Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1998/11-299
Karar No: 1998/380
Tarih: 03.06.1998

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.02.1996 gün ve 1994/1553 E-1996/83 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tararından istenilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.12.1995 gün ve 1996/4549-8687 sayılı ilamı ile; (... Davacı vekili müvekkili ile davalının "bilgisayar Tic.ve San. Ltd.Şti."nin ortakları olup (1.000.000)liradan (2.000.000) TL sermaye ile kurduklarını, şirketin konusunun bilgisayar, sistem ve üniteleri, program, eğitim, mümessillik, müşavirlik, ithalat, ihracat, pazarlama ve bakım olduğunu, davalının İ... Reklam Stüdyosu" adına ithalatçı belgesi olduğundan bahisle şirkete bilgisayar ve donanımlarını ithal etmek üzere 97.670 markın davalıya verildiğini ancak davalının herhangi bir ithalat yapmadığını, aldığı markı da iade etmediğini parayı aldığına dair 18.5.1990 tarihli makbuzu verdiğini ileri sürerek kur farklarını ve bunlara ilişkin faizi talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik (468.395.040) liranın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili bu dosya ile birleşen 1995/365 E dosyadada; dava tarihinden sonra doğacak kur farklarını ve buna ilişkin faizleri ve BK.nun 105.md. gereğince faizle karşılanmayan munzam zararları saklı kalmak kaydıyla kur farkından doğan (2.306.605.000) Liranın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında; davacı ile müvekkilinin 6.2.1988 tarihinde şirketi kurduklarını kuruluş masrafları için şirket namına davacının (97.670) mark verdiğini, davanın şirkete Karşı açılması gerektiğinden davanın husumet yönünden reddini, dava konusu parayla bilgisayarın parçalarını peyderpey olarak monte ettiğini ve şirket adına kayıtlı olduğunu savunarak davanın reddini istemiş, açılan ek davaya karşı cevabında da ilk davanın derdest olduğunu bu dava devam ederken kur farkı nedeniyle dava açılamıyacağını savunarak ek davanın da reddini istemiştir.
Mahkemece husumet nedeniyle davanın reddine dair verilen karar Dairemizin 4. 7.1994 tarih ve 1994/568-5780 sayılı kararı ile bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak iddiaya, savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna göre; davalının 18.5.1990 tarihli kendi firması olan İ... Reklam Stüdyosu adına verdiği tahsilat makbuzunda (97.670) markı aldığını kabul ettiği bu parayı şirket defterlerine geçinmediği gerekçesiyle esas davanın kabulü ile alacağın (97.670) DM dava tarihindeki kur karşılığı olan (313.112.310) liranın % 48 ve değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ilk dava tarihindeki kur gözetilerek TL ile ilgili fazla. talebinin reddine birleşen 199b/36b esas sayılı davanın da kabulü ile (97.670) DM kur farkından kaynaklanan davanın munzam zarar alacağı (2.306.605.000) TL nın dava tarihi olan 2.3.1996 tarihinden itibaren %55 ve değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı vekili, 26.8.1992 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili ile davalının "Bilgisayar Tİc.ve San.Ltd.Şti."nin ortakları olduğunu, davalının "İ... Reklam Stüdyosu" adına ithalatçı belgesi olduğundan mensubu oldukları şirkete bilgisayar ve donanımlarını ithal etmek üzere 16.02.1988 tarihinden itibaren 1988 yılına kadar muhtelif tarihlerde davalıya toplam 97.670 DM verdiklerini, davalının istenen ithalatı gerçekleştirmemesi üzerine verdiği D.M.lar için davalıdan makbuz istediğini davalının da 97.670 D.M aldığına dair müvekkiline 18.5.1990 tarihli makbuzu verdiğini 04.08.1992 tarihindeki kur karşılığı (468.395.040) TL'nın davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı vekili ise davacının dava dilekçesine eklediği listedeki D.M.ları müvekkiline bir defada değil peyderpey ödediğini ve en son taksidin 13.12.1988 tarihinde ödendiğini bunların geri iadesi gerekmediğini savunmuştur.
