 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-544
Karar no: 1999/561
T: 30.6.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAPU İPTALİ DAVALARINDA 10 YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Dava şartı )
- HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Dava şartı )
- DAVA ŞARTININ YOKLUĞU
- ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARTILAN YERİN ZİLYETLİKLE İKTİSABI
743/m.639
3402/m.12
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 9.3.1998 gün ve 1997/529 - 198/224 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 19.11.1998 gün ve 12657 - 13088 sayılı ilamı;
( ... Davacı Hazine, dava konusu taşınmazın 1947 yılında 3116 sayılı yasa uyarınca yapılan orman tahdidinde orman sınırları içerisinde kaldığını, 1976 yılında 1744 sayılı yasaya göre yapılan orman dışına çıkarma işleminin idari yargı yerince iptal edildiğini; değişik 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığını; taşınmazın orman tahdidi içerisinde iken tapulamaca davalılar adına tespit gördüğünü ileri sürüp iptal ve tescil istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın Dairemizce bozulması üzerine bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda bu defa on yıllık hakdüşürücü sürenin dolduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında her ne kadar on yıllık hak düşürücü süreden söz edilmiş isede davada ileri sürülen iddia maki tefrik komisyonunun yapdığı işlemden öncede taşınmazın niteliğinin devletin hüküm ve tasarrufundaki yer olduğu iddiasını da içerir, nitekim Dairenin konuya ilişkin emsal kararlarında imar ve ihyadan söz edilerek ve zilyetlikle de bağlantı kurularak kişilere mülk edinme olanağı sağlanmıştır. Diğer bir deyişle Daire kararında "... 3402 sayılı Yasa'nın sağlanmıştır. Diğer bir deyişle Daire kararında "... 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinin öngördüğü 10 yıllık hak düşürücü süreninde olayda gerçekleşebileceği kuşkusuzdur..." ilkesine değinilmiş olması; kişi yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmesi halinde bu yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmesi halinde bu ilkenin uygulanabileceği anlamındadır. Esasen, dava şartının ( 10 yıllık hak düşürücü sünenin ) varlığı amaçlanmış olsa idi; başkaca araştırmaların yapılmasına gerek duyulmaksızın davanın yalnızca bu nedenle ( 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle ) reddedilmesi gerekir denilmekle yetinilirdi ( Bilindiği üzere, dava şartının oluşmaması durumlarında münhasıran bu yönü ile hüküm kurulur ).
Öte yandan, Hazinece açılan ve devletin hüküm ve tasarrufundaki yerdir iddiasını içeren davalar da 10 yıllık hak düşürücü sürenin dikkate alınmıyacağı kararlık kazanmış yargısal uygulamada benimsenmiştir.
Somut olayda dava konusu taşınmazın 1946 tahdidinde orman sınırları içerisinde kaldığı 1744 sayılı Yasa'ya göre, 1976 yılında Hazine adına orman dışına çıkarıldığı, 1952 yılında yapılan maki tefrik işleminde makilik olarak ayrılan alanda kaldığı, tapulamacada 1963 yılında senetsizden tesbit gördüğü anlaşılmaktadır.
Ne var ki, taşınmazın makilik olarak tefrik edildiği 1952 yılından itibaren kadastro tesbitinin yapıldığı 1963 yılına kadar 20 yıllık zilyetlikle mülk edinme süresinin dolmadığı açıktır. Hal böyle olunca davalılar yararına kazandırıcı zaman aşımı yolu ile mülk edinme koşullarının oluşmadığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğu ile karar verildi.