Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1999/11-43
K:1999/67
T:10.2.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
ARAÇ REHNİ
SÖZLEŞMENİN GEÇERLİLİĞİ
İPTAL DAVASI
 
KARAR ÖZETİ : MK.nun 853. maddesi uyarınca menkul rehni ancak, teslim şartı ile tescil edilebilir.
Araç rehin sözleşmesi oluşturulup trafik siciline de işlenerek aleniyet sağlandıktan sonra rehin alanın, trafik sicilindeki rehin şerhini kaldırmadan, davacının ekonomik durumunu korumaya yönelik iyiniyetli bir davranışla ve geçici iade amacıyla araç üstündeki zilyedliğini davacıya iadesi halinde, sözleşme geçersiz olmaz, yürürlüktedir.
(743 s. MK. m. 853, 857/2)
(2918 s. Trafik K. m. 20)
 
Taraflar arasındaki "rehin sözleşmesinin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Konya Asliye Ticaret Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 19.6.1997 gün ve 1997/61 E. - 96 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 1.12.1997 gün ve 1997/7060 E. -8686K. sayılı ilamıyle; (.... Davacı vekili; müvekkile ait iki adet dava dışı Z.... Ltd. Şti.nin davalıdan alacağı ve aldığı mal bedeli teminatı olarak noter sözleşmesi ile rehnedildiğini ancak sözleşmenin imzalanmasının hemen akabinde araçların fiili zilyetliğinin müvekkile bırakıldığını, menkul malların MK.nun 893. maddesi uyarınca teslim şartı ile rehnedilebileceğini, bu nedenle hak rehin sözleşmelerinin teslim şartı gerçekleşmediğinden batıl olduğunu ileri sürerek rehin sözleşmelerinin iptalini istemiştir.
 
Davalı vekili; rehin sözleşmesi düzenlendiği sırada merhumun müvekkile teslim edildiğini, kaldı ki sicile kayıtlı araçların rehin için teslimin şart olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
 
Mahkemece, toplanan kanıtlara göre; rehin sözleşmesinde rehne konu araçların davalıya teslim edildiğinin yazıldığı, kaldı ki 4199 sayılı Yasa ile değişik Karayolları Trafik Yasasının 20. maddesi uyarınca trafiğe tescilli araçların her türlü satış ve devirlerin ancak noterlerce yapılabileceği, araçların bundan böyle el değiştirmelerinin ve hatta rehnin noterlik senedi ile mümkün olduğu bu nedenle araçların fiilen tesliminin şart olmadığı, rehin işleminin geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin iyiniyetten yoksun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
 
Dava; noter sözleşmesi uyarınca davalıya rehnedilen aracın zilyetliğinin davacıda olduğu ileri sürülerek açılmış rehin sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece; KYTY 20. maddesi uyarınca trafiğe tescilli araçların devrinin ancak noterde düzenlenmiş satış sözleşmesine dayanılarak trafik siciline tescil ile mümkün olduğu mülkiyet hakkının devrinin bu şekilde düzenleyen yasa hükmünün, daha sınırlı bir aynı hak olan rehin hakkı içinde uygulanmamasının düşünülemeyeceği, bu nedenle araç kaydına düşülen rehin kaydına rağmen zilyetliğin kendinde olduğu ileri sürülerek rehin sözleşmesinin iptalinin istenemeyeceği, kaldı ki böyle bir işleminde iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
 
Bilindiği üzere MK.nun 853. maddesi uyarınca menkul rehni ancak, teslim şartı ile tescil edilebilir. Karayolları Trafik Kanununda menkul niteliğinde olan araçların mülkiyetinin geçişinin noter satış sözleşmesi ve trafik siciline tescili ile mümkün görmüş, rehin konusunda açık bir düzenlemeye gidilmemiştir. Dava konusu aracın baştan beri davacının zilyetliğinde bulunduğu taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı gibi, mahkeme kanalı ile yaptırılan tesbitte de araçların zilyetliğinin davacıda bulunduğu sabittir. O halde merhumun zilyetliği ve kendi rızası ile rehin verene iade eden davalının artık merhum üzerinde fiili egemenliğinden söz etmek mümkün değildir. Bu durumda, yerleşik bilimsel ve yargısal görüşler doğrultusunda (Yargıtay HGK. 1996/609-764 sayılı 13.11.1996 tarihli kararı, Yargıtay 19. HD. 1997/1854-3845 sayılı 10.4.1997 tarihli kararı) rehin sözleşmesi geçersiz olup, davanın kabulü gerekir iken, yazılı şekilde reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
Temyiz Eden: Davacı vekili
 
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
Menkul rehin sözleşmesinde alacaklının zilyetliğini öngören MK.nun 853. maddesinde, ancak yasaların öngördüğü istisnalar halinde rehin konusu menkulün zilyetliğinin alacaklıya geçmeden de sözleşmenin oluşabileceği kabul edilmiştir. Yasanın bu emredici ve açık hükmü karşısında zilyetliğin alacaklıya nakli gerçekleşmeden bir menkul rehninin oluşabilmesi için bu konuda mutlaka açık bir yasa hükmü bulunması gerekir. Bu düzenlemelere örnek olarak hayvan rehni ile ilgili MK.nun 854. md.si, TTK.nun 875 vd. maddelerinde düzenlenen gemi ipoteği gibi yasa hükümleri gösterilebilir.
 
Oysa, 2918 sayılı Yasanın değişik 20. maddesinde araç rehni ile ilgili bir düzenleme yer almamıştır. Anılan maddenin yorum yolu ile genişletilerek araç rehnini de düzenlediği sonucuna varılması yasal olarak mümkün olmadığına göre, mahkemenin anılan maddeye dayalı olarak rehin konusu menkul zilyetliğinin borçluya intikal ettirilmiş olmamasının rehin sözleşmesini bozmayacağı yolunda ki görüşe itibar edilmesi isabetli görülmemiştir. Zira, menkul rehni sözleşmesinin subutunu düzenleyen MK.nun 857. maddesinin ilk cümlesinde, rehin verenin, merhum üzerindeki zilyetliğinin zayii hali rehin hakkının düşmesi nedeni olacağı hükme bağlanmış bulunmaktadır.
 
Ne var ki, taraflar arasındaki noterlikçe düzenlenen menkul rehni senetlerinde (sözleşmelerinde) araçlar üzerindeki zilyetliğin rehin alana verildiği hükme bağlanmış ve taraflarca kabul edilmiştir. C halde, düzenlenen bu resmi senet ile menkul rehin sözleşmesinin yasanın öngördüğü biçimde oluştuğunun kabulü gerekir. Esasen mahkeme ile Özel Daire arasında bu konuda bir uyuşmazlık da bulunmaktadır.
 
Dava konusu olayda üzerinde durulması gereken hukuki uyuşmazlık, rehin konusu menkullerin rehin verene iadesinin ne amaçla yapıldığı noktasında toplanmaktadır. Yukarıda da değinildiği üzere menkul üzerindeki rehin alanın zilyetliğinin son bulması akdi ilişkiyi sona erdiren sebeplerdendir. Ne var ki, MK.nun 857. maddesinin ikinci cümlesinde rehin veren, rehin alanın rızası ile rehin konusu menkul üzerindeki zilyetliğini tekrar elde ettiğinde rehin sözleşmesinin muallak yani askıda kalacağı hükme bağlanmıştır. Yani bu düzenlemeye göre, rehin alacaklısı, menkul üzerindeki zilyetliğini, sözleşmeyi bozmamak ve zilyetliğin kesin iadesi iradesini içermemek kaydı ile rehin verene geçirmesi halinde menkul rehin sözleşmesi geçerli kalacak, ancak tanıdığı haklar bakımından hükümleri askıda kalacaktır. Nitekim doktrinde de anılan hüküm bu şekilde açıklanmaktadır (Bkz. Türk Eşya Hukuku, Prof. Dr. K.T. Gürsoy, Sınırlı Ayni Haklar, Prof. Dr. B. Köprülü - Prof. Dr. 5. Kaneti, İst. 1982 sh. 495 vd.)
 
Bu genel açıklamalardan sonra tekrar dava konusu olaya dönüldüğünde, rehin sözleşmesi oluştuktan sonra yine sözleşme hükümleri uyarınca rehin işlemi trafik siciline de işlenmiş ve aleniyet kazandırılmıştır. Bu durumda rehin alanın menkul üzerindeki zilyetliğini davacı rehin alana devretmiş olması sadece onun ekonomik durumunu korumaya yönelik iyi niyete dayalı bir davranış olup, zilyetliğin kesin iadesi diğer bir deyişle sözleşmeyi sükut ettirmeye yönelik amaç taşıyan bir iade hali değildir. Zira, trafik sicilindeki rehin şerhi kaldırılmamıştır. Bu da davalı rehin alanın zilyetliği iadesinde ki amacın kesin iade değil, geçici iade amacına yönelik olduğunun karinesi ve delilidir.
 
Bu durum karşısında, menkul rehni sözleşmesi, MK.nun 857/2. maddesi hükmü gereğince geçersiz olmayıp, yürürlüktedir. Sadece hükümleri askıya alınmış bulunmaktadır. O halde, mahkemece rehin sözleşmesinin geçersizliği ve iptaline ilişkin davanın reddi ve direnme kararı az yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile sonucu itibari ile doğru görülmekle, davacı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının onanması gerekmiştir.
 
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararı nın yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), gerekli temyiz 1am harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 10.2.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
KARŞI OY YAZISI
 
Davacı, menkul rehini sözleşmesine konu olan otoların zilyetliğinin, sözleşme ile birlikte kendisine bırakıldığı nedenine dayalı olarak, rehin sözleşmesinin oluşmadığı iddiasındadır.
 
Davalı taraf ise cevap dilekçesinde: Otoların, rehin sözleşmesinden bir süre sonra kullanmak ve saklamak üzere davacının yedieminliğine tevdi edildiği nedenine dayalı olarak rehin sözleşmesinin son bulmadığını savunmaktadır.
 
Maddi olayın, sözleşmenin yapılmasını takiben, otolar rehin alan tarafından teslim alınmaksızın, zilyetliklerinin rehin verende bırakıldığı şeklinde mi? yoksa teslim alınmayı takiben kısa süre sonra zilyetliğin rehin verene iade edildiği şeklinde mi? Subuta erdiğinin kabul edilmesine göre iki ayrı şekilde irdelenmesi gerekmektedir.
 
Her ne kadar davalı, otoların bir süre sonra rehin veren davacıya yediemin olarak bırakıldığını savunmakta ise de; kabul tarzı itibar ile mahkemece bu yönde hiç bir araştırma yapılmadığı gibi dosyadaki delillerin değerlendirilmesine dahi lüzum görülmemiştir. Rehin sözleşmesinde araçların rehin alana teslim edildiğinin yazılı olması, davacının bunun aksini yani davacının iddia ettiği gibi, sözleşmeyle birlikte otolar fiilen teslim alınmaksızın zilyetliklerinin davacıda bırakılmış olduğunu ispatlamasına engel değildir. Bu durumda tarafların bu yöne ilişkin delilleri toplandıktan sonra sözleşmeyi takiben otoların zilyetliğinin rehin verende bırakıldığının sabit görülmesi halinde, MK.nun M. 853'deki ".... Rehin, Merhunu fiilen ve hasren kendi yedinde bulundurdukça; Mürtehin için rehin hakkı sabit olmaz" hükmünce taşınırın münhasıran rehnedenin hakimiyetinde kaldığının kabulü gerekeceğinden, rehin hakkı doğmayacaktır. Bu nedenledir ki yerel mahkeme kararının tarafların bu yöne ilişkin yemin dahil tüm delilleri usulünce toplanıp değerlendirilmek ve sonucuna uygun bir karar verilmek üzere bozulması gerekmektedir.
 
Maddi olayın sayın çoğunluk tarafından kabul edildiği şekilde, otoların zilyetliğinin rehin alan tarafından, sözleşmeyi takiben bir süre sonra rehneden davacıya iade edildiği sabit görülse dahi, rehin sözleşmesinin sona ereceği sonucuna varılmak gerekecektir.
 
Şöyle ki; MK.nun 857. maddesinin 1. cümlesi alacaklının zilyet olmaktan çıkması halinin taşınır rehinini sona erdireceğini hükme bağlamaktadır. Geri verme sırasında rehin hakkının saklı tutulması dahi bir Sonuç yaratmaz (Bkz. Prof. Dr. Bülent Köprülü ve Prof. Dr. Selim Kaneti Sınırlı Aynı Haklar Sh: 500). Bu cümledendir ki, rehin alanın, rehninin zilyetliğini rehin veren borçluya iadesi, rehin sözleşmesini sona erdirmekle; rehinin, borçlunun ekonomik durumunun korunması amacına yönelik olarak iyiniyetle verilmesinin sonuca etkisi bulunmamaktadır. Zira MK. m. 857 sadece tarafları değil, üçüncü kişilerin de hukukunu korumaya yönelik hükümleri içermektedir. Bu nedenledir ki söz konusu madde hükümlerinin yorumlanmasında tarafların birbirine olan durumu dışında, üçüncü kişilerin çıkarlarının da korunmasına özen gösterme zorunluluğu vardır.
 
Bunun içindir ki yukarıda anılan maddenin 2. cümlesinin rehin alana tanıdığı, rehin hükümlerini askıda bırakıp rehin sözleşmesini sona erdirmeyecek nedenlerin, öğretinin klasik örneğini teşkil ettiği vechile: bir saatçi tarafından rehin verilen ve özel bakım isteyen bir saatin, bakımı yapılmak üzere rehin veren saatçiye bırakılmasında olduğu gibi geçici ve sınırlı zilyetlik imkanı verip, geniş tasarruf imkanı vermeyecek nitelikteki olaylara inhisar ettirilmesi zorunludur. Bu zorunluluk, yine menkul hükmünde olup 2918 Sayılı Kanun hükümlerince mülkiyetlerinin devri sözleşmelerinin noterde yapılması koşuluna bağlanmış ve trafik siciline de tescil olunması mecburi kılınmış olan otolar için daha da önem arz etmektedir.
 
