 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1999/19-832
K. 1999/825
T. 13.10.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.1.1998 gün ve 1996/947- 1998/42 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 28.9.1998 gün ve 1998/4104-5596 sayılı ilamıyle; ( ... Davacı vekili, davalıya verilen hizmetler nedeniyle 74.010 FF alacaklı olduklarını, bu alacağın tahsili için kur farkı talep hakkını saklı tutarak 1992/14552 E. sayılı dosya ile icra takibi yaptıklarını, itiraz üzerine açtıkları 1993/338 E. 1995/664 Karar sayılı dava ile itirazın iptaline ve kur farkı talep hakkının saklı tutulmasına karar verildiğini, davalının borcunun TL cinsinden 111.675.208 TL. olarak ödediğini 22.10.1992 ila 13.10.1995 tarihleri arasında oluşan kur farkını ödemediğini, bu alacağın tahsili için yapılan 1996/7372 E. icra takibine itiraz edildiğini iddia ederek 633.881.714 TL. alacağa yapılan itirazın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı savunmasında, davacının seçimlik hakkını kullanarak alacağı TL. olarak tahsil ettiğini beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının kur farkından doğan zararını BK. 105. maddesine göre talep edebileceği gerekçesiyle benimsenen bilirkişi raporu ile belirlenen 562.515.586 TL. alacağa yapılan itirazın iptaline, fazlaya ait istemin reddine karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı icra takibinde alacağının tamamının TL. sına çevrilerek BK. nun 83. maddesindeki seçimlik hakkını bu yönde kullandığını belirtmiş olması nedeniyle artık yeniden BK. 105'e göre kur farkı nedeniyle munzam zarar talebinde bulunamaz. Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak yazılı şekilde davanın kabulü isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, döviz kur farkından kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın kısmen kabulüne ilişkin verdiği karar, Özel Dairece İcra takibi sırasında davacının BK. 83. maddesi gereğince seçimlik hakkını, alacağını Türk parası olarak isteme şeklinde kullandığından, yeniden BK. 105. maddesine göre kur farkı nedeniyle munzam zarar isteminde bulunamayacağına değinilerek bozulmuştur.
Dosya ve takip talebi içeriğine göre davacı icra takibi sırasında alacağını Fransız Frangı olarak belirtmiş harca E. olmak üzere Türk Lirası karşılığını göstermiştir. Dahası kur farkından kaynaklanan haklarını da saklı tutmuştur. Bu durumda davacının BK. 83. maddesi uyarınca alacağında seçimlik hakkını Türk parası olarak istemiş olduğu şeklinde kullandığı kabul edilemez. O nedenle yerel mahkemece bu yoldaki direnme kararı yerinde görülmüştür. Ancak, tazminat tutarına yönelik temyiz itirazları dairesince incelenmediğinden bu itirazların incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnme kararı uygun bulunduğundan, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 13.10.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
İLK DAVA
Davacı İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 22.10.1992 gün ve 1992/14552 sayılı dosyası ile ilamsız takiplere mahsun örnek 48 Nolu Takip Talepnamesi ile 74.010 Fransız Frangı ( Harca E. değer 111.711.434 ) lira için kur farkından doğacak hakları saklı kalmak üzere takip yapmıştır.
Davalının itirazı üzerine davacı İstanbul 8. Asliye Ticaret mahkemesinin 1993/338 esasında kayıtlı itirazın iptali davasını açmış ve Yargılama sonucunda mahkemece ( İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 1992/14552 sayılı dosyasında yapılan takip ile ilgili olarak davacı tarafından 7.3.1986 frank döviz alacağı tutarının takip tarihi itibariyle Türk lirası karşılığı 111.675.208 lira için itirazın iptaline, takibin devamına alacak miktarına takip tarihinden itibaren mer'i yürürlükteki reeskont faizi yürütülmesini kur farkının saklı tutulmasına, fazla istemin reddine karar verilmiş ve karar derecattan geçmek suretiyle kesinleşmiştir.
Davacı yukarıda anılan icra dosyası ile 9.1.1996 tarihinde hükmedilen miktarı ve faizini toplam ( 385.431.000 ) lira olarak icra dosyasından tahsil etmiştir.
Davacı bu kez İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 1996/7312 sayılı ilamsız takiplere ait takip talepnamesi ile kur farkından doğan alacak olarak ilk icra takibi ve İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı ile ilk takip tarihi olan 22.10.1992 ile ilk davada tahsil ettiği TL. tarihi arasında kur farkından kaynaklanan 633.881.714 lira alacakları kaldığını ileri sürerek bu miktar için icra takibi yapmıştır.
Davalının takibe itiraz etmesi üzerine davacı itirazın iptali için İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin uyuşmazlığa konu Esas no: 1996/947 sayılı davasını açmış ve yargılama sonucunda mahkemece ( davalının İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 1996/7312 sayılı takibin iptaline, takibin ( 562.515.586 ) lira üzerinden devamına karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Yüksek 19. Hukuk Dairesinin direnmeye konu olan kararında ( davacı icra takibinde alacağının tamamının TL. sına çevirerek BK. 83. maddesindeki seçimlik hakkını bu yönde kullandığını belirtmiş olması nedeniyle artık yeniden BK. 105'e göre kur farkı nedeniyle munzam zarar isteyemez ) gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuştur.
Bidayet Mahkemesi, İstanbul 3. İcra müdürlüğünün 1992/14552 sayılı dosyasında davacının kur farkından doğan alacağını saklı tuttuğu ve ilk takibinde asıl alacağını ( 73.986 ) Fransız Frank" olduğunu belirttiği için kur farkından doğan alacağını dava edebileceğini belirterek eski kararında direnmiştir.
Yüksek Hukuk Genel Kurulu oy çokluğu ile direnme kararını uygun bularak mahkeme kararını onamıştır.
BK. nun 3678 sayılı Yasa ile değişik 83. maddesi ifası gereken yabancı para borcunun ödenmesi hususunda iki yol benimsenmiştir. Borçlu, borcun ödenmesinde henüz temerrüde düşmemiş ise, sözleşmede açıklanan yabancı parayı aynen ödeyerek borcundan kurtulacak, sözleşmede veya poliçe ( bono ) de borç miktarının yabancı ülke parası üzerinden ifade edilmemesi ile yetinilmemiş ayrıca ödemenin efektif dövizle yapılması "aynen ödenecektir" denilmek veya bu anlama gelen sözleşme sözlerle ifade edilmişse, borçlu Türk parası ile ödemede bulunamayacak, borcunu yabancı ülke parası ile ödemek zorunda kalacaktır. Bu durum dışında borçlu ödemeyi yüklendiği yabancı para miktarını Türk parasına çevirerek Türk parası ile ödeyecektir. Burada borçluya alternatif yetki ( Facultas Alternativa ) tanınmıştır. Bu söylenenler borçlunun temerrüde düşmediği haler içerir. Borçlu temerrüde düşerse BK. 83. maddesine 3678 sayılı yasa ile ( 23.11.1990 ) eklenen 3 fıkra uyarınca, borçlu BK. 83/II fıkrasının öngördüğü seçim yetkisini kaybetmekte bu yetki alacaklıya geçmektedir. Alacaklının bu yetkisi iki yönlüdür. Sözleşmede kararlaştırılmışsa yabancı para borcunu aynen, efektif olarak veya bunu TL. sına çevirerek borçludan bunun ödenmesini isteyebilir. 2. seçeneği vade günü yada fiili ödeme günü olarak seçebilecektir. Alacaklıya kanundan doğan özel bir tercih hakkı olarak kabul edilir ( BK. değişik 93/III ) BK. 83/III de sözü edilen tercih hakkı ile BK. 106/III maddesinde yazılı seçimlik hakkı karıştırmamak gerekir. BK. 106/III karşılık edimleri içeren sözleşmelerde akdin ifa edilmemesi, diğer bir anlatımla yerine getirmede direnme halinde alacaklıya seçimlik hak tanıdığı halde BK. 83/III borcun nasıl ifa edileceğini düzenlemektedir. BK. 83/III borçlu temerrüde düştüğünde alacaklıya dönüşü olmayan bir tercih hakkı tanımakta olup alacaklı hasrettiği talebinden dönerek başka birşey talep edemeyecektir.
Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımda davalı temerrüde düştüğü için alacaklı davacı İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 1992/14552 sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapmış ve 74.010 Fransız Frangı istemiş ancak harcın tespiti bakımından bunu TL. olarak ( 111.711.434 ) lira olarak göstermiştir. Bilindiği gibi İİK.nun 24 ve 58 maddesi emredici hükümlerdir. Bu hükümlere göre alacaklının yabancı para alacağı olsa bile, bunun icra takibinde TL. olarak göstermesi gerekir. Bu şekilde davranması zorunluluğu kanundan doğduğu için alacaklı ( davacı )nın yabancı para alacağından vazgeçtiği anlamında yorumlanamaz. Bu konuda çoğunluğun görüşüne katılmamak mümkün değildir.
Ne var ki davacı icra takibinde alacağını yabancı para olarak göstermiş mahkemece yukarıda anılan kurallar uyarınca yabancı paranın aynen veya fiili ödeme tarihindeki kur karşılığı üzerinden icra takibin devamına karar vermesi gerekirken ( davacının 73.986 ) Fransız Frangı tutarının takip tarihi itibariyle Türk Lirasına çevirmiş
( 111.675.208 ) lira üzerinden itirazın iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına karar vermiştir ). Davacı mahkemenin kararını temyiz etmemiş 9.1.1996 tarihinde faizi ile birlikte ulaştığı ( 385.431.000 ) lirayı icra dosyasından tahsil etmiştir.
Davacı gerçekten ilk icra takibinde kur farkından doğacak alacağını saklı tutmuştur. Yargıtayın kararlılık gösteren kararlarına göre munzam zararın bir türü olan kur farkı davalarında munzam zarar ilk kararın yerine getirilmesi sırasında ortaya çıktığından ilk davada ve icra takibinde saklı tutmaya bile gerek yoktur.
Bu noktadan itibaren sayın çoğunluğun vardığı sonucu benimsemek mümkün görülmemiştir.
Davacı yabancı para üzerinden takip yapmış ancak mahkeme hükümde yabancı para TL. sına çevirmiş davacı bu hükmü temyiz etmemiş olmakla tercih hakkını TL. olarak kullandıktan ve icrada parayı da TL. üzerinden almakla artık kur farkı nedeniyle ek dava açma hakkını kaybetmiştir. Nitekim Yargıtay bu uygulamayı duraksamaksızın benimsemektedir. ( YHGK. 3.6.1998 gün Esas no: 1998/11-299 K:1998/380, YHGK. 4.6.1997 E:1997/19-303 K:1997/499, Y.11.H.D. 26.12.1995 E:1995/6486 K:1995/9527, Y.13.H.D. 21.6.1995 gün 1995/4532- 5450 BK. YHD. Kasım 1995 sh: 1783, Y.13.H.D. 9.5.1996 gün 1996/3616 -4375 )
Böylece Hukuk Genel Kurul kararları, daire uygulamaları bu yönde iken sayın çoğunluğun istikrar kazanmış bu uygulamaya ters düşen görüşüne katılamıyorum. Daire bozması bu gerekçelerle doğru olduğundan YHGK. na muhalifim.
KARŞI OY YAZISI
Uyuşmazlık, yabancı para borçlarında, borçlunun direnime ( temerrüde ) düşmesi durumunda, alacaklının Borçlar Yasasının 83/III. maddesi uyarınca izlemesi gereken yönteme ilişkindir.