Davacı vekili bu dava ile birleşen 1995/365 sayılı dosyada ise ilk davada 97.670 Alman markının 4.5.1992 tarihinde geçerli olan kura göre karşılığı TL'sını istediklerini oysa bu birleşen davanın açıldığı tarihte D.M kurunun arttığını bugünkü kura göre 97.670 DM karşılığının 2.775.000.040 TL tuttuğunu ilk davada 468.395.040 TL istediklerini bunun mahsubu ile bakiye (2.306.605.000) TL'nın kur farkı olarak davalıdan talep ve dava ettiği anlaşılmaktadır. Başka bir ifade ile ilk davada sebepsiz zenginleşmeye ilişkin verilen hüküm sonucu tahsil edilmesi olası paranın, yabancı para olan alaca c ı karşılamamasından doğan munzam zarar isteğine ilişkin olduğu görülmüştür.
Bilindiği gibi 23.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3678 sayılı Kanunun 29.maddesiyle B.K.nun 83.maddesine bir fıkra eklenerek yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklının, bu borcunu vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edilmiş ve aynı kanunun geçici 1.maddesi gereğince 23.11.1990 tarihinden önceki ilişkilerden doğan ve halen görülmekte olan yabancı para ve faiz alacaklarına ilişkin davalar hakkında bu hükmün uygulanmıyacağı belirtilmiştir. (Bkz. TBMM 3678 sayılı Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Gerekçeleri, TBMM 18.Dönem 31.11.1989 T.sh.398) Buna göre borç 23.11.1990 tarihinden önce doğmuş ve vadesi de yine bu tarihten önce gelmişse takat söz konusu tarih itibariyle henüz dava açılmış değilse bu takdirde dava 3678 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra açılacak, ödeme bu kanun döneminde yapılacak demektir ki bu ihtimalde borçlunun ödeme teklifinin kapsamının belirlenmesi bakımından Türk parasına çevirmede uygulanacak kur B.K.nun 83 ün yeni hükmüne göre tesbit edilecektir. (Dr.Nami Barlas Para Borçlarının ifasında Borçlunun Temerrüdü 1992 sh : 9b vd)
Somut olayda davacı sebepsiz zenginleşmeye dayanmakta olup vadesiz borç söz konusu olmaktadır.B.K.74.maddesi uyarınca "Ecel Meşrut olmadığı veya işin mahiyetinden anlaşılmadığı takdirde borcun hemen ifa ve derhal icrası talep olunabilir" hüküm uyarınca ifa zamanı bakımından borç herhangibir vadeye bağlı bulunmaması bakımından doğumu anından itibaren muaccel olacaktır. Muacceliyetin gerçekleşmediğini ispat borçluya düşmektedir. Bu kuralları olayımıza uyguladığımızda davacı tarafından davalıya yapılan son ödeme 16.02.1988 olup davalı 18.05.1990 tarihinde D.M'ın zimmetinde olduğunu kabul etmiştir, borç vadesiz borç olup 3678 sayılı yasanın yürürlüğünden önce muaccel olduğundan, Dairemizin emsal teşkil eden 25.02.1993 gün ve 7684/1211 Y.K.D.1993/6.sh.884 içtihadında kabul edildiği gibi sebepsiz zenginleşmelerde davacı yabancı para alacağını borcun muaccel olduğu tarihte aynen talep edebilecektir.