Şöyle ki; otolar aynı zamanda, oluşmasına sebebiyet verdikleri maddi ve manevi zararların teminatını da teşkil ederler. Nitekim üçüncü kişilerin hukukunun bir oranda korunmasını teminen bu yönde C. Savcılarına dahi trafik siciline kayıt düşürülmesi yönünden görev tevdi olunmuştur. Trafik kazaları sonucunda hukuki sorumluluk, otonun işletenine aittir. İşleten, tabiri malikle örtüşen bir tabir olmayıp işletenin kimler olabileceği 2918 sayılı kanunun 3. maddesinde belirlenmiştir. Rehin alan kişinin elinde iken bir otonun zarara sebebiyet vermesi durumunda işleten otoyu elinde bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kişidir. Bu kişinin otoyu rehin verene iadesi sonucu otonun rehin verenin elinde iken bir zarar husule getirmesi halinde ise işleten rehin verendir. Rehin alanın hangi amaçla olursa olsun rehin konusu olan otonun zilyetliğini rehin veren borçluya iade etmesi ile rehin akdinin sona ermeyeceğinin kabul olunmasını MK.nun 857. maddesi ilk cümlesinin ve haksız fiile ilişkin genel hükümler ile 2918 sayılı Kanun hükümlerinin zarar gören üçüncü kişilere tanıdığı hukuki imkanlarının tümünü fiilen ortadan kaldırmakta olduğu açıktır.
 
Zira böyle bir durumda, hem rehin hem de rehin alanın çıkarları üçüncü kişilere karşı birleşmekte olup, haksız fiil sonucu zarar gören alacaklıların, hukuki prosedürünü ikmal edip MK. M: 857 C.2 hükmünün kendilerine tanıdığı rehin konusu otoya başvurma imkanını elde etmelerine kadar, ya rehin verenin otoyu rehin alana derhal iade etmesi, ya da rehin alanın otoya derhal el koyup zilyetliği ele geçirmesi suretiyle askıda olan rehin sözleşmesini üçüncü kişiler aleyhine yeniden sürdürmeye başlamaları imkanını elde etmektedirler.
 
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre rehin konusu otonun yediemin olarak üçüncü bir kişiye tevdi olunmasını, rehin sözleşmesini sona erdirmeyeceği yolundaki kabul tarzı, rehin sözleşmesinin sona ermesine kadar yediemin otoyu muhafaza etmek yükümlülüğünde bulunması nedeniyle, üçüncü kişilerin haklarını tehlikeye sokmamaktadır.
 
Nitekim yüksek HGK.nun 13.11.1996 gün ve 609-764 sayılı kararındaki Ancak yediemin teslim keyfiyeti alacaklı bankanın açık rızası dışındadır ve olayda alacaklının açıkça rıza göstermiş olduğu da soyut kalmıştır.." şeklindeki anlatımının mefhumu muhalifinden, otonun zilyetliğinin, rehin alan tarafından rehin veren borçluya doğrudan tevdi olunması bir yana, yediemin tarafından rehin verene tevdi olunmasına rıza göstermiş olmasının dahi rehin sözleşmesini sona erdireceği açıktır. Ayrıca Yüksek 19. HD. 10.4.1997 gün ve 1854 - 3848 sayılı kararında: Rehin konusu otonun üçüncü kişinin yedieminliğine tevdi olunması durumunda alacaklının zilyetliğini dolaylı olarak yediemin vasıtası ile sürdürdüğü; bu kişi tarafından rehin konusunun zilyetliğinin alacaklının rıza ve muvafakatı dışında borçluya geçirilmesinin (Yüksek HGK.nun kabul tarzına uygun şekilde) rehin sözleşmesini sona erdirmeyeceği ve bunun aksine olan durumun rehin sözleşmesini sona erdireceği kabul edilmiştir. Bu durumda sayın çoğunluğu bu kararı yukarıda anılan HGK. ve Dairemizin kararlarına açıkça aykırı olup İçtihadı Birleştirmeye gitme olasılığı doğurmaktadır.
 
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme ısrar kararının tahkikat yetersizliği ve kabul tarzı itibarı ile de rehin sözleşmesinin sona erdiği nedenine dayalı olarak davanın reddolunması gerektiği yönlerinden bozulması icabettiği kanaati ile sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.
 
 
Kamil ACAR
19.HD. Üyesi
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini