 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1998/122
Karar No: 1998/138
Tarih: 18.02.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Kırıkkale Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın husumetten reddine dair verilen 12.6.1996 gün ve 1995/497-1996/377 sayılı kararın incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 10.4.1997 gün ve 1997/67-1997/3921 sayılı ilami ile; (.. Dava, nehir yatağından alınan kumlar dolayısıyla tazminata ilişkindir. Mahkemece, dava husumet yönünden reddedilmiştir. Oysa, nehir yatakları devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Kumocağı olarakta işletilebilecek bu tür yerlerde bulunan ve ekonomik yönden bir değer taşıyan malzemelerin Hazine'nin ilgisi ve izni dışında alınması suretiyle haksız şekilde sağlanan menfaatin Hazinece istenebilmesi gerekir. Şu durum karşısında, mahkemece bu yönler üzerinde durulmaksızın nehir yatağından alınan kumlarla ilgili talebin husumet açısından reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı Hazine Vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, yapılan keşif dinlenen tanık beyanları ve alınan bilirkişi raporlarına göre;
Davalı şirketin Kızılırmağın kıyı şeridinden ve ırmak tabanından ruhsatsız ve izinsiz olarak kum almak suretiyle ırmak kıyı şev Stabilisini bozduğu aşınma ve taşınmalara neden olduğu ve zarara sebebiyet verdiği sabittir. Esasen mahkemece de davalı şirketin bir kira akdine dayanmadığı kabul edilmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, Medeni Kanunun 641. maddesi kapsamında kalan, yararlanılması kamuya ait sular, tarıma elverişli olmayan araziler, kayalar, tepeler, dağlar, onlardan çıkan kaynaklar, yollar, meydanlar, akarsular ile yatakları, kumsal alanlar, deniz kıyıları gibi devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, denetim, gözetim ve korunması en başta arzın tabii maliki olan Hazine'nin görevi ve yetki alanına girer. Hazine'nin bu nitelikteki yerlere, haksız elatanlara karşı, elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve tazminat ile gerektiğinde iptal ve tescil davaları açmak hakkının bulunduğu tartışmasızdır. Nitekim, Yargıtay'ın hiç sapma göstermeyen içtihatlarında bu kural daima vurgulanmıştır.
Öte yandan, 6 Haziran 1317 (Rebiülevvel 1319) tarihli Taşocakları Nizamnamesi, taşocaklarının açılması işletilmesi, ruhsata bağlanması, rüsum ve harç alınması koşulları hakkında özel düzenleme getirerek bu hususta "hükümeti mahalliyeyi" yetkili kılmıştır. 18 Ramazan 1343 (12 nisan 1341) tarih ve 608 sayılı Maaddin Nizamnamesinin Bazı maddelerinin Tadiline Dair Kanunun 5. maddesinin "bilumum taşocakları vilayet idarei hususiyelerine terkedilmiştir" hükmüyle de yetki yönünden söz konusu nizamname hükümleriyle paralellik sağlanmıştır. Bu kanun daha sonra yürürlükten kaldırılmış ise de halen yürürlükte bulunan 15.2.1956 tarih 6664 sayılı Taşocakları Muamelatının Tedviri ve Varidatının Tahsilinin Vilayet Hususi İdarelerine ait olduğu hakkındaki Kanunun 1. maddesi ile konuya daha da açıklık kazandırılarak "Taşocakları, taşocakları nizamnamesine uyularak doğrudan doğruya vilayetler tarafından taliplerine ihale olunur, Taşocaklarına müteallik nisbi ve muharer resimlerle harçlar Köy Kanunu ile kabul edilen haklar manfuz kalmak şartıyla vilayet hususi idareleri tarafından tahsil olunur". hükmü konulmuştur. 18.4.1941 tarih 235 sayılı TBMM tefsir kararı ise deniz, göl, nehir gibi her nevi su altında bulunan toprakları da su üstündeki topraklar gibi taşocakları nizamnamesi ve 608 sayılı Kanun hükümlerine tabi tutmuştur.
Bu uygulama 13.12.1983 tarih 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13. maddesinin 20.8.1993 tarih 516 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmesine kadar devam etmiştir. Değinilen maddenin (b) fıkrasında devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin gerekli görülen hallerde kiraya verilmesi, mülkiyetten gayri ayni hak tesisi ormanlar ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki diğer yerler ile Devletin özel mülkiyetindeki yerlerde bulunan Su Ürünleri üretim yerleri, kaynak suları ve taş, kum, çakıl ve toprak ocaklarının kiraya verilmesi işlemlerini yapmak" Milli Emlak Genel Müdürlüğü görevleri arasında sayılmış bu kanun hükmünde kararnamenin Anayasa Mahkemesinin 25.11.1993 tarih, 1993/47-49 sayılı kararı ile iptal edilmesi üzerine verilen 6 aylık süre içerisinde 16.6.1994 tarih 4004 sayılı kanuna dayanılarak çıkarılan 19.6.1994 tarih, 543 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile aynı madde hükmü yeniden kabul edilmiştir.
Anılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Taşocakları Nizamnmesi ile 6664 sayılı Kanununun ilgili hükümlerinin değiştirildiğine veya ortadan kaldırıldığına ilişkin bir sarahat yoksa da gerek bu Kanun Hükmündeki kararnamelerin açık hükümleri, gerekse dayanaklarını oluşturan yetki kanunlarının kabul edilmesindeki amaç gözönünde tutulduğunda kum ocakları dahil, sayılan yerlerin kiraya verilmesi işleminde artık Milli Emlak Genel Müdürlüğünün görevli olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.
Bu durumda 516 sayılı Kanun hükmündeki Kararnamenin yürürlük tarihi olan 16.9.1993 tarihinden önce Taşocakları Nizamnamesi ve 6664 sayılı Kanun Hükümlerine göre İl Özel İdarelerince kiraya verilen veya ruhsata bağlanmış olupta sürelerinin dolmaması nedeniyle halen kira sözleşmeleri ve ruhsatnameleri devam edenlerin sözleşmeden doğan hakları saklıkalmak üzere sair devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tüm yerler gibi kumocakları ile kumocağı niteliği kazanmayan akarsu yatakları ve deniz kumlukları hakkınd Hazinenin her türlü davayı açmakta yetkili hatta görevli bulunduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O nedenle yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA, 18.2.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.