 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 1999/13-1011
Karar no: 1999/986
T: 24.11.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- DİRENME KARARINDA YENİDEN HÜKÜM KURULMASI MECBURİYETİ ( Önceki Kararda Direnilmesine Demekle Yetinilemeyeceği )
- ÖNCEKİ KARARDA DİRENİLMESİNE DEMEKLE YETİNİLEMEMESİ ( Direnme Kararında Yeniden Hüküm Kurulması Mecburiyeti )
- YARGIDA AÇIKLIK VE NETLİK PRENSİBİ ( Direnme Kararında Yeniden Hüküm Kurulması Mecburiyeti )
1086/m.388, 389, 381
1412/m.261, 268
( YHGK. Esas no: 1991/323, Karar no: 1991/391, 19.6.1991 )
( YHGK. Esas no: 1991/281, Karar no: 1991/415, 10.9.1991 )
( YHGK. Esas no: 1991/355, Karar no: 1991/440, 25.9.1991 )
( CGK. Esas no: 1978/22, Karar no: 1978/25, 2.2.1978 )
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya Asliye 5. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 4/11/1998 gün ve 1997/1025 E. 1998/954 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 15/2/1999 gün ve 1999/359-856 sayılı ilamıyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanunu'nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK.nun 389. maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK.nun 381. maddesi ( kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur ). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğindir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşılmasını engeller. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Öte yandan Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir. ( Hukuk Genel Kurulu'nun 19/6/1991 gün 323/391 sayılı ve 10/9/1991 gün 281-415 sayılı ve 25/9/1991 gün 355-440 sayılı kararları ).
Ceza Genel Kurulu'nca da C.U.M.K.nun benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir (Ceza Genel Kurulu'nun 2/2/1976 gün 22-25 sayılı kararı).
Somut olayda da aslolan kısa kararda, hüküm fıkrası oluşturulmamış; yalnızca "önceki kararda direnilmesine" denilmekle yetinilmiştir.
O itibarla mahkeme HUMK.nun 388 maddesinin açık hükmü gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 24/11/1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.