Yabancı para borçlarında kur değişikliği nedeniyle doğan zarar, ödeme günüyle direnim günü arasındaki kur farkı E. alınarak hesaplanır. Borçlunun sorumluluğu direnim gününden başlar, eylemli ( fiili ) ödeme gününe dek geçen süreyi içine alır. BK. nun 83 ncü maddesine göre yanlar arasında aynen ödeme konusunda tersine bir kural yoksa borç vade günündeki rayiç E. alınarak memleket parasıyla ödenir. Yasa değişikliğinden önceki süreçte, vade günüyle ödeme günü arasındaki süre için kanıtlama koşuluyla BK. nun 105 nci maddesine dayalı olarak faizi aşan zarar dava konusu edilebiliyor ve bu durum birçok karışıklıklara neden oluyordu. Bunu önlemek amacıyla 23.11.1990 gününde yürürlüğe giren 3678 sayılı Yasanın 29. maddesiyle BK. nun 83. maddesine bir fıkra eklenerek;
"Yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklının, bu borcu vade veya fiili ödeme günündeki Türk parasıyla ödenmesini isteyebileceği" kabul edilmiştir.
Burada, borçlunun borcunu gününde ödememesi yani direnime düşmesi durumunda borcun nasıl yerine getirileceği ( ifa ) yönü düzenlenmiştir. Alacaklıya yasadan doğan özel bir yetki, özel bir tercih hakkı tanınmaktadır. Alacaklıya borcun vade günündeki Türk parasıyla ödenmesini ya da eylemli ( fiili ) ödeme günündeki rayice göre Türk parasıyla ödenmesini isteyebilecektir. Alacaklı kesin, geriye dönüş olanağı bulunmayan bir yol ayrımındadır. Bir kerre istencini ortaya koyduktan sonra artık bundan dönerek öbür seçeneği kullanamaz.
Somut olayda, uyuşmazlık yasanın yürürlüğe girdiği günden sonra, 25.9.1991 günlü faturaya dayalı icra takibi nedeniyle çıkmıştır. Alacaklı icra takibinde BK. nun 83. madde hükümlerinden yararlanıp döviz alacağını eylemli ödeme günündeki döviz kuru üzerinden ödenmesi istemi yerine yabancı paranın TL. karşılığının takip gününden reeskont faiziyle alınmasını istemiştir. İtiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında bilirkişi incelemesiyle yabancı para borcu belirlenerek karşılığı TL. için itirazın iptaline, alacağa faiz yürütülmesine karar verilmiştir. Davacının hükmü temyiz etmeyerek benimsemesine karşın öbür yanın temyizi üzerine Yargıtayca onanmıştır. Davacı alacağını tahsil ettikten sonra bu kez ilk takip günüyle ödeme günü arasındaki kur farkı nedeniyle doğan munzam zarar karşılığı paranın alınmasına yönelik icra takibine karşı oluşan itirazın iptali davasını açmıştır.
Yukarda belirtilen açıklamalar karşısında, davacının ilk takip gününde, borcun eylemli ödeme günündeki rayice göre Türk parasıyla ödenmesini isteme ve seçimini bu yönde kullanma olanağı varken, borcun tamamını vade günündeki Türk parasına çevirip Türk parasının faiziyle ödenmesini isteyip alacağını tahsil ettikten sonra başa dönüp yeniden BK. nun 105'e dayalı kur farkı nedeniyle faizi aşan zarar isteminde bulunamaz.
Hemen vurgulanması gerekir ki; burada saklı tutulan bir haktan söz edilme olanağı yoktur. Gerçekten olayda geriye dönüşü olanaksız seçimlik yasal bir hakkın varlığı söz konusudur. Asıl alacağın faiziyle birlikte alınmasına yönelik icra takibi ve bunu izleyen ilk davada
istencin vade günündeki Türk parasıyla ödenmesi yönünde kullanılması karşısında artık ortada saklı tutulacak bir hak kalmamıştır. Davacının hakkın saklı tutulmasına yönelik istemi ve mahkemenin bunu vurgulaması yeni bir hakkın doğduğu yolunda yorumlanamaz.
Somut olaya benzer başka bir uyuşmazlık nedeniyle Hukuk Genel Kurulunun; 3.6.1998 gün, 1998/11-299 esas, 1998/380 sayılı kararında aynı ilkeler benimsenerek direnme kararı bozulmuştur.
Başlangıçtan beri açıklanan nedenlerle sayın çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.