 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1998/16-160
Karar No: 1998/203
Tarih: 4.3.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- USULSÜZ TEBLİGAT ( Tebellüğ Edenin Muhatapla Aynı Çatı Altında Oturmaması )
- TEBLİGATIN USULSÜZ OLMASI ( Amca Oğluna Yapılan Tebligat )
- DAVA ARKADAŞLIĞINDA TEBLİGAT ( Tüm Paydaşlara Tebligat Zorunluluğu )
7201/m.16
3402/m.9,11
DAVA: Taraflar arasındaki "Tespite itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Serik Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.3.1996 gün ve 1992/31 E., 1996/5 K. sayılı Kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 18.10.1996 gün ve 1996/4883-4656 sayılı ilamı ile; ... kadastro sırasında 589 parsel sayılı 10.775 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği nedeniyle davacı adına tesbit edilmiştir. Davacı yenileme çalışmaları sırasında davalıya ait 591 parselin hududunun kendisine ait parsele kaydırılarak tesbit yapıldığını ileri sürerek dava açmış, dava konusu parselin 7 nolu parsel olduğu anlaşılmakla dava dilekçesini ıslah ederek 7 nolu parsel için dava açmıştır. Mahkemece davanın dava şartı ( sıfat ) yokluğundan reddine, 589 parselin 10775 metrekare olarak, 7 nolu parselin de 45630 metrekare olarak yenileme çalışmalarında belirlendiği şekli ile tesciline karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davacının kesin süre içinde dahili dava dilekçesi vermediği ve yargılama giderini yatırmadığı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Paydaşlardan biri aleyhine dava açıldığına göre mahkemece diğer paydaşların da davaya katılması sağlanarak husumetin yaygınlaştırılması gerekirken dahili dava dilekçesi verildiği halde süresinde verilmediğinden sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hal böyle olunca, usulen taraf teşkil edilerek uyuşmazlığın esastan çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Direnme kararı davacıya 30.6.1997 tarihinde "Aynı yerde amcası oğlu H.B. imzasına" meşruhatını içeren tebligat ile yapılmıştır.
Davacının 23.7.1997 tarihinde direnme kararını temyiz etmesi üzerine mahkemece az yukarıda açıklanan tebligat esas alınarak temyiz süresinin geçtiğine ilişkin 25.7.1997 günlü ve 1997/20 Esas ve 30 Karar sayılı Karar ittihaz edilmiştir.
Oysa davacının tebligatların kendisine usulüne uygun tebliğ edilmediğine dair itirazı üzerine mahkemece yaptırılan araştırma sonucunda tebligatı imzalayan H.B.`nin davacı ile aynı çatı altında oturmadığı, temyizin süresinde olmadığına dayanılarak kurulan ek kararı tebellüğ eden A.B.`nin de nüfus kayıt tablosuna göre davacının oğlu olmadığı saptanmıştır.
Şu durum karşısında, hem direnme kararı hem de sözü edilen ek karar Tebligat Yasası hükümlerine uygun biçimde tebliğ edilmediği açıktır (7201 sayılı Tebligat Kanunu Md. 16). O nedenle, davacının vekili Avukat L.K.`nin de karara ilişkin temyizinin süresinde olduğunun kabulü zorunludur.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin temyizin süresinde olmadığına yönelik 1997/20 Esas ve 1997/30 Karar sayılı Kararı usule ve yasaya aykırı bulunduğundan kaldırılmasına oybirliği ile karar verildikten sonra işin esası hakkında temyiz incelemesine geçildi, dosyadaki tüm kağıtlar okunduktan sonragereği görüşüldü:
KARAR: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.3.1998 gününde, oybirliği ile karar verildi.