 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 1999/11-242
K : 1999/233
Tarih : 28.4.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki "alacak " davasından dolayı yapıla n yargılama sonunda; Ankara Asliye 1. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne birileştirilen davanın reddine dair verilen 19.12.1998 gün ve E.1997/763, K.1998/71 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ve davalı O... A.Ş. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.HukuK Dairesinin 6.10.1990 gün ve E.1998/5216, K.6295 sayılı ilamı ile; (... Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında turistik tesis inşası ile ilgili verilecek hizmetlere ilişkin imzalanan 1.8.1988 tarihli sözleşme gereğince müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, ancak hakedişlerin ödemediğini ileri sürerek, (1.338.412.538) lira hakediş bedeli ile (3.995.165.508) lira yoksun kalınan karın dava tarihinden itibaren ilk ay için %15, izleyen aylar için %20 aylık faizi ile sözleşmeyle kararlaştırılan (750.000.000) lira cezai şartın reeskont faiziyle birlikte davalı O... A.Ş.den, birleşen davada ise (2.919.200.000) lira ücret alacağının sözleşme faiziyle ve (500.000.000) lira munzam zararın faiziyle birlikte anılan davalı ve K... Otel Paradise'den tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı O... A.Ş. vekili, sözleşmenin feshi için açılan dava sonucunun beklenilmesi gerektiğini, davanın dayanaksız olduğunu savunmuştur.
Davacı tarafın sonradan feragat ettiği birleşen davanın diğer davalısı davaya cevap vermemiştir.
Asıl davanın kabulüne dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine Dairemizin 4.11.1997 tarihli ilamı ile (kısa ve gerekçeli kararın çelişik olduğu) gerekçesi ile bozulmuş olup, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, taraflar arasındaki sözleşmelere protokole ve bilirkişi raporuna. dayanılarak, 16.3.1994 tarihli ikinci sözleşmeyle ortadan kaldırılan 1.8.1988 tarihli sözleşmede öngörülmüş bulunan cezai şart ve kar yoksunluğunun istenemeyeceği, davacının ilk sözleşme gereğe bazı işler yaptığı ve dâvâlımın mal varlığında artış meydana getirdiği, yeni sözleşmede o güne kadar yapılan işlerin bedelinin ödendiği veya herhangi bir bedel ödenmeyeceği konusunda hüküm bulunmadığındır bilirkişice hesaplanan ve mubrez belgelerle de doğrulanan (1.338.412.538) liranın ödenmesi gerektiği sonucuna varılarak asıl davanın kısmen kabulü ile (1.338.412.538) liranın 1.9.1991 tarihinden itibaren ilk ay için %15 izleyen aylar için %20 faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, birleşen davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile davalı O... A.Ş. vekili temyiz etmişlerdir.
1-Dairemizin 4.11.1997 tarih ve 1997/8372 Esas, 1997/7778 Karar sayılı bozma ilamı ile mahkemece verilen 26.6.1997 tarihli hükme ilişkin kısa ve gerekçeli kararlarda hüküm altına alınan faiz türü konusunda girilen çelişik uygulama haline münhasır olmak üzere bu noktadaki çelişkiyi gidermek üzere, önceki kısa ve gerekçeli kararların faiz bölümü ile ilgili yönlerine, bağlı kalınmaksızın ve bu çelişikliği gidermek üzere vicdani kanıya göre yeniden bir karar verilmesi gereğine işaret edildiği halde, bozma kapsamına ve bozmaya ışık tutan 10.4.1992 tarih ve 1991/7-1992/4 sayılı İçtihadı birleştirme Kararına yanlış anlam verilerek, bozma dışında kalan diğer yönlere ilişkin ilk hüküm unsurlarının büyük ölçüde değiştirilerek bozma konusunun ve düşülen çelişki sınırlarının aşılması suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Dairemizin anılan bozma ilamı çerçevesinde yeniden karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
2- Bozma biçimi ve nedeni karşısında tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının suresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, taraflar arasındaki turistik tesis inşaasıyla ilgili sözleşmeden doğan alacak istemine ilişkindir.
Yerel mahkemenin kabule ilişkin ilk kararı Özel Dairece kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve Yargıtay 'içtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.4.1992 gün ve 91/7, 92/4 sayılı kararı doğrultusunda kısa kararla bağlı kalmıyarak çelişikliği kaldırmak ve vicdani kanaate göre yeniden bir karar verilmek üzere bozulmuştur. Mahkeme bozmaya uymuş ancak ilk hükmün unsurlarını değiştirerek; gerek kısa karar, gerekse gerekçeli kararın dışına çıkılarak yepyeni bir karar verilmiştir. Özel Dairece "ilk bozma kararının faiz türü konusunda girilen çelişik uygulamaya münhasır olduğu; önceki kısa ve gerekçeli kararların faiz bolümü ile ilgili yönlerine bağlı kalınmaksızın ve bu çelişkiyi gidermek üzere ilk kararın bozulduğuna işaretle ve 10.4.1992 gün 7/4 sayılı içtihadı birleştirme Kararına yanlış anlam verildiği belirtilerek mahkemenin ikinci kararı da yeniden bozulmuştur.
Görüldüğü üzere, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; kısa ve gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilmesi yönündeki ilk bozma kararından sonra mahkemenin bozma ile sınırlı olarak mı çelişkiyi gidereceği yoksa vicdani kanaatine göre kararı değiştirip yepyeni bir karar verip veremiyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay içtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.4.1992 gün ve 91/7-92/4 sayılı kararında çok açık bir şekilde "Yargıtay'ın kısa ve gerekçeli karar arasındaki çelişki belirterek mahkeme kararını bozmasından sonra mahkemenin kararının ortadan kalkmış olacağı; hakimin bozmadan sonra vicdani kanaatine uygun önceki kısa kararla bağlı olmaksızın yeni bir kısa karar ve buna uygun gerekçesi karar oluşturabileceği belirtilmiştir. O halde, mahkemenin bu yöne ilişkin direnme kararı uygundur. Ancak, Özel Dairece ışın esasına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmediğinden bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmek üzere dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere mahkemenin ilk kısa ve gerekçeli kararla bağlı kalmaksızın yeni bir karar oluşturabileceğine ilişkin direnme kararı yerinde ise de ışın esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmek üzere dosyanın Yargıtay 11.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 28.4.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, sözleşmeden doğan alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 1.8.1998 tarihli sözleşme gereğini yerine getirdiği halde hakedişin ödenmediği, ödeme için ihtar çekildiğinde de, davalının haksız olarak sözleşmenin feshi için dava açtığını bu nedenle, gerçekleştirdiği hizmet karşılığı 1.338.412.538.TL. kar yoksunluğu olarak (3.995.168.508) TL.nın sözleşme faiziyle ve nihayet (750.000.000) TL. cezai şartın da reeskont oranında temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, yerel mahkemece de yargılama sonuç unda kısa kararında "istem gibi davanın kabulüne" karar verildiği halde, gerekçeli kararında kar mahrumiyeti ve cezai şart istemlerinde faizin türü ve başlangıç tarihinde istem dışı karar verildiğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişkin ve düzelterek onama istemi üzerine, yerel mahkeme kararı Özel Dairece, sırf bu yöne yani faizin türü ve başlangıç tarihi bakımından ve bu kalemlere hasren çelişkinin giderilmesi, çelişki giderilirken de 10.4.1992 gün ve 1991/7- 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararından esinlenerek kısmi bozma açısından önceki kısa karar ve gerekçeli kararla bağlı kalınmadan vicdani kanıya göre yeniden karar verilmesi hususuna değinilerek bozulmuştur.
Yerel mahkeme, bozmaya uymakla" artık sadece bozma kararında gösterilen çerçeve ile sınırlı bir şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde karar vermek mükellefiyeti meydana gelir. bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün, bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca usule aykırılık teşkil ettiğinden bozma nedeni olur.
Bir başka anlatımla, mahkeme Yargıtay Özel Dairesinin çelişkili hüküm kurma yönünden sınırlı bozma şekline uyduğuna göre, bu uyma kararı ile oluşan, usuli müktesep hak gereğince sadece temerrüt faizinin turu ve başlangıç tarihleri açısından, ilk kararına bağlı olmaksızın ve 10.1.1992 gün ve 1991/7-1992/4 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yeniden oluşacak vicdani kanaatine göre karar vermek yetkisine sahip olabilecektir.
Kaldı ki, dava konusu olayda olduğu gibi davadaki kalemlerinin birden fazla ve açılan davalarda, mahkemece uyuşmazlık karara bağlanırken bu istek kalemlerinden sadece bir tanesinde veya yine bu davada olduğu gibi davadaki istemlerin sadece ferisini oluşturan temerrüt faizi konusunda çelişkili karar verilmesi halinde, Yargıtay denetimini yapan Özel Dairece çelişkili olmayan hüküm kalemleri bakımından inceleme yaparak sonuca bağlamak veya çelişki arzetmeyen istek kalemlerini temyiz incelemesi dışında bırakmak 10.4.1992 gün ve 1991/7-1992/4 sayılı içtihada. Birleştirme Kararına aykırılık teşkil edemez. Aksi düşüncenin kabulü, usul ekonomisine aykırılık teşkil ettiği gibi, usul yasasının Yargıtay'a tanıdığı denetim hakkına sınırlama getirme sonucunu doğurur ki, yukarıda değinilen İçtihadı birleştirme Kararı ne sonucunu ne de gerekçesi itibariyle bu amacı asla taşımamaktadır.
O halde, sözü edilen içtihadı Birleştirme Kararına yanlış anlam veren ve Yargıtay'ın denetim hakkına sınırlama getiren sayın çoğunluk görüşüne katılabilme olanağı göremediğimizden, oluşan karara karşı oy kullanmış bulunuyoruz. 27.4.1999