 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1998/21 -284
K. 1998/300
T. 22.4.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TESBİT VE KURUM İŞLEMİNİN İPTALİ
KESİN DÖNÜŞ
MALÜLEN EMEKLİLİK DURUMU
KARAR ÖZETİ: Dava, 3201 sayılı Yasa uyarınca yapılan borçlanma ve aylık bağlama işleminin geçerli olduğunun tesbiti ile sataşmanın giderilmesi istemine ilişkindir.
Yurt dışında çalışan işçinin, işinden ayrıldıktan sonra o ülkenin sosyal güvenlik kuruluşundan Geçici İş göremezlik ya da İşsizlik Sigorta yardımı alması, o kişinin yurt dışında oturduğuna ve yurda kesin dönüş yapmadığına kuvvetli bir delil ve karine oluşturur. "Malulen Emeklilik"te ise, iş akdi fesh edileceği için başkaca bir koşul aranmaksızın yasada öngörülen kesin dönüş koşulunun yerine geldiği kabul edilmelidir.
(3201 s. ÇTHK.m.3)
Taraflar arasındaki "tespit ve kurum işleminin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara 4. İş Mahkemesi)'ncedavanın kabulüne dair verilen 21.10.1997 gün ve 1997/472-771 sayılı kararın incelenmesi davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Yirmibirinci Hukuk Dairesinin 27.11.1997 gün ve 1997/7408-7873 sayılı ilamı ile; (1- Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, 3201 sayılı Yasa uyarınca. yapılan borçlanmanın geçerli olduğunun tesbiti ile, sataşmanın giderilmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, yurtdışında çalışan işçinin işinden ayrıldıktan sonra, çalıştığı ülkenin mevzuatı gereğince iş buluncaya kadar ödenen "işsizlik sigortasından" yardım görmesi durumunda, bu olgunun "kesin dönüş" niteliğinde sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı belirgin olarak 3201 sayılı Yasanın 3. maddesidir. Anılan madde; bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş tarihinden itibaren yazılı istekte bulunmak ve yurt dışında geçen sürelerin tamamını veya dilediği kadarını döviz olarak ödemek suretiyle borçlanacakları hükmü öngörülmüştür. Madde de; öngörülen kesin dönüşten amaç; işçinin yurtdışından, ekonomik ve sosyal yönden ilişkisini kesip, Türkiye'ye yerleşmesidir. Başka bir anlatımla, işçinin borçlanma yaptığı tarihte, yurtdışındaki işyerinden veya sosyal güvenlik kuruluşundan aktif veya pasif sigortalı olarak yardım almaması asıldır.
Öte yandan, Federal Almanya Sosyal Güvenlik Sisteminin bir bölümü olan "İş Teşvik Yasasının" 100. maddesine göre işsizlik sigorta yardımı alabilmek için işçinin çalışma ilişkisini sürdürmesi ve 103. maddeye göre de, işsiz kişinin her gün İş ve İşçi Bulma Kurumuna gitmesi ve İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından erişilebilir yerde olması koşuldur.
Hal böyle olunca; Almanya Sosyal Güvenlik mevzuatı gereğince "İşsizlik sigortasından" yardım gören kimsenin, Almanya'da ikamet ettiği ve iş ilişkisinin devam ettiği, giderek kesin dönüş yapmadığı açık seçiktir.
Somut olayda, davacının borçlandığı tarihte ve sonrasında yurtdışındaki sosyal güvenlik kuruluşundan "işsizlik sigorta yardımı" aldığı dosya içeriğinden anlaşıldığından, yukarıda sözü geçen Yasanın 3. maddesinin öngördüğü "kesin dönüş" koşuluna sahip olmadığı ortadadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca 22.10.1997 gün 1997/588-857 sayılı kararda bu doğrultudadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı SSK vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 3201 sayılı Yasa uyarınca yapılan borçlanmanın ve aylık bağlama işleminin geçerli olduğunun tespiti ile sataşmanın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacının, 1.11.1982 ila 1.1.1991 tarihleri arasındaki yurtdışı çalışmalarını 27.3.1992 tarihinde borçlandığı, 23.7.1992 tarihli başvurusu üzerine de 1.8.1992 tarihinde yaşlılık aylığının bağlandığı hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; borçlanma ve aylık bağlama tarihinde davacının yurda kesin dönüş yapıp yapmadığının tesbiti noktasında toplanmaktadır.
Bu yönüyle davanın yasal dayanağı, 3201 sayılı Yurtdışında bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki Yasanın 3. maddesidir. Anılan maddede; "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yurda kesin dönüş yapanların, kesin dönüş tarihinden itibaren yazılı istekte bulunmak ve yurtdışında geçen sürelerinin tamamını veya dilediği kadarını döviz olarak ödemek suretiyle borçlanabilecekleri" hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere; maddede borçlanabilme koşulu olarak "yurda kesin dönüş" yapılması esas alınmıştır.
Bu nedenle öncelikle bu kavramın hukuki amaç ve kapsamı ile sonuçlarının üzerinde durulması zorunludur.
"Yurda kesin dönüş yapma" yurt dışındaki çalışan Türk Vatandaşlarının çalışma hayatına yönelik tüm ilişkilerini, gerek çalıştığı işyerleri ve gerekse ilgili olduğu tüm Sosyal Güvenlik Kuruluşları yönünden sona erdirerek yerleşmek ve sosyal güvenliklerinide burada sağlamak üzere Anavatan'a dönüş yaptığını, ifade eder. Yurt dışındaki işçi sıfatıyla, çalışma hayatıyla ilgili tüm bağlarını ve ilişkisini bitirmeden, geçici sürelerle yurda giriş yapmak ve Alman Sosyal Güvenlik Kuruluşlarından yardım almak "kesin dönüş" yapıldığı anlamında kabul edilemez. Bu genel açıklamadan sonra yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının yurt dışındaki çalışma hayatına özellikle Sosyal Güvenlik Kuruluşlarıyla olan bağlantıları ile sonuçta hasıl olan hukuki statüleri üzerinde durmaya sıra gelmiştir. Bunları üç ana noktada toplamak mümkündür.
a) Geçici İş görmezlik yardımı: Bu durum iş akdi feshedilmeksizin, aktif sigortalılığın devam ettiği zaman kesitinde, sigortalının hastalanması halinde istirahatlı kaldığı sürelere ilişkindir.
b) İşsizlik Sigorta yardımı: Gerçekten özellikle Alman sistemine göre işsizlik yardımı kendine özgü bir sosyal yardım olarak öngörülmüştür. Belirli koşulların varlığı halinde, Federal Almanya Cumhuriyeti işsiz kalanlara iş ve İşçi Bulma Kurumu aracılığı ile işsizlik parası ödemektedir. Bu yardımdan yararlanan kimseler, yardım süresince, İş ve İşçi Bulma kurumu tarafından kendilerine teklif edilen işleri kabul ve işe başlama zorunluluğu altındadırlar.
c)Malulen Emeklilik: Bu ahvalde, sigortalı fiziksel çalışma gücünü belli bir oranda yitirmiş ve iş akti fesh edilerek malüllük aylığına hak kazanmış ve malulen emekli olmuştur.
Az yukarda (a) ve (b) bentlerinde açıklanan hukuki statü içinde bulunan işçinin yurtdışında (olayımızda Almanya'da) ikamet ettiği ve iş ilişkisinin devam edegeldiğinin kabulü kaçınılmazdır. Diğer bir anlatımla bu iki durum kişinin yurt dışında oturduğuna ve yurda kesin dönüş yapmadığına kuvveti bir delil ve karine oluşturur. Ancak bu karinenin aksi somut olayın özellikleri içinde belirlenecek aynı güçte delillerle kanıtlanabilir. Davacı yargılamada bu karineyi çürütücü kanıtlar ortaya koyamamıştır.
Ne var ki, yukarda belirtilen"Malülen Emeklilik" durumunda ise (a)ve (b) bentlerinde izahı yapılan ve kabul edilen sonuç kabul edilemez. Zira "Malülen Emeklilik" te belirtildiği üzere, iş akdi fesh edileceği için başkaca bir koşul aranmaksızın 3201 sayılı Yasanın (3) ncü maddesinin özü ve sözüne uygun kesin dönüş koşulunun yerine geldiği bunun tabii bir sonucu olarak ta işçinin borçlanma talebinde bulunabileceği kabul edilmelidir.
Görüldüğü üzere, (a); (b) ve (c) bentlerinde belirlenen durumların 3201 sayılı Yasanın 3 ncü maddesince borçlanabilmek yönünden hukuki sonuçları tamamen farklılık arz etmektedir.
Şu durum karşısında; uyuşmazlık çözümlenirken diğer bir anlatımla anılan yasa maddesi yorumlanırken açıklanan hukuki olguların gözden kaçırılmaması, bunlara göre sonuca kavuşulması zorunludur. Somut olayda; davacının Alman Sosyal Güvenlik Kuruluşundan "İşsizlik sigorta yardımı" aldığına dair bir belge dosyada bulunmamaktadır. Ancak davacıya Alman Sosyal Güvenlik Kuruluşu tarafından yapılan ödemenin mahiyetinin ne olduğu da açık bir biçimde tespit edilememektedir. Gerçekte de, dosyada bulunan 23.3.1994 gün TR 4 sayılı yazı içeriğinde davacının 13.10.1991 tarihi itibariyle işi bıraktığı, hastalık sigortasından geçici iş göremezlik ödeneği aldığı, bu ödeneğin 14.10.1991 ila 1.2.1993 tarihleri arasında 2786.10 DM olarak gerçekleştiği belirtilmekle birlikte, davacı işçinin sigorta şahsi sicil dosyasına da daha önce yansıdığı gibi, malüllük aylığı bağlanması için 12.2.1992 tarihinde Alman Sigorta Merciine başvurduğu ve TR 7 belgesinde belirtildiği şekilde, kendisine 1.2.1992 tarihi itibariyle sigortalı aylığı bağlandığı, Sosyal Sigortalar Kurumunun ise 506 sayılı Kanunun 53. maddesine göre yaptığı inceleme sonucunda, maluliyetin varlığını iç mevzuatımıza göre kabul etmediği ve Alman Sigorta Mercii kararıyla bağlı olmadığını davacıya yazı ile bildirdiği, davacının Alman Sigorta Merciinden sigortalı aylığı almaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Ancak, aynı belgelerle birlikte gönderilen TR 2 ve TR4 belgelerinde "hastalık sigortasından geçici iş göremezlik ödeneği" alındığı belirtilen 14.10.1991 -1.2.1993 döneminin aynı zamanda malüllük aylığı alınan dönemle çakıştığı, bu nedenle birbiriyle çelişen iki ayrı bilgi bulunduğu görülmektedir. Yine dosyaya davacı tarafça ibraz edilip, mahkemece de karara dayanarak alınan Kayseri 3. Noterliğinin 30740 yevmiye nolu işlemiyle tercümesi yapılan Alman Sigorta Merci'inin 18.1.1994 tarihli davacı işçiye yönelik "emekli aylığı kararı" başlıklı yazısında ise işçinin 2.9.1991 tarihinde malüllük aylığı almaya hak kazandığı, gerekli şartların bu tarihte oluştuğu, ancak başvurusunu 12.2.1992 tarihinde yaptığı için Alman Medeni Kanunu hükmü gereği aylığının 1.2.1992 tarihinden itibaren başlatıldığı, ödenecek aylıktan daha önce hastalık sigortasında sigortalı olması nedeniyle hastalık sigortası primi kesileceği ve Alman Sigorta Merciince de ödenecek hastalık primi kesileceği ve Alman Sigorta Merciince de ödenecek hastalık sigortası primi ile birlikte hastalık sigortasına havale edileceğinin bildirildiği, hususları yer almaktadır. Bu durumda açıklanan belgelere göre işçinin 13.10.1991-1.9.1991 tarihlerinden hangisinde işten ayrıldığı, yine 1.2.1992 tarihinde malüllük aylığı bağlandığına göre aynı dönemde ödendiği belirtilen geçici iş görmezlik ödeneğinin bununla çelişki yarattığı açıktır. Kaldı ki, davalı kurumun; borçlanma işleminin iptaline ilişkin 4.10.1996 gün ve 694345 sayılı, aylık bağlama işleminin iptaline dair 20.5.1997 gün ve 5055 sayılı, yine aylığın istirdadını kapsayan 2.7.1997 tarih ve 2/1240989 sayılı yazılarının içeriğinden yapılan ödemenin mahiyetinin ne olduğu konusunda açık bir kabulü de tespit edilememiştir.
Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; Davacı işçi ile ilgili olarak düzenlenen TR 4, TR2, TR7 belgeleri ve davacının ibraz ettiği 18.1.1994 tarihli "emekli aylığı kararı" başlıklı belgede yeralan bilgilerin doğruluğunun araştırılmasına yönelik olarak Alman Sigorta Merciinden; "İşçinin Almanya'daki işinden tam olarak hangi tarihte ayrıldığının, borçlanma için başvurduğu 27.3.1992 tarihinde ve aylık bağlanmasını talep ettiği 23.7.1992 tarihinde mercii tarafından kendisine yapılan ödemelerin malüllük aylığı mı, yoksa geçici iş göremezlik ödeneği mi ya da hastalık yardımı mı olduğu, kesin şekilde tesbit edilmeli böylece yapılan ödemenin hukuki niteliği belirlenmeli, az yukarda açıklanan kurallara göre değerlendirme yapılmalı, izlenecek bu yöntemle davacının kesin dönüş yapıp yapmadığı saptanması hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Eksik incelemeye dayanılarak verilen direnme kararı açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı, Sosyal Sigortalar Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 22.4.1998 gününde oyçokluğuyla karar verildi.