Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no:   1999/19-73
K:1999/106
T:17.2.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
TACİR OLMANIN HÜKÜMLERİ
SÖZLEŞMEDEN VEYA HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN 
   SORUMLULUK
REESKONT FAİZİ-YASAL FAİZ
MUNZAM ZARAR
 
KARAR ÖZETİ:Tacir olan davacı Kurum ile davalı arasında sözleşmede,ı doğan bir hukuki ilişki bulunmayıp haksız fiilden kaynaklanan ilişki vardır. 0 nedenle davada 7TK. nun 2 1/2. maddesi uygulanamayacağına göre tacir olan davacı yönünden ticari bir iş niteliği de kabul edilemez. Ancak; açacağı ayrı bir dava yoluyla BK 105. maddesindeki yasal koşulları kanıtlamak suretiyle davacı munzam zararını isteyebilir.
Hal böyle olunca; hükmedilen tazminata yürütülecek faiz reeskont faizi değil yasal faizdir.
(6762 s. TTK. m. 3, 20, 21/2, 583, 735, 742)
(818 s. 8K. m. 105)
(3095 s. Faiz K. m. 2/3)
 
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Bakırköy Asliye 6. Hukuk Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.7.1997 gün ve 1996/405-1997/501 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 24.11.1997 gün ve 1997/7127-9945 sayılı ilamı ile; 1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına ve tazminatın haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle alacağın varlığının ve miktarının belirlenmesinin yargılamayı gerektirdiği gözetilerek alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmemesinde ve sigortaca ödenen tazminatın davalının kusuruna isabet eden tazminattan düşülmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
 
2-Davacının zararının ticari işletmesine dahil araçla ilgili bulunduğu gözetilerek talep doğrultusunda reeskont faizine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde % 30 yasal faize hükmedilmesinde isabet görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
Temyiz Eden: Davacı vekili
 
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
Ticari iş Kavramının hukuki alanı TK. nunun 3 ile, 21. maddelerinde çizilmiştir. Anılan maddeler altında üç türlü ticari iş kabul edilebilir.
 
1- Ticaret Kanununda düzenlenmiş olan işler, bir ticari işletmeyi ilgilendirsin ilgilendirmesin veya işlemin taraflarının tacir olmasına da gerek görülmeksizin ticaridir (1K. m. 3).
 
Örneğin (TK. 583, 735, 742, 56 vd. maddelerde açıklanan işler ile taşıma sigorta ve bunun gibi işler). Gerçekte de Ticaret Kanununda öngörülmüş işler hukuki yapıları itibariyle ister ticari iş niteliğinde olsun, ister olmasınlar, Ticaret kanununda düzenlendikleri için ticari iştirler.
 
Halböyle olunca az yukarıda açıklananların karşıt kavramından çıkan anlama göre, Ticaret Kanununda düzenlenmemiş olan hükümlerin ticari bir olaya uygulama olanağı olsa bile böyle bir iş ticari sayılmazlar.
 
2- Ticaret kanunu kapsamı dışında kalmalarına rağmen bazı işlem,fiil ve işler bir ticari işletmeyi ilgilendirmekte ise ticari iş sayılır (TK. m. 3).
 
Farklı bir anlatımla bir işte iki tarafın tacir olarak görünmesi o işin ticari sayılmasına yeterli değildir. Bir muamele, fiil veya iş'in ticari kabul edilebilmesi için, ayrıca tarafların ticari işletmelerine de ilişkin olması gerekir.
 
3- TK. 21/2 maddesi taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeleri Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı sürece diğer taraf içinde ticari iş saymıştır.
 
Burada yasa koyucu adeta karine yoluyla ticariliği diğer tarafa aksettirmiştir. Aslında böyle bir ticari işin varlığından söz edilmemesi gerekir. Bu durum tacir olmayan kişiler aleyhine hukuki sonuçlar doğurmaktadır. 0 nedenle; yasa koyucu bu tip işlere iki yönden sınırlama getirmek suretiyle maddenin dar ve sınırlı çerçevede kalmasını amaçlayarak "Ticari Karine" varsayımını genişletici yoruma tabi tutulmamasına özen gösterilmesini istemiştir.
 
Bu sınırlamaların ilki belirtilen işlerin salt "sözleşme" niteliği arz eden işler olmasının zorunlu kılınmasıdır. Eğer iş ticari iş olan bir sözleşme niteliğini taşımıyorsa diğer taraf için ticari iş sayılması mümkün olmayıp; "Adi iş" sayılır. Diğeri ise, Kanunda aksine bir hüküm olmaması gerektiğine ilişkin sınırlamadır. Kanunda aksine bir hüküm bulunuyorsa, bir taraf için ticari iş niteliği arzeden sözleşmelerin diğer taraf içinde ticari iş sayılmasına ilişkin yasal kural uygulanamaz (TK. Md. 20/3; TK. Md. 82).
 
TK. 21/Il maddesinin uygulanabilmesi için aranan ön koşul; az yukarıda anlatıldığı şekilde, taraflar arasındaki ilişkinin bir sözleşmeden kaynaklanmış olması zorunluluğudur. 0 nedenle taraflar arasındaki ilişki bir haksız fiilden ya da haksız iktisaptan kaynaklanıyorsa bu hükmün uygulanabilme olanağının bulunmadığında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Burada yasa; münhasıran sözleşmeleri ele almış, işletme ile ilgili muamele ve işleri "cariliğin diğer tarafa aksettirilmesi" veya "Ticaret Karinesi" olarak nitelendirilen TK. 21/2 maddesinden ayrık tutmuştur.
 
Bu durumda, bir taraf için ticari sayılan husus sözleşme mahiyetini arz etmiyorsa karşı taraf için her halde ticari sayılmayacaktır.
 
Bu konu önemini daha çok davanın somut olayında belirgin olduğu üzere haksız fiillerde göstermektedir. Ortada bir haksız fiilin sözkonusu olduğu durumlarda; taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilemeyeceği için, işin bir taraf yönünden ticari olarak nitelendirilmesi, diğer taraf yönünden de aynı nitelendirmede bulunulmasını hukuken haklı göstermez. Dahası; haksız fiilden doğan ilişkiler Ticaret Kanununda da düzenlenmedikleri için bu nedenle de ticari iş niteliğini kazanamayacakları kaçınılmazdır.
 
Tüm açıklamaların ışığı altında davanın çözümüne bakıldığında tacir olan davacı Kurum ile davalı arasında sözleşmeden doğan bir hukuki ilişki bulunmayıp haksız fiilden kaynaklanan ilişki bulunmaktadır. 0 nedenle davada TK. 21/2 maddesinin uygulama olanağından söz edilemeyeceğine göre tacir olan davacı yönünden ticari bir iş niteliği kabul edilemez. Bu durumda tacir olan davacı ancak açacağı ayrı bir dava yoluyla BK. 105 maddesindeki yasal koşulları kanıtlamak suretiyle munzam zararını isteyebilir.
 
Hal böyle olunca hükmedilen tazminata yürütülecek faiz reeskont faizi değil yasal faizdir. 0 nedenle mahkemenin direnme kararı usule ve yasaya uygun olup onanmalıdır.
SONUÇ: 1- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), gerekli temyiz 11am harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 17.2.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
 
KARŞI OY YAZISI
 
Uyuşmazlık PTT aracına vaki haksız fili nedeni ile hükmolunacak tazminata reeskont faizi mi? yoksa kanuni faiz mi? uygulanması gerekeceğine ilişkindir.
 
PTT İdaresinin tacir olduğu, haksız f ille maruz kalan otonun ticari işletmeye ait bulunduğu ve husule getirilen maddi zararın ticari işletmeye ilişkin bulunduğu tartışmasızdır.
 
3095 sayılı Kanuni Faiz Ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 2. maddesinin üçüncü fıkrası "ödeme yerinde ve ödeme zamanındaki banka ıskontosu yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile TİCARİ İŞLERDE TEMERRÜT FAİZİ, T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü REESKONT FAİZİ oranına göre istenebilir." şeklindedir.
 
Bunun açık anlamı: Ticari işler için reeskont faizi İstenebileceği olup; bu durumda ne tür işlerin ticari iş olduğunun; değişik bir anlatımla ticari işletmeye yönelik bir haksız fiilin de ticari işlerden madut bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
 
TTK. nun 3. maddesi "Bu kanunda tanzim olunan hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut TİCARİ ŞEKİLDE İŞLETİLEN DİĞER BİR MÜESSESEYİ İLGİLENDİREN bütün muamele, FİİL VE İŞLER TİCARİ İŞLERDENDİR" şeklindedir. Bu maddenin anlamı da açık olup; ticari şekilde işletilen bir müesseseyi ilgilendiren ve bu müesseseye yönelik bulunan (haksız fiiller dahil) bilumum fiillerin ticari iş olarak kabulü icap etmektedir. Zira bir iş ve fiilin ticari sayılması hukuka uygun bulunması koşuluna bağlanmamıştır.
 
Yukarıda belirtildiği gibi somut olay, tacir olan PTT idaresinin, ticari şekilde işletilmekte bulunan müessesesine ait bir otoya haksız fili ika olunmasından ibaret olup; bu haksız fiilin ticari iş olarak nitelendirilmesi gerekeceği açıktır. Böyle bir fiilin müesseseyi ilgilendirmeyen bir fili olduğu söylenemez.
 
Bu durumda ticari iş niteliğinde olan haksız fiilden dolayı zarar gören tacir durumundaki PTT idaresi lehine reeskont faizine hükmolunması zorunludur. Nitekim 3095 SK. nun 2/3. maddesindeki "arada sözleşme olmasa bile" şeklindeki hüküm haksız fiillere de reeskont faizi uygulanabileceğini göstermektedir.
Kaldı ki; 3095 sayılı Kanunun 2/3 maddesinde "ticari iş" tabiri doğrudan kullanılmayıp; bu anlama gelebilecek başka bir tabir kullanılmış olsa idi dahi; TTK. nun 1462. maddesinin "bu kanundan gayrı olan ticari hükümlerde geçen ticari muamele, mevaddi ticariye, ticari mukavele sözleri, bu kanunun 3. maddesindeki TİCARİ İŞLERİ ANLATIR." şeklindeki hükmü icabi olarak sözkonusu maddedeki ticari iş tabiri, TTK. nun 3. maddesi doğrultusunda anlamlandırılıp, somut olaydaki haksız fiilin ticari iş olarak nitelendirilmesi gerekecekti.
TTK. nun 21. maddesi tacirin borçlarına ve mukavelelere ilişkin olup; tacirin alacakları ve fiillerle ilgili olmadığından, somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
 
3095 sayılı Kanundan önceki döneme bakıldığında ticari olmayan işlere kanuni faiz uygulandığı halde, ticari işler için kanuni faizin iki katı miktarındaki ticari faizin uygulanması gerektiği görülür. Bunun sebebi, yasa koyucunun, temerrüt halinde ticari olmayan işlere nisbetle ticari işlerde daha fazla kazanç ve daha fazla zarara uğrama ihtimali bulunduğunu benimsemesidir. Aynı düşüncenin 3095 sayılı Kanuna değişik boyutta aktarılmış olması da haksız fiile maruz kalan tacir lehine reeskont faizi uygulanmasının kanun koyucunun amacına uygun düşeceğini göstermektedir.
 
Açıklanan nedenlerle PTT İdaresi yararına reeskont faizi uygulanamayacağına ilişkin ısrar kararı yasaya uygun bulunmamakla bozulması gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.
 
Kamil ACAR
 
19. H. D. Üyesi
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini