yandan konuyla ilgili 10.4.1992 günlü ve 1991/7 Esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum'un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlan kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin sermayeli gelir ve cenaze gideri nedeniyle uğranılan kurum zararının rücuan tazmini istemine ilişkindir.
Yerel mahkemenin kısa kararında sadece yargılama gideri ve avukatlık ücreti konusu eksik bırakılmıştır. Daha sonra yazılan gerekçeli kararda bu eksiklik tamamlanmış ve avukatlık ücreti ile yargılama giderleri hüküm altına alınınıştır. Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğu kabul edilmiş ve 10.4.1992 gün E.1991/7, K.1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUMK. 388. maddesi kararın neleri kapsayacağını açıkladıktan sonra son fıkrası ile "Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir hükmü getirilmiştir." Öncelikle belirtelim ki avukatlık ücreti ile yargılama giderleri tarafların istekleri olmasa dahi dava sonucuna göre hakim tarafından doğrudan hükmedilecek dava bölümlerindendir. O nedenle kısa kararda avukatlık ücreti ve yargılama giderleri yazılmayıp, gerekçeli kararda yazılmış olması kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşmasına neden olmaz. Yine hakim tarafından doğrudan hükmedilecek bu kalemlerin gerekçeli karar ile tamamlanması hukuken yeterli olup 10.4.1992 gün E. 1991/7 K. 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına da aykırılık göstermez. Şu durum karşısında yerel mahkemenin kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmadığına yönelik direnme karan yerindedir. Ne var ki davacı kurumun, avukatlık ücreti ve yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden dosyanın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde bulunduğundan, davacı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 1.11.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
10.4.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin teflıim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Somut olayda kısa karar, avukatlık parası ile yargılama giderlerini içermemekte olmasına karşın gerekçeli kararda avukatlık parası ile yargılama giderlerine hükmedilmiştir. Burada kararlar arasındaki çelişki açık seçik ortadadır. Kısa kararda hükmedilmiyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek çelişki kavraınının çağrıştırdığı anlama ters düşen bir algılamadır. İşte somut olayda Hukuk Genel Kurulu çelişkinin bulunmadığına. karar vermekle bağlayıcılığı inkar edilemiyen 1992 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı bir sonuca varmıştır. Oysa yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kanımızca yüksek Kurul bu davada anılan İçtihadı Birleştirme Kararının amacını ve getirdiği kuralı gözardı etmek suretiyle yetkisini aşmış ve yepyeni bir hüküm getirmiş olmaktadır. Zira avukatlık parası ile yargılama giderlerinin kısa kararda hiç gösterilmemiş olmasına karşın gerekçeli kararda gösterilmesi çelişki olarak görülmemiştir. Bu hukuk mantığından çıkan sonuç şudur: Taraflara yüklenen hak ve yükümlülüklerin bir kısmının kısa kararda gösterilmesi bir kısmının gösterilmemesi, keza aynı biçimde gerekçeli kararda dahi belirtilen doğrultuda karar verilmesi aykırılık oluşturmayacaktır. Böyle bir gerekçeye, gerek Hukuk Usulü Muhakemleri Kanununun 388. ve 489. maddeleri, gerekse anılan İçtihadı Birleştirme Kararının getirdiği hüküm karşısında katılmak mümkün değildir.
Öte yandan, bilindiği gibi iş mahkemelerinden verilen kararlara karşı temyiz süresi, tefhimden itibaren 8 gündür. Kısa kararda avukatlık parası ile yargılama giderleri yer almadığı için taraflar gerekçeli kararda bu konuda ne karar verileceğini bilmemektedirler. Gerekçeli karar 8 günden sonra yazılmış ve avukatlık parası ile yargılama gideri hakkında hatalı karar verilmiş ise taraflar temyiz süresini geçirmiş olduklarından yanlışlığı Yargıtaya gitmek suretiyle düzelttirememiş duruma düşeceklerdir. Oysa Hukuk Genel Kurulu Dairemizin görüşünü benimsemiş olsaydı mahkemenin kısa kararı ile gerekçeli kararı uyum içinde olacağından taraflar böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmamış olacaklardır. Gene İçtihadı Birleştirıne Kararına göre aslolan kısa karar olduğundan gerekçeli kararın avukatlık parası ile yargılama giderlerine ilişkin hükmü infaz edilemiyecektir. Zira, gerekçeli karar infaza verildiğinde aleyhine avukatlık parasına hükmolunan taraf kısa karan icra müdürlüğüne götürecek kısa kararda vekalet ücreti ile yargılama giderlerine hükmedilmemiş olduğunu öne süiecektir. İcra Müdürlüğü ile tetkik mercii kısa karara itibar edeceğinden gerekçeli kararda lehine avukatlık parası ile yargılama giderlerine hükmolunan taraf hakkını alamaınış olacaktır.
Belirtmeliyiz ki kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, Kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Bilindiği gibi, tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise halkın mahkemelere olan güveninin sarsılacağı tartışmasızdır. Hatta, İçtihadı Birleştirme kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tesbit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine karar verilmiştir.
Böylece çoğunluğun kararıyla bu ilke dahi zedelenmiştir.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyorum. Dairemizin bozma kararı doğrudur.
Resul ASLANKÖYLÜ -10. Hukuk Dairesi Başkanı