Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1998/10-598
Karar No: 1999/242
Tarih: 28.4.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki "tesbit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 2. Is Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.10.1997 gün ve 97/829 E.- 97/862 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi ürerine, Yargıtay 10 .Hukuk Dairesinin 18.12.1997 gün ve 97/8286 E.- 97/9020 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı, yurda kesin dönüş yaptıktan sonra Federal Almanya'da gecen çalışmalarını 3201 Sayılı Yasa gereğince borçlandığını, Kurumdan kendisine yaşlılık aylığı bağlanmasını talep etmesi üzerine yaşlılık aylığı, bağlandığını, ancak bilahare yurda kesin dönüş yapmadığı iddiası ile yaşlılık aylığı ile borçlanmanın iptal edildiğini ve ödenen aylıkların geri istendiğini öne sürmüş, yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanmasına ve borçlanmanın geçerli sayılmasına, karar verilmesini istemiştir.
Ancak Kurum, davacının kesin dönüş yaptığını beyan ettiği tarihi de kapsar biçimde Federal Almanya Cumhuriyetinden issizlik sigortasından yardım aldığını, sözü edilen sigorta kolundan yardım görenlerin yurda kesin dönüş yapamayacağını savunmuş ve davanın reddine karar verilmesini istemiş tir.
3201 sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Gecen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un" üçüncü maddesine göre? yurt dışında gecen çalışmaların borçlanılabilmesi için yurda kesin dönüş yapmak esas koşuldur.
Davacının kesin dönüş yaptığın: iddia ettiği tarihi de kapsar biçimde Federal Almanya Cumhuriyetinden issizlik sigortası yardımı aldığı konusunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.
Davada gereken hukuksal sorun, yurt dışında issizlik sigortasından yardım alan sigortalının borçlanmak amacıyla yurda girdiği tarihin kesin  dönüş sayılıp sayılamacağı meselesidir. Yurt dışında issizlik sigortasından yardım alan sigortalının o ülkede oturma zorunda olduğu, o ülkeden ayrıldığı taktirde yapılan yardımın kesileceği bilinen gerçeklerdendir. Alman Sosyal Güvenlik Mevzuatına göre issizlik sigortası kolundan yardım alabilmek için kişinin emeğini iş piyasasına amade tutması gerekir. Zira devlet işsizleri ve iş yerlerini takip etmekte herhangi bir işyerinde boşalma olduğu taktirde issiz kalan ve issizlik yardımı alan kişiyi işe girmeye davet etmektedir. Bu kişi yapılacak daveti kaçırmamak için o ülkeye oturmaya ve ülke sınırları dışına çıkmamaya özen göstermektedir.
Yurda kesin dönüş yapmaktan söz edebilmek için sigortalını" ikametgahının yurt dışından yurt içine nakletme amacını taşıması gerekir. Yurt dışında isini kaybetmek her zaman kesin dönüşe delalet etmez, başka bir deyişle kişi issiz kalabilir ama işsizlik sigortasından yardım almayı yeterli görerek yurda kesin dönüş yapmayabilir.
Söylenenleri  özetlemek  gerekirse  Federal  Almanya'da issizlik sigortasından yardım almak, kişinin Almanya'da oturduğuna ve yurda kesin Dönüş yapmadığına  kuvvetli  bir  delil  ve  karine oluşturur. Ancak bu karinenin aksi belirecek somut olayın özellikleri de gözönünde tutularak aynı güçte delillerle kanıtlanabilir.
Davada  davacının  sözü  edilen  nitelikte  herhangi  bir  delil getiremediği   anlaşıldığı   halde   davanın   reddine  karar  verilmesi gerekirken  yazılı  şekilde hüküm kurulmuş olması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir
O  halde  davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli  ve  hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri  çevrilmekle yeniden  yapılan  yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı SSK. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk  Genel  Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz  edildiği anlaşıldıktan  ve  dosyadaki kalıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Yerel  mahkeme  Federal  Alman  Devletinden  issizlik  sigortası yardımı  alması  olgusunun  her  zaman  sigortalının  yurda  kesin dönüş yapmadığı  anlamına  gelmeyeceğine, o nedenle Sosyal Sigortalar Kurumuna yaptığı   borçlanmasının  geçerli  olduğuna  karar  vermiştir.  Yargıtay 10. Hukuk  Dairesinin  bozma  kararında  Federal  Almanya  Devleti Sosyal  ;
Güvenlik   Kurulusundan  issizlik  sigortası  yardımı  alınması  halinde sigortalının  anılan yasanın 3. maddesinin öngördüğü anlamda kesin dönüş yapmış Kabul edilemiyeceğine işaret edilmiştir. 
Görüldüğü   üzere,  yerel  mahkeme  ile  özel  Daire  arasındaki  uyuşmazlık 8.5.1986  günlü  ve  3201  sayılı, Yurtdışında bulunan Türk Vatandaşlarının,  Yurt  dışında  gecen  sürelerinin, Sosyal Güvenlikleri bakımından    değerlendirilmesi    hakkındaki    kanunun    3. maddesinde
borçlanabilme  koşulu  olarak  vurgulanan "yurda kesin dönüş" kavramının hukuki  amaç ve kapsamı ile sonuçlarının belirlenmesinde toplanmaktadır. ilk  olarak şu noktaları anlatılmasında yarar vardır. 506 sayılı Sosyal Sigortala  Kanunum  sistemi,  temelde,  hizmet aktine göre, yurt içinde çalışan   Türk   Vatandaşlarının   Sosyal   Güvenliğini  sağlamayı  amaç edinmiştir.  Buna  göre, ancak belirli günlerde, fiili prim ödeme koşulu ile   sigortalılık   süresini gerçekleştiren  sigortalılar,  yaşlılık  sigortasından yararlanabilmektedir. "Primli rejim" olarak adlandırılarak bu sistemde, çalışan ve işverenlerin katkılarıyla oluşturulan finansman, sonuçta sigortalıların sosyal güvenliklerini sağlamaktadır. Farklı bir anlatı"la. çalışanlar (=aktif sigortalılar); çalışmayanları (=pasif sigortalıları) Finanse etmekte, uzayan zaman içinde adeta dengeli bir "paylaşımı" modeli uygulanmaktadır. En önemlisi, bu sistemde toptan belirli miktar paranın önceden ve defaten ödenmesi yoluyla sosyal güvencenin sağlanması öngörülmemiştir. Gerçekten aksinin kabulü, sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı islemesini engelleyeceği gibi kuruluşu da çalışmaz hale getireceğinde duraksama olmamalıdır. Zira, bir defada verilen belirli bir para, bir yıl veya daha kısa zamanda ödeyen kişiye aylık olarak geri verilmekle, Kurum ağır bir ekonomik yük altına girmektedir. Oysa Sosyal Sigortalar külfet nimet dengesi üzerine kurulan kurumlar olmasına rağmen külfeti kaldıran uygulamalar sözkonusu olmuştur. Borçlanma düzenlemeleri de bunların basında gelenlerindendir.
Yine bu yol ile pasif sigortalıların çoğaltılması, aktif sigortalıların mali "yükünü artırmakta ve pasif sigortalılara düsen payları azalmaktadır. Böylece Sosyal Güvenlik ile arzulanan amaç yerine gelmemekte ve sistem önemli bir mali kriz içine itilmektedir. Dahası Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına yapılan politik müdahalelerin ve sigortacılık anlayışından uzak uygulamalarını kurumların Aktuaryal dengesini bozması, Devletin Sosyal Güvenlik fonlarının oluşumuna katkıda bulunması ve yüksek prim oranları ile tüm yükün çalışan ve çalıştırılan üzerine kalması; sistemi etkinlikten uzaklaştırmış ve sağlıklı şekilde islemez hale getirmiştir.
