 |
T.C
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1998/9 - 856
Karar No: 1998/845
Tarih: 2.12.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA VE KARAR : Taraflar ( Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile DYF İş ) arasındaki "tesbit, iptal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.10.1997 gün ve 1997/643 E. - 899 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 4.12.1997 gün ve 1997/1829/20355 sayılı ilamı:
( ... Davacı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı dava dilekçesinde, "... Genel Merkezi Ankara'da bulunan Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı E. T.'nun 2908 sayılı Dernekler Yasası'nın 85/2. maddesine göre cezalandırıldığını ve kararın kesinleştiğini ve Sendikalar Yasası'nın 5. maddesinde belirtilen suçlardan mahkum olanların görevlerinin kendiliğinden sona ereceğini ve buna karşılık davalı Sendika Yönetim Kurulunun adı geçen kişinin genel başkanlık görevine ihtara rağmen son vermediğini belirterek Demiryol-İş Sendikasının faaliyetinin 2821 sayılı Yasanın 56. maddesi uyarınca bir yıl süreyle durdurulmasını ve yöneticilerinin görevlerine son verilmesini..." talep etmiştir.
Mahkemece daha önce Ankara 5. İş Mahkemesi ile İstanbul 1. İş Mahkemesinde açılan davaların sonuçlandığı ve birbirleriyle çelişkili hükümler taşıyan bu kararların gerek yazılı emir yoluyla temyiz ve gerek yargılamanın iadesi yollarıyla ortadan kaldırılmadan İstanbul 1. İş Mahkemesi'nin göreve iade şeklindeki kararının hükümsüz sayılamayacağı belirtilerek, isteğin reddine karar verilmiştir.
Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanlığını yürütürken, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu ( Türk-İş ) Yönetim Kurulu üyeliğine de seçilmiş bulunan E. T., bu Konfederasyon tarafından 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Yasası hükümleri gereğince işçi temsilcisi olarak anılan Kurumun da Yönetim Kurulu üyeliğine getirilmiştir.
Aynı kişi Sosyal Sigortalar Kurumu personelinin kurduğu "S.S.K. Mensupları Eğitim ve Dinlenme Tesisleri Derneği" Başkanlığını da yürütürken, Derneğin 10.11.1992 tarihinde yapılan olağan Genel Kurul toplantısında yönetim kurulu ibra edilmemiş ve kurulan Hesap Tetkik Komisyonu, Derneği zarara uğrattıkları için E. T. ve diğer yönetim kurulu üyelerini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ihbar etmiş ve Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 27.6.1996 tarih ve 1996/128 sayılı kararıyla, E. T. ve diğer yönetim kurulu üyelerini 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 85/2. maddesine göre mahkum etmiştir.
Bu karar üzerine Türk-İş Yönetim Kurulu; 14.5.1997 tarih ve 123 sayılı karar ile, "... E. T.'nun, yüzkızartıcı bir suçtan dolayı kesinleşmiş mahkumiyet kararına dayalı olarak, Sendikalar Yasası'nın 5, 14, 9 ve 56. maddeleri gereğince Konfederasyon Yönetimindeki Mali Sekreterlik görevine son verilmesini..." kabul etmiştir.
Bu kararın iptali için E. T.'nun Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı dava mahkemece 17.6.1997 gün ve 1997/3/6 sayılı karar ile reddedilmiştir. Dairemizce de onanarak kesinleşen bu kararda "... E. T.'nun ceza mahkemesinde 2908 sayılı Dernekler Yasası'nın 85/2. maddesine göre mahkum olduğu ve Bu maddenin Türk Ceza Kanunu'nun 508. maddesinde düzenlenen inancı kötüye kullanma suçunun dernek görevlileri tarafından dernek para veya para hükmündeki evrak, senet veya dernek mallarına karşı işlenebilen özel şekli olduğu ve yüzkızartıcı suçların ortak özelliği olan hileli davranışlarla haksız menfaat sağlama özelliği taşıması nedeniyle yüzkızartıcı suç olarak kabul edildiği..." belirtilmiştir.
Yukarıda da anlatıldığı şekilde bu karar, gerekçesi de uygun görülerek onanmakla, adı geçenin 2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun 4101 sayılı Kanunla değişik 5. maddesinde belirtilen yüzkızartıcı suçtan dolayı hüküm giymiş olması nedeniyle aynı Yasanın 9. maddesi gereğince başkanlık görevi kendiliğinden sona ermiştir.
E. T.'nun görevi Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin mahkumiyet kararından itibaren kendiliğinden sona ermekle Sendika Yönetim Kurulu'nun görevden alma işlemi yeni bir hukuki durum yaratacak nitelikte değildir.
Görevi yasa gereği kendiliğinden sona ermiş bulunan E. T., Sendika Yönetim Kurulu'nun görevden alma kararına karşı İstanbul 1. İş Mahkemesinde dava açmış ve yapılan yargılama sonunda da mahkemece adı geçenin göreve iadesine karar verilmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, davalı Demiryol-İş Sendikası'nın genel merkezi Ankara'dadır. Bu nedenle yetkisiz İstanbul İş Mahkemesinde açılan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın taraf olarak yer almadığı dava sonucunda verilen kararın bu dava yönünden bir etkisi olduğu düşünülemez.
Sendika Yönetim Kurulu'nun görevi sona ermiş kişiyi Başkanlıkta göreve devam ettirmesi üzerine Bakanlık, Sendikalar Kanunu'nun 56. maddesi gereğince yöneticilerin görevlerine son verilmesi ve sendika faaliyetinin durdurulması amacıyla bu davayı açmıştır. Yargılama sonunda Mahkemece verilen kararda; gerek İstanbul 1. İş Mahkemesi ve gerek Ankara 5. İş Mahkemesi kararları arasında çelişki bulunduğu ve İstanbul 1. İş Mahkemesi kararının kesinleşmiş bulunması karşısında sendikanın genel başkanı göreve başlatmasında bir usulsüzlük bulunmadığı belirtilmektedir.
Mahkeme kararında, Ankara 5. İş Mahkemesi kararının, İstanbul 1. İş Mahkemesi yönünden kesin hüküm oluşturmayacağını belirtmekle beraber her iki davadaki maddi olayın aynı olduğunu da vurgulamak durumunda kalmıştır. Oysa Ankara 5. İş Mahkemesi'nin kesinleşmiş kararı taraflardan biri aleyhine kesin sonuç doğuracak niteliktedir.
Yasa gereği görevi kendiliğinden sona ermiş bulunan kişinin, Bakanlığın taraf olmadığı bir dava sonunda verilen karar gerekçe gösterilerek göreve başlatılması ve göreve devam ettirilmesi Yasanın amir hükümlerine aykırıdır.
Sendika yöneticilerinin İstanbul'da açılmış bulunan davada yetki itirazında bulunmamaları, gerekli savunmanın yapılmaması ve kararın temyiz edilmemesi, bu yöneticilerin genel başkanla birlikte hareket ettiklerinin ve yasa hükümlerini uygulamama iradesini devam ettirdiklerinin açık bir kanıtıdır. Az önce de vurgulandığı üzere İstanbul'da açılmış bulunan davada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı taraf olmadığı gibi, dava ihbar da edilmemiştir.
Ankara 5. İş Mahkemesi'nin Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşmiş kararıyla, E. T.'nun Sendikalar Kanunu'nun 5. maddesinde belirtilen yüzkızartıcı suçla mahkum olması nedeniyle sendika ve konfederasyon zorunlu organlarında görev alamayacağı aynı yasanın 9. maddesi gereğidir. Yasanın kamu düzeni ile ilgili amir hükümlerini değerlendirme dışı bırakarak daha önceki davalarda taraf olmayan Bakanlık yönünden de kesin hüküm gerekçesine dayanılması doğru değildir. Ayrıca esas olan husus, yüzkızartıcı bir suçtan mahkum olan kişinin her ne suretle olursa olsun sendika ve konfederasyon zorunlu organlarında görev almamasıdır. Görülmekte olan bu dava sendika tüzelkişisi ile Bakanlık arasında yasa hükümlerinin yerine getirilmemesi ile ilgili bir davadır. Karar aşamasında dahi böyle bir kişi görevli olarak bulundurulmaktadır. Dolayısıyla yasa hükümleri uygulanmamaktadır. Sendika yönetim kurulu yukarıda işaret edildiği şekilde görevi sona ermiş bulunan kişi ile birlikte hareket ederek yasa hükümlerini uygulamış gibi görüntü içine girmişse de böyle bir tutum belirtilen kişi yönünden hiçbir hukuki değer taşımaz.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, yüzkızartıcı bir suçla mahkum olan kişiyi sendika yönetimden uzaklaştırır bir tutum içine girip, açılan davada hiçbir savunma yapmayan ve kararı da temyiz etmeyen yöneticilerin gerçek amaçlarının, bu kişinin Sendika Genel Başkanlığı'na yasaya aykırı bir şekilde devam etmesini sağlamak olduğu görülmektedir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu'nun 56. maddesinde öngörülen prosedürü uygulamak ve sendika yöneticilerinin görevlerine son vermek ve Sendikanın faaliyetinin maddede öngörülen asgari süre kadar durdurulmasına karar vermekten ibarettir. Aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.