 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 1999/8-7
Karar no: 1999/33
T: 3.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI
- İMAR VE İHYA
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYEDLİĞİ
- TESBİT DIŞI BIRAKILMA
KARAR ÖZETİ: Tesbit dışı bırakılma işlemi de bir tapulamadır. Davacı; komisyona itirazda bulunmadığı gibi Kadastro mahkemesine de dava açmadığından tesbit dışı bırakılma kesinleşmiştir. Ayrıca; bunlar hakkında kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre de uygulanmaz.
O halde; davacı tesbit dışı bırakılan yerin kazandırıcı zamanaşımı nedeni ile tapuya tescilini istediğine göre; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerindeki sınırlandırma ve şartlar yanında; MK.639/1. maddesi gereğince; tesbit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık kazandırıcı (ihdasi) zamanaşımı zilyedliği de dolmadığından açılan tescil davasının reddine karar verilmesi gerekir.
(743 s. MK. m. 639/1)
(3402 s. Kadastro K. m. 7/4, 10,12, 14,17)
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Çal Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulü, kısmen reddine dair verilen 3.12.1997 gün ve E. 96/181- K. 97/366 sayılı kararın incelenmesi davacı - davalı ve Hazine tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 22.6.1998 gün ve E. 98/490- K. 98/7169 sayılı ilamı ile; (..,Davacı, Mehmet, Hazine ve Belediye Başkanlığını hasım göstererek açtığı ve kendisine ait 5835 parselin doğusuna isabet eden yoldan bir kısmının adına tesciline ilişkin dava ile 5832 parsel maliki Hatice aleyhine açtığı aynı yer Sulh Hukuk Mahkemesinin, 1997/50 esas sayılı dosyası ve keza aynı şahsın 5834 parsel maliki Mehmet aleyhine açtığı aynı mahkemenin 1996/313 sayılı dosyası ile Mehmet'in davacı Mehmet ve Hatice aleyhine açtığı ve bu şahıslara ait 5835 ve 5832 parsellerde yerleri bulunduğuna dair 1996/318 sayılı dosyaların birleştirilerek birlikte yapılan yargılama sonunda yerel mahkemece davacı Mehmet'in 1996/313, davacı Mehmet'in 1997/318 sayılı dosyalarda açtığı davaların reddine, davacı Mehmet'in Hatice aleyhine açtığı 1997/50 sayılı dosyayla ilişkili olarak da teknik bilirkişi Erol'un tarihsiz krokisinde yeşille taralı bölüm için kabulüne ve davacı Mehmet'in 1996/181 sayılı dosyayla ilişkili olarak sözü edilen krokide kırmızı renkli l ve mavi renkle III sayılı bölümlere yönelen davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davacı Mehmet ile davalı Hatice ve Hazine temyiz etmiştir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı Mehmet davalı Hatice ve Hazine'nin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün 1, 2 ve 3. bentlerinde yazılı olan ve 1996/313 esas ile 1997/318 esas sayılı davaların reddine ve 1997/50 esas sayılı dava ile ilgili olarak krokide yeşil renkle gösterilen 5832 parsel bölümünün iptaline dair hüküm bölümlerinin (ONANMASINA,)
Hükmün 4. bendindeki yol olarak tapulama ve kadastro harici bırakılan krokide kırmızı ve mavi renklerle taralı ve birleştirilen 1996/181 esas sayılı davaya konu taşınmazla ilgili temyiz itirazlarına gelince: Davacı, kadastro sırasında tespit dışı biralın dava konusu yerin MK.nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca tescilini istemiştir.
Dava konusu taşınmaz, kadastro işlemi sırasında hukuksal niteliği belirlenerek yol olması nedeniyle tespit dışı bırakılmıştır. Tesbit dışı bırakılma işlemi de bir tapulama işlemidir. Taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesi ile tesbit dışı bırakıldığı tarihte, hak iddiasında bulunan davacının yürürlükte bulunan Yasa hükmü uyarınca bir itirazda bulunmadığı gibi çekişmeli yere komşu 5835 sayılı parselin kadastroca davacı adına tespit edildiği 21.6.1989 tarihinde dava konusu taşınmazın adına tespit ve tescil edilmeyerek tespit dışı bırakıldığına dair yapılan tapulama işleminden haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
Bu tür yerler hakkında hak iddiasında bulunanlar tarafından tespit dışı bırakılma işlemine karşı 3402 sayılı Kanunun 7/4. maddesi hükmüne dayanarak taşınmazın kadastroya tabi olması gerektiği şeklindeki iddia ile komisyona itirazda bulunabileceği gibi kadastro mahkemelerinde itiraz davası ve genel mahkemelerde de ilgili davayı açabilir. Tesbit dışı bırakılan yer üzerinde hak iddiasında bulunan kişi tarafından takip edilecek yol yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Kanununun 2 ve 3402 sayılı Kanununun da 7/4. maddesinde belirtilmiştir. Anılan 7. maddenin 4. fıkrasına göre, "kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerlerin kadastroya tabi olması yolunda iddia vaki olursa, bu kanun gereğince tahdit ve tesbiti açıklanarak kadastro yapılarak tutanak düzenlenir ve iddia sebepleri açıklanarak kadastro komisyonuna tevdi edilir". Komisyonca yapılacak işlem ve incelemenin şekli ve süresi de 10. maddede açıklanmıştır. Bu maddelerde öngörülen süreler içerisinde hak iddiasında bulunulmadıkça yani tesbit dışı kalma işlemi yönünden uyuşmazlık çıkarılıp tutanak düzenlenmedikçe tesbit dışı bırakılma yolunda yapılan kadastro işlemi kesinleşir. Davacının dava konusu taşınmazın tesbit dışı bırakılma işlemine karşı hak iddiasıyla itirazda bulunduğu iddia ve ispat edilmemiştir.
Yargıtayın kararlılık kazanan uygulamalarına göre, tesbit dışı bırakılan bir yerin MK.nun 639/1 ve 3402 sayılı Kanununun 14 ve 17. maddelerine göre tapuya tescil edilebilmesi için tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile Yasada belirtilen koşullar altında zilyedliğin sürdürülmesi gerekir (HGK. 22.3.1995 t. 1994/8-873 E. 1995/216 K.; 19.2.1997 T. 1996/8-768 E. 1997/100 K.; 18.2.1998 T. 1998/8-15-129).
Nizalı taşınmazın hukuki niteliğinin belirlendiği tespit dışı bırakılma tarihinde Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup henüz imar, ihya . ve zilyedlik yoluyla tasarrufa başlanılmadığı, ziraate elverişli hale getirilmediği ve zilyedliğin ancak en erken tespit tarihinde başladığının kabulünün gerekli olduğu tespit işlemi ile ilgili belgelerle ve açıklanan ve aksi iddia ve ispat edilemeyen nedenlerle sabittir.
Davaya ve temyize konu somut olayda tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı 21.6.1989 tarihi ile davanın açıldığı 26.7.1996 tarihi arasında (20) yıllık kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap süresi dolmadığı ve böylece MK.nun 639/1 ile 3202 sayılı Kanunun 14. maddesinde açıklanan tescilin zilyedlik süresi ile ilgili iktisap koşulu tamamlanmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken değişik sebep ve gerekçe ile kabulüne karar verilmesi isabetsiz ve Hazinenin temyiz itirazları yerinde görülmekle kabulü ile hükmün dördüncü bendinde yazılı taşınmazla ilgili bölümünün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı Hazine
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, kadastro sırasında tespit dışı bırakılan dava konusu yerin MK.nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca tescilini istemiştir.
Dava konusu taşınmaz, kadastro işlemi sırasında hukuksal niteliği belirlenerek tespit dışı bırakılmıştır. Tespit dışı bırakılmak işlemi de bir tapulama işlemidir. Bütün yerler hakkında hak iddiasında bulunanlar tarafından; tesbit dışı bırakılma işlemine karşı 3402 sayılı Kanununun 7/4. maddesi hükmüne dayanarak taşınmazın kadastroya tabi olması gerektiği şeklindeki iddia ile komisyona itirazda bulunulabileceği gibi kadastro mahkemelerinde itiraz davası açabilir. Komisyonca yapılacak işlem ve incelemenin şekli ve süresi de 10. maddede açıklanmıştır. Bu maddelerde öngörülen süreler içerisinde hak iddiasında bulunulmadıkça yani tespit dışı kalma işlemi yönünden uyuşmazlık çıkarılıp tutanak düzenlenmedikçe tespit dışı bırakılma yolunda yapılan kadastro işlemi üzerinden uzun süre geçtikten sonra tespit dışı bırakılma tarihindeki niteliğin aksini iddia etmek o tarihte kadastro işlemi ile belirlenen fiili duruma aykırı düşer. Davacının dava konusu taşınmazın tespit dışı bırakılma işlemine karşı hak iddiasıyla itirazda bulunduğu da iddia ve ispat edilmemiştir.
Yargıtayın kararlılık kazanan uygulamalarına göre, tespit dışı bırakılan bir yerin MK.nun 639/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerine göre tapuya tescil edilebilmesi için bu yer üzerindeki tasarruf ve zilyetliğin en erken tespit dışı bırakılma tarihinde başlayacağının kabulü ile tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile Yasada belirtilen koşullar altında zilyetliğin sürdürülmesi gerekir. (HGK: 22.3.1995 T., 1994/8-873 E., 1995/216 K.; 19.2.1997 T., 1996/8-768 E., 1997/100 K.; 18.2.1998 T., 1998/8-15-129).
Nizalı taşınmazın hukuki niteliğinin belirlendiği tespit dışı bırakılma tarihinde Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu ve henüz tasarrufa başlanılmadığı tespit dışı bırakılma işlem ve nedeninden ve davacı zilyedin bu işleme karşı hak iddiasıyla itirazda bulunmadığından anlaşılmakla zilyedliğin ancak en erken tespit tarihinde başladığının kabulü gerekir.
Davaya ve temyize konu somut olayda tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı 21.6.1989 tarihi ile davanın açıldığı 26.7.1996 tarihleri arasında (20) yıllık kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap süresi dolmadığı ve böylece MK.nun 639/1 ile 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde açıklanan tescil davasının zilyedlik süresi ile ilgili iktisap koşulu tamamlanmamıştır.
Yerel mahkemenin davanın on yıllık hak düşürücü sürede açıldığı şeklindeki görüşünde de isabet yoktur. Zira Kadastro Kanununun hak düşürücü süre ile ilgili 12/3. maddesi hükmü tapulama dışı bırakılan yerler hakkında uygulanmaz (HGK. 26.6.1987 T., 1986/8-669 E., 1987/568 K., HGK. 22.5.1991 T., 1991/8-177-287). Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 3.2.1999 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.