 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas no: 1999/12-210
K:1999/206
T:14.4.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ŞİKAYET
HACZİN KALDIRILMASI
MENFİ TESBİT (Borçtan Kurtulma) DAVASI
KARAR ÖZETİ : Ana sözleşmede aksine hüküm olmadıkça kooperatif; alacaklılarına karşı yalnız mamelekiyle sorumludur. Mal varlığına üyelerin yüklendikleri sermaye de dahildir. Üyenin sorumluluğu da, yüklendiği sermaye ile sınırlıdır.
Taşınmaz henüz kooperatif adına tescilli iken üzerine haciz konduğundan, bundan sonra hak iktisap edenlerin haczin sonuçlarına katlanmaları gerekir. Borç taşınmaza bağlandığına göre taşınmazı iktisap edenlerin kooperatif ortağı olması bu sonucu değiştirmez. İcra Tetkik Mercii Hakimi; haczin neticelerini; Kooperatifler Kanununu yorumlayarak da ortadan kaldıramaz.
Davacı; borçlu kooperatif ve takip alacaklısına karşı Genel Mahkemede menfi tesbit ve haczin kaldırılması davasını açarak hakkını arayabilir. 0 halde; İcra Tetkik Mercii hakimi; şikayet isteğinin reddine karar vermesi gerekir.
(1163 s. Koop. K. m. 28)
(2004 s. İİK. m. 68, 91)
(743 s. MK. m. 920)
Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (izmir 1. İcra Tetkik Mercii Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 29.4.1998 gün ve 1998/389 E-323 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 22.9.1998 gün ve 1998/8533-9320 sayılı ilamiyle; (... Kooperatifin borçlarından dolayı ortağın sorumluluğu, ana sözleşme ve kooperatifler kanunundaki hükümlerle sınırlıdır. Nitekim, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 28. maddesinde, "ana sözleşmede aksine hüküm olmadıkça kooperatif, alacaklılarına karşı yalnız mamelekleriyle sorumludur" denmektedir. 0 halde, ana sözleşmede kooperatifin sorumluluğu başka türlü düzenlenmedikçe dış borçlar ancak mal varlığı ile ödenecek, bunun dışında kooperatiften herhangi bir istek yapılamayacaktır. Kuşkusuz mal varlığına, üyelerin yüklendikleri sermaye payı dahildir. Hukuk Genel Kurulu da, bu esası benimseyerek 17.9.1997 tarih, 1997/11-44 esas, 1997/649 sayılı kararında; "1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 28. maddesine göre kooperatif mamelekiyle sorumludur. Kooperatifin sorumlu olduğu hususlarda ortaklara gidilebilmesi için, kooperatifin tasfiye edilmiş, sicilden silinmiş olması yeterli değildir. Kooperatifler Kanununda TTK. nun 179. maddesinden farklı bir hüküm getirilmiştir. Ancak kooperatif aleyhine gerekli takibat yapılır sonuç alınamaz ise sorumluluk durumlarına göre, ortaklarına müracaat edilebilir" ifadesine yer vermiştir.
Bu açıklamalar karşısında, kooperatif in taşınmazına konan hacizden; ferdi mülkiyete geçiş sonucu kooperatif üyesinin sorumluluğu, yüklendiği sermaye payı ile sınırlı olması gerekir. Şikayetin bu esaslar çerçevesinde çözülmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Merci dosyası ile ona ekli icra takip dosyalarının incelenmesinde, dava dışı kooperatif hakkında 21.5.1996 tarihinde takip alacaklısı tarafından icra takibine girişildiği ve takibin kesinleşmesini müteakkip o tarihte borçlu kooperatif adına tapuda kayıtlı taşınmazına 10.10.1996 tarihinde haciz uygulandığı ve haczin uygulanmasından sonra davacı ortağın, dava dışı takip borçlusu aleyhine tapu tescil davası açtığı ve kooperatifin de kabulü ile 12.12.1997 tarihinde hacizli taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verildiği görülmektedir.
İlK. nun hacizli taşınmazlara ilişkin düzenlemeyi getiren 91. maddesine göre, taşınmazın haczi ile tasarruf hakkı MK. nun 920. maddesi anlamında tahdide uğrayacağı hükme bağlanmıştır. Bu maddede yollama yapılan MK. nun 920. maddesi hükmüne göre, taşınmaz üzerindeki haciz işlemi taşınmazın temlik hakkının tahditleri arasında yer alıp, bu maddenin son fıkrasına göre ise, bü nevi tasarruf sınırlandırılmalarının tapu siciline şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan iktisap olunan her nevi hakların sahiplerine karşı ileri sürülebileceği açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi, dava dışı kooperatif alacaklısı tarafından ve taşınmaz henüz kooperatif adına tescilli iken üzerine haciz tatbik edilmiş bulunmaktadır. İİK. 91 ve onun yollamada bulunduğu MK. nun 920. maddeleri hükümleri uyarınca haczedilen taşınmazda bundan sonra hak iktisap edenlerin haczin sonuçlarına katlanmaları zorunludur. Borç taşınmaza bağlandığı için taşınmazı iktisap edenin kooperatif ortağı olması bu sonucu bertaraf edemez.
Özel Dairenin bozma kararında yer alan bozma gerekçeleri kooperatifler Kanunu'nun 28 ve onu izleyen maddelerindeki ilkelere uygun olmakla beraber bu ilkeler, kooperatifin borcu için doğrudan ortağa başvurulması halinde geçerlidir. Dava konusu olayda ise, bu ilkenin uygulanabilirliğini gerektiren bir durum mevcut değildir. Zira, yukarıda da değinildiği gibi alacaklı doğrudan ortağa değil, asıl borçlu kooperatife başvurmuş ve o tarihte borçlunun adına kayıtlı taşınmaz üzerine haciz uygulatmış bulunmaktadır. Davacı ortağın daha sonra hacizle takyidli taşımazı üzerine almış olması bu sınırlamanın kaldırılmasına neden olamaz. Aksi düşüncenin kabul tarzı hakkın kötüye kullanılması na da yol açabileceğinden benimsenmesi mümkün değildir.
Kaldı ki hacizli taşınmazlar yönünden İİK. 91 ve onun yollamada bulunduğu MK. nun 920. maddeleri hükümleri hacizli taşımazın devrinin sonuçlarını açık bir şekilde hükme bağladığına göre, icra müdürü bu maddeye göre işlem yapmakla yükümlü olduğu gibi, dar yetkili icra tetkik mercii de bu açık hükümleri Kooperatifler Kanunu'nun hükümlerini yorumlayarak bertaraf etmesi de mümkün değildir. Bu tür uyuşmazlık, ancak davacı tarafından kooperatif ve takip alacaklısına karşı mahkemede açacağı ve genel hükümlere davalı olarak incelenebilecek menfi tesbit ve dolayısı ile haczin kaldırılması davasında değerlendirilip sonuçlandırılabilir. Bu nedenle dar yetkili icra tetkik mercii hakimliğince şikayet talebinin reddi sonucu bakımından da doğru bulunmaktadır.
0 halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ve 596.000 lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 14.4.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.