SSK; özellikle 1385 yılından sonra alınan politik kararlar neticesinde önemli bir mali kriz içine girmiştir. Kısa süreli olarak belli kesimlere imtiyaz tanıyan ama uzun vadede, tüm kesimleri sıkıntıya sokan politik kararlar, kurumun gelmiş olduğu noktanın öncelikli ve ağırlıklı sebebini oluşturmaktadır. örneğin borçlanma, itibari hizmet zammı gibi; belirli kişilere imtiyazlı durum sağlayıcı, isçi ve işverenlerin primleri ile oluşan kurum kaynaklarının, bu kaynakların oluşmasında hiçbir fonksiyonu olmayan kişilere devredilmesi anlamına gelen uygulamaları önleyici hukuki düzenlemelere gidilmesi zorunlu hale gelmiştir. (Bkz. Sosyal Sigortalar Kurumu-Bülteni, -yıl 12 sayı, 61, 1997 sh.23 SSK. 44 Genel Kurulu TEŞKİLAT ve MEVZUAT RAPORU) Bu bağlamda denilebilirki, az yukarda açıklanan Sosyal Güvenlik Kuruluşların yetersiz hizmetleri ve sistemin önemli bir krizin tehlikesi altında kalması olguları uyuşmazlığın çözümünde ve yasa maddelerinin yorumunda gözden kaçırılmamalı kurumun aktuaryal dengesini daha bozacak yorumlara başvurulmamasına özen gösterilmelidir.
Yasa koyucu, yurt dışında çalışan ve çalıştığı ülkenin sosyal güvenlik yardımlarından yararlanmak istemeyen Türk vatandaşlarının, zorunlu durumlarda. sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla, istisnayı bir uygulama ile borçlanma yasaları çıkarmıştır. Sağlanan bu imkanla Türk vatandaşları yurtdışındaki hizmetlerini belgelemek ve karşılıklarını döviz olarak sosyal güvenlik kuruluşlarına yatırmak suretiyle yurt içinde çalışanlar gibi sosyal güvenliğe kavuşturulmuşlardır.
Bunlardan ilki, 30.5.1978 t. 2147 sayılı olanıdır. Daha sonra bunu 8.5.1986 tarihinde yürürlükten kaldıran 3201 sayılı Borçlanma yasası takip etmiştir. Yurt dışında çalışanların yurt içi sosyal güvenlik kurumlarına borçlanma yoluyla Türkiye de sosyal güvenliklerinin sağlanmasına yönelik 2147 sayılı yasada, borçlanma koşulu yönünden borçlanacak kişinin yurda kesin dönüşü biçiminde açık bir kural bulunmamsına karşılık, yurda kesin dönüş koşulu yönetmenlikle kabul edilmiştir. Bu şekilde yasa ile yönetmenlik arasında hasıl olan çelişki büyük sorunlarıda beraberinde getirmiş, bunun yasal yolla düzeltilmesi için 8.5.1985 günlü 3201 sayılı Yasa kabul edilmiş v getirilen 3.madde ile sorun çözülmüştür. Buna göre; yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının ancak yurda "kesin dönüş" yapma koşuluyla borçlanabileceği ve buna bağlı kendilerine aylık tahsis edilebileceği kural olarak kabul edilmiştir. O nedenle uyuşmazlık çözümlenirken öncelikle "Yurda kesin dönüş yapma" olgusunun anlam ve kapsamı üzerinde durulması kaçınılmazdır.
"Yurda Kesin Dönüş Yapma"yurtdışına çalışan Türk vatandaşlarının çalışma hayatına yönelik tüm ilişkilerini, gerek çalıştığı işyerleri ve gerekse ilgili olduğu tüm Sosyal Güvenlik Kuruluşları yönünden sona erdirerek, yerleşmek ve sosyal güvenliklerini de burada sağlamak üzere, Anavatana dönüş yaptığını ifade eder. Yurtdışındaki işçi sıfatıyla, çalışma hayatıyla ilgili tüm bağlarını ve ilişkisini  bitirmeden geçici sürelerle yurda giriş yapmak yasanın amacına uygun kesin dönüş olarak nitelendirilemez. Ayrıca yurt dışı is hayatı ile ilgili gerçek dışı bilgiler temin edilip Türk makamlarına kesin dönüş yapıldığını bildiren tek taraflı beyanda geçerli kabul edilip itibar edilemez. Olayımızda davacı Sigortalının yurda kesin dönüş yaptığı gerekçesiyle 3201 sayılı yasa hükümlerince Borçlandığı, ancak borçlanma sonunda Alman Sosyal Güvenlik Kuruluşlarından "İŞSİZLİK SİGORTASI YARDIMI" aldığı tartışmasızdır. Uyuşmazlık. belirtilen türden yurt dışında yardım alan kişinin anılan yasanın aradığı amaca uygun yurda kesin dönüş, yapmış, kabul edilip edilmiyeceğinin, belirlenmesinde toplanmaktadır. Diğer bir anlatımla yurt dışındaki isçinin, "İŞSİZLİK SİGORTA YARDIMI" almaya devam etmesi durumunda 3201 sayılı yasanın 3.maddesindeki kesin dönüş koşulunun varlığından söz edilebilecek midir sorusunu yanıtlamak gerekmektedir.
Gerçekten, Alman sistemine göre, issizlik yardımı, kendine özgü bir sosyal yardım olarak öngörülmüştür. Belirli koşulların mevcut olması "durumunda" "Federal Almanya Cumhuriyeti işsiz kalanlara iş ve işçi bulma kurumu aracılıyı ile issizlik parası ödemektedir. Bu tür bir yardımdan yararlanabilmek için ilgilinin issiz kaldığını şahsen bildirmesi ve bunu yazılı bir dilekçe ile yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Ayrıca, başvurudan önceki yedi yıllık çalışma sürelerini gösteren, işveren tarafından düzenlenen bir belge ile, Almanya'da ikamet edildiğini kanıtlayan ikamet kayıt belgesi, ücret ver g; kartı ve sigorta kimlik kartının ibrazı zorunludur. issizlik yardımı alabilmek için öngörülen koşullardan birisi de; Almanya Cumhuriyetinde çalışma hakkı veren geçerli bir çalışma iznine sahip olunmasıdır. Bu koşulları taşıyan ve yardıma hak kazanan kimsenin yükümlülüklerine gelince; bu kimseler yardım süresince, iş ve isçi Bulma Kurumu tarafından kendilerine teklif edilen isleri kabul ve ise başlama zorunda oldukları gibi, bu süre zarfında; yaşamlarında meydana gelen değişiklikleri de ilgili makamlara bildirmek zorundadırlar. Yurda dönme istemi, Almanya'da adres değişiklikleri, yeni ise başlama durumu, Federal Almanya Cumhuriyeti Yasal Rant Sigortasından rant aylığı veya Anavatandan alınan sigorta aylığı gibi duruşların derhal ilgili makamlara bildirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Kısaca, belirtilen nedenler sonucu; Alman issizlik yardımından yararlanan bir kişinin, Almanya'da ikamet ettiği ve iş ilişkisinin devamedegeldiğinin kabulü zorunludur.
Hal böyle olunca, Almanyada işsizlik sigortasından yardım görmek, kişinin Almanya ' da oturduğuna ve yurda kesin dönüş yapmadığına kuvvetli bir delil ve karine oluşturur. Ancak bu karinenin aksi belirecek somut elayım özellikleride gözönünde tutularak aynı güçte delillerle kanıtlanabilir.
Dava konusu olayda davacı sigortalının 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanmasını yaptığı sırada Alman Cumhuriyetinden işsizlik yardımı aldığı, dosyadaki belgelerden Açıkça ortaya çıktığına ve bu durumda bulunan kişinin yurda kesin dönüş yapmış sayılamayacağına ve aksine, başkaca bu karineyi çürütücü kanıtlar getirilememesine göre; sözü edilen Yasanın 3. maddesi uyarınca borçlanma koşulları gerçekleşmediğinden Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı SSK. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden  dolayı  H.U.M.K.nun  429.  maddesi  gereğince BOZULMASINA, 28.4.1999 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 3201 sayılı Yasa hükümlerine göre yurt dışı hizmetlerini döviz karşılısı borçlanan ve yurda kesin dönüş yaptığını bildiren sigortalıya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra Alman Sigorta Merciinden issizlik sigortası yardımı almasının borçlanmasını ve yaşlılık aylığının iptalini gerektirip gerektirmediğine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde gözönünde tutulması gereken yasal hükümler: Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ve değişiklikleri, 3201 sayılı Yasa hükümleri ve 506 sayılı Yasanın 60, 63/B ve Anayasamızın 10, 49,61, 62 nci maddeleridir.
Öncelikle belirtelim ki, sigortalımız Türkiye'de ikamet etmekte ve bu fiili durumu belgelerle ispat etmektedir. Alman sigorta merciinden issizlik sigortası alması konusuna gelince:
Bu yardımın Türkiye'de ikamet eden ve önce Almanya'da isçi olarak çalışan sigortalımızın almasına yasal engel olmadığı gibi, bu yardımı almak için Almanya'da ikamet etmek için de bir mecburiyeti yoktur. Nitekim kanun hükmünde olan sözü gecen sosyal güvenlik sözleşmesinin 4 ncü maddesinde aynen "Bu sözleşme hükümlerine göre, aksine bir hüküm yoksa, akit taraflardan birisinin ülkesinde oturan, aşağıdaki kimseler, mevzuatı uygulanan akit tarafın vatandaşları ile eşit sayılır.
a)Diğer akit tarafın vatandaşları, b) ... c) .... d) .... kimseler" denilmekte, aynı sözleşmesinin 4 (a) maddesinde ise "Bu sözleşmede aksine bir hüküm yoksa bir akit tarafın, yardım hakkının doğmasını veya para yardımlarının yapılmasını, bu taraf ülkesinde ikamet etme şartını bağlı kılan mevzuatı 4 ncü maddede belirtilen ve diğer akıt taraf ülkesinde ikamet eden kimseler hakkında uygulanmaz..." denilmektedir. Alman is Yasasında issizlik sigortasından yardım alması için Almanya'da oturma şartının konulması, yukarıda belirtilen Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 4 ve 4 (a) maddelerine aykırı olduğu için Almanya'da çalışan ve bilahare Türkiye'ye kesin dönüş yapan isçiler için uygulanamaz. işsizlik sigortasından yardım almaları için Almanya'da oturma zorunlulukları da yoktur. Yardım sözcüğü ise, Sosyal Güvenlik Hukukunda Sosyal Güvenlik Yasaları ile sağlanan tüm yardımları kapsar. Nitekim, 506 sayılı Yasa'nın l nci maddesinde de bu husus açıkça vurgulanmıştır.
Sosyal Güvenlikle ilgili uyuşmazlıklarda, akit ülkeler arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmelerinin uygulanması temel kural olup, diğer akit ülkenin yasalarının sözleşmeye aykırı hükümlerinin ise uygulanma zorunluluğu yoktur.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinde yaşlılık aylığı şartları olarak sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı, yazılı istekte bulunmak ve çalıştığı işten ayrılmak ve çalışma yasağı olarak belirlendiği için 3201 sayılı Yasada da yurt dışında çalışan işçiler yönünden 3201 sayılı yasanın 6 ncı maddesinde işten ayrılma ve çalışma yasağı şartına paralel olarak işten ayrılma ve yurda kesin dönüş şartı konulmuştur. Ancak, 506 sayılı Kanunun 63 ncü maddesinin B fıkrasında yapılan değişiklikle yaşlılık aylığı alan kimseler için destek primi ödemek şartıyla çalışma yasağı kaldırıldı. Yaşlılık aylığı alanların hizmet aktiyle çalışmaları 3279 sayılı Yasa ile kabul edildi. Böylece, çalışan işçinin çalışırken yaşlılık aylığı şartlarına haiz olması halinde işten ayrılmadan yaşlılık aylığı alması mümkün olmuştur. Nitekim, 1479 sayılı Yasanın 35, 2926 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde de yaşlılık aylığı bağlanması için isten ayrılma şartı konulmamıştır. Şu durumda 506 sayılı Kanunun 63/B maddesindeki (3279 Sayılı Kanununla değişik) değişiklikle isten ayrılma, şartı çalışma yasağı kaldırıldığı için, 3201 sayılı Yasadaki yurda kesin dönüş ve yurt dışında çalışma yasağı da kaldırılmış ve ilga edilmiş olarak kabulü gerekir. Aksi halde, yurt  içindeki  isçiler  ile  yurt  dışındaki  isçiler  için  ayrı  ayrı yaşlılık  aylığı  şartları kabul edilmiş olur ki, o da Anayasanın 10 ncu
maddesindeki  eşitlik  49  ncu maddesindeki çalışma hürriyeti, 60 ve 62 nci maddelerindeki Sosyal Güvenlik Hakkı maddelerine aykırı olur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiğinden, Yüksek Kurulun çoğunluğunun kararına katılmıyorum. 28.4.1999
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini