 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 1999/8-999
Karar no: 1999/999
T: 1.12.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ZİLYETLİKLE İKTİSAP ( “Niza”nın tanımı )
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ( “Niza”nın tanımı )
- NİZA ( Zilyetlikle iktisap )
- ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ ( Zilyetlikle iktisap )
- ZİLYEDİN DAHA ÖNCE AÇTIĞI İPTAL VE TESCİL DAVASININ ALEYHİNE NİZA OLUŞTURAMAYACAĞI
- NİZA SAYILACAK DAVA ( Zilyetlik Süresini Kesen )
- ZİLYETLİĞİN DAVA İLE KESİLMESİ KOŞULLARI
- TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Zilyedin Daha Önce Açtığı Davanın Reddi - Niza )
743/m.639
3402/m.13
818/m.133
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 8.6.1998 gün ve 1998/315, 1998/627 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 3.12.1998 gün ve 1998/5969 - 12709 sayılı ilamı;
( .... Davacı 144 ve 357 parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar davanın reddine karar verilmesini savunmuşlar, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, uyuşmazlık konusu parsellerin 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu uyarınca davalıların murisi Veli Öztürk'e tahsis edildiğini, onunda 1960 yılında kendisine satıp teslim ettiğini, kayıt maliki Veli'nin 14.6.1976 tarihinde vefat ettiğini, 20 yıldan fazla süre ile taşınmaza zilyed olduğunu ve kaydın intikal görmediğini ileri sürerek MK. nun 639/2. maddesi hükmü uyarınca tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının aynı parsel hakkında daha önce açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin 6.5.1992 gün ve 133/350 esas ve karar sayılı kesinleşen hüküm bu dava yönünden niza sayılacağının, bu nedenle davacının zilyetliğinin nizasız ve fasılasız geçmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık konusu parseller 1963 yılında kadastro yolu ile Mehmet oğlu Veli Öztürk adına tesbit ve tapuya tescil edilmiştir. Dosya arasında bulunan Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.12.1976 günlü mirasçılık belgesine göre kayıt maliki Mehmet oğlu Veli'nin 14.6.1976 tarihinde vefat ettiği ve mirasçı olarak davalı gerçek kişileri bıraktığı anlaşılmıştır. Az önce de açıklandığı üzere davacı M.K. nun 639/2. maddesinde belirtilen ölüm sebebine dayanarak iptal ve tescil istemiştir. Kayıt malikinin ölüm tarihinden davanın açıldığı 6.2.1998 tarihine kadar 20 yıldan fazla süre geçmiştir. MK. nun 639/2. maddesindeki yollama nedeni ile aynı maddenin 1. fıkrasında düzenlenen koşulların oluşması halinde böyle bir kayıt hukuki değerini yitirebilir. Mahkemece 1. maddede belirtilen nizasızlık ve fasılasızlık unsurlarının gerçekleşmediğini, yukarıda tarih ve sayısı yazılı hükmün niza oluşturacağını benimsemiştir. Davacının aynı yer hakkında daha önce açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının MK. nun 639/2 ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 32/C maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiştir. Gerçekten de ilk davanın açıldığı 19.5.1998 tarihine göre MK. nun 639/2. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığı gibi davacının ileri sürmüş olduğu harici satışın yapıldığı 1960 tarihinden, tesbitin yapıldığı 1963 tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçmemiş olması nedeni ile davanın reddedilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.Davacı 20 yıllık sürenin dolmasından sonra bu davayı açmıştır. Önceki davanın niza sayılması için davanın taşınmazın zilyedine karşı açılmış olması ve başarıya ulaşmış olması gerekir. İncelenmekte olan olayda davacı Huriye'ye karşı açılmış herhangi bir dava söz konusu değildir. Diğer yönden, o dava içerisinde davacının zilyetliğini kesen herhangi bir itiraz ve def'i de ileri sürülmemiştir. Bu nedenle davacının açmış olduğu iptal ve tescil davası kendi aleyhine niza oluşturmaz. Mahkemenin red gerekçesi açıklanan neden karşısında yerinde bulunmamaktadır. Ne varki davacının kayıt malikinin ölüm tarihinden itibaren 20 yıldan fazla süre ile Yasada belirtilen koşullar altında taşınmaza zilyed olup olmadığı gereği gibi araştırılıp belirlenmemiştir. İddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanması ve ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekir.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu taşınmazlar 4753 sayılı yasa uyarınca davalıların miras bırakanına 1955 tarihinde tahsis edilerek adına tapuya bağlanmıştır. Tapu maliki çekişmeli taşınmazları 1960 tarihinde davacıya haricen satarak zilyetliğini teslim etmiş, 14.6.1976 tarihinde de vefat etmiştir.1963 yılında yapılan tapulama tesbitinde harici satışa itibar edilmeyerek tapu maliki olan davalıların miras bırakanı üzerine tesbit ve tescil edilmiş, tesbit tutanağı kesinleşerek sözü edilen kişi üzerine çap kayıtları oluşmuştur.