Öğretide çoğunlukla benimsendiği gibi B.K.83.maddesi itası gereken yabancı para borcunun ödenmesi hususunda iki yol benimsemiştir. Borçlu borcun ödenmesinde henüz temerrüde düşmemiş ise; doğrudan, doğruya sözleşmede açıklanan yabancı parayı aynen ödiyerek borcundan kurtulacak, sözleşmede borç miktarının yabancı ülke parası üzerinden ifade edilmesi ile yetinilmemiş, ayrıca ödemenin efektif dövizle yapılması "Aynen ödenecektir" denilerek veya bu anlama gelen sözlerle ifade edilmişse, borçlu Türk parası ile ödemede bulunamıyacak , borcunu yabancı ülke parası ile ödemek zorunda kalacaktır. Bu durum dışında borçlu ödemeyi yüklendiği yabancı para miktarını Türk parasına çevirerek, Türk parası ile ödeyecektir. Burada borçluya Teknik anlamda bir seçim hakkı değil. Alternatif yetki (Facultas Alternativa) tanınmıştır, ikinci yol olarak borçlu Temerrüde düşerse B.K.nun 83 ncu maddesine 3678 sayılı yasa ile eklenen 3 fıkra uyarınca, borçlu B.K.83/11. fıkranın öngördüğü seçim yetkisini kaybetmekte bu yetki alacaklıya geçmektedir, alacaklının seçim Y.etkisi iki yönlüdür, sözleşmede kararlaştırılmışsa yabancı para borcunun aynen, efektif olarak veya bunun Tl.sına çevrilerek ödenmesini isteyebilir. 2. seçeneği tercih ettiği takdirde çevirme tarihi olarak ya vade gününü ya da fiili ödeme gününü seçebilecektir. Alacaklıya tanınan bu olanak doğrudan doğruya kanundan doğan özel bir tercih hakkı olarak kabul edilmelidir. (.Bkz.Tekinay borçlar Hukuku Genel Hükümler Tekinay /Akman /Burcuoğlu /Altop /baskı 1993 sh.777 vd, Yabancı Para Alacaklarının Tahsili Doç.Dr. Hakan Pekcanıtez 1994 sh.38 vd) burada B.K.nun 106/III maddesinde yazılı seçimlik hak ile B.K.nun 83/II fıkrasındaki tercih hakkını karıştırmamak gerekir.B.K.nun 106/3 maddesi karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde Akdin ifa edilmemesi, diğer bir anlatımla yerine getirmede direnme halinde alacaklıya seçimlik hak tanıdığı halde B.K.nun 83/III .borcun nasıl ifa edileceğini düzenlemektedir. Burada Borçlu temerrüde düştüğünde 3678 sayılı yasa ile değişik B.K.nun 83/III alacaklıya dönüşü olmıyan bir tercih hakkı tanımaktadır. Bu durumda alacaklı hasrettiği talebinden dönerek başka birşey talep edemiyecektir.
Yukarıda açıklamaların ışığında somut olaya baktımığızda; davacı alacaklı ilk davasında DM alacağını B.K.nun 83/III maddesi uyarınca aynen veya vade yahut fiili ödeme günündeki kuru karşılığı memleket parası (TL. olarak isteme yetkisi bulunduğu halde davacının bu tercih seçimlik haklarından ilk dava tarihindeki kur karşılığını benimseyip bu yönde dava açtıktan ve ilk davada verilen hükmü temyiz etmiyerek kabul ettikten sonra artık kur farkı nedeniyle ek dava açamıyacağı ka-bul edilmelidir.Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. (Y.11. H.D.26.12.1995 1995/6486-9527, Y.13. H.D.21.6.1995 gün ve 1996/3616-4375, Y.19.H.D.16.9.1993 gün ve 1993/5691-5522 Y.K.D. 1994/1 sh.107)
Diğer taraftan ilk davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması olgusunun da tartışılması gerekir, B.K.105 inci maddesinde açıklanan munzam zararın bir türü olan kur farkı davalarında, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü, asıl borç ve temerrüt faizi ödeme yükümlülüğünden farklı, temerrüt ile oluşmaya başlıyan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Asıl borcun hukuki sebebi kural olarak haksız fiil, nedensiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde, munzam zararın hukuki sebebi asıl alacağın temerrüde, uğraması, borcun ödenmemesi veya zamanında ödenmemesi gibi hukuka aykırılık olup kanundan doğan bir alacaktır. Ayrıca munzam zarar ilk kararın yerine getirilmesi sırasında, ortaya çıktığına göre ilk davada saklı tutulması söz konusu olmaz. Hal böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde ve ilk davada munzam zarar alacağının saklı tutulmasına gerek yoktur .
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin asıl davaya ilişkin sair temyiz itirazları yerinde değilse de, birleşen dava yönünden temyiz itirazları haklı bulunduğundan birleşen dava yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin asıl davaya ilişkin sair temyiz itirazlarının reddi ile asıl davaya ait hükmün dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına yöre hükmün ONANMASINA, birleşen dava yönünden temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının suresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 3.6.1998 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini