 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 1999/18-480
K : 1999/486
Tarih : 02.06.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "kamulaştırma bedelinin arttırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 9.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.09.1997 gün ve 1995/1189-1997/755 sayılı kararın incelenmesi Davalı Vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin 30.06.1998 gün ve 1998/6250-8098 sayılı ilamı ile (...Dosyada bulunan Bornova 1.Noterliğinin 08.07.1995 gün ve 34-353 sayılı yazısına göre davalıya çıkarılan tebligat evrakı. "Muhatabın aranan saatte adreste bulunmaması sebebiyle, gittiği yer komşusu Gizem A...'dan sorulmuş olup, evrak 01.08.1995 tarihinde mahalle muhtarına tevdi edilerek keyfiyet komşusu Gizem A...'a bildirilmiş ve adres binanın kapısına 2 nolu ihbarname yapıştırılmıştır." Bu duruma göre tebligat. Tebligat Kanununun 21.madde hükümlerine uygun olup, anılan maddenin son cümlesi hükmüne göre ihbar namenin kapıya yapıştırıldığı 01.08.1995 tarihi tebligatın yapıldığı tarihtir. Mahkemece yasanın bu hükmü dikkate alınmadan ve davacıya yapılan tebligatın hangi nedenden ötürü usulsüz olduğu açıklanmadan tebligat evrakının muhtar tarafından davacıya verildiği bildirilen tarihin tebliğ tarihi olduğunun kabulü doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün ...BOZULMASINA...; gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Vekili
HUKUK GENEL KURULU
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı Orhan K...'e ait 436 Ada 30 parsel sayılı taşınmaz davalı kurum tarafından yol olarak kamulaştırılmış, kamulaştırma evrakı da davacıya noter vasıtasıyla tebliğ edilmiştir.
Bornova 1.Noterliğinin tebliğe ilişkin 08.07.1996 gün ve 1996/24-358 sayılı yazısında Noterliğimiz dosyasında saklı bulunan ve 26 Temmuz 1995 tarih ve 2058 yevmiye ile kayıtlı Orhan K... ile ilgili tebligat evrakı , ilgilinin 436 Ada 30 parseli ile ilgili olup, iş bu istimlak evrakının muhatabı bulunan Orhan K...' in aranan saatlerde adreste rastlanmadığından nereye gittiği en yakın komşusu Gizem A...'a soruldu, nereye gittiğini bilmediği evrakın mahalle muhtarı Fadım A... imzasına, 1.8.1995 tarihinde tebliğ edilmiş bulunduğu ve komşusu Gizem A... 'a haber verildiği kapısına da 2 nolu ihbar yapıştırılmış bulunduğu gelen tebliğ mazbatasından anlaşılmıştır." açıklaması yer almaktadır.
Yine Mahalle Muhtarlığının 9 Temmuz 1996 tarih ve 1995/9 sayılı yazısında ; " Orhan K... adına postacı tarafından muhtarlığımıza bırakılan 1.3.1995 tarih ve 20537 nolu zarf adı geçenin izmir dışında olduğu tespit edildiğinden kendisine teslim edilememiştir, .muhtarlığa tanınan bekleme suresine alınmış ve mezkur şahsın 27.10.1995 tarihinde müracaatı üzerine kendisine teslim edilmiştir." denilmektedir.
Bu şekli ile tebliğ işleminin 7201 Sayılı Yasanın 21. Maddesine göre yapıldığı açık bir olgudur.
Davacı vekili, müvekkilinin taşınmazının kamulaştırıldığını 20 Ekim 1995 günü tapuda ferağ verdiği tarihte öğrendiğini ifadeyle 20 Kasım 1995 tarihinde kamulaştırılma bedelinin artırılması istemiyle bu davayı açmıştır.
Davalı vekili, davanın Süresinde açılmadığını ifadeyle reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; davacının öğrenme tarihi olan ferağ tarihi esas alınarak davanın suresinde açıldığının kabulü ile, işin esası incelenmiş, Özel Daire tarafından ise kamulaştırma tebligatının usulüne uygun yapıldığının, öğrenme tarihinin esas alınmasının yerinde olmadığının kabulü ile yukarıda açıklanan gerekçeyle hüküm bozulmuştur.
Çözümü gereken sorun davacıya noterlik kanalıyla gönderilen kamulaştırma kararı ve eklerini, usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği diğer bir deyimle 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21.maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olup olmadığıdır.
Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. Maddede;" Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." Hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki "adreste bulunmama", diğeri ise "tebellüğden imtina"dır.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranacağı Tüzüğün 28. Maddesinde yazılıdır. Buna göre; muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik edecek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.
Burada Tüzüğün 28. Maddesi , tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını "tahkik etme" görevi yüklemiştir. Buna göre, tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup,olmadığı, Hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte kısa ya da uzun sureli ve geçici olarak adreste bulunmadığının , tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde,ancak, maddede sayılanlardan örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da olduğunun tespiti halinde ise Tüzüğün 28.maddesinin 2,3,4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktı. 28/son ve bu maddenin yollamada bulunduğu 30.maddesinin uygulanması için de öncelikle muhatabın orada mevcut olup olmadığının yukarıda açıklanan biçimde tahkik ve tespiti gerekir.
Bu itibarla; Tüzüğün 28. Maddesinde yazılı olan şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın ya da muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanların bu adreste bulunduğu "tevsik edilmeden" Tebligat Kanununun 21. Maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu tevşik işlemi devamı iş belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır.
21.Maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarifi maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve tevsikine bağlıdır.
Bu ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 13.10.1955 gün ve 2/793-350. 16.09.1981 gün ve 7/2371-504, 29.12.1993 gün ve 18/778-876, 08.10.1997 gün ve 2/493-733 sayılı Kararlarında da istikrarlı bir biçimde aynen benimsenmiştir.
Somut olayda; davacının tebliğ anında adres'te bulunmadığı az yukarıda açıklanan noterlik ve muhtarlık yazıları ile bellidir. Noterlik yazısı kapsamından açıkça tebliğ memurunun muhatabın veya adına tebligat yapılabilecek olanlarda herhangi birinin adreste bulunmama sebebini yasada ve tüzükte düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan biçimde usulünce tahkik ve imzayla tevsik etmediği anlaşılmaktadır. Komşuya sorulup, beyanının alındığı hususu adı geçenin imzası alınmadığından denetime olanak vermemektedir. Bu durumda tebliğ memurunun yukarıda açıklanan ilkelere riayet etmeden Tebligat Yasasının 21. Maddesine göre yaptığı tebligat usulüne uygun bir tebliğ işlemi olarak değerlendirilemez. Bu yöne değinen direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden dosya bu incelemenin yapılması için özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemenin, davacıya yapılan kamulaştırma tebligatının usulsüzlüğüne değinen direnmesi yerinde olup, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi içir dosyanın 18.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 02.06.1999 gününde oyçokluğu, ile karar verildi.