 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 1999/9-35
Karar no: 1999/54
T: 3.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
818/m.113
1475/m.13
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.12.1997 gün ve 1997/584-948 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 12.5.1998 gün ve 1998/8251- 8771 sayılı ilamı ile; ".....
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Davacının hizmet akdi, 13.1.1997 tarihinde sona erdiğinden çok sonra alınan Yönetim Kurulu kararı ile yapılan ücret zammının davacıya uygunlama olanağı yoktur. Böyle bir zammın daha önce iş akdi sona erdirilen işçiye uygulanabilmesi için Yönetim Kurulu Kararında açıklık olması gerekir. Bu nedenlerle davacının fark kıdem, fark ihbar ve mevcutsa izin ücreti alacaklarının 1997 yılı ücret zammı nazara alınmadan hesaplanması gerekir. Mahkemece yanlış değerlendirme ile 1997 ücret zamlarının hesaplanmaya dahil edilmesi hatalıdır. Yapılacak iş, 1997 yılı ücret zamları nazara alınmadan bilirkişiden hesaplar yapmasını istemek, sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
3. Dosya içerisinde mevcut bordrolarının bazısında fazla mesai ücreti tahakkuku bulunduğu görülmektedir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda bu hususlar üzerinde durulmadan fazla mesai ücreti isteğinin hüküm altına alınması hatalıdır.
4. Davacının daha önce yapılan kıdem tazminatı ödemesi sırasında fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığı anlaşıldığından kıdem tazminatı gecikme faizi isteğinin kabulü, fark kıdem tazminatı alacağı belirlenirse kıdem tazminatı gecikme faiz isteminin de buna göre kabulü gerekir.... Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Taraf vekilleri
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 1. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Davacı işçi, davalıya ait işyerinde 4.9.1990 tarihinden 13.1.1997 fesih tarihine kadar çalıştığı, 1475 sayılı İş Kanunu'nun 13. maddesine göre, aradaki hizmet sözleşmesinin davalı işveren tarafından bozulduğu, davacı, ihbar ve kıdem tazminatları ve doğan işçilik haklarının peşin ödenmeyip taksitler halinde 24.1.1997, 18.3.1997 ve 27.3.1997 tarihlerinde ödendiği ve son taksidin ödenmesi üzerine davacının fazlaya ait haklarını saklı tutmak suretiyle düzenlenen ibranameyi imzaladığı, davacı işçinin işyerinden ayrılmasından sonra davalı işverenin çalışan işçilere ileride yapılacak ücret zamlarından mahsup edilmek üzere %30 avans verdiği, 3.3.1997 tarihinde şirket yönetim kurulunca bu avansın zamma çevrildiği, 16.4.1997 tarihinde bu kez %20 oranında aynı biçimde avans verildiği ve nihayet 12.6.1997 tarihinde de şirket yönetim kurulunca avansın zamma çevrildiği, davacı işçinin işyerinden ayrıldıktan sonra uygulanan zamların ihbar ve kıdem tazminatlarının hesabında dikkate alınmadığını, çalıştığı dönem zarfında yaptığı fazla mesailerin karşılıklarının ödenmediğini ve kıdem tazminatının geç ödenmesi nedeniyle de mevduata uygulanan en yüksek faize hak kazandığını iddia ederek fark ihbar kıdem tazminatları, fark izin ve ücret alacağı ile fazla mesai karşılığı alacağına ve geçmiş günler faizine karar verilmesi isteği ile işbu davayı açtığı dosya içeriğine göre tartışmasızdır.
Öncelikle, çözümlenmesi gereken sorun davacı işçinin işyerinden yukarıda anlatıldığı şekilde ayrıldıktan sonra davalı işverenin işçi ücretlerine yaptığı %30 ve %20 oranlarındaki zamlardan faydalanıp faydalanmayacağı sorunudur. Fesih tarihinde davacı işçiye ihbar tazminatı peşin ödenmiş değildir. Bu şekilde bir ödeme gerçekleşmiş olsa idi, aradaki ilişki kesin bir biçimde sona ermiş bulunacağından bu zamlardan yararlanma olanağı bulunmayacaktı. Yukarıda açıklandığı üzere taksitler halinde ödeme yapıldığı için tam ve peşin ödeme koşulu somut olayda gerçekleşmiş değildir. Bu durumda davacının çalışma süresine göre ihbar öneli sekiz hafta olduğu için bu önel içinde gerçekleştirilen ücret zamlarından yararlandırılmasının kabul edilmesi İş Hukuku'nun işçiyi koruyucu ilkesine uygun düşer. Sekiz haftalık ihbar öneli içine %30 ücret zammı girmektedir ki bunun ihbar, kıdem tazminatları ile ödenmeyen son aylık ücret ve yıllık ücretli izin alacaklarının hesabında dikkate alınması gerekir. bu bakımdan %30'luk zamla ilgili olarak mahkemenin kararı doğrudur. Ne var ki; önel kapsamı dışında gerçekleştirilen %20 zamla ilgili değerlendirme hatalıdır. Bu bakımdan Özel Daire'nin bozma kararına uyulması gerekir.
Öte yandan, fazla mesai karşılığı alacakla ilgili olarak belirtilmektedir ki, davacı işçinin imzasını taşıyan ücret bordrolarının uyuşmazlığın çözümlenmesinde büyük bir önem taşıdığı açıktır. bunun için de dosya içinde bulunan çoğaltılmış bordro nüshalarına göre değil, asılları getirtilmek suretiyle yapılacak değerlendirme sonucu hüküm kurulmalıdır. Kararlılık kazanmış uygulamalara göre imzalı ve dolayısıyla geçerli bordrolarda fazla mesai sütunu bulunup da ödemeler yapıldığı görülmekte ise; itirazi kayıt taşımayan böyle bordrolar davacıyı bağlar. Bir başka deyişle fazla mesai sütunu gösterilmemiş, ya da gösterilmiş olup da dondurulmamış ise, ispat edildiği takdirde davacı işçi iddia ettiği fazla mesai karşılığı ücrete hak kazanır. Somut olayda bu yönün gerçeğe uygun bir şekilde çözümlenebilmesi için az önce belirtildiği şekilde bordro asılları getirtilip değerlendirmeye tabi tutulmak suretiyle sonuca gidilmelidir. Bu bakımdan Özel Daire'nin kararın yerine getirilmemiş olması hatalıdır. Bozma nedenidir.
2. Kıdem tazminatı faizi konusuna gelince; son taksidin ödenmesi sırasında davacı işçinin fazlaya dair haklarını saklı tutmak suretiyle ödemeyi kabul ettiği yukarıda ayrıntılı biçimde açıklanmıştır. Borçlar Kanunu'nun 113'ncü maddesi doğrultusunda düzenlenmiş böyle bir ibraname ihtirazi kayıt niteliği taşımaktadır ki, davacı işçi buna dayanarak tazminatın tamamını daha önce almış olsa dahi ödenmeyen süre için yani taksitlerden herbirinin ödenme tarihlerine kadar geçen dönemlere kadar mevduata uygulanan en yüksek faizin hesaplanıp hüküm altına alınmasını isteyebilir. Bu konuda maddi hata sonucu ihtirazı kayıtla ilgili yanlış değerlendirme yapıldığı açıktır. O nedenle yerel mahkemenin bu kabulü, sonucu itbariyle doğru olup, davacının kıdem tazminatı için geçmiş günler faizine hak kazandığı kabul edilmelidir. Bu nedenle hüküm onanmalıdır.
3. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
SONUÇ :
1. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının; yukarıdaki 1 numaralı bendde açıklanan nedenlerle kabulüne, hükmün bu bendde belirtilen nedenlerle bozulmasına,
2. Davalı vekilinin faize ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile, bu konuda hükmün yukarıda 2 numaralı bendde açıklanan nedenlerle onanmasına,
3. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda 3 numaralı bendde yazılı nedenlerle REDDİNE, 3.02.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.