Davacı, aynı taşınmazlar hakkında 19.5.1988 tarihinde davalılar aleyhine aynı dava sebebine dayanarak iptal ve tescil davası açmış, 1992/133- 350 esas ve karar sayılı dosyada davalılar açılan davaya karşı koymuşlar, tapu maliki olduklarını harici satışa değer verilemeyeceğini savunmuşlar, sonuçta mahkemece verilen kabul kararını temyiz etmişler, 8. Hukuk Dairesinin bozması üzerine Medeni Kanunun 639/2 ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 32/C maddesindeki koşulların gerçekleşmediği gerekçesi ile dava reddedilmiş, verilen karar derecaattan geçerek kesinleşmiştir.
Davacı bu kez 6.2.1998 tarihinde eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere, davacının zilyetliğine değer verilebilmesi için Medeni Kanunun 639/2. ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b veya 639/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddelerinde yazılı koşulların davacı yararına gerçekleşmesi daha açık anlatımla zilyetliğin malik sıfatıyla çekişmesiz ve ararlıksız olarak öngörülen süreleri doldurması şarttır.
Hemen belirtmek gerekir ki, çekişmesiz bir zilyetlikten söz edilebilmesi için zilyet aleyhine açılmış ve başarı ile sonuçlanmış bir davanın bulunmaması veya kazandırıcı zaman aşımına dayanan zilyetin açtığı davada davalı tarafın bir def'ide bulunmaması gerekir. (B.K. 133/II ) Bunun yanında zaman aşımının kesilmesi için böyle bir davanın mevcudiyeti yeterli olup, bu kararın infaz edilmesine, zilyetliğin geri alınmasına da gerek yoktur.
Somut olayda ise, davalılar önceki davada davacının zilyetlik iddiasına karşı koymuş, tapu maliki olduklarını harici satışa ve buna dayanan zilyetliğe değer verilemeyeceğini savunmuşlar verilen kabul kararına karşı temyiz itirazında bulunmuşlar, temyiz itirazları yerinde bulunarak verilen karar Yargıtay'ca bozulmuş, Yerel Mahkemece bozmaya uyularak dava reddedilerek derecattan geçip kesinleşmiştir. Değinilen bu nitelikteki bir davadan ve verilen karardan sonra taraflar arasında çekişme yoktur demek mümkün değildir. O halde davacı zilyetliği çekişmeli hale gelmiş ve kesilmiştir. Söz konusu karardan sonra da davalı yararına 20 yıllık kazandırıcı süre geçmediği gibi Medeni Kanunun 639/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesinde öngörülen koşullar da oluşmamıştır. Bu nedenlerle yerel mahkeme kararı doğrudur. Onanması gerekir.
Açıkladığımız gerekçe ile sayın çoğunluğun bozma kararına katılmayı mümkün görmüyoruz.
ERASLAN ÖZKAYA 1.HUKUK DAİRESİ BAŞKANI
HÜSEYİN ÖRMECİ 7. HUKUK DAİRESİ BAŞKANI