 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1998/2-276
Karar No: 1998/297
Tarih: 22.4.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
BOŞANMA DAVALARINDAKİ YETKİ KURALI
KAMU DUZENİ
ÖZET : Boşanma davalarındaki yetki kuralları, kamu düzeni ile ilgili olmadığından, ilk (iptidai) itiraz yolu ile yetkisizlik itirazında bulunulmadıkça, mahkeme kendiliğinden yetkisizlik kararı veremez.
(743 s. MK. m. 136)
(1086 s. HUMK. m. 9/111,22)
(2675 s. MÖUHK. m. 28, 38, 42)
(2709 s. Anayasa m. 6/3)
Taraflar arasındaki 'boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Bornova Asliye 2. Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 24.4.1997 gün ve 1996/747 - 1997/347 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.7.1997 gün ve 1997/7207-8142 sayılı ilamı ile; Boşanmaya ilişkin yetki kuralları kesin yetki kuralı değildir.
Davalının yetkisizlik ilk itirazı olmadığı halde (HUMK. 23 ve 187/2. maddesi) mahkemece resen inceleme yapılıp yetkisizlik kararı verilmesi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dosyadaki belgelerden tarafların Menderes İlçesi nüfus siciline kayıtlı oldukları anlaşılmaktadır. Dava Bornova İlçesinde açılmış davalı yetki itirazında bulunmuştur.
Yerel mahkeme, Medeni Kanunun 136. maddesinde belirlenen yetki kuralını, kamu düzeni ile ilgili olduğunu benimsemiş ve boşanma ve ayrılık davalarında yetkinin doğrudan gözetilmesi gerektiğine dayanarak kararında direnmiştir.
Yerel mahkeme ile Yargıtay 2. Hukuk Dairesi arasındaki görüş ayrılığının giderilmesi, boşanma davaları hakkındaki yetki kuralının kesin yetki olup olmadığının, dolayısıyla mahkemece doğrudan nazara alınıp alınmayacağının tespitinde toplanmaktadır. Boşanma (ve ayrılık ve evliliğin feshi) davaları, davacının ikametgahı veya eşlerin davadan önce son defa altı aydan beri, birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılabilir (HUMK. md. 9/111; MK. md. 136). 0 halde bu düzenleme ile boşanma davalarında davacıya belirtilen iki yerden birinde dava açma yönünden seçimlik hak tanındığı çok açıktır.
Mahkemenin yetkisi kamu düzeni (amme intizamı) esasları altında tayin edilmemiş durumlarda taraflar aralarındaki uyuşmazlığın yetkili olmayan yer mahkemesinde görülmesini kararlaştırabilirler (HUMK. md. 22). Görüldüğü üzere, yetki kuralı kamu düzeni amacı ile konulmuş ise "Kesin Yetki" vardır ve tarafların arzu ve iradelerine bağlı değildir ve dava şartlarındandır. Kesin Yetki Kuralının, diğer bir unsuru da yetkili mahkemenin Kanunda tek olarak gösterilmiş olmasıdır. 0 nedenle Kanunlarda birden çok ve seçimlik yetki kuralı düzenlenmiş böylece, davacıya yetkili mahkemelerden birini seçme hakkı tanınmış ise kesin yetki söz konusu edilemez.
Kamu düzeni tarafların iradesi dışında olan ve mahkemece davanın her aşamasında göz önünde tutulması gereken olayların bir bütünüdür. Kamu düzenin varlığında, hakimin bir tercihte bulunmasına Yasa imkan tanımaz. Aksinin kabulü, Hakimin Kanundan almadığı bir yetkiyi kullanması anlamına gelir ki, bu da Anayasanın 6/3. maddesine aykırılık oluşturacağı çok açıktır.
Kamu düzeninin vazgeçilmez ve kesin bağlayıcı bu özelliğinden hareket edildiğinde, davacının ihtiyarına "seçimlik yetki" verilmesi bir anlamda yetkinin yasa koyucu tarafından kesin olmadığının kabul edilmiş olduğunu gösterir.
Öte yandan; 8.5.1973 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa "boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme, davacının ikametgahı veya eşlerin davadan evvel son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir" hükmü ekleninceye kadar bu konudaki yetkili mahkeme Medeni Kanunun 136. maddesi uyarınca münhasıran davacının ikametgahı mahkemesi idi. Fakat 8.5.1973 tarihinden sonra davacı nın ikametgahı mahkemesi yanına, eşlerin son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesi de ilave edilmek sureti ile kesin yetki kuralı unsurlarından biri kaldırılmıştır. Yine Türkiye'nin 8.9.1967'de imzaladığı "Evlilik Bağına İlişkin Kararların Tanınması Hakkındaki Sözleşme" 10.12.1977 tarihinde yürürlüğe konmak sureti ile ülkemiz bu konuda yabancı mahkemelerin yetkisini de kabul etmiştir. 22.5.1982'de yürürlüğe giren 2675 sayılı "Milletler Arası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun'da da, sözü geçen çok taraflı uluslararası anlaşma hükümleri teyit edilmiş, Türklerin yabancı ülkelerde, kişi hallerine ilişkin dava açmalarına alınan kararların tenfizine ve tanınmasına imkan verilmiştir (Bkz. 2675 SK. Md. 28, 38, 42). Görülüyor ki bu hukuki ve yasal gelişmelerde boşanma davalarındaki yetkinin kesin olmadığını doğrulamaktadır. Dahası, kamu düzeni olguları içinde esastan bir değerlendirmeye gidildiğinde de, boşanma davalarındaki yetkinin kamu düzeni ile doğrudan bağlantısının varlığını tespit etme güçlüğü ortadadır. Gerçekte de bu yetki ile kamu.düzenini ifade eden, ahlak ve dürüstlük kurallarını, toplumun, hukukun temel ilke ve yargılarını, adaleti, ahlak anlayışını Ana-yasada yer alan temel hakları, ciddi şekilde sarsan ve aykırılık oluşturan olaylarla karşılaştırma yapıldığında bir kamu düzeni amacının bulunduğu sonucuna kavuşulamaz. Kaldı ki, 1711 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile yetkinin bu biçimde belirlenmesindeki amacın kamu düzenine değil daha çok davanın taraflarına ispat kolaylığının sağlanmasına yönelik olduğu belirgindir.
Tüm açıklananların ışığında, boşanma davalarındaki yetki kuralları nın kamu düzeni ile ilgili olmadığı, diğer bir anlatımla kamu düzeni esasına davalı olarak konulmadığı, o nedenle ilk (iptidai) itiraz yolu ile, yetkisizlik ileri sürülmedikçe, mahkemenin kendiliğinden yetkisiz olduğunu beyan edip yetkisizlik kararı veremeyeceği sonucunun kabulü gerekir.
Yerel mahkemece Özel Dairenin bozma ilamına uyulması gerekirken uyuşmazlığa uygulanacak yasa maddelerinin hukuki nitelendirilmesinde ve yorumunda hataya düşülerek, davalı yanca öne sürülmüş usule uygun bir yetki itirazı olmaksızın kendiliğinden yetkisizlik kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.4.1998 gününde, oybirliği ile karar verildi.