Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 1999/9-968
K : 1999/983
Tarih : 24.11.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "fark kıdem tazminatı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana I. is Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.4.1999 gün ve 1999/196-218 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi'nin 23.6.1333 gün ve 1333/8258-11701 sayılı ilamıyla; (...Davacı isçi 2.12.1363 tarihinde işyerinde çalışmaya başlamış, T.... COMPANY INC. şirketinin yeni dönemde ihaleyi alamaması sonucu davacı isçiye 30.6.1373 tarihinde kıdem tazminatını ödemiştir. Ne var ki davacı ihale üzerinde kalan sonraki işveren nezdinde de ara vermeksizin çalışmasını sürdürmüş ve en son 1333 yılı ilk aylarında emekli olmak suretiyle işyerinden ayrılmış olup kendisine son donem için kıdem tazminatı ödenmiştir.
Davacı önceki ve sonraki dönemlerin birlikte dikkate alınmak suretiyle kıdem tazminatı hesabı yapılması gerektiğinden sözederek fark kıdem tazminat isteğiyle bu davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda davacı isçi tarafından düzenlenen ibranameye dayanarak davanın reddine karar verilmiştir. 15.2.1333 tarihli ibraname VBR şirketine hitaben düzenlenmiş olup, metninde "Adı geçen şirkette çalıştığım zamana ait ... bütün hak ve alacaklarımı tamamen aldım. Adı gecen şirkette gerek hizmetimden gerekse iş akdinin feshinden mütevellit olarak hiçbir hak ve alacağım kalmamıştır. ... VBR ile ABD Hükümetini kat'i ve gayri kabulü rücu olmak üzere tamamen ibra etmiş olduğumu beyan ederim." denildiği gibi ayrıca "Bütün iddia, talep ve davalardan feragat ettiğimi... kabul ederim" ifadesine de yer verilmiş olduğu görülmektedir. Bu içerikli ibranamenin VBR dönemi ile ilgili ve sınırlı olduğu kabul edilmelidir. Gerçekten ibraname hakkı ortadan kaldıran bir itiraz niteliğinde olup içeriğinin değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi konusunda özellikle iş hukukunda büyük bir hassasiyet gösterilmelidir. Ancak böylelikle is hukukunun isçiyi koruma temel ilkesine uyulmuş ve isçilik hakları mevzuatımız çerçevesinde güvenceye alınmış olur. Bundan başka belirtmek gerekir ki ibranameye ekli ödeme belgesindeki hesaplamalarında son dönemle ilgili., olduğu açık seçik ortadadır. Bu şekilde düzenlenen ibranamelerin gerek Dairemiz ve gerek Hukuk Genel Kurulu uygulamalarında kararlılık kazanmış şekilde içerikleriyle sınırlı olduğu kabul edilmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular karsısında tüm süre dikkate alınarak kıdem tazminatı hesaplaması yapılmalı ve daha önce ödenmiş olan miktar aradan geçen süre içinde yürürlüğe giren faiz oranlarıyla birlikte mahsup edilmek suretiyle kalan miktar hüküm altına alınmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece 15.2.1999 günlü ibranamenin dava açma hakkını ortadan kaldıran feragatname niteliğinde olduğunu, feragatin dava konusu uyuşmazlığı esastan sona erdireceğini, 1475 Sayılı iş Yasa'sının 14/8 maddesine göre aynı kıdem süresi için birden fazla kıdem tazminatı ödenemeyeceğini, bu kuralın kamu düzeni ile ilgili olduğu nedeniyle buna aykırı olan Toplu İş Sözleşmesine dayanılarak kıdem tazminatı ödenen önceki çalışmaların yeniden değerlendirilemeyeceğini belirtmek suretiyle önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına gerek olmadığına, 24.11.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davacının 2.12.1968 tarihinde davalının üs bakım müteahhidi olduğu ABD Silahlı Kuvvetleri işyerinde çalışmaya başladığı ve bu çalışmasını aralıksız olarak sürdürüp 1.2.1999 tarihinde emekli olmak suretiyle isten ayrıldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Kıdem tazminatına ilişkin bir içerik taşımayan matbu olarak düzenlenen 15.2.1999 tarihli, ibranamede davacı, davalı şirkette geçen hizmeti ile ilgili hak ve alacağının kalmadığı bütün iddia, talep ve davalardan feragat ettiğini belirterek, işveren VBR ve ABD hükümetini ibra ettiği görülmektedir.
Davacının üyesi olduğu sendika ile işveren arasında 1.1.1998-31.3.2000 dönemini kapsayan toplu iş sözleşmesinin 37. maddesinin C ve D bentlerinde Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 19.4.1963 tarih ve 1983/1355-3895 sayılı kararına da atıf yapılmak suretiyle, isçilerin TUMCO, TUSLOG, AAFES, BSİ , HNSİ, VBR ve bunu takip eden Türkiye üs bakım müteahhidinin işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin tamahının kıdem tazminatı hesabında geçerli hizmet süresi sayılacağı kuralına yer verildikten sonra, anılan maddenin E bendinde, yukarıda D bendinde belirtilen işyerlerinde çalışarak ayrılmış ve işverenin işyerlerinde yeniden istihdam edilmiş isçilerin nihai kıdem tazminatlarının ödenmesini gerektiren hallerde, kıdem tazminatı D bendinde belirtilen hizmet sürelerinin toplamı üzerinden hesap edilecek ve var ise daha önce kendisine ödenen miktarın mahsup edileceği, F bendinde ise, yukarıdaki C, D ve E bentlerinde belirtilen esasların 1.10.1983 tarihinden sonra ise girenlere uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir.
Davalı işveren, davacının 1.7.1973-30.9.1983, 1.10.1983-30.9.1988 tarihleri arasında B... Services ve H... and N... Şirketlerinin ayrı tüzel kişilikleri bulunmasına rağmen o şirketlerde gecen çalışmalarını, 1.10.1988 tarihinde kendi işyerinde başlayan çalışması ile birlikte değerlendirerek, kıdem tazminatı ödemiştir. Davacının verdiği ibraname davalı tarafından kabul edilen dönem için ödenen kıdem tazminatını kapsamaktadır. Zira varolmadığı savunulan bir hakkın ibrasından da söz edilemez.
Öte yandan, davacının ise girdiği 2.12.1968 tarihinden beri isi ve işyeri değişmeksizin 30.6.1973 de ihaleyi kaybederek işyerini sonraki üs bakım müteahhidi B... Services şirketine devreden T... Company tarafından ödenen ve adına kıdem tazminatı verilen ödemenin, olsa olsa, ileride hak edileceği düşünülen kıdem tazminatına mahsuben yapılan bir avans niteliğinde olduğu düşünülmelidir. Zira, o zamanki işveren işyerini davacının hizmet akdini feshetmeksizin B... Services Şirketine devretmiştir. Bizi bu görüşe sevk eden, davacıya süresi belirsiz hizmet akitlerinde verilmesi gereken ihbar öneli veya ihbar tazminatı uygulamasının yapılmamasıdır. Davacı 30.6.1973 tarihi itibariyle yapılan ödemeyi kabul etmek zorunda kalmıştır. Çünkü isçi işverene karsı zayıf durumdadır. Böyle bir ödemeyi kabul etmeyen isçinin, işyerini devralan yeni işveren tarafından hizmet akdinin feshedileceği, hayatın olağan akısının tabi bir sonucudur.
Bir başka acıdan olaya yaklaşıldığında da; ABD hükümetine ait işyerinde belirli bir isin bir bölümünde veya eklentilerinde is alan ve isçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran üs bakım müteahhidi davalı, alt işveren ; kendi uyruğunda isçileri çalıştıran ABD hükümeti ise, asıl işveren durumundadır. Alt işverenler değiştiği halde davacı ara vermeksizin kesintisiz olarak emeklilik nedeniyle ayrıldığı tarihe kadar, yaklaşık otuz yıl, çalışmasını sürdürmüştür. Davacı gibi diğer isçilerinde aynı şekilde çalıştıkları dosya içeriğinden anlaşılabilmektedir. Bu durumda müteahhitlerin değişmesi ile hizmet akdinin sona ermediği, tüm çalışmanın bir bütünlük içinde geçtiğinin kabulü gerçeğe uygun düşer. Bu düşünce tarzı, çeşitli Türk kuruluşlarına ait işyerlerinde çalışan isçiler acısından Dairemiz uygulamasında uzun yıllardan beri kabul edile gelmekte olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun tasvibinden geçmiş olduğu gibi, öğretide de benimsenmiştir. Çoğunluğun vardığı sonuç ister istemez Türk işverenleriyle yabancı işverenler arasında ayrım yapılmasına yol açmaktadır ki, böyle bir sonuç Anayasa'nın güvencesi altında bulunan "eşitlik ilkesine" ters düşer.
Dairemizin ve Yargıtay'ın konuyla ilgili kararlarında yer verilip, daha önce kıdem tazminatı ödenmesine rağmen isçinin hizmetine devam etmesi hali ile ilgili olarak ödemenin kötüniyete dayanıp dayanmadığı kriterinin de yanlış anlaşılmaması gerekir. Böyle durumlarda kötüniyetin asıl olarak kabul edilmesi, aksinin ise, işveren tarafından kanıtlanması gerekir. Gerçekten, bir isçi çalışmasını kesintisiz olarak sürdürmekte ise, onun kıdem tazminatının çalıştığı sürenin sonunda ödenmesi gerekeceği açıktır. Arada bir ödeme yapıldığı takdirde, yıllar sonra hizmet akdinin feshinde son yüksek ücret ve gerçek tüm süre üzerinden kıdem tazminatı sorumluluğundan kurtulmak için yapıldığı düşünülmelidir. Aksi halde işveren örneğin, otuz yıl süre ile çalıştırdığı isçi yada isçilerine her bir kaç yılda bir kıdem tazminatı ödeyerek, 1475 sayılı is Kanunu'nun 14. maddesi kurallarına aykırı davranma olanağına sahip olur. Karsı görüş olarak, böyle sıkça ödemeler halinde kötüniyetin belirgin olduğu ileri sürülebilir ise de işverenin kötüniyeti gizlemek için birçok yola başvurabileceği gerçeği de unutulmamalıdır.
Önemli olan husus, kıdem tazminatı ödeme koşulunun gerçekleşmiş olup olmadığının çözümlenmesi sorunudur. Is Kanunumuza göre bu tazminatın sınırlı hallerde ödenmesi ilke olarak benimsenmiş, aksi hal için cezai yaptırım öngörülmüştür. Taraflar anlaşsalar dahi koşullar gerçekleşmemiş ise kıdem tazminatı ödenmesi sözkonusu olamaz.
Bu durumda aynı işyerinde davacıya hizmet akdi feshedilmeksizin önceki döneme ait yapılan ödeme kıdem tazminatı olarak nitelendir ilemeyeceğinden, önceki dönem hizmetin sonraki dönem çalışmasıyla birleştirilerek, son ücret ve tüm süre gözönüne alınarak hesaplanacak kıdem tazminatından daha önce yapılan ödemenin faiziyle birlikte mahsup edilerek davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, davanın reddini hatalı bulduğumuzdan, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyoruz.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini