Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1999/19-1000
K. 1999/1000
T. 1.12.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "iflas" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 6.12.1995 tarih ve 1995/117 E., 1995/1353 K. sayılı kararın incelenmesi, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 18.6.1996 tarih ve 1996/3251 E., 1996/6235 K. sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili, Bankalar Kanunu'nun 64. maddesindeki tedbirlere rağmen mali bünyesinin güçlendirilmesine imkan görülmeyen M. Bankası A.Ş.nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduatı kabul izninin Bakanlar Kurulu'nun 20.4.1994 tarihli kararı ile kaldırıldığını, yönetimi ve denetiminin geçici olarak İ. Bankası A.Ş.ye devredildiğini, şahsi sorumlulukları bulunan davalıların kanuna aykırı işlemleri sonucu M. A.Ş. hakkında 68. maddenin uygulanmasına sebep olduklarını ileri sürerek Bankalar Kanunu'nun 69. maddesi uyarınca davalıların şahsen iflaslarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan Ş. E. vekili cevabında, müveklilinin M. Bankası'nda 17.12.1993, 20.4.1994 arasında 4 ay icra yetkisi olmayan yönetim kurulu üyeliği yapması nedeniyle iflasının istenemeyeceğini, davadan sonra davalılar hakkında ilamsız takip yapan davacının iflas yoluyla takipten vazgeçtiğini, davada uygulanması gereken Bankalar Kanunu'nun 69. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu, müvekkili hakkında Bankalar Kanunu'nun 69. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Ö. F I. vekili cevabında, müvekkilinin M. Bankası hakkında Bankalar Kanunu'nun 69. maddesinin uygulanmasını gerektirir bir işlemin bulunmadığını, murakıp raporunun gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalılardan O. T. vekili cevabında, müvekkilinin fon yönetimi ve Sermaye Piyasası birimlerinden fıilen ve iş bölümü bakımından sorumlu olmadığını, davanın dayanağı 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa'ya aykırı bulunduğunu, Danıştay'da açılan iptal davası, derdest iflas davası ve ceza davalarının bekletici sorun yapılması gerektiğini, davaya dayanak gösterilen işlemlerinin gerçek olmadığını ve müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar A. U., C. E., H. B. ve M. A. vekili cevabında, davanın dayanağı Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa'ya aykırı olduğunu, Danşıtay 10. Dairesi'nde açılan iptal davasının, derdest iflas davalının ve Asliye Ceza Mahkemelerinde görülen ceza davalarının bekletici sorun yapılması gerektğini, açığa pozisyon işlemi sonucu kur riski doğması, açığa repo işlemi, Gutar İslamic Bank nezdinde yapılan depo işlemi ve Fiduciary leon işlemlerine yönelik iddiaların gerçek dışı olduğunu ve bu işlemlerden dolayı müvekkillerinin sorumlulukları bulunmadığını, M. Bank'ın 20.4.1994 tarihi itibariyle aktiflerinin pasiflerini karşılamaya yeterli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davalıların iflasına yönelik talebin dayanağı olan 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 33. maddesi ile değişik Bankalar Kanunu'nun 69. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, iptal kararı gereğince iflas davasının yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Anayasa'nın 87. maddesinde Bakanlar Kurulu'na belli konularda Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermek TBMM'nin görev ve yetkileri arasında şayılmış, 91. maddesinde ise bu yetkinin kapsamı ve verilme şartları düzenlenmiştir: Anayasal bu düzenleme uyarınca 3991 Sayılı Yetki Kanunu'na dayanarak 512 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmış, bu Yetki Kanunu ve Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa Mahkemesi'nce iptalinden sonra 7.6.1994 tarihli 3991 Sayılı Yetki Kanunu ve Yetki Kanunu'na dayanarak 22.6.1994 tarihli 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır. 3991 Sayılı Yetki Kanunu ile 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 33. maddesi ile değiştirilen 3182 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 69. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkraları Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiştir. Mahkemece Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına dayanılarak banka yöneticileri davalılar hakkındaki iflas davası reddedilmiştir.
Bankacılık işlemleri yapma ve mevduatı kabul etme izni kaldınlan ve iflası istenen bankanın üst düzey yöneticilerinin şahsi iflaslarına karar verilmesi için davada uygulanacak hüküm Bankalar Kanunu'nun 69. maddesidir. 3182 Sayılı Yasa'nın bu maddesi 512 ve 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmiş ve sonra bu Kanun Hükmünde Kararname'ler Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiştir. TBMM'ce aynen kabul edilinceye kadar bir idari işlem olan Kanun Hükmünde Kararname, kaldırdığı kanun hükmünün uygulanabilirliğini geçici olarak askıya almıştır. Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi halinde, o Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırılan kanun hükümleri kendiliğinden yürürlüğe girecektir. Bir başka deyişle, Kanun Hükmünde Kararname'nin kaldırdığı kanun hükümleri tekrar yürürlük kazanacaktır ( Duran, Lütfı: "Kanun Hükmünde Kararname", Amme İdaresi Dergisi, sayı 8, sayfa 2, c.5; Tezik, Erdoğan; Anayasa Hukuku, İstanbul 1991, s.29, Özbudun, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, Ankara, 1992, s.211, Kuzu, Burhan: Türk Anayasa Hukukunda Kanun Hükmünde Kararname'ler, İstanbul, 1985, s.423 ).
İflas davasında üygulanacak hüküm davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan hükümden başka bir hüküm olursa da, hakimin dava tarihinde ya da hüküm verme tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmüne göre karar vermesinde yasal bir engel bulunmamaktadır. Bu durum aynı zamanda Anayasamızın 141. maddesinde belirtilen usul ekonomisi ilkesinin de bir gereğidir. Diğer taraftan, davanın, 3182 sayılı kanunun 69. maddesinin eski şekline dayanılarak açılmamış olmasının, o hükümlerin davada uygulanması bakımından bir engel oluşturmayacağı, hakimin hukuku re'sen uygulaması kuralının zorunlu bir sonucudur. Davanın sebebini oluşturan maddi vaka devam ettiği sürece, bu vakaya uygulanacak hukuki sebebin değişmesi, hukuku uygulayacak hakim bakımından önem taşımaz; hakim iptal edilen hükümler yerine yürürlüğe giren hükümleri re'sen bularak davada uygular.
Mahkeme kararına konu davanın hukuki sebebini oluşturan 3182 Sayılı
Bankalar Kanunu'nun 69. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkralan Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiş bulunduğundan, bu kararda değinilen kişiler bakımından 3182 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 69. maddesinin eski şekli tekrar yürürlüğe girecektir. Bu durumda ise davalılar 3182 sayılı kanunun 512 ve 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmeden önceki 69. maddesi uyarınca iflasa tabi olacaklarından, mahkemece banka hakkındaki iflas davasının sonucu beklenmeli, bankanın iflasına karar verilmesi halinde davalıların işlemlerinin bankanın iflasına ne derece etkili olduğu saptanmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir... ) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Davada çözümü gereken hukuki konu:
A ) Genel görünümü ile sorun, KHK'nin hukuki niteliği ve rejimi ile, KHK'lerin Anayasa'ya aykırılığı saptanıp iptal edilmesi sonucu, değiştirilen ya da yürürlükten kaldırılan kanunların veya hükümlerin yeniden ve kendiliğinden yürürlük kazanıp kazanamayacağının belirlenmesinde toplanmaktadır.
B ) Somut olayda ise; davanın hukuki nedenini oluşturan 3182 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 69. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkralarının Anayasa Mahkemesi karan ile iptal edilmesi üzerine, anılan yasa maddesinin eski şeklinin tekrar ve kendiliğinden yürürlüğe girip girmeyeceğinin tespit edilmesi şeklinde görünmektedir.
C ) Maddi olay: Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu devlet bakanı tarafından İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesi nezdinde 20.1.1995 tarihinde, 1995/117 Esas sayı ile açılan davada, M. Bankası A.Ş.nin ( M.nin ) yönetim kurulu başkanı ve üyeleri murahhas aza ile genel müdür ve genel müdür yardımcıları ile SPK bölüm başkanının 3182 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 69. maddesine dayanılarak kişisel iflaslarına karar verilmesi istenmiştir.
Yargılama sonucunda verilen 6.12.1995 tarihli 1995/117 Esas ve 1995/1353 sayılı kararla; Anayasa Mahkemesi'nin 9.11.1995 tarih, 1995/53-57 sayılı kararıyla, Bankalar Kanunu'nun 538 sayılı KHK ile değişik 69. maddesinin hükmünün davalıların "Banka yönetim kunılu başkanı", "Yönetim kurulu üyesi" ve "Genel müdür" sıfatlarıyla sınırlı olarak iptal edildiği kabul edilmiş, o nedenle yasal dayanağı kalmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine; az yukarıda aynen yazıldığı şekilde mahkeme kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nce bozulmuştur. Yerel mahkeme bir kanun veya ( KHK )'nin Anayasa Mahkemesi'nce iptali üzerine iptal kararının hukuki boşluk yaratacağını ve bunun, ancak yasa koyucunun öncelikle çıkaracağı bir kanunla doldurulabileceği gerekçeleri ile eski kararında direnmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin bozma kararına dayanak tutulan hukuki nedenler şu iki ana noktada toplanmaktadır:
- Kanun Hükmünde Kararnameler kaldırdıkları kanun hükmünün uygulanabilirliğini geçici olarak askıya alırlar.
- Kanun Hükmündeki Kararnameler Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildikleri takdirde, o kanun hükmünde kararname ile kaldırılan kanun hükümleri kendiliğinden yürürlüğe girer.
D- Yasa metinleri:
3182 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 69. maddesini değiştiren 16.6.1994 tarihli 538 sayılı "Bankalar Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun Hükmündeki Kararname'nin" 33. maddesinin değiştirdiği 69. maddenin Anayasa Mahkemesi' nce iptalinden önceki metni şöyledir:
"Madde 33- 3182 sayılı kanunun 69. maddesinin 512 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 1 numaralı fıkrası ile 2 numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1. Bir bankanın % 5 hissesinden fazlasına sahip olan ortakları, yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile, genel müdür, genel müdür yardımcıları ve imzaları bankaya ilzam eden memurları, kanuna aykırı karar ve işlemleri ile banka hakkında 68. maddenin uygulanmasına sebep olmuşlarsa, bakanın, banka iflas idaresini veya devralan bankanın başvurusuna istinaden veya re'sen talebi üzerine, bunların şahsi sorumlulukları cihetine gidilerek, şahsen iflaslarına mahkemece karar verilebilir. Bu hüküm tasarruf mevduatı sigorta fonu hakkında uygulanmaz."
"2. Mahkemece iflasına karar verilenler hakkındaki takibi; alacaklı sıfatı ile banka iflas idaresi veya devralan banka yürütür."
2- Kanun Hükmündeki Kararnamelerin hukuki niteliği:
Kanun Hükmünde Kararname ( KHK ) Kurumu, 22.9.1971 tarihli ve 1988 Sayılı Yasa ile 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde yapılan değişiklik sonucu hukukumuza girmiştir. 1982 Anayasası, 1961 Anayasası'nda çok farklı hükümler koyarak ( KHK )'lerin hukuki niteliğini ve rejimini önemli ölçüde değiştirmiştir ( Anayasa 87, 91. maddeler ). 1982 Anayasası "yürütme"yi hem "görev", hem de "yetki" olarak nitelendirmektedir ( Anayasa 8. madde ). O nedenle bu etkili, önemli unsur gözden kaçırılmadığında, Bakanlar Kurulu'na ( KHK ) çıkarma yetkisinin tanınması ile yürütmenin salt kanunların uygulanmasını sağlayan bir görevden ibaret organ olmayıp, yasal normlar koyma yetkileriyle de donatılmış bir organ olduğunun kabulünde duraksama olmamalıdır.
Yine 1982 Anayasası ile getirilen önemli yeniliklerden biri de; ( KHK )'lerle, değiştirilebilecek kanun hükümlerinin yetki kanununda gösterilmesi zorunluğuna yer verilmemiş olmasıdır. Daha açık bir ifade ile 1982 Anayasası, Yetki Kanunu'nda, çıkanlacak ( KHK )'nin, konusunun değil, alanının belirlenmesini öngörmüş, böylece yürütme organına istediği konularda değişiklik yapma yetkisi tanımıştır ( Anayasa, 91. madde ).
Bu yasal görünümde, yürütme organının ( KHK )' leri çıkarma yetkisinin aynı zamanda yasa koyucu gibi serbest irade ile hareket etme imkan ve kudretini taşıdığını doğrulamaktadır. Gerçekte de; sürekli değişen ve gelişen ekonomik ve sosyal ülke ihtiyaçlarının ortaya çıkardığı sorunları beklemeden ve geciktirmeden ivedi çözümler alınması zorunluluğu karşısında, yürütme organının yetkilerini güçlendirmek kaçınılmazdır. O nedenle Anayasa'nın 91. maddesi düzenlenmiştir. ( bkz. 22.9.1971 tarihli, 1988 Sayılı Yasa gerekçesi ) görüldüğü üzere, Yetki Kanunu ile Bakanlar Kurulu'na ( KHK ) çıkarma olanağının tanınması Yasama Yetkisinin Yürütme Organı'na verilmesi anlamındadır.
Bu bağlamda denilebilir ki, Anayasa'nın 7. maddesinde öngörülen devir yasağına 91. madde ile ayrık bir statü getirilmiştir. Yasayla verilen yetkiye dayanılarak çıkartılan ( KHK )'ler, yasama yetkisinin temel ilkelerinden olan yürürlükteki yasa hükümlerini kaldırabilmek ve değiştirebilmek, dahası yeni kurallar getirebilmek gücü ile donatılmışlardır. Hal böyle olunca; Anayasa'da öngörüldüğü biçimde; ( KHK )'lerin yapısal ( organik-uzvi ) yüzü ile yürütme işlemi; işlevsel ( fonksiyonel ) yönden ise, yasama işlemi olduğu, doğurduğu hukuki sonuçlar yönünden ise kanun ile arasında bir fark bulunmadığının kabulü zorunludur.
Bu konuda kamu hukuku öğretisinde de görüş birliği vardır ( bkz. Prof. Dr. L. Duran, "Kanun Hükmünde Kararname", Amme İdaresi Dergisi, yıl 1975, sayı 2, s.4; Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, 3. bası, İstanbul, 1996, s.27; Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayını, Ankara, 1995, s.170, Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasası ve Anayasa Mahkemesi Kararlarına Göre Kanun Hükmünde Kararnameler Rejimi, Beta Yayını, İstanbul, 1996, s.57 vd. ). .
3- 1982 Anayasası'nın 91. madde hükümleri ışığında ( KHK )'lerin hukuki etki ve sonuçları:
Hemen belirtelim ki; yasama işlemi niteliğinde olup; yasa işlevini gören ve normatif etkiye haiz ( KHK )'ler Resmi Gazete'de yayınlandığı günde ( Anayasa 91. madde ) yürürlüğe girmeleriyle, değişikliğe tabi tuttuklan ya da yürürlükten kaldırdıkları, yasa hükümlerinin hukuki varlıklarını da ortadan kaldırmış olurlar. TBMM'ce red edilen kararnameler, bu kararın Resmi Gazete'de yayınlandığı tarihte, yürürlükten kalkar. ( KHK )'lerin yürürlükten kalkması, kaldırılan ya da hükümleri değiştirilen yasanın geri gelmesi sonucunu doğurmaz, aksine hukuki boşluk oluşur.
Bu evrede, ( KHK )'lerin, ilişkin olduğu kanun hükümlerinin uygulanabilirliğini "askıya" aldığından söz edilemez. Esasen Anayasa'nın özüne ve sözüne "askıya almak" kavramı alınmamıştır. Yine, Anayasa'mızda ( KHK )'ler için belli bir denetim süresi öngörülmediğinden çok uzun zamandır TBMM'ce görüşülmeyen ( KHK )'lerin bulunduğu bir vakadır. Bu şekilde uzun süre bekleyen bir ( KHK )'nin TBMM'ce denetimi sonucu değiştirilmesi ya da reddi ( yürürlükten kaldırılması ) durumunda; yasaların "askıya alınması" kendiliğinden geri gelmesini savunan görüşlerin benimsenmesi halinde, hukuk devletinin temelini oluşturan hukuki güvenlik ilkesinin ortadan kalkacağında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
4- Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının hukuki etkisi:
Yukarıda, daha çok TBMM'ce ( KHK )'lerin iptal sonuçlan açıklanmıştır. Bunun yanında, somut olayla doğrudan ilgili olan Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının hukuki sonuçları üzerinde durulmasında yarar vardır. Öncelikle vurgulayalım ki; ( KHK )'nin, Anayasa Mahkemesi'nce iptali de, evleviyetle, iptal edilen ( KHK )'nin yürürlükten kaldırdığı veya değiştirdiği evvelki kanun hükümlerini hukuk alanına geri getirmeyecektir. Bu sonuç bugün artık açıklığa kavuşmuş ve tartışılmamakta olup, yüksek yargı organlarınca da benimsenmektedir ( bkz. Anayasa Mahkemesi 11.11.1963 tarih, 63/106 E., 63/270 K., 19.10.1971 tarih, 1970/40 E., 1971/73 K. AYMKD, sayı 10, s.46-47; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 18.11.1964, tarih, 2/4 Resmi Gazete, 27.11.1964; Yargıtay İçtihatlan Birleştirme Büyük Genel Kurulu 24.5.1982 tarih, 82/1 E., 82/1 K. Danıştay Genel Kurulu'nun 24.5.1971 tarih ve 71/22 E., 71/36 K. sayılı kararı ). '
Esasen, Anayasa'nın 153 ve 2949 Sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddelerinde, Kanun Hükmünde Kararname'nin iptali ile Anayasa Mahkemesi'ne gerekli göreceği yeni düzenlemeleri yapması için, yasama organına süre tanıması gerektiğine işaret edilmiştir. Görüldüğü gibi, Anayasa Mahkemesi'nin yasama organına yeni düzenlemeler yapması için, süre vermesi, bir anlamda Kanun Hükmündeki Karaname'nin iptali ile hukuki boşluk doğduğu olgusu yasada ifade edilmek istenmiştir.
5- Açıklananların ışığında kabulün özeti:
( A ) Kanun Hükmündeki Kararnameler, Anayasa'da öngörüldüğü biçimi ile yapısal ( organik-uzvi ) bakımından yürütme organı işlemi, işlevsel ( fonksiyonel )
yönünden ise yasama işlemi niteliğindedir. Doğurduğu hukuki sonuçlar bakımından, kanun ile arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır.
( B ) Bir Kanun Hükmündeki Kararname'nin TBMM tarafından kabul edilmemesi veya Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi hallerinde, o kanunun veya ( KHK )'nin yürürlükten kaldırdığı veya değiştirdiği kanun hükümleri uygulanabilir hale gelmez veya kendiliğinden yürürlüğe girmez, hukuki boşluk meydana gelir.
( C ) O nedenle davada uygulanacak olan 3182 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 69. maddesi, 512 ve 538 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameler ile değiştirilmiş ve daha sonra bu Kanun Hükmündeki Kararnameler Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş olduğundan, anılan yasanın 69. maddesi yeniden ve kendiliğinden yürürlük kazanamaz. Bu yönde hukuki boşluk hasıl olmuştur. Açıklanan nedenlerle bu konuya ilişkin yerel mahkemenin direnme kararı usule ve yasaya uygun bulunmuştur.
6- Şimdi belirlenen "hukuki boşluğun" somut olay ve deliller çerçevesinde nasıl doldurulması gerektiğinin çözümüne sıra gelmiştir.
Hukukun görevi toplumsal yaşamı düzenlemek ve ilişkilerden doğacak sorunları çözümlemektir. O nedenle herhangi bir olay, hakkında kural yoktur diye çözümsüz bırakılamaz. İşte bu gibi hukuki boşluğun bulunduğu durumlarda; hakim bizzat yasa koyucu gibi davranarak, olayı çözümlemek üzere Medeni Kanun'un 1. maddesi hükmünce olaya uygulanacak, kuralı bulmak ve uygulamakla yükümlüdür ( bkz. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 18.11.1964 tarih, 2/4 ). Bu; hakim için aynı zamanda bir görevdir. Hakim önündeki davayı sonuçlandırma zorunluğundadır. Anayasa'nın 36/2. fıkrası uyarınca "hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz", o nedenle kanunda; örf ve adette, olaya uygulanacak bir kural bulunmadığına dayanarak bir hakim önündeki uyuşmazlığı çözmekten kaçınamaz. Aksi halde sorumlu olur ( HUMK'nin mad.573/6, 7 )..Esasen, Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesinin özelliği, hakime kanun koyucu gibi kural koyma yetkisi vermiş olmasıyla önemi haizdir.
Hakimin, hukuk yaratma alanına girebilmesi için, çözümü gereken olaya uygulanabilir kanun hükmü veya örf ve adet kuralının bulunmaması yeterlidir. Hakim yasa boşluğunu doldururken, takip edeceği yol; Medeni Kanun 1'de açıklandığı üzere, kanun koyucu gibi hareket etmekten ibarettir. Bu aşamada hakim, kanun koyucunun yapacağı gibi, tarafların karşılıklı menfaatlerini tespit ederek, bunlan adalet süzgecinden geçirip; hayat ihtiyaçlarını karşılayan ve aynı zamanda mevcut hukuk düzeni ve hukuki güvenlikle bağdaşan bir kural bulacaktır ( bkz. Prof. Kemal Oğuzman, Medeni Hukuk Dersleri, İstanbul, 1990, s.80-81 ). O nedenle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğu; açıklanan esaslar altında davadaki hukuki boşluğu doldurmak için, öncelikle dava konusu tip olaylara uygulanabilecek genel ve soyut nitelikte bir kural koymayı, daha sonra bulduğu bu kuralı olaya uygulamak suretiyle davayı neticelendirmeyi benimsemiş; özellikle olayın subjektif değerlendirmesini yaparak bir kural getirmekten kaçınmaya özen göstermiştir.
Türk hukukunda kural; tacirlerin iflasının istenebileceği şeklindedir. Ne var ki bir bankanın % 5 hissesinden fazlasına sahip olan ortaklarının, bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri, banka genel müdürü, genel müdür yardımcıları ile bankayı imzaları ile ilzam eden memurlar, kanuna aykırı işlem ve kararları ile bankayı borcunu ödeyemez duruma düşürerek zarara sokmuşlarsa, bakanın, banka iflas idaresinin veya devralan bankanın başvurusu ile veya re'sen talebi üzerine, bunların şahsi sorumlulukları yönüne gidilerek, şahsen iflaslarına mahkemece karar verilebilmesi gerekir. Bu kural mevcut hukuk düzeninin ve hukuki güvenliğin bir gereği olarak kabul edilmelidir. BK'nin 50. maddesi uygulanması halinde ise anılan kişilerin müteselsil borçlulukları söz konusu olacaktır ( bkz. Prof. Dr. Seza Reisoğlu, Bankalar Kanunu Şerhi, genişletilmiş 2. baskı, Ankara, Ekim 1997, s.772 ). O nedenle bu kural konulurken, Borçlar Kanunu'nun 50., ayrıca TTK'nin 336. maddelerinden örnekleme yoluyla yararlanılmıştır. Gerçekten para ikrazı işleriyle uğraşan, mevduat kabul eden, sermaye ekonomisine hizmet eden bankalar, ülke ekonomisinin en önemli mali kuruluşlarından olup, devletin para, kredi ve sermaye politikasıyla da doğrudan etkili ve bağlantılıdır. En önemlisi, bankalar toplumun önemli bir kesimini oluşturan mevduat sahiplerinin güven duyguları ve hayat yaşamlarıyla; dahası toplumun düzeni ve hukuki güvenliğiyle yakından ilgilidir. O nedenle somut olayın kendine özgü önemi içinde vücut bulan zararın ağır ve telafısi güç nitelikte olduğu da gözden kaçırılmadığında sorumluluğun iflasla..karışlanmasının kabulü, adalet duygularına da uygunluk arz etmektedir. Yine, konulan bu kural, Anayasa hükümlerine de aykın olmadığı gibi, öngördüğü iflas bir cezada değildir ( bkz. 4.3.1986 tarih, 1985/15 E., 1986/5 K., Resmi Gazete, 9.5.1986, sayı 19102 ). Ayrıca, 70, 512, 538 ( KHK )'lerle anılan kişilerin şahsi sorumluluklarına gidilerek, şahsen iflaslarına mahkemelerce karar verilmesi yönünde yasa koyucunun sapma göstermeyen ısrarlı arzu ve iradesi ile; 538 sayılı ( KHK )'nin iptalinin sadece 3991 Sayılı Yetki Kanunu'nun iptaline dayanması, farklı bir anlatımla iptalin şeklen gerçekleşmiş olması, yasa boşluğunun doldurulmasında kurulumuzca yan hukuki olgular ve kaynaklar olarak ele alınmış, yararlanılarak değerlendirilmiştir.
Her ne kadar karar tarihinden sonra, 18.6.1999 tarih ve 4389 Sayılı Bankalar Yasası, 23 Haziran 1999 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve anılan yasanın 17. maddesi ile bankanın yönetim kurulu, kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları ve imzaları bankayı ilzam eden memurlarının kanuna aykın karar ve işlemleriyle bankanın iflasına neden olduklarının tespiti halinde şahsi sorumluluklan düzenlenmiş ise de; anılan yasanın geçmiş olaylara uygulanacağı konusunda bir düzenleme bulunmadığından yasal boşluğun devam ettiğinin kabulü gerekir.
Açıklanan hukuksal nedenler altında; Medeni Kanun'un 1. maddesine dayanılarak vaz edilen kural somut olaya uygulandığında, davalıların iflasa tabi olacaklarının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, banka hakkındaki iflas davasının sonucu beklenilmeli, bankanın iflasına karar verilmesi halinde davalıların eylemlerinin bankanın iflasına ne derece etkili olduğu saptanmalı hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Yerel mahkeme kararı bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 1.12.1999 tarihinde, oyçokluğu ile karar verildi.
Karşı Oy Yazısı
Kanuna aykırı karar ve işlemleriyle banka hakkında kimi yasal yaptırımların uygulanmasına neden olan banka yöneticileri haklarında 3182 Sayılı Bankalar Kanunu'nun 538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 69/1-23 maddesiyle yapılan düzenleme Anayasa Mahkemesi'nin 9.11.1995 tarihli, 1995/53-57 sayılı kararı ile "Banka yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürü" yönünden iptaline karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nda öncelikle, Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa Mahkemesi'nce iptaline karar verilmesi halinde önceki yasa hükmünün kendiliğinden yürürlüğe girip girmeyeceği sorunu ele alınmış ve sonuçta iptal kararı üzerine, iptal edilen Kanun Hükmünde Kararname'nin yürürlükten kaldırdığı kanun hükümlerinin tekrar yürürlüğe girmeyeceği görüşü benimsenmiştir. Böylece davaya konu olayda 3182 Sayılı Bankalar Kanunu'nun değişiklikten önceki 69. maddesinin uygulanması olanağı bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bu konuda belirtmek gerekir ki, anılan maddenin 538 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile değiştirilmeden önceki metninde de, banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile genel müdürünün şahsen iflaslarına karar verilebileceği öngörülmekteydi.
538 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin iptali üzerine onun daha önce yürürlükten kaldırdığı 69. maddenin ilk şeklinin yürürlüğe girmesi söz konusu olamayacağına göre; bu konuda yasal bir boşluğun oluştuğu, bu boşluğun Medeni Kanun'un 1. maddesinin uygulanarak doldurulması yoluna gidilebileceği, böylece kanuna aykırı karar ve işlemleriyle yöneticiliğini yaptıklan banka hakkında 3182 Sayılı Yasa'nın uygulanmasına sebep olan davalıların sorumluluktan kurtulmamaları gerektiği ve şahsen iflaslarına da karar verilebileceği düşünülebilirse de; bu çözüm şekli, yürürlükten kalkmış olan veya Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen yasa kuralının dolaylı yoldan tekrar yürürlüğe girmesi sonucunu doğuracağından kabul edilemez.
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra ortaya çıkan bu konu, iptal kararlarının zaman içerisinde etkisi açısından ele alınmalıdır. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlan Anayasa'ya aykırılığın bir yaptırımı olduğu için, Anayasa koyucu bunların etkisinin belirlenmesi ile ilgili ayrıntılı kurallar koymak gereğini duymuştur. Anayasa'nın 152. maddesine göre; itiraz üzerine veya re'sen bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun ya da Kanun Hükmünde Kararname'nin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Bu kural gereğince itiraz yoluna başvuran mahkeme iptal kararına uymak zorundadır. Aynı maddenin 2. fıkrası bu itirazın temyiz merciinde de dikkate alınması gerektiğini amirdir. Böylece mahkemeler, itiraz ya da doğnıdan açılan iptal davası üzerine bir kuralın iptali halinde bakmakta oldukları davaları iptal kararına göre sonuçlandırmak zorundadırlar. Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında yer alan "Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar" biçimindeki kural, bu konuda herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek kadar açıktır.
Bu kurallar da göstermektedir ki, iptal kararlarının eldeki davaya konu olayda olduğu gibi geçmişe uygulanması kaçınılmazdır. Ancak burada belirtmek gerekir ki, Anayasa Mahkemesi'nin iptal karan, idari davalardaki iptal kararından farklı biçimde düzenlenerek, iptal edilen kuralın baştan beri geçersizliği kabul edilmemiştir. Gerçekten Anayasa'nın 153. maddesine göre, kanun yada Kanun Hükmünde Kararname'nin hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren yürürlükten kalkar. Tüm bu kurallar birlikte göz önünde tutulduğunda, iptal kararlarının ileriye yönelik olarak mutlak, geçmişe yönelik olarak ise sınırlı bir etkisi olduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra davalı banka yöneticileri yönünden bir değerlendirme yapılacak olursa: Davalı yöneticiler şahsen iflaslarına imkan veren 69. maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu savını ileri sürmüş olduklarına göre, iptal kararı eldeki davaya etkili olacak ve böylece davalıların iflaslarına karar verilemeyecektir. Anayasa'nın 152 ve 153. maddeleri, az önce açıklandığı üzere, farklı bir görüşün benimsenmesine müsait değildir.
Boşluğun Medeni Kanun'un 1. maddesi uyarınca doldurulması biçimindeki çoğunluk karan benimsendiği takdirde, banka yöneticileri olan davalıların şahsen iflaslarına karar verilmesi sonucunu doğuracaktır ki bu durum, davanın dayanağını oluşturan kuralın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesine rağmen uygulanması, ya da iptal edilen kanun hükmündeki kararnamenin yürürlükten kaldırdığı hükmün tekrar yürürlüğe girmesi anlamına geleceğinden çelişkilere yol açar.
Ayrıca belirtilmelidir ki, iflas kararı haczi kabil bütün mallarda tasarruf yetkisini ortadan kaldırmakta, mülkiyet hakkını kısıtlamaktadır. Anayasa'nın 13. maddesi temel hak ve hürriyetlerin, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlanabileceğini öngörmektedir. Yürürlükte bir yasa kuralı bulunmadan Medeni Kanun'un 1. maddesi uygulanarak banka yöneticilerinin kanuna aykırı karar ve işlemlerinden dolayı şahsen iflaslarına karar verilebileceğinin kabulü, anılan 13. maddeye de aykırılık oluşturur.
Öte yandan olay tarihinden sonra 23.6.1999 tarihinde yürürlüğe konan 4389 Sayılı Bankalar Kanunu'nu bu olayda uygulama imkanı yoktur. Mahkemenin aynı esaslan benimseyerek davayı reddeden kararının yukarıda açıklanan nedenler de gözetilerek onanması görüşünde olduğumuzdan, bozma şekline oluşan karara katılamıyoruz.
Tahir Alp E. Aydın Özkul Kamil Acar
2. Hukuk Dairesi Başkam 9. Hukuk Dairesi Başkanı 19. Hukuk Dairesi Üyesi